Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1641 E. 2022/1005 K. 24.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1641
KARAR NO: 2022/1005
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/06/2019
NUMARASI: 2018/725 Esas, 2019/669 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 24/05/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında davalı yanca üretilen elbiseler üzerine müvekkili davacı tarafından “emprime baskı” yapılması konusunda anlaşma yapıldığını, üretilen malların eksiksiz olarak davalı tarafa teslim edildiğini, davalı yanca hiçbir ayıp ihbarında bulunulmadığını, ancak davalı tarafça iş bedelinin ödenmediğini, bunun üzerine müvekkili davacı yanca davalı hakkında Bakırköy … icra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından takip yapıldığını, ancak davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davlının icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı şirketin faturalara dayalı talep ettiği alacağın gerçeği yansıtmadığını, yanlar arasındaki ticari ilişkinin 2018 yılından beri devam ettiğini, müvekkili şirketçe davacıya olan borcundan dolayı 30/06/2018 tarih, 26.837,48 TL+ KDV bedelli fatura tanzim edildiğini, (Reklamasyon Faturası) bu faturanın kargo ile gönderilmesine rağmen tebliğ alınmadığını, bunun üzerine faturanın Çaycuma …Noterliği’nin … yevmiye nolu ve 13/07/ 2018 tarihli fatura gönderme ve ihtarname ile davacıya gönderildiğini, faturanın müvekkili şirket defterlerine işlendiğini, bu fatura gereğince müvekkili şirketin davacıdan alacaklı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacının taraflar arasında yazılı sözleşme bulunduğunu iddia ve ispat edemediği, bu nedenle davacının dayanağı olan taraf ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verildiği, davacının ticari defterlerinin TTK’nın 64. maddesine uygun olarak tutulduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, bu nedenle 2018 yılı ticari defterlerinin sahibi lehine delil olma niteliğinin bulunduğu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin davacı tarafça davalı adına tanzim edilen 43.837,00 TL’lik fatura ile başladığı, bu faturaya karşılık davalı tarafça 11.746,23 TL’lik ödemede bulunulduğu, takip tarihi itibariyle davacının alacağının 28.278,46 TL olduğu, davalıya meşruhatlı davetiye ve ihtar gönderilmesine rağmen inceleme gününde ticari defterlerini ibraz etmediği, davalının savunmasında belirttiği 30/06/2018 tarihli reklamasyon faturası mevcut ise de, bu fatura ve içeriğinin davacı tarafından kabul edilmediği ve ticari defterlerde kaydının bulunmadığı, reklamasyon faturasının içeriğini ispata yönelik delil ibraz edilmediği, davacı tarafça takibe konu olan Nisan ayı faturasının davalı tarafça kaşe ve imza edilen BA-BS mutabakatı içeriğine göre davalı tarafça kabulünün yapıldığı, davalının söz konusu hizmet bedelini ödediğine dair yazılı bir belge ibraz edemediği, bu itibarla takip tarihi itibariyle davacının 28.278,46 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün 2018/12362 Esas sayılı dosyasından yapılan takipte 28.278,46 TL asıl alacak üzerinden itirazın iptaline, %19,50’yi geçmemek üzere avans faizi ile takibin devamına, 28.278,46 TL üzerinden % 20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsil ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle,11/03/2019 tarihli dilekçeleri ile delil olarak bildirdikleri … Nolu ve 30/06/2018 tarihli 26.837,48 TL +KDV bedelli faturanın … kargodan gönderilip alınmaması üzerine faturanın eklendiği Çaycuma …Noterliği’nin … yevmiye nolu ve 13/07/2018 tarihli ihtarnamenin mahkemeye sunulduğunu, yine 2017 yılına ait ticari defter kayıtlarının İstanbul 6.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/968 Esas sayılı dosyası içerisinde olduğunun bildirildiğini, ve 2017 yılma ai t ticari defterlerin söz konusu dosya içerisinde bulunduğundan bu dosyadan celbinin talep edildiğini, 2018 yılı ticari defterleri Nisan ayında basılacağından 2018 yılına ait ticari defterlerin ancak Nisan ayından sonra mahkemeye sunulabilineceğinin bildirildiğini, buna karşılık 2018 yılına ait kayıt ve belgelerin sunulduğunu, mahkemece bu beyanlarından sonra taraflarına defterler ile ilgili herhangi bir ara karar, ihtar veyahutta talepte bulunulmadığını, bu duruma rağmen gerekçeli kararda ihtara ve davetiyeye rağmen ticari defterlerin ibraz edilmediği hususunun yer almasının açıkça bozma sebebi olduğunu, yine gerekçeli kararda 30/06/2018 tarihli reklamasyon faturasının bulunduğu fakat davacı tarafça kabul edilmediği, ticari defterlerde kaydının bulunmadığı, faturanın içeriğine yönelik delil ibraz edilmediği hususlarının yer aldığını, bunun da doğru olmadığını, söz konusu faturanın davacı tarafça haksız olarak teslim alınmadığını, 087660 nolu ve 30/06/2018 tarihli 26.837,48 TL+ KDV bedelli faturnın davacı tarafça fatura kendisine … Kargo ile gönderilmesine rağmen tebliğ almamasından ötürü Çaycuma … Noterliği’nin … yevmiye ve 13/07/ 2018 tarihli fatura gönderme ve ihtarname ile adreslerine gönderildiğini, ancak ihtarnamenin adresten taşındıkları beyan edilerek iade edildiğini, dava dilekçesi ile de sabit olduğu üzere Noter vasıtasıyla tebliğ talep edilen adresin davacı şirketin dava dilekçesinde beyan ettiği adresin aynısı olduğunu, bu sebeple tebligatın yapılmış sayılacağını, yine müvekkili şirkete gönderilen faturalarda da adres olarak taraflarınca gönderilen tebligat adresinin bulunduğunu, davacı tarafın vekiline vermiş vekaletnamedeki adresinin de aynı adres olduğunu, müvekkil şirketin ticari defterlerinde söz konuu faturanın işli olup davacıya borç bulunmadığının sabit olduğunu, davacı yanın kötü niyetli olarak faturayı tebliğ almadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Taraflar arasında davalıya ait elbiseler üzerine davacı yanca 43.837,00 TL bedel mukabilinde emprime baskı yapılması konusunda sözlü eser sözleşmesi akdedilmiştir. Davacı yüklenici yanca davalı iş sahibi hakkında iş bedeli alacağına yönelik düzenlenen 5 adet fatura alacağına istinaden Bakırköy …icra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından 28.278,46 TL bakiye iş bedeli alacağı ve 308,09 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 28.586,55 TL alacağın tahsili için ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. Somut uyumazlıkta çözülmesi gereken husus; işin ayıplı yapılıp yapılmadığı, bu kapsamda davalının iddiaları kapsamında davalının iş bedelinden ayıp oranında indirim yapılması talebinde haklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02/02/1979 gün 1977/11-393 E., 1979/80 K. Sayılı kararı ile Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 16/01/2013 tarih ve 2012/5835 E., 2013/129 K. sayılı ilamında esasları ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere; eser sözleşmesi iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin asli borcu TBK’nın 470.maddesi çerçevesinde meydana getirilen eser karşılığında bir miktar pararın ödenmesi, yüklenicinin borcu ise eseri zamanında ve ayıpsız olarak imal ve teslim etmektir. Yüklenicinin iş sahibine olan borçlarına aykırı olarak, imalini yüklendiği eserin ayıplı olması durumunda; iş sahibi, açık ayıplarda 6098 sayılı TBK’nın 474, gizli ayıplarda ise 6098 sayılı TBK’nın 477. maddeleri hükümlerine uygun olarak ihbarda bulunduğu takdirde, 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesinde tanınan hakları kullanabilir. Somut olayda, davalı tarafça eser sözleşmesinin varlığı ve işin teslim alındığı kabul edilmekle birlikte, yapılan işlerin bir kısmının ayıplı ifa edildiği ve reklamasyon faturası kesilerek davacı şirkete rücu edildiği savunulmuş ve iddialarına ilişkin tanık deliline dayanmış, davacı yanca ayıp ihbarının süresinde olmadığına yönelik herhangi bir itirazda bulunulmadığı görülmüştür. Kural olarak, eserin sözleşmeye uygun olarak tamamlanıp teslim edildiğini ispat yükü yüklenicidedir. MK.’nın 6. maddesinde düzenlenmiş olan genel ispat şuralından çıkarılan bu sonuç, Yargıtay ( Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin bir çok kararında “kural olarak eser sözleşmelerinde eserin teslimini, sözleşmeye ve tekniğine uygun olup olmadığını kanıtlamak yükleniciye aittir.” şeklinde ifade edilmiştir. Teslim edilen eserin ayıplı ve/veya eksik olduğunu ve bedelin ödendiğini ispat yükü ise iş sahibine aittir. İçtihatlarda, Yargıtay’ın da bu doğrultuda tutum sergilediği görülmektedir. “Eser sözleşmesine dayalı ilişkilerde eserin teslim edildiğini ispatlama yükümlülüğü yüklenicide, eserin ayıplı olduğu iddiası ve bedelin ödendiğini ispatlama yükümlülüğü ise iş sahibindedir.” (bkz.Yargıtay (Kapatılan) 15.Hukuk Dairesi’nin 30.05.2013 tarih, 2013/5906 sas, 2013/3519 Karar sayılı kararı) Dosyada bulanan ve mali müşavir … tarafından tanzim edilen 22/05/2019 tarihli bilirkişi raporunda; davacının davalı adına düzenlediği son faturasının 10/06/2018 tarihli olduğu, dosya kapsamında davalının reklamasyon iddiası ile ilgili ispat edici mahiyette delil bulunmadığı, ayrıca davacının davalı reklamasyon faturası ve içeriğini kabul ettiğine dair de dosya kapsamında delil bulunmadığı, dosya kapsamındaki Nisan 2018 dönemine ait BA- BS mutabakatına göre davacının Nisan ayında tanzim ettiği 46.658,34 TL+ KDV tutarındaki faturaların davalı tarafça kabullerinin yapıldığı, davacının yasal defter kayıtları ve dosyadaki BA-BS mutabakatına göre davacı tarafça tanzim edilen faturaların tamamının davalı bilgisi dahilinde olduğu ve davalı tarafından kendisine teslim edilmiş faturalar ve fatura içeriği hizmetler için ( TTK 21/2, TTK 23/3 ve B.K 222 maddeleri doğrultusunda sekiz (8) günlük yasal süreler içerisinde itirazda bulunulduğunu ispatlayıcı mahiyette herhangi bir delilin dosyada yer almadığı, davalının dosyaya sunduğu reklamasyon faturasının ispatına yönelik dayanağının dosya kapsamında bulunmadığı, bu itibarla süresi içinde itiraz edilmeyen faturaların kapsamı ve parasal değeri bakımından davalıyı bağladığı, ayrıca söz konusu faturalara davalı tarafça herhangi bir itirazın yapılmadığı nazara alındığında, davacının ( BK m 210) uyarınca semene hak kazandığı, ve 05/07/2018 takip tarihi itibari ile davacının asıl alacak miktarının 28.278,46 TL olduğu belirtilmiştir. Görüldüğü üzere; mahkemece yalnızca davacı yan ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak karar verildiği anlaşılmaktadır. Oysa; davalı işin ayıplı yapıldığı yönde savunmada bulunmuştur. Benzer uyuşmazlıklarda mahkemece yalnızca davacı ticari defterler üzerinden inceleme yapılarak karar verilmesinin hatalı olduğu Yargıtay ( Kapatılan) 23. Hukuk Dairesi’nin 2013 / 9343 Esas ve 2014 /3772 Karar sayılı, 14/05/2014 tarihli kararında açıkça vurgulanmıştır. O halde, yapılan tüm bu açıklamalar ışığında somut olayda; mahkemece davalının işin ayıplı ifa edildiği yolundaki savunmasının ispatı yönünden davalıya tanıklarını bildirmesi, bildirilen tanıkların dinlenmesi, gerekirse davalının defterlerinin bulunduğu yerlerden getirtilerek incelenmesi, mahallinde uzman bilirkişi marifetiyle keşif yapılarak tüm ürünleri üzerinde inceleme yapılması, böylece varsa öncelikle ayıplı işlerin bedelinin hesaplanması ve ayıplı işler bedeli düşüldükten davacının alacağı kalması halinde davacı alacağına hükmedilmesi gerekirken, mahkemece bu hususlar üzerinde durulmaksızın eksik incelemeye ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak sadece davacı yanın ticari defterleri esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/06/2019 tarih, 2018/725 Esas, 2019/669 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 24/05/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.