Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1626 E. 2022/1088 K. 31.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1626
KARAR NO: 2022/1088
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/05/2019
NUMARASI: 2018/621 Esas, 2019/523 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 31/05/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıplı ifa sebebiyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili; İstanbul Anadolu 6. Ticaret Mahkemesi’nin 2017/552 Esas sırasına kayıtlı dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkilinin deri çanta imalatçısı olduğunu, çanta imalatı için satın aldığı derileri 1100 takım çanta imalatına hazırlamak ve lazer kesim yaptırmak için davalı şirkete gönderdiğini, davalı tarafından gönderilen derilerin kesiminin hatalı ve bozuk olarak yapıldığını ve 02/09/2016 tarih … sıra nolu irsaliyeli fatura ile müvekkiline teslim edildiğini, müvekkilinin uğradığı zararın tespiti için İstanbul Anadolu 9 Asliye Ticaret Mahkemesinde 2016/3569 D.İŞ.sayılı dosyası ile tespit davası açıldığını, zarar bedelinin 27.816,80 TL (KDV hariç) olduğunu beyanla söz konusu maddi zararın derilerin hatalı olarak kesim yapıldığı tarihten itibaren işlemiş yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili ; iş bu uyuşmazlığın çözümünde Bakırköy Tüketici Mahkemelerin yetkili ve görevli olduğunu, taraflar arasındaki kesim esaslarının belirlendiği bir sözleşme, hangi kalıpların kullanılması gerektiğinin düzenlendiği bir belge, kesime esas teşkil edecek derilerin, kalıpların teslimine dair bir tutanak vs.de bulunmadığını, müvekkil şirkete yüklendirilebilecek bir sorumluluk mevcut olmadığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davalı tarafça kesimi gerçekleştirilen dava konusu 1.760 adet deri parçasının 02/09/2016 tarihli 114732 nolu irsaliyeli fatura ile davacıya teslim edildiği ve yapılan iş bedelinin ödendiği, söz konusu kesim hatalarının en geç dikim anında fark edilmesi ve ayıp ile ilgili olarak derhal ihbarda bulunması gerektiği halde davacının 12/10/ 2016 tari- hinde İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/3569 D. İş sayılı dosyası üzerinden delil tespiti talebinde bulunduğu , 09/12/2016 tarihli tespit raporundan önce -yasal süre içinde- davalı tarafa yapılmış bir ayıp bildiriminin bulunmadığı, davacının ayıplı ürünleri mevcut haliyle kabul etmiş sayılacağı,ayıplı hizmet nedeniyle tazminat hakkının doğmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında; mahkemenin davalının edimini gereği gibi yerine getirmediği hususunu dikkate almadığını, alınan bilirkişi raporu ve tespit raporunda derilerin ayıplı olarak kesildiğinin tespit edildiğini, alıcının genel hükümlere göre tazminat hakkı bulunmadığını, zararın tazminine karar verilmemesi MK 2. Maddesi gereği dürüstlük kuralına aykırı olduğunu beyan etmiş, bu sebeple kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi davalı ise yüklenicidir. Davacı iş sahibi davalı ile yapılan eser sözleşmesi kapsamında ürünlerin ayıplı olarak üretildiğini, ayıplı ifa sebebiyle zarara uğradığını, zararın davalıdan tahsilini talep etmiş, davalı malların ayıplı olmadığını ve süresinde ayıp ihbarının bulunmadığını iddia ederek davanın reddini istemiş, mahkemece davacı tarafından ayıp ihbarının süresinde yapılmaması gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince istinaf edilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık malın ayıplı olup olmadığı ve ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır. Kural olarak, eser sözleşmelerinde işin yapıldığını ve teslim edildiğini kanıtlamak yükleniciye, eserin ayıplı olduğunu kanıtlama külfeti ise iş sahibine aittir. Ayıplı eser sözleşmede kararlaştırılan vasıfları veya olmasından vazgeçilmez bazı vasıfları taşımayan eserdir. Diğer anlatımla ayıp, bir malda ya da eserde sözleşme ya da yasa hükümlerine göre normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların bulunmasıdır. Ancak, kasten sakladığı bozukluklarla, usulüne uygun yapılan gözden geçirmede fark edilemeyecek ayıplar için yüklenicinin sorumluluğu devam eder. Eğer, meydana getirilen eserin, teslim alındığı sırada usulüne uygun yapılan gözden geçirme ile var olan bozukluğu görülmemişse, ortada gizli bir ayıbın olduğu kabul edilir. Açık ayıplar, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkan bulunur bulunmaz bizzat yapılan veya uzmanına yaptırılan gözden geçirme sonucu saptanınca, uygun sürede; gizli ayıplar da ortaya çıkar çıkmaz, gecikmeksizin yükleniciye bildirilmelidir. Ayıp bildirimi süresinde yapılmadığı takdirde iş sahibi bu ayıbı örtülü olarak kabul etmiş sayılır. Eğer eser iş sahibinin beklediği amacı karşılamıyorsa kural olarak ayıplı yapıldığı kabul edilir. Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması zorunlu olmayıp süresinde ayıp ihbarının yapıldığı her türlü delille ve tanık beyanıyla dahi kanıtlanabilir. Yine ayıp bedelinin de ayıbın ortaya çıktığından itibaren geçecek makul süre dikkate alınarak hesaplanması gerekir. ( Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 20/01/2020 tarih ve 2019/1698 Esas, 2020/120 Karar sayılı kararı) Somut olayda davalı tarafından yapılan işin ayıplı olduğu ve bu ayıpların açık nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre işin hacmi, niteliği ve kapsamı itibarı ile davacı tarafından yaptırılan tespit rapor tarihi birlikte değerlendirildiğinde, ayıp ihbarının davacı tarafından makul süre içerisinde yapılmadığı anlaşılmakla mahkemece bu doğrultuda verilen karar usul yasa ve dosya kapsamına uygun olmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/05/2019 tarih ve 2018/621 Esas, 2019/523 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 31/05/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.