Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1594 E. 2019/1116 K. 25.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1594
KARAR NO : 2019/1116
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/02/2019
NUMARASI : 2018/48 Esas (Derdest)
DAVANIN KONUSU: MENFİ TESPİT
KARAR TARİHİ : 25/09/2019
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili dilekçe ve beyanlarında özetle; davalı alacaklı tarafından müvekkili aleyhinde Kadıköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin davalıya böyle bir borcu bulunmadığını, icra takibine konu olan faturanın borçlu müvekkili firma tarafından işleme alınmadığını ve muhasebe kayıtlarına girmediğini, müvekkilinin bu icra takibinden dolayı haksız olarak takibe uğraması nedeniyle mağdur olduğunu ve iflas noktasına geldiğini belirterek teminatsız veya uygun görülecek bir teminat karşılığı haciz edilen malların müvekkiline iadesine, müvekkilinin … plakalı aracındaki haczin kaldırılmasına, davalıya borçlu olmadığının tespitine, müvekkili aleyhinde yapılan takibin iptaline ve davalı hakkında %40’dan aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği, bu dava dilekçesinin İstanbul Anadolu 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/188 esasına kaydedildiği görülmüştür.Davalı vekili cevap dilekçesi ve beyanlarında özetle; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında ticari ilişki bulunmakta iken davacı şirketin birçok şantiyede taşeron, müvekkili şirketin de davacı şirketin alt taşeronu konumunda olduğunu, davacı şirketin taşeron sıfatı ile kendi adına iş alıp; iş yapma taahhüdü verdiğini, tüm işleri alt taşeron olarak müvekkili şirketin yaptığını, borçlarını ödememesi nedeniyle davacı şirkete bakiye kalan 111.283,00 TL fatura borcu için Kadıköy … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından 25.000,00 TL çek borcu nedeniyle de Kadıköy … İcra Müdürlüğünde … E. sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, müvekkili şirketin 5 ayrı şantiyede davacı firmaya ait havalandırma kanal işlerini yaptığını ve bütün bu yapılan işlerle ilgili olarak davacıya toplam 22/04/2011 tarihli … sıra nolu 171.283,38 TL bedelli fatura kesildiğini ancak davacının bu faturayı almaktan imtina ettiğini, davacı şirketin fatura bedeli i1le ilgili bir kısım işlerin karşılığı olarak müvekkili şirkete bir kısım çekler verdiğini, bu çeklerin bir kısmının ödendiği, bir kısmının ödenmediğini ve halen icra takibi konusu olduğunu, müvekkili şirketin bakiye alacağının 136.283,00 TL olduğunu, ancak davacı şirkete ait çeklerden dolayı 111.283,00 TL üzerinden icra takibi başlatıldığını, bu 8 şantiyeden 3 tanesinin … AŞ.’ye ait olup, taşeron firması davacı olan .. FİRMASI olduğunu, müvekkili şirketin … İNŞAAT’a ait … ve … 138 şantiyelerinde havalandırma ve kanal işlerinin tamamını yaptığını, bu şantiyelerde taşeron olarak çalışan iş yaptıkları davacı firma ile aralarında yazılı bir sözleşme bulunmadığını, ücret alacağının muaceliyet kazanması için kural olarak müteahhidin eseri ayıpsız ve sözleşmeye uygun surette tamamlamış olarak teslim etmesi gerektiğini, kendilerince işin eksiksiz yapıldığını belirterek davanın reddine ve davacı hakkında %40’dan az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece 17/08/2011 tarihli tensip tutanağının 9. Nolu maddesinde; “Dosya kapsamı mevcut delil durumu ve İİK 72/3 maddesi gözönüne alınarak davacının icra takibinin durdurulması hususundaki talebinin REDDİNE” karar verildiği görülmüştür.Davacı vekili 19/10/2011 tarihli dilekçesi ile; davacı müvekkili ile davalı arasında karşılıklı olarak her hangi bir sözleşme imzalanmadığını, taraflar arasında iş teklifi verme yoluyla yapılan iş ilişkisi nedeniyle yazılı olmasa da sözlü olarak sözleşme yapıldığını, davalı firma adına firma yetkilisi tarafından gönderilen teklif mektubunun karşılıklı olarak imzalanmasından sonra, iş yapımına başlandığını, davalı firmanın teklif mektubu imzalanmadan işin yapılmasına başlanmasının yanı sıra iş bitmeden davacı adına fatura düzenleyerek davacıyı borçlu duruma düşürdüğünü ancak davacı tarafından verilen teklifteki birim fiyatlar ile düzenlenen proforma faturalarının uyum sağlamadığını, salt fatura düzenlenmesinin, adına düzenleyen kişiyi fatura düzenleyene karşı borçlu duruma düşürmeyeceğini, adına fatura düzenlenen kişinin borçlu sayılabilmesi için VUK’un 230. Maddesine göre hazırlanmış faturayı usulüne uygun tebellüğ ettiği halde 8 gün içinde itiraz edememiş olması ya da fatura konusu mal veya hizmetin adına fatura düzenleyen kişi veya kuruma tesliminin belgelenmesinin gerektiğini, bu iki teslim veya tebliğden biri varit olmadan düzenlenen borcun fatura doğurmayacağını, davalının teklif verdiği teklif mektubundaki işleri tam olarak yapmadan iş bitiminde hesap kesimi yapılmadan terkettiğini, sanki işi yapmış gibi teklif mektubundaki fiyatlarla alakası olmayan fiyatları da ekleyerek KDV hariç 145.154,81-TL’yi talep ettiğini, davacının verdiği teklif mektubundaki birim fiyatları üzerinden yapılan hesaplamaya göre KDV hariç51.449,50-TL alacaklı olduğunun görüldüğünü belirterek haczedilen malların taraflarına teminatlı yada teminatsız olarak iade edilmesini, yapılacak yargılama sonunda borçlu olmadıkları 1.449,50-TL miktar için takibin iptaline bu miktarın üzerinde borçlu olmadıklarına karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.Mahkemece 10/11/2011 tarihli ara karar ile; “mevcut dosya kapsamına göre ve davanın mahiyeti itibarı ile talep yargılamayı gerektirdiğinden takibin durdurulması talebi red edilmiş olmakla, buna bağlı olarak davacının yerinde görülmeyen ve mahkememizin görev alanı dışında olan 19/10/2011 günlü dilekçe ile yapılmış taleplerin REDDİNE,” karar verildiği görülmüştür. Mahkemece yapılan yargılama sonunda 04/06/2013 tarihli karar ile; “Dava menfi tespit davasıdır. Davalı davacı hakkında Anadolu … İcra Dairesi … E. sayılı dosya ile faturaya dayalı olarak ilamsız takibe geçmiştir. Faturada alacağın konusu ” Hav. tesisatının yapılması ” olarak gösterilen bir hizmet karşılığı tanzim edildiği ancak bu işin yapılmasına ilişkin davalı savunmasındada belirtildiği üzere taraflar arasında bir sözleşme bulunmadığı gibi işin tamamlanıp davalı tarafından davacıya teslim edildiğine yönelik teslim belgesi de sunulmamıştır. Davada ispat külfeti davalı alacaklıdadır. Davalı takip alacaklısının davacı adına tanzim etmiş olduğu faturayı ticari defterlerine işlemesi davalının alacaklı olduğunu göstermez alacaklı olduğunu, maddi delillerle ispat etmek durumundadır. Davalı alacaklı belirtildiği üzere fatura konusu işin yapıldığına yönelik iş aldığı yerlerde 8 şantiyede keşif ve ayrıca tanık dinleme talebinde bulunmuşsa da gerek keşif ve gerekse tanık dinletme talebi fatura konusu alacak talebi mahiyeti itibarı ile yerinde görülmemiş olup; davalı fatura konusu işle ilgili bir sözleşme sunmadığı ve işin teslimine ilişkin belgede ibraz etmediğinden savunması sübut bulmadığından yerinde görülen davanın kabulü ile davacının Kadıköy ( İstanbul Anadolu ) … İcra Md. … E. sayılı takipten dolayı takip alacaklısına borçlu olmadığının tespitine, dava her ne kadar borçlu lehine hükme bağlanmış ise de; davacıyı menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin, haksız olmasına rağmen kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden (taraflar arasında 2010- 2011 yıllarında ticari ilişki bulunmakla; ) davacının yerinde görülmeyen tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekmiş” gerekçesiyle “1-Davacının Kadıköy … İcra Müdürlüğü … E. sayılı icra takibinden dolayı davalı takip alacaklısı aleyhine açmış olduğu menfi tespit davasının KABULÜ İLE, davacının mezkur takipten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, 2-Davacının yerinde görülmeyen tazminat talebinin Reddine,” karar verildiği görülmüştür.Mahkeme kararının taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, dosyanın Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’ne gönderildiği, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 20/07/2017 tarihli kararı ile; her ne kadar karar davacı tarafça da temyiz edilmiş ise de, yatırılması gereken temyiz harç ve masraflarının yatırılmadığı anlaşıldığından, mahkeme kararının temyiz edilmemiş sayılmasına karar verilmesi için dosyanın mahkemesine geri çevrilmesine karar verildiği, mahkemece 16/03/2017 tarihli ara karar ile ” HMK. 344 madde hükmü gereğince süresinde temyiz harçları ve posta giderleri depo edilmediğinden, davacı … SAN. TİC. LTD ŞTİ. vekilinin temyiz talebinin reddine,” karar verildiği görülmüştür.Davalı vekilinin temyiz talebinin değerlendirilmesi için dosyanın yeniden Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’ne gönderildiği, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 02/10/2017 tarihli kararı ile, “…Davalı yüklenici işin yapıldığını isbatlamak için, keşif ve tanık deliline dayanmıştır. Dairemizin yerleşek içtihat ve uygulamalarında akti ilişkinin varlığı halinde teslimin tanık dahil diğer delillerle kanıtlanabileceği ve iş bedelinin de anlaşmazlık halinde, işin yapıldığı ileri sürülen tarihte ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 366. maddesi hükmünce; işin yapıldığı yıl piyasa rayiçleriyle tesbit edileceği kabul edilmektedir. Bu halde davalı keşif ve tanık deliline de dayandığından, sözleşme kapsamında havalandırma tesisatının yapıldığı ileri sürülen yerlerde, uzman teknik bilirkişi marifetiyle, tanıklarda dinlenmek suretiyle keşif yapılarak, davalının sözle eser sözleşmesi kapsamında gerçekleştirip teslim ettiği ve bedele hak kazandığı imalâtların nelerden ibaret olduğu belirlenip, bu imalâtların işin yapıldığı 2011 yılı mahalli piyasa rayici ile bedeli hesaplattırılıp, bundan davacının kanıtladığı ödemeler düşülmek suretiyle, davacının kabul ettiği borç miktarı da gözetilmek suretiyle sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Eksik incelemeyle karar verilmesi doğru olmadığından hükmün davalı yararına bozulması grekmiştir.” gerekçesiyle mahkeme kararının davalı yararına bozulduğu, geri gönderilen dava dosyasının mahkemenin 2018/48 esasına kaydedildiği görülmüştür.Davacı vekilince mahkeme dosyasına ibraz edilen 14/02/2018 tarihli dilekçe ile, davaya konu borçla ilgili olarak İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile müvekkili firmaya cebri haciz uygulandığını, haksız yere mallarına el konulduğunu, müvekkili firmanın mağdur edildiğini, haczedilen mallardan dolayı maddi ve manevi zarara uğradığını belirterek müvekkilinin icra dosyası kapsamında haczedilen mallarının müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.Mahkemece, 12/02/2019 tarihli celsenin 1 nolu ara kararında; ” davacı vekilinin talebinin ara kararda değerlendirilmesine” şeklinde karar verildiği ve 15/02/2019 tarihli ara kararda; “1-Dosyanın incelenmesinde davacı vekili talebi hakkında 10/11/2011 tarihli mahkememiz ara kararı ile taleplerin reddine karar verildiğinden bu konuda yeniden KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,” karar verildiği görülmüştür.Davacı vekilince 09/10/2018 tarihli dilekçe ile, müvekkilinin daha fazla ticari mağduriyetine maruz bırakılmaması için icra dosyası kapsamında haczedilen mallarının müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ettiği ve davacı vekilince ibraz edilen 28/02/2019 tarihli istinaf dilekçesiyle, ilk ara kararın kurulduğu tarihin üzerinden 8 sene geçtiğini, yargılamanın bittiğini, dosyanın temyize gidip geldiğini ancak mahkemece verilen kararda 8 sene öncesinin değerlerinin korunması yönünde olduğunu, bu durumun Anayasal hakların bile ihlali denecek seviyede bir duruma tekabül etmeye başladığını, mahkemenin ara kararda taleplerini değerlendirmemiş olmasının hukuka aykırı olduğu gibi müvekkilinin mağduriyetine de yol açtığını belirterek müvekkilinin ilgili icra dosyası ile konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi için istinaf kanun yoluna başvurduğu görülmüştür.Dosya içerisinde mevcut ve davanın dayanağını oluşturan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosya suretinin incelenmesinde; davalı-alacaklı … ŞİRKETİ tarafından davacı-borçlu … ŞİRKETİ hakkında 22/04/2011 tarihli … seri sıra nolu fatura ve yazılı olmayan eser sözleşmesine davacıya yapılan işlerin bedeli açıklaması ile 111.283-TL alacağın tahsili için 01/11/2011 tarihinde ilamsız takip yapıldığı, takibin kesinleşmesi üzerine davacı-borçlu … ŞİRKETİ adına kayıtlı … Plakalı araç üzerine, menkul mallarına ve şirketin …, … Bankası ve …’taki banka hesapları üzerine haciz konulduğu, mahkeme kararının borçlu şirket vekilince icra dosyasına sunularak 17/05/2013 tarihli talep ile şirket adına kayıtlı ve haciz şerhi işlenen araç üzerine konulan haczin kaldırılmasının talep edildiği, icra müdürlüğünce 18/05/2013 tarihli karar ile “menfi tespit davasının borçlu lehine sonuçlanması ile icra takibi derhal olduğu yerde durur, kararın kesinleşmesiyle icra takibi iptal edilir, yani davanın kabulü kararının içeriğine göre ve ayrıca hükme acet kalmadan icra dairesi tarafından icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Dosyamızda ibraz edilen kesinleşmemiş bir mahkeme duruşma tutanağı olmakla karar yazılarak kesinleşme şerhi olarak ibraz edildiğinde hacizlerin fekkine, şimdilik dosyanın olduğu yerde durdurulmasına” karar verildiği, icra dosyasının takipsizlik nedeniyle 31/01/2019 tarihinde kapatılmasına karar verildiği görülmüştür.Her ne kadar davacı borçlu vekilince istinaf dilekçesi ile haczedilmiş olan malların iadesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiş ise de, yukarıda incelenen icra dosyasından da tespit edildiği üzere şirketin menkul mallarına, banka hesaplarına ve adına kayıtlı araç üzerine konulan hacizlerin dayanağının mahkeme kararı olmadığı, takip hukukundan kaynaklı icra müdürlüğü işlemleri olduğu, dolayısıyla takip hukukundan kaynaklı işlemlere karşı ihtiyati tedbir yolu ile davanın görüldüğü mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği anlaşıldığından ve mahkemenin 15/02/2019 tarihli ara kararı ihtiyati tedbir talebinin reddi olarak değerlendirilmesi gerektiğinden bu bağlamda mahkeme ara kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı-borçlu şirket vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/02/2019 tarih ve 2018/48 Esas sayılı ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince REDDİNE, 2-Alınması gereken 44,40-TL istinaf karar harcı ile 121,30-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-f bendi gereğince KESİN olmak üzere 25/09/2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.