Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1539 E. 2022/883 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1539
KARAR NO: 2022/883
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/06/2019
NUMARASI: 2017/1093 Esas, 2019/566 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 27/04/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı … A.Ş vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, davalıların ortak olduğu … A.Ş. ile … Taah. Ltd. Şti’nin katılımları ile oluşan adi ortaklık ile müvekkili arasında 03/10/2015 tarihli iş yapım sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme ile müvekkilinin davalı şirketlerin Zonuldak/ Çatalağzı’ndaki şantiyelerinde bulunan iş makineleri ile Tekirdağ’da bulunan iş makinelerinin bakım ve onarımı işini üstlendiğini, davacı müvekkili yanca işin eksiksiz yapılıp davalı yana teslim edildiğini, 58.410,00 TL’lik hakedişlerin taraflar arasında imza altına alındığını, işlerin yapıldığına dair makina bakım işleri hakediş detayı adlı belgenin de davalı şirketlerce imzalandığını, hakedişin yapıldığına dair pursantaj belgesinin davacı müvekkili ile davalı şirket yetkililerince imzalandığını, tarafların hakediş üzerinde mutabık kalması üzerine müvekkilinin usulüne uygun olarak hakediş faturası keserek davalı şirketlerin ortakları olduğu adi ortaklığa tebliğ edildiğini, ancak iş bedelinin davalı adi ortaklık tarafından ödenmediğini, bunun üzerine müvekkili tarafından adi ortaklığın dava ehliyeti olmaması nedeni ile adi ortaklığın ortakları aleyhinde Büyükçekmece … icra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, ancak davalıların haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına, davalıların icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekilleri, müvekkillerinin ortaları olduğu adi ortaklık ile davacı arasında “Makine ve Hidrolik Bakım İşleri”nin yapımı konusunda sözleşme akdedildiğini, işlerin taşeron olarak davacıya verildiğini, öncelikle dava konusu uyuşmazlık tarafının adi ortaklık olduğunu, müvekkillerine husumet yöneltilemeyeceğini, kaldı ki davacının sözleşme kapsamında üstlendiği işi eksiksiz yerine getirmediğini, işin yapıldığına dair hakkediş belgelerinin müvekkilleri şirket yetkililerince imzalanmadığını, bu nedenle müvekkilleri şirketin borçtan sorumlu tutulamayacağını savunarak davanın reddine ve davacı aleyhinde kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemişlerdir. Mahkemece, TMK’nın 6. Maddesinde düzenlenen “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmü çerçevesinde davacı yanın, eseri sözleşmeye uygun olarak yaptığını davalıların ise eserin yapım bedelini ödediğini ispat külfeti altında olduklarını, davalı … gayrimenkul şirket yetkilisi …’ın “… isimli kişi şantiyedeki personelimizin dalgınlığından yararlanarak hakediş raporları düzenlemiş ve imzalatmıştır.” şeklindeki beyanı nazara alındığında; davacının hakkedişlerin imzalandığını, dolayısıyla işin yapıldığını ispatladığını ancak davalıların işin bedelini ödediğini ispatlayamadıklarını, bu nedenle davacının davalılardan 58.410,00 TL alacaklı olduğu, davacının davalıları icra takibi öncesinde ihtarname ile temerrüte düşürmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, davalının Büyükçekmece …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 58.410,00 TL asıl alacak, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %9,75 ve değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte devamına, davacının icra inkar tazminatı talebinin kabulüne, 11.682,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı … Tic. A.Ş. vekili istinaf dilekçesiyle, dava konusu olayda davacının, husumeti doğrudan ortaklık şirketlerine yöneltmesinin usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, mahkeme kararının husumet itirazlarına yönelik gerekçelendirme içermediğini, sözleşme ile, davacının sözleşme kapsamındaki işlerin eksiksiz bir biçimde yerine getirileceğinin kararlaştırıldığını, ancak davacı yanın, sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmediğini, yapması gereken bir çok işi yapmadığını, eksik bıraktığını, bu meyanda sözleşmeyle yüklendiği edimleri eksiksiz bir biçimde yerine getirmeyen davacının ne müvekkili şirketten ne de adi ortaklığın diğer ortağından talepte bulunmasının mümkün olmadığını, mahkemenin delillerin değerlendirilmesi noktasında hataya düştüğünü, mahkemenin ”hak ediş raporlarının imzalanması” hususuna davalı edimlerini yerine getirmiş gibi bir anlam yüklediğini ancak bahsi geçen hak ediş raporlarının müvekkili şirket yetkilileri tarafından imzalanmadığını, iddia olunduğu gibi hakediş belgesinde imzası bulunan kişilerin diğer davalı çalışanı olmakla birlikte pursantaj belgesinin imzalanmasının görev ve yetkileri kapsamında bulunmadığını, bu nedenle söz konusu belgelerin davacı lehine delil niteliği bulunmadığını, bu anlamda şirket yetkilileri tarafından imzalanmayan evrakların müvekkili şirketi bağlamasının mümkün olamayacağını, kaldı ki dosyaya delil olarak sunulan hakedişlerin 2016 yılı Şubat ve Mayıs ayına ait olduğunu, ancak davaya konu faturanın 2017 yılında düzenlendiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte faturanın düzenlendiği tarih ile hakediş tarihi arasındaki süre zarfında faturanın düzenlenmemesi ve bunun karşılığında ücret alınmamasının hayatın olağan akışına açıkça aykırı olacağından davacının iddialarının asılsız olduğunun zaten ortada olduğunu, yine kararın gerekçesinde davalıların işin bedelini ödediklerini ispatlayamadıklarının söylendiğini, ancak davacının yapmış olduğu işlere karşılık kendisine 13/11/2015 düzenleme tarihli ve 32.570,98 TL bedelli fatura, 13/02/2016 düzenleme tarihli 21.240,00 TL bedelli fatura ve 13/02/2016 düzenleme tarihli 17.700,00 TL bedelli fatura olmak üzere toplamda 71.510,98 TL bedelli 3 adet fatura ile bu ödemelerin yapıldığını, kabul anlamına gelmemek üzere, dosya kapsamında müvekkili şirkete ait ticari defter ve kayıtlar üzerinde inceleme yapılmakla davaya konu faturaların müvekkili şirket kayıtlarında mevcut olmadığının tespit edildiğini, bu anlamda müvekkili şirket kayıtlarında mevcut olmayan faturalara dayalı icra takibi açılamayacağından bahisle de davanın reddine karar verilmesi gerekirken aleyhlerine kısmen kabul kararı verilmesinin hatalı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taşeron, davalılar ise yüklenicidir. Davacı ile davalıların ortağı olduğu adi ortaklık arasında 03/10/2015 tarihli iş yapım sözleşmesi imzalanmış olup, bu sözleşme ile davacı taşeron sıfatıyla, davalı şirketlerin Zonguldak/ Çatalağzı’ndaki şantiyelerinde bulunan iş makineleri ile Tekirdağ’da bulunan iş makinelerinin bakım ve onarımı işini üstlenmiştir. Davacı taşeron tarafından davalı şirketler hakkında iş bedeli alacağı için düzenlenen 20/07/2017 tarih … Seri Nolu 58.410,00 TL’ lik Şubat-Mart-Nisan ve Mayıs 2016 ayı hakediş açıklamalı faturaya istinaden önce Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından 58.410,00 TL asıl alacak ile 6.081,94 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 64.491,94 TL’nin tahsili için ilamsız takip yapıldığı davalıların ortak olduğu adi ortaklık tarafından yapılan yetki itirazı sonrası davacı yanın takipten feragat ettiği, akabinde davacı yanca yine davalıların ortak olduğu adi ortaklık hakkında 58.410,00 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek %10,50 faiz istemli Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibe mükerrer olmamak üzere yeni bir ilamsız takip yapıldığı, borçlunun itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. Davalı vekilince hem usulü yönden, hem de esasa ilişkin istinaf kanun yoluna başvurulduğundan öncelikle davalı vekilinin husumet itirazının incelenmesi gerekmiştir. Taraf ehliyeti, bir davada taraf olabilme yeteneğini ifade eder. Taraf ehliyeti medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi davada taraf ehliyetine sahip kabul edilmelidir. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 520. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 620) ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklığın taraf ehliyeti yoktur. Bu nedenle, adi ortaklığa ilişkin davalarda, adi ortaklığı oluşturan kişilerin taraf olarak hep birlikte hareket etmeleri gerekir. Adi ortaklık tarafından açılacak davaların tüm ortaklar tarafından mecburi dava arkadaşı olarak birlikte açmaları gerekir. Adi ortaklığa karşı açılacak davalar yönünden ise; ikili bir ayrım yapmak gerekecektir. Davanın konusu paradan başka bir şey ise davanın bütün ortaklara karşı birlikte açılması (mecburi dava arkadaşlığı), davanın konusu para ise; ortaklar bu borçtan müteselsil sorumlu bulunduklarından ortaklardan biri, bazıları ya da tümüne karşı dava açılabilecektir.( emsal Yargıtay 6 HD; 07.10.2021 gün, 2021/760 E., 2021/693 K. Sayılı kararı). Bu açıklamalar ışığında somut olayımıza gelince; davanın dayanağı olan sözleşmenin davacı ile davalıların ortağı olduğu adi ortaklık arasında imzalandığı anlaşıldığından ve davanın konusu para alacağı olup, davalı ortaklar bu borçtan müteselsil sorumlu bulunduklarından ortaklardan bir, bazıları ya da tümüne karşı dava açılabilecektir. Bu nedenle mahkemece davalı vekilinin husumet itirazının reddine karar verilerek işin esastan incelenmesi doğru olmuştur. Davalı vekilinin esasa yönelik itirazlarının değerlendirilmesinde; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02/02/1979 gün 1977/11-393 E., 1979/80 K. Sayılı kararı ile Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 16/01/2013 tarih ve 2012/5835 E., 2013/129 K. sayılı ilamında esasları ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere; eser sözleşmesi iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin asli borcu TBK’nın 470.maddesi çerçevesinde meydana getirilen eser karşılığında bir miktar pararın ödenmesi, yüklenicinin borcu ise eseri zamanında ve ayıpsız olarak imal ve teslim etmektir. 4721 sayılı TMK’nın “İspat yükü” başlıklı 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü amirdir. Somut olayda, davacı yan, işin yapılıp teslim edildiğini ileri sürdüğünden, bu hususu ispat külfeti davacı taraftadır. Dosyaya davacı yanca delil olarak sunulan Mayıs 2016 tarihli hakediş raporunun davalı şirketin şantiye şefi …, davalı mühendisi … ve davalı şirketin proje koordinatörü … tarafından imzalandığı görülmektedir. Dolayısıyla anılan hakediş belgeleri ve davalı şirket yetkilisinin isticvap beyanından; işin yapılıp davalıya teslim edildiği anlaşılmaktadır. Nitekim davalı … gayrimenkul şirket yetkilisi … isticvap beyanında; davalı çalışanlarının imzasının bulunduğu hakediş belgesinin müvekkili şirket çalışanları tarafından dalgınlıkla imzalandığını belirtmiştir. Ancak davalı şirket yetkilisinin bu yönündeki savunmasının, tarafların tacir olması karşısında dinlenemeyeceği, dava konusu işin yapıldığının davalı tarafından imzalanan hakediş belgesi ile kabul edildiği sonucuna varılmaktadır. Öte yandan davalı vekili, iş bedelinin davacıya ödendiğini ileri sürmüş ise de; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kurul raporunda; davalı vekilince iş bedeli ödemesine delil olarak sunulan fatura konularının dava konusu sözleşme ile bir ilgisinin bulunmadığı belirtilmiştir. Dosya kapsamında bulunan ve makine mühendisi …, mali müşavir … ve Doç. Dr. … tarafından düzenlenen 25/02/2019 tarihli bilirkişi kurul raporunda; davacının yasal defterlerini usulüne göre tutulduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinin yapıldığı, bu itibarla davacı yan defterlerinin sahibi lehine delil niteliği taşıdığı ve takip tarihi itibariyle davalıdan 67.466,58 TL alacaklı olduğu, davalı adi ortaklığın yasal defterlerini usulüne göre tutulduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinin yapıldığı, sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, davalı adi ortaklığın yasal defterlerine göre davacının davalıdan olan alacağının 8.056,58 TL olduğu, bu tutarın davaya konu olmayan ve davalı vekilinin 17/12/2018 tarihli dilekçesinde yazılı faturalardan kaynaklandığı, adi ortaklığın, davaya konu olan ve takibin tek dayanağı olan 20/07/2017 tarih … Seri Nolu 58.410,00 TL’ lik faturanın yasal defterlerinde kayıtlı olmadığı, dava konusu bu faturanın dosya kapsamında bulunan hakkediş raporuna istinaden düzenlendiği, faturanın irsaliyeli fatura olmadığı belirtilmiştir. Davalı yanca işin eksik yapıldığı ileri sürülmüş ise de; bu husustaki ispat yükü kendisinde olan davalı tarafça bu husus yazılı delilerle kanıtlanamamıştır. O halde yapılan bu açıklamalar ışığında mahkemece, ispat yükü doğru değerlendirilmek suretiyle işin davacı yanca eksiksiz yapılıp davalı adi ortaklığa teslim edildiği, ancak iş bedelinin davalı tarafça ödenmediği kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/06/2019 tarih ve 2017/1093 Esas, 2019/566 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 3.989,99 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 997,49 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.992,50 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 27/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.