Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1490 E. 2022/1238 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1490
KARAR NO: 2022/1238
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/02/2019
NUMARASI: 2015/335 Esas, 2019/146 Karar
Birleştirilen İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/293 Esas Sayılı dosyası
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/06/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı-birleşen davalı vekili asıl dava, müvekkili şirket ile davalı arasında akdedilen sözleşmeler kapsamında müvekkilinin … pafta … ada … parsel … Cad. No: … Bahçelievler/İstanbul adresindeki seramik ve kaba sıva yapılması işini ve … Mah. … Cad. No:… Şişli İstanbul adresindeki …. Etap … Blok ince işler işini üstlendiğini ve bütün yükümlülüklerini ifa ettiğini, müvekkili şirketin iş bu sözleşmelerden doğan alacaklarının ödenmesi için davalı tarafa gönderdiği faturalara davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak itiraz ve iade edildiğini, müvekkili şirketin bakiye alacağının tahsili için davalı borçlu aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını ancak davalı borçlu tarafından takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edildiğini, müvekkili şirketin davalı borçludan bakiye ana alacak olarak toplam 1.431.334,88-TL alacaklı bulunduğunu belirterek, davanın kabulü ile davalı borçlunun itirazının iptaline, takibin devamına ve davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı-birleşen davacı vekili cevabında, müvekkili şirketin davacı şirkete sözleşme konusu işler için bir borcu bulunmadığını, sözleşme konusu borçların davalı şirkete teslim edilen çekler ve ayrıca yapılan banka havaleleri ile ödendiğini, davacı tarafın sözleşmeye aykırı davrandığını, sözleşme gereğince fatura düzenlemeden evvel sözleşme konusu işler yapılırken her ayın 25’inde sunması gerekli hakediş dosyalarının müvekkili şirkete sunulmadığını, davacı şirketin sözleşmelere uygun şekilde işverenin istediği formatta hakediş dosyası hazırlayarak işverene sunması veya müvekkili şirkete gönderdiği ihtarnamelerin en azından birini ekleyerek göndermesi gerekirken bunu yapmadığını, nasıl ve ne şekilde hangi hesaplamalarla yapıldığı hiçbir şekilde tespit dahi edilemeyen yüksek miktarlı faturaları düzenleyerek müvekkiline gönderip müvekkilini borçlandırmak istediğini, sözleşmeye aykırı düzenlenen faturaların kabul edilmeyerek iade edildiğini, müvekkili şirketin davacı tarafa muaccel hale gelmiş herhangi bir borcu bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere davacı tarafın müvekkili şirketten herhangi bir alacağı bulunsa dahi bu alacağını muaccel hale getirecek sözleşmeye uygun hukuki sürecin tamamlanmadığını, bu nedenle müvekkilinin davacı tarafa hukuki olarak doğmuş hiçbir borcu bulunmadığını, sadece bu sebeple bile davanın reddi gerektiğini belirterek, davanın reddine ve davacı tarafın %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı-birleşen davacı vekili birleşen davada, müvekkili şirketin gerek yüklenici gerekse ana yüklenici olduğu … Projesi ile … Projesinde işlerin bir kısmını davalı şirkete verdiğini, müvekkili şirketin davalı şirkete hem sözleşme anlamında hemde muhasebe anlamında borçlu olmayıp, gerek banka ve çek kanalı ile ödediği gerekse kendisi de bizatihi projede çalışması dolayısı ile yapmış olduğu harcamalar ile birlikte davalı şirketten alacaklı durumda olduğunu belirterek, imzalanan sözleşmeler uyarınca davalıya avans olarak ödenmiş fazla paraların iadesi, müvekkili şirket tarafından davalı şirket adına sözleşmeye uygun şekilde düzenlenen ve davalı şirketçe iade edilen yansıtma “yemek ve barınma” fatura bedellerinin (279.385,11-TL ve 929,90-TL) tahsili, davalı şirket tarafından … projesinde sözleşmeye aykırı olarak imal edilen eksik ve ayıplı işlerin müvekkili şirket tarafından yapılması ile ortaya çıkan 100.596,89.-TL bedelin ve ayrıca bu eksiklik, ceza ve ticari itibar kaybı sebebi ile davalı tarafa müvekkili şirket tarafından düzenlenen ve müvekkile iade edilen 40.000,00-TL bedelli nefaset kesintisi fatura bedellerinin tahsili kapsamında, şimdilik 10.000,00-TL’nin davalıdan tahsiline, asıl alacak ile ferilerine ihtarname tarihinden itibaren en yüksek ticari faiz işletilmesine, karşı tarafın kötü niyeti gözönüne alınarak % 20’sinden aşağı olmamak üzere toplam rakam üzerinden kötüniyet tazminatı ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davacı vekili 14/02/2019 tarihli ıslah dilekçesiyle, birleşen davadaki taleplerini fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00-TL’den 309.695,90-TL’ye çıkarttıklarını belirtmiş ve ıslah edilen değer üzerinden gerekli ıslah harcını yatırmıştır. Davacı-birleşen davalı vekili cevabında, asıl davadaki anlatımları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, alınan bilirkişi rapor ve ek raporları doğrultusunda davalı-b.davacı tarafından ödenen “yemek ve barınma” bedelinin işin niteliği gereği yasal mahsubu neticesinde, davaya konu 2 ayrı sözleşme kapsamında davacı-b.davalının 529.049,57 TL hakediş bedeli talebinde haklı olduğu, bu alacağın likit olmadığı, davacı-b.davalının takip başlatmakta kötü niyetli olduğunun anlaşılamadığı, birleşen davaya konu alacağın asıl davadaki hakediş hesaplamasında dikkate alınması nedeniyle birleşen dava yönünden karar verilmesine (mahsup edilmesi) yer olmadığına şeklinde karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulüne, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 529.049,57-TL asıl alacak ve 2.117,59-TL işlemiş faiz üzerinden asıl alacağa takip tarihinden itibaren %9 ve değişen oranlarda kademeli olarak yasal faiz uygulanmak sureti ile takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, yasal koşulları oluşmadığından davacının icra inkar tazminat talebinin reddine, yasal koşulları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine, birleşen davada karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiştir. Davacı-b.davalı vekili istinafında; karara dayanak yapılan kök ve ek bilirkişi heyeti raporlarındaki, davalı-birleşen dosya davacısı tarafından sunulan nefaset kesintisine ilişkin 29.380,89 TL miktarlı ihtarname esas alınarak, davalının yaptığı bütün masraf ve ödemeler mahsup edildikten sonra müvekkilinin talep edebileceği bedelin 529.049,57 TL olabileceğine dair görüşün yerinde olmadığını, davalı tarafın nefaset kesintisinin yapıldığını ortaya koymak için ana işverenin 24/02/2015 tarihli yazısını sunduğunu, halbuki davalı şirketin noterden gönderdiği 27/02/2015 tarih ve … nolu ihtarname ile nefaset kesintisine itiraz ettiğini, Ana İşveren …-…-…-… ADİ ORTAKLIĞI’nın verdiği 11/01/2019 tarihli cevaba göre dava konusu iş nedeniyle sadece 10.000,00 TL nefaset kesintisi yapıldığını, bu durumda, dava dışı ana işverenin yaptığı kesinti miktarının davalı şirketin iddia ettiği ve bilirkişi raporu ile mahkeme kararında da esas alındığı üzere 29.380,89 TL olmayıp 10.000,00 TL olduğunu, bu nedenle davalarının kabul edilen miktarına (29.380,89 TL- 10.000,00 TL =) 19.380,89 TL eklenerek 529.049,57 TL+ 19.380,89 TL = 548.430,46 TL bedel üzerinden kabul edilmesi gerektiğini, ayrıca davalarının kabul edilen miktarı yönünden davalının icra – inkar tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini, zira davalı şirketin henüz dava açmadan ihtarlaşma aşamasında müvekkiline borçlu olduğunu kabul ettiğini, yine davalının ticari defter ve kayıtlarında da borçlu olduğunun bilirkişi kök raporunda açıkça belirtildiğini, davalının açtığı birleşen davanın reddine karar verilmeliyken karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, çünkü davalı tarafın, asıl davada esasen mahsup talebinde bulunduğu hususlar ile ilgili olarak ayrıca dava açmasında hukuki bir yararı olmadığını belirterek, kararın istinaf dilekçesinde belirttikleri yönüyle sınırlı olarak ortadan kaldırılarak davanın esastan kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı-b.davacı vekili istinafında; taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin 13. Maddelerine göre davacı-karşı davalı şirket tarafından her iki sözleşme için de uygun bir hakkediş dosyası hazırlanılması ve davalı müvekkili şirkete sunulması gerektiğini, ancak davacı-karşı davalı şirketin sözleşmeye uygun biçim ve şekilde bir hakkediş dosyası hazırlamadığını, bir hakkediş söz konusu olmadığından müvekkili tarafından davacı-karşı davalı şirkete yapılan ödemelerin hakkediş ödemesi şeklinde değil, avans ödemesi şeklinde yapıldığını, bu nedenle müvekkili tarafından davacı-karşı davalı şirkete yapılan ödemelerin birim fiyat esasına göre düzenlenen hakkedişlere göre yapıldığı yönündeki tespitin hatalı olduğunu, ayrıca ‘’…’’ için taraflar arasında imzalanan 19.11.2013 tarihli sözleşmede de daha sonra imza altına alınan sözleşmede de taraflar arasında kararlaştırılan bir birim fiyat söz konusu olmadığı ve aksini belirten bir sözleşme hükmü de bulunmadığı için sözleşme bedelinin 1.000.000,00 TL olarak belirlendiğini, bu nedenle sözleşmede belirtilen bu rakamın üzerindeki bir rakamın taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, mahkeme tarafından hükme esas alınan raporda yer alan hesaplamanın, davalı tarafından düzenlenen; 01.11.2014 tarihli … Seri A Nolu 184.000,00- TL bedelli 7 nolu … hakkediş bedeli içerikli, 01.12.2014 tarihli … Seri … Nolu 79.051,00- TL bedelli 8 nolu … hakkediş hakkediş bedeli içerikli, 01.12.2014 tarihli … Seri … Nolu 209.300,00- TL bedelli, 8 nolu … hakkediş hakkediş bedeli içerikli, 05.12.2014 tarihli … Seri … Nolu 690.851,00-TL bedelli 9 nolu … Projesi hakediş bedeli içerikli ve 10.02.2015 tarihli … Seri … Nolu 14.598,90- TL bedelli, “… 7. Blok İnce İşler Tutanaklı Onaylanmış ince işler İnşaat bedeli içerikli faturalara dayanılarak talep edilen 1.431.334,89 TL bedelden doğrudan müvekkili davalı şirket tarafından yapılan ödeme ve harcamaların mahsup edilmesi şeklinde yapıldığını, oysaki davacı şirket tarafından gönderilen bu faturaların müvekkili şirket tarafından ihtarla usulüne uygun şekilde iade edilmiş olmaları, davacı şirketin herhangi bir hakediş sunmaması, bilirkişiler tarafından faturaların içeriğinde yer alan hakedişlerin davacı şirketçe yapılıp yapılmadına dair bir inceleme yapılmaması nedeniyle doğrudan dikkate alınamayacaklarını, yine hükme esas alınan raporda; … için 2013 yılında müvekkili şirket tarafından yapılan 421.220,00 TL ödeme olması ve davacı şirketin 2013 yılında sadece 322.553,73 TL faturasının (Bu faturayı kabul anlamına gelmemek ve 1-2-3 nolu hakkedişlerdeki tüm itirazları saklı kalmak kaydı ile) bulunmasına rağmen, bunlar arasındaki fark olan 98.666,27 TL’nin müvekkilinin alacağı olarak alacak kalemlerine eklenmediğini, müvekkili davalı şirketin 29.08.2013 tarihinde … Projesi için gerekli olan tuğla malzemesini … TİC A.Ş. ünvanlı şirketten KDV dahil 235.770,57 TL’ye satın almış ve bunların faturaları, sevk irsaliyesi, çek makbuzları ile ödeme dekontları cevap dilekçeleri ve kök rapora itiraz dilekçeleri ekinde dosyaya sunulmuş olmasına rağmen 20.03.2018 ve 24.04.2018 tarihli kök raporda yapılan hesaplamada ve ek raporda, müvekkili tarafından yapılan ödemeye ilişkin olarak dosyada mevcut bir fatura bulunmadığı belirtilerek KDV dahil edilmeksizin, bu ödemeler tutarının 199.706,42 TL olarak dikkate alındığını, dolayısıyla müvekkili şirketin 36.064,15 TL daha alacaklı olduğunu ve bu rakamın da davacı şirketin iddia ettiği alacaktan mahsup edilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin …projesine davacı şirketten önce bizatihi kendisinin başladığını, davacı şirketle sözleşme imzalanana kadar ana işverenden alınan ve toplamı 1.057.454,25 TL olan 1-2-3 nolu hakediş bedelleri üzerinde davalı müvekkili şirketin tek başına hak sahibi olduğunu, bu işlerin imalatlarının davacı tarafından yapılmış olduğu şeklindeki değerlendirmenin hakkaniyete aykırı olduğunu, sadece davacı şirketin SGK kaydının açılış tarihinin 19.11.2013 olmasının dahi bu hakedişlerin davalı müvekkiline ait olduğunu ispat için yeterli olduğunu, davalı şirket yetkilisi …’nin … şantiyesine gelen iki tane inşaat malzemesi irsaliyesine … İnşaat Şantiyesi yazdırmasının ve müvekkili davalı şirket tarafından 2013 yılı 09. ve 12. aylarda davacı şirkete ödenen 421.220,00 TL bedelin davacının 1-2-3 nolu hakkedişlerde hakkı olduğunu göstermeyeceğini, bu rakamların davacı şirkete avans olarak ödendiğini, bu konuda müvekkili şirkete ya da Anaişverene …M olarak sunulan bir hak ediş dosyası da bulunmadığını, 1-2-3 nolu hakkedişlerin Anaişverene müvekkili tarafından sunulduğunu, davacı şirket yetkilisi …’nin projenin başından sonuna kadar müvekkili şirketin SGK kayıtlı elemanı olup, bu kişinin yetkilisi olduğu şirketin hiçbir hakkının olmadığı 1-2-3- nolu hakedişlerde kasıtlı ve kötüniyetli olarak, … Şti. tarafından … Şantiyesi’ne düzenlenen kum-çakıl-çimento malzemelere ait 21.08.2013-31.10.2013 tarihleri arasındaki faturaların ve … Şti. tarafından düzenlenen 17.08.2013 tarihli faturalara kendi şirketinin ünvanını yazdırdığını, ana işveren tarafından müvekkili şirkete kesilen 29.380,89-TL’lik nefaset bedelinin de müvekkili şirketin alacak kalemine dahil edilmesi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı-b.davalı yüklenici, davalı-b.davacı iş sahibidir. Asıl dava, davacı-b.davalı şirketin yüklenicisi olduğu Şişli’deki … Projesinin “ince işlerinin” ve Bahçelievler’deki … Projesinin “seramik ve kaba sıva işlerinin” davacı-b.davalı tarafından yapılmasına ilişkin 19/11/2013 ve 20/11/2013 tarihli sözleşmeler kapsamında bakiye 1.431.334,88 TL iş bedeli alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra rakibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir. Davalı-b.davacı vekili asıl davaya cevabında, yüklenicinin hakediş dosyalarını usulüne uygun sunmadığını, sözleşmeye aykırı davrandığını, gerçeğe aykırı yüksek miktarlı faturalar düzenlendiğini ve bunların iade edildiğini, yüklenicinin muaccel bir alacağı bulunmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir. Birleşen dava ise, 1-) davalı-b.davacı iş sahibi şirketin gerek yapmış olduğu ödemeler, gerek projede bizzat çalışması dolayısıyla yaptığı harcamalar gereğince yükleniciden alacaklı olduğu iddiasıyla, yapılan fazla avans ödemeleri, 2-) yükleniciye kesilen ancak iade edilen “yemek ve barınma” fatura bedelleri (279.385,11-TL ve 929,90-TL), 3-) … projesindeki eksik ve ayıplı işlerin iş sahibi tarafından yapılması (100.596.89 TL) ve 4-) bu eksiklikler, ceza ve itibar kaybı nedeniyle yükleniciye kesilen ancak iade edilen 40.000,00 TL “nefaset kesintisi” fatura bedeli kapsamında, şimdilik 10.000,00 TL’nin davacı-b.davalıdan tahsili talebine ilişkin olup, yargılama sırasında sunulan ıslah dilekçesiyle bu talep 309.695,90 TL’ye çıkartılmıştır. Mahkemece, bilirkişi heyeti kök ve ek raporunda yapılan değerlendirme ve hesaplamalara dayalı olarak, davacı-birleşen davalı yüklenicinin davalı-birleşen davalı iş sahibinden davaya konu sözleşmeler kapsamında talep edebileceği iş bedeli belirlenmiş, birleşen davada talep edilen alacak ve tazminat kalemlerinin de bu hesaplamada dikkate alındığından bahisle birleşen davanın esası hakkında ayrıca bir karar verilmemiştir. Ancak, davalı-b.davacı iş sahibi vekilince asıl davaya ilişkin sunulan cevap dilekçesinde, asıl olarak müvekkilinin alacaklı olduğu, davacı-b.davalının muaccel bir alacağının bulunmadığı savunmalarına yer verilmiş olup, dava dışı …-…-…-… Adi Ortaklığı tarafından davalı-b.davacı adına düzenlenen ve davacı-b.davalıya yansıtılan yemek ve barınma bedellerine ilişkin 279.385,11 TL ve 929,90 TL’lik yansıtma faturalarına, yarım kalan ve ayıplı işler bulunduğuna, bunlardan dolayı asıl iş sahibi tarafından davalı-b.davacıya 140.000,00 TL nefaset kesintisi uygulandığına değinilmiş olmakla birlikte, sonuç olarak ayrıca ve açıkça bir tutar belirtilerek takas-mahsup talebinde bulunulmamıştır. Bu nedenle mahkemece, davalı-b.davacı iş sahibi tarafından birleşen davada ileri sürülen her bir alacak ve tazminat talebin ayrı ayrı değerlendirilmesi ve haklılık durumuna göre karara bağlanması gerekirken bu yönde bir uygulamaya gidilmek yerine yazılı olduğu şekilde, bunların asıl davadaki hesaplamada dikkate alındıkları gerekçesiyle birleşen davayla ilgili olarak olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Birleşen dava dilekçesinde yukarıda belirtildiği şekilde 4 ayrı sebebe dayalı olarak alacak-tazminat talebinde bulunuluş ise de sonuç olarak bunlara ilişkin olarak bir miktar ayrıştırmasına gidilmeden toplam 10.000,00 TL’nin tahsili talebinde bulunulmuş, sonrasında sunulan ıslah dilekçesinde ise, 20.03.2018 tarihli bilirkişi heyeti raporunda birleşen davada talep edilebilecek alacak kalemlerinin; yemek ve barınma bedeli : 279.385,11 TL ve 929,90 TL, dava dışı iş sahibinin kesinti yapmış olması halinde : 29.380,89 TL olmak üzere toplam 309.695,90 TL olduğunun tespit edildiği belirtilerek ve dava dilekçesinde talep edilen 10.000,00 TL’nin hepsi bu talep kalemlerine sayılarak artan 299.695,90 TL üzerinden ıslah harcı yatırılması yoluna gidilmiştir. Oysa ki dava dilekçesinde yazılı olan 10.000,00 TL’lik talebin içinde; “davalı-b.davacı iş sahibi şirketin gerek yapmış olduğu ödemeler, gerek projede bizzat çalışması dolayısıyla yaptığı harcamalar gereğince yükleniciden alacaklı olduğu iddiasıyla, yapılan fazla avans ödemeleri” ve “… projesindeki eksik ve ayıplı işlerin iş sahibi tarafından yapılması (100.596.89 TL)” kalemleri de bulunmaktadır. Mahkemece, davalı-b.davacı vekiline birleşen davada talep edilen 10.000,00 TL’nin her bir talep kalemine paylaştırmasının yaptırılması, bu şekilde birleşen davada her bir talep kalemi bakımından hangi miktarın talep edildiğinin açıklığa kavuşturulması, ıslah ile arttırılan kalemler bakımından ıslah harcının ikmal ettirilmesi sırasında açıklama dilekçesinde bu kalemlere ilişkin belirtilen miktarların dikkate alınması gerekirken bu yönde bir uygulamaya gidilmeyerek, hem eksik harç ile davanın neticelendirilmiş olması, hem de kabul ve reddedilen talep kalemlerinin miktarlarının belirsiz halde bırakılmış olması da usul ve yasaya aykırı olmuştur. Davalı-b.davacı iş sahibi tarafından birleşen davada, işin aslında eksik ve ayıplı yapıldığı, bu eksik ve ayıpların kendisi tarafından tamamlandığı, ayrıca ilk üç hakedişe (1-2-3 nolu) konu işlerin de kendisi tarafından yapılmış olduğu da ileri sürülmüştür. Kural olarak, eser sözleşmelerinde işin yapıldığını ve teslim edildiğini kanıtlamak yükleniciye ait olmakla birlikte, sözleşmeye konu işin tamamlanmış olması halinde de, kural olarak tamamlanan tüm işin yüklenici tarafından yerine getirildiği kabul edilir. Bu durumda eserin eksik ve ayıplı olduğunu, bunların bizzat ya da üçüncü kişiler aracılığıyla kendisi tarafından gidertildiğini kanıtlama külfeti ise iş sahibine aittir. Davalı-b.davacının bu iddia ve taleplerinin dosyaya sunulan taraf delilleri ve bu karineler doğrultusunda değerlendirilmeleri gerekmektedir. Ayrıca, mahkemenin mevcut kabulüne göre, asıl iş sahibi adi ortaklığın 24/02/2015 tarihli yazısı esas alınarak, davacı-b.davalının eksik ve ayıplı ifası nedeniyle asıl iş sahibi tarafından davalı-b.davacıya 29.380,89 TL nefaset kesintisi uygulandığı kabul edilmiş ise de, asıl iş sahibi …- …- …- … ADİ ORTAKLIĞI tarafından dosyaya gönderilen 11/01/2019 tarihli cevap yazısında davalı-b.davacıdan 11/05/2015 tarihinde 10.000,00 TL nefaset kesintisi yapıldığı bilgisine ulaşıldığı belirtilmiş olması karşısında, mahkemece bu çelişkili durumun açıklığa kavuşturulması ve yapılan nefaset kesintisi miktarı kesin ve net bir şekilde belirlendikten sonra bu hususta bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde eksik inceleme ile karar verilmiş olması da usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu açıklamalar doğrultusunda, taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak, yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş, kaldırma sebeplerine göre bu aşamada sair istinaf itirazları ayrıca değerlendirme konusu yapılmamıştır.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Taraf vekillerini istinaf başvurularının esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE, 2-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/02/2019 tarih, 2015/335 Esas, 2019/146 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 15/06/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.