Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1467 E. 2019/1018 K. 11.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1467
KARAR NO : 2019/1018
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/06/2019
NUMARASI : 2018/1274 Esas, Derdest,
DAVANIN KONUSU: Tapu iptali ve tescil
KARAR TARİHİ : 11/09/2019
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sırasında verilen ara karara karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili, taraflar arasındaki sözleşme gereğince müvekkiline ait taşınmazın 5.000.000,00 TL nakit ve 5 daire karşılığında davalıya devrinin kararlaştırıldığını, söz konusu 5 dairenin tapu devrinin verilmediğini ileri sürerek, taşınmazların üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için tapu kaydına ihtiyati tedbir konulmasına, 09/07/2011 tarihli sözleşme gereğince 4 adet 3+1 ve bir adet brüt 90 m2 büyüklüğünde 2+1 olmak üzere 5 dairenin davalı adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline, aksi takdirde söz konusu 5 dairenin rayiç bedelinin tespiti ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemenin 15/01/2019 tarihli tensip ara kararı ile; taşınmazın davalı şirket üzerine kayıtlı olması halinde üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiştir.Davalı vekili 14/02/2019 tarihli ihtiyati tedbir kararına itiraz dilekçesinde, iddiaların doğru olmadığını, uygulanan tedbirin usul ve yasaya aykırı olduğunu, HMK’nun 389. Maddesindeki şartların bulunmadığını, taşınmazların değerinin dahi gözetilmediğini, teminat istenmediğini, harç tamamlandıktan sonra tedbir talebinin yeniden değerlendirilmesi ve taşınmazların değeri ile ölçülü tutarda tedbir konulacaksa teminat alınması gerektiğini belirterek, müvekkilinin mağduriyetine sebebiyet verdiğinden tedbirin kaldırılmasını talep etmiştir.Mahkemenin 14/06/2019 tarihli duruşmalı incelemesi sonucunda verilen 25/06/2019 tarihli gerekçeli ara kararı ile; davacının tapu iptal ve tescil davasında iptaline karar verilebilecek tapunun, üçüncü kişi üzerine devrinin önlenmesi yönündeki talebi mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme halinde (tapunun başka bir şahısa devredilmesi halinde) hakkın elde edilmesinin ödemli ölçüde zorlaşacağı hatta imkansız hale gelebileceği anlaşılmakla davacının davaya konu etmiş olduğu 09/07/2011 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi – satış protokolünün 5. Maddesinin taraflar arasındaki uyuşmazlığın başlangıç noktasını oluşturması ve davacının sözleşmeye konu 5 adet taşınmazı seçme hakkının engellendiği iddiası ile talep usul ve yasaya uygun bulunmuş ve tedbir talebinin teminatsız olarak kabulü gerektiği, ihtiyati tedbir kararı gerekçesinde herhangi bir değişiklik bulunmadığı gerekçeleriyle ihtiyati tedbirin kaldırılmasına yönelik istemin bu aşamada reddine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; tedbir kararının tek taraflı ve ispatlanamayan iddialara dayandığını, yasal şartlarının bulunmadığını, müvekkilini zarara uğratacağını, davanın 5 adet daireye ilişkin olmasına ve dava 10.000,00 TL üzerinden açılmasına rağmen 146 adet bağımsız bölüme tedbir uygulanmasının orantısız olduğunu, mülkiyet hakkının sınırlandırıldığını, üzerine tedbir uygulanan bağımsız bölümlerin değerinin yaklaşık 40.000.000,00 TL değerinde olduğunu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından benzer bir olayda uygulanan tedbirin taşkın nitelikte sayılarak kaldırma kararı verildiğini belirterek, ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin reddine ilişkin ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, aksi takdirde tedbir kararının 5 adet veya bir kısım daha fazla bağımsız bölüm için uygulanmasını, geri kalan taşınmazlar üzerindeki tedbirlerin acil ve ivedi olarak kaldırılmasını, bu talep de kabul edilmez ise, tedbir kararının kaldırılarak, tedbir yerine davacının dava konusunda uygun şekilde belirlenecek bir miktar üzerinden davalı tarafından teminat mektubu verilmesine karar verilmesini istemiştir. İhtiyati tedbirin şartları 6100 Sayılı HMK’nın 389/1. maddesinde genel olarak düzenlenmiştir. Buna göre, mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 390/3 maddesine göre, tedbir talep eden, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Buradaki ispatın ölçüsü, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralı uygulanırken, iddianın doğruluğunu kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu nedenle, ihtiyati tedbire karar verilirken, talebin haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınır. Geçici hukuki koruma kapsamında olan ihtiyati tedbir kararı verirken hakim, asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar vermemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verilirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını hakimin gözetmesi gerekli ve zorunludur. İhtiyati tedbir kararı verilmesinde hakime geniş bir takdir alanı bırakılmışsa da; hakim, her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemelidir ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre ihtiyati tedbir kararını verdiğini kararında belirtmelidir. İhtiyati tedbir şartları mevcut değilse, Yasa’nın öngördüğü ölçüde ispat edilememişse, ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. Anayasanın 141/3. Maddesine göre Mahkeme ihtiyati tedbir isteminin kabulü ile ihtiyati tedbir kararı vermesi veya istemin reddine karar vermesi hallerinde kararında hukuksal gerekçe göstermek zorundadır. Somut olayda; davacı tarafça aralarındaki sözleşme gereği verilmesi kararlaştırılan 5 adet taşınmazın tapusunun iptali ile davacı adına tescili, aksi halde dairelerin rayiç bedelinin tahsili ile taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulması istenilmiştir. Mahkemece ihtiyati tedbirin koşulları değerlendirilerek talep kabul edilmiş olup, getirtilen tapu kayıtlarına göre toplam 146 adet bağımsız bölümün kaydına ihtiyati tedbir şerhi işlendiği anlaşılmaktadır. Davada 5 adet bağımsız bölümün tapusunun iptali veya rayiç bedelinin tahsiline karar verilmesi talep edilmesine rağmen 146 adet bağımsız bölüm üzerine ihtiyati tedbir konulması, tedbirin amacının aşılıp, mülkiyet hakkını kısıtlar şekilde taşkın olarak uygulanmasına neden olmuştur. Mahkemece, somut olayda dava dilekçesiyle talep edilen hususlar değerlendirilip, tarafların çıkar dengesi ve ihtiyati tedbirin amacı da gözetilerek, taleple orantılı sayıda bağımsız bölümler üzerine ihtiyati tedbir konulması gerekirken, bu hususlar dikkate alınmaksızın 146 adet bağımsız bölüm üzerine ihtiyati tedbir konulması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin bu yönlerden kabulü ile, usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının kaldırılarak, taleple orantılı sayıda bağımsız bölümler üzerine ihtiyati tedbir konulması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2- Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/06/2019 tarih, 2018/1274 Esas sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 391/3 ve 362/1-f bendi gereğince KESİN olmak üzere 11/09/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.