Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1432 E. 2022/1290 K. 28.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1432
KARAR NO: 2022/1290
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/12/2018
NUMARASI: 2016/563 Esas, 2018/1245 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/06/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … ile birlikte 01.08.2014 tarihindeki TBMM tarafından açılan Kameralı Güvenlik Sistemi İhalesi’nde, TBMM yerleşkesi içerisinde ve çevresindeki güvenlik ihlallerini algılayacak, değerlendirecek, görüntüleyecek ve kaydedecek bir güvenlik sisteminin birbiriyle uyumlu çalışacak şekilde donanım ve yazılım temini ve tesisi işini üstlenmek üzere birlikte teklif sunma kararı aldıklarını, TBMM tarafından ihaleyi alacak firmaların Türkiye’de yerleşik olması ya da Türkiye’deki distribütörü veya temsilcisi olması gerekliliği ileri sürüldüğünü, yapılan yazışmalarda yazılım işini üstlenecek …’un, Türkiye’de hem … ismi ile ofisi bulunduğunu hem de … şirketinin Türkiye distribütörü olduğunu bildirdiklerini, müvekkili şirketin mezkur ihale kapsamındaki yazılım hizmetleri için (… yönlendirmesi ile) Türkiye’deki distribütörü olan diğer davalı … San. Dış Tic. Ltd. Şti ile sözleşme imzaladıklarını, bu sözleşmeye göre, bu güvenlik kamera donanım ve yazılımı işinde … adına …’un, sözleşmede ve ihale teknik şartnamesinde belirtilen özelliklerdeki ayarlarının, düzenlemelerinin, kontrollerinin yapılması, sistemin devreye alınarak faal ve çalışır hale getirilmesini, sistemin kabul edeceği ve şartnamede belirtilen entegrasyonları yapacak şekilde yazılımsal tüm özelliklerin gerçekleştirilmesi ve lisansların yeterli sayıda teminini, müvekkili şirketin ise ödeme planına göre belirtilen ödemeleri zamanında yapmayı taahhüt ettiklerini, müvekkili şirketin, TBMM’nin davet usulüyle açtığı ihale öncesinde, davalılardan şartnameye uyduklarına dair onaylarını ve taahhütlerini aldığını ve sonrasında teklif veren her grubun yazılımını tanıtması amacıyla TBMM de yapılan demo toplantısına … ekibinden gönderilen uzmanlar ile birlikte katıldığını ve tanıtılan donanım ile yazılımların, performans testini başarıyla geçtiğini, sözleşmeden sonra sistemin kurulmasına ve devreye alma işlemlerine başlandığını, ancak bu işlemler devam ederken birtakım teknik sıkıntılar ortaya çıktığını ve 27.02.2015 tarihinde TBMM Kameralı Güvenlik Sistemi İhalesi kapsamındaki Denetim Komisyonunun bir tutanakla eksiklikleri müvekkili firmaya bildirdiklerini, davalı ile akdedilen sözleşmenin 3/c maddesinde yer alan “… Lisansların yeterli sayıda temini Tedarikçi’ye (…) aittir.” hükmü ve İhale Şartnamesi gereği işin kabulünde lisansların da teslim edilmesi gerektiğini, TBMM Bilgi İşlem personeli tarafından yapılan inceleme sonucu ise lisansların geçici süreli olduğunun tespit edildiğini, müvekkili firmanın, tüm bu nedenlerle idareye karşı sorumluluklarının bilincinde olarak, işini gereği gibi yerine getirebilmek amacıyla ve davalı firmaların işi sürüncemede bırakacağına kanaat getirince, taahhütlerini yerine getiremeyen … yazılım firmasının ürünlerini değiştirmek zorunda kaldığını ve bu durumu 11.05.2015 tarihinde TBMM Bilgi İşlem Daire Başkanlığı’na bir dilekçeyle bildirdiğini, bunun sonucu olarak, … markasının yerine kamera kayıt yazılımı sektöründe dünyaca kabul gören … markasının … seviyesindeki lisans paketinin, müvekkil firma tarafından kullanılmak üzere satın alındığını ve işin tesliminin 20.02.2015 tarihinde yapılması gerekirken davalıların sözleşmeye aykırı davranışları sebebiyle 26.05.2015 tarihinde yapılabildiğini, müvekkilinin yeni yazılım için ödemek durumunda kaldığı 173.101,33 €’ nun ödeme tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4-a maddesindeki faizi ile birlikte davalılardan tahsili gerektiğini, işin tesliminin gecikmesi sebebiyle TBMM tarafından kesilen gecikme cezası hakkında, müvekkilinin, TBMM ile aralarındaki ihale sözleşmesi gereği 110 gün olan teslim süresini, sistemin kurulumu ve devreye alınması sırasında meydana gelen yazılımdan kaynaklanan teknik arıza ve eksiklikler sebebiyle TBMM onayıyla 20 gün için uzatmak durumunda kaldığını, kur farkından kaynaklanan ilave munzam zarar niteliğindeki 208.372,38 USD zararının mahkemece tespiti ile şimdilik 1.000 USD nin dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4-a maddesindeki faizi ile birlikte davalılardan tahsili gerektiğini, müvekkilinin hem idare karşısında hem de tüm teknoloji ve bilişim piyasasında prestijinin sıfırlandığını ve çok büyük bir imaj kaybına sebep olduğunu. müvekkilinin ticari itibarının zedelenmesi sebebiyle, manevi zarar olarak 10.000,00 TL.’nin dava tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, davalı müvekkilinin 25.09.2012 tarihinde kurularak bizzat Türkiye’de yerleşik bir tüzel kişilik haline gelmesi ve ortaklarının da ana yabancı şirket olması sebebiyle, Rusya ve diğer ülkelerdeki … firmalarının Türkiye’deki ticari işlerinin bizzat davalı müvekkili tarafından yürütüldüğünü, davacı tarafın iddiası olduğu üzere müvekkili … firmasının Türkiye’de herhangi bir distribütörü, tek yetkili satıcısı veya benzeri nitelikte bir çalışma ortağı bulunmadığını, müvekkili firmanın bir yazılım geliştirme firması olarak, kendisinden sipariş talebinde bulunan ve ödemesini yapan firmalara yazılımlarını tedarik ettiğini ve kurulum işlemlerini gerçekleştirdiğini, yazılımları satın almak için müvekkil firmadan bir teklif aldığını, müvekkilinin kendisine iletilen talep üzerine 01.10.2014 tarihinde bir teklif formu hazırlayarak diğer davalı firmaya gönderdiğini, müvekkilinden teklifi alan firmanın diğer davalı … firması olduğunu ve teklif formunun bu firmaya hitaben hazırlandığını, dolayısıyla davacı taraf ile müvekkilinin herhangi bir akdi ilişkisi bulunmadığını, …’ın ürünleri satarken müvekkili adına hareket etmediğini, kendi adına hareket ettiğini, ne … şirketinin ne de davacının alınan bu teklif sonrasında müvekkili firmaya herhangi bir ödeme de yapmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … San. Dış Tic. Ltd. Şti’ne usulüne uygun dava dilekçesi ve tensip tutanağının tebliğ edildiği, ancak süresinde herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece, talebin davacı ile davalı … San. Dış Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan ve TBMM tarafından yapılan Kameralı Güvenlik Sistemi İhalesine katılım amaçlı sözleşme nedeniyle sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesi, teslimde gecikme nedeniyle uygulanan gecikme cezası ve kur farkı ile, süresinde tahsil edilemeyen hakediş alacaklarından dolayı yapılmak zorunda kalınan kredi yapılandırması sebebiyle uğranılan zararın davalılardan tahsili istemine ilişkin olduğu, davacının TBMM tarafından açılan Kameralı Güvenlik Sistemi İhalesine katıldığı ve bu ihalede Rusya menşeli yazılım firması olan …’un yazılımını kullanarak ve yazılımın testi için de 1 numaralı davalı …’a ait demo yazılım versiyonunu 2 numaralı davalı …’dan tedarik ederek testlere başladığı, bu noktada davacının davalılardan … ile arasında mal alım sözleşmesi imzalandığı, keza sözleşmenin konusu olarak da; TBMM Bilgi İşlem Başkanlığı tarafından … ihale numarası ile 11/08/2014 tarihinde ihale ettiği, Kameralı Güvenlik Sistemi işine ait teknik şartnamede istenen özellikleri ve tüm şartları sağlayacak, kamera, kayıt yazılımı ve ekipmanlarının alımının yapılması olarak belirlendiği, davalı …’un yazılım geliştirme şirketi olduğu ve bu kapsamda kendisinden sipariş talebinde bulunan ve ödemesi yapan firmalara yazılımlarını tedarik ederek kurulum işlemlerini gerçekleştirdiği, bu kapsamda davalı … şirketinin de davalı …’tan belli aralıklarla yazılım satın alan şirketlerden biri olduğu, keza taraflar arasındaki yazışmalardan da davalı …’un davacı ile davalı … arasındaki mal alım sözleşmesinin tarafı olmadığı, yine davalı …’un davacı ile arasındaki mal alım sözleşmesinde, davalı … şirketi yanında yine dava dışı … şirketine ait numunelerin satışı bakımından da davacı yana taahhüdde bulunduğu ve davacı tarafından bu şirkete husumet yöneltilmediği gibi …’a husumet yönletilmesinin de yerinde olmadığı, davacı ile … arasındaki mal alım sözleşmesi kapsamında yazılımın taahhüt edilen şartları sağlamaması sebebiyle dava dışı … Sistemleri İnş. Tic.Ltd. Şti’nden 30/06/2015 tarihli ve … sayılı fatura ile KDV dahil 529.762,98-TL (fatura tarihi itibariyle 2,9875-TL kur üzerinden 177.326,52-Euro) bedelle … marka yazılım satın alınıp, değiştirilmek zorunda kalındığı ve… Bankasına ait dekont ile de sabit olduğu üzere, anılan firmaya 29/06/2015 tarihinde 173.101,33-Euro ödeme yapıldığı, diğer yandan ihale sözleşmesi ile 110 gün olarak belirlenen teslim süresinin yazılımdan kaynaklanan eksiklikler ve teknik arızalar sebebiyle 20 gün uzadığı ve işin kesin kabulünün uzatılan sürede de giderilememesi sonucunda ancak 26/05/2015 tarihinde işin tesliminin yapılabildiği, buna göre de ihale makamı tarafından hakedişlerden gecikilen süre için 34.553,00-TL kesinti yapıldığı, davacı tarafın ayrıca kurun değişmesi sebebiyle kur farkından kaynaklanan zararı bakımından da ihale makamına fatura edilen KDV dahil tutar 7.703.073,00-TL nin, teslimin süresinde yapılması halinde 20/02/2015 tarihi itibariyle 2,4462-TL kur üzeriden 3.148.995,58-USD olacağı ve gecikme sonucuda 26/05/2015 tarihi itibariyle 2,6110-TL kur üzerinden 2.950.238,61-USD olması karşısında kur farkından kaynaklanan zarar miktarının 198.756,98-USD olduğu, davacı tarafın ilave finans maliyet zararı iddiası bakımından yazılım dışındaki donanımlarla ilgili olarak şirketin dış kaynak (banka kredisi) kullandığı ileri sürülerek oluşan faiz yükünün zarar olarak tahsili talep edilmiş olmakla birlikte, banka kredisinin dava konusu taahhütlerin tedariki amacıyla alındığı yönünde davacı tarafça somut bir delil sunulmadığı, bu munzam zarar talebine yönelik talebin reddi gerektiği, bu suretle dava … yönünden pasif husumet yokluğu sebebiyle davanın usulden reddi ile, diğer davalı … yönünden kısmen kabulüne keza sözleşmeye aykırılık halinin tek başına manevi tazminat tayini gerektirir nitelik taşımayıp, manevi tazminat bakımından ön görülen yasal koşullar mevcut olmadığından yerinde görülmeyen manevi tazminat talebinin de reddi geerktiği gerekçesi ile; Davanın, davalı … Yazl. San ve Tic. Ltd. Şti. yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE, Davanın diğer davalı … San. Dış Tic. Ltd. Şti yönünden KISMEN KABULÜ ile; sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesinden doğan 173.101,33 Euro, gecikme cezası uygulanmak suretiyle yapılan kesintiden doğan 35.553,00 TL ve kur farkından doğan şimdilik 1.000,00 USD’nin dava tarihinden itibaren ve yabancı para alacaklarına 3095 sayılı Kanunun 4-a maddesi uyarınca ve TL alacağına da aynı tarihten itibaren değişebilir oranda avans faizi yürütülmesi suretiyle davalıdan alınıp davacıya verilmesine, Davacının kur farkından kaynaklanan alacak talebi bakımından fazlaya dair haklarının saklı tutulmasına, fazlaya ilişkin talebin ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinafa başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, dava konusu talepleri yönünden her iki davalının da sorumlu olduğunun bilirkişi raporu ile sabit olmasına rağmen mahkemece gerekçe belirtilmeksizin raporun aksi yönde karar tesis edildiğini, alınan bilirkişi heyet raporunda özetle; müvekkilinin TBMM tarafından açılan Kameralı Güvenlik Sistemleri ihalesinde davalı …’a ait yazılımı davalı …’dan tedarik ederek testlere başladığı, ilerleyen aşamalarda çıkan sorunlardan dolayı destek alamadığı; bütün sistemin yazılım üzerine kurgulandığından müvekkilin programın asıl sahibinden ve aynı zamanda çözüm ortağından destek alması gerektiği, davalı …’un resmi web sitesi üzerinden yapılan incelemede davalı …’ın Türkiye distribütörü olduğunun görüldüğü, dosya içeriğindeki yazışmalardan her iki davalının da projede aktif olarak var oldukları ve beraber çalıştıkları, her iki davalı firma arasında tedarikçi ilişkisi olduğu ve TBMM projesinden her iki davalının da haberi olduğu, nitekim Türkiye distribütörü var iken müvekkilinin direk …’tan ürünü tedarik etmesinin sektörde etik olmadığı ve haksız rekabet teşkil edeceği, üründe çıkan problemler sebebiyle her iki davalının da müvekkile ürünün sahibi olarak destek vermek zorunda olduğu, sektörde de uygulama olarak müvekkilin zararından her iki davalının sorumlu olduğu, ihale konusu ürünler bakımından teknik olarak üstün ve profesyonel tarafın davalılar olduğu, bu konu ile müvekkilin davalı … ile çözüm ortaklığı konusunda anlaşması olduğu dolayısıyla programın sahibi olan davalı … ile de anlaşması olduğu, projedeki spesifik sorunların davalılar tarafından çözülmesi gerektiği, müvekkilinin davalılardan projede gerekli teknik desteği alamaması sebebiyle ihale şartnamesi gereği taahhütlerini yerine getiremediği ve başka bir lisans paketi kullanmak zorunda kaldığı, dava konusu uyuşmazlığın ana sebebinin proje konusu ürünlerin demo olması değil davalıların müvekkiline gerekli teknik desteği sağlamaması olduğu ve sistemin çalışmamasının yazılımdan kaynaklandığı, bu sorunun çözümünde her iki davalının sorumlu olduğunun tespiti ile müvekkilin dava konusu zararlarından her iki davalının da sorumlu olduğunun açıkça belirtildiğini, söz konusu rapor incelendiğinde bilirkişilerce yapılan incelemenin teknik inceleme olduğu ve yapılan tespitlerin “yazılım” alanında sorumluluğun özellikle sektördeki uygulamalar yönünde kime ait olduğuna dair yapıldığı, hal böyle iken raporun hakimin uzmanlık alanı dışında özel bilgi gerektiren alanlar çerçevesinde hazırlandığı, hakimin, teknik bilgi gerektiren konularda bilirkişi incelemesine giderek bir inceleme yaptırmak ve sonucu hükme elverişli görmezse tekrar rapor alarak hakimlik bilgisi ile çözemeyeceği hususlarda nihayetinde yeterli gördüğü rapora dayanarak hüküm tesis etmesi gerektiği, nitekim Yargıtay yerleşik içtihatlarının da hakimin bilirkişi raporunu yeterli görmezse yeniden bilirkişi incelemesi yaptırması gerektiği yönünde olup Yargıtay bu hususu “zorunlu” kıldığını, mahkemece teknik bilgi ile tanzim edilen ve teknik konularda tespitler içeren bilirkişi heyet raporu başkaca bir rapor alınmak suretiyle çürütülmeksizin rapor aleyhine hüküm tesis edildiğini ve gerekçesinin bildirilmediğini, mahkeme kararında “Yine davalı … ile davacı arasındaki mal alım sözleşmesinde davalı … şirketi yanında yine dava dışı … şirketine ait numunelerin satışı bakımından da davacı yana taahhütte bulunduğu ve davacı tarafından bu şirkete husumet yöneltilmediği gibi …’a husumet yöneltilmesi yerinde görülmemiştir.” gerekçesine yer verildiği, söz konusu gerekçenin taraflarınca anlaşılamadığını, yerel mahkemenin “x” kişiye dava açılmamış o zaman “y” kişisine neden açılıyor yönündeki tespitinin hukuk mantığına aykırı olduğunu, … firması yönünden taahhütlerin davalı … ile dava dışı … firmasının iç ilişkisi olup, müvekkilin zararının ise her iki davalının hizmet ayıbına dayandığını, bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere her iki davalının da müvekkili zararından sorumlu iken … firmasının dava konusu zararlara etkisi bulunmadığını, kaldı ki dava dışı …’e neden dava açılmadığını sorgulayan mahkemenin …’a dava açılması gerekliliğini kabul ettiğini ve hatta buna ek olarak …’in de davaya dahil edilmesi tavsiyesinde bulunduğunu, davalı … dava konusu hizmetlerin sunulması aşamasında bizzat iştirak etmiş olup, yine ürün sahibi olarak müvekkiline destek vermekle yükümlü olduğunu, bu halde dava konusu taleplerinden sorumlu tutulması gerekirken husumet yokluğu nedeniyle red kararınını hatalı olduğunu, müvekkili ve diğer davalı …’un TBMM tarafından açılan Kameralı Güvenlik Sistemi İhalesine birlikte teklif sunma kararı aldığını, TBMM tarafından ihaleyi alacak firmaların Türkiye’de yerleşik olması ya da Türkiye’deki distribütörü veya temsilcisi olması gerekliliği ileri sürülmesi üzerine yazılım işini üstlenecek …’un yönlendirmesi ile yazılım hizmetleri için Türkiye’deki distribütörü olan diğer davalı … San. Dış Tic. Ltd. Şti ile sözleşme imzalandığını ve yine söz konusu ihalenin müvekkili tarafından üstlenildiğini, ilerleyen süreçte birtakım teknik sıkıntılar ortaya çıktığını ve bunun üzerine TBMM teknik ekibince tutanak düzenlendiğini, müvekkilinin tutanak tanziminin öncesinde de sonrasında da durumu … ile … firmalarına e-posta ile bildirdiğini, nitekim davalı … firması diğer davalı … personellerinin problemleri çözemediğinden, Rusya’daki firmanın personelini projeye gönderdiğini ancak gelen yabancı personelin de eksikliklikleri gideremediğini ve çözüm üretemediğini, ayrıca TBMM Bilgi İşlem personeli tarafından yapılan inceleme sonucu lisansların geçici süreli olduğunun tespit edildiğini, bu durumun davalılara bildirilmesine ve en yakın zamanda yazılım lisanslarının teslimi talep edilmesine rağmen davalı …’un, sözleşmede bu yönde herhangi bir hüküm olmamasına rağmen, kalıcı lisansların sistemin devreye girmesinden sonra teslim edileceğini bildirdiğini, sonuç olarak davalılarca hem sistemin devreye girmesine çözüm bulunmadığını, hem de kalıcı lisansların teslim edilemediğini, sözleşmeye aykırı bu davranış sebebiyle işin tesliminin geciktiğini, davalı … firmasının dava konusu taleplerine konu işin görülmesine en başından sonuna kadar dahil olduğunu ve hizmetin ifasına iştirak ettiğini ancak ayıplı ve eksik ifa sunduğunu, bilirkişi raporunda da davalı …’un hizmetin ifasına aktif olarak katıldığına yönelik olarak; raporun 6. Sayfası ve devamında davalı … cevap dilekçesi içeriğinde davalının müvekkili ile çalışma yaptığını gösterir beyanlarına yer verildiğini, davalı … resmi web sitesinde diğer davalı …’ın Türkiye distribütörü olarak belirtildiğini, dosya içeriğinde bulunan taraflar arasındaki birçok yazışmadan her iki davalının projede aktif olarak var olduğu ve projede beraber çalıştığı tespit edilerek mail yazışmaları sunulduğunu, her iki davalı arasında tedarikçi/satıcı ilişkisi olduğu ve TBMM projesinden her iki davalının da haberi olduğunun tespit edildiğini, davalıların ürünün “sahipleri” olarak sadece satıcı konumunda olan müvekkile destek vermek zorunda olduklarının tespit edildiğini, bu kapsamda, mahkeme kararında davalı … yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmişse de davalının gerek gerekçeli kararda da belirtildiği üzere yazılım sahibi yani ürün sahibi sıfatıyla gerekse de hizmetin ifasına aktif katılımı nedeniyle müvekkilinin zararından sorumlu olduğu açık olup aksi yönde gerekçesiz olarak tesis edilen kararın hatalı olduğunu, üretici ve ithalatçının ayıplı ifadan müteselsilen sorumlu olup üreticinin sorumluluğunun Avrupa Birliği Hukuku’nda 1985/374 sayılı Ürün Sorumluluğu Hakkında AB Direktifi md 3/2 hükmü nün”Üreticinin sorumluluğuna dokunulmamak üzere, ticari faaliyeti çerçevesinde satış, kiralama, leasing amacıyla veya başka bir sürüm tarzıyla ürünü topluluğa ithal eden herkes bu direktif anlamında üretici sayılır ve üretici gibi sorumlu olur” şeklinde olduğunu, Md 3/3 ise “Üreticinin kim olduğu belirlenemezse ürünün sağlayıcısı olan herkes zarar görene uygun süre içinde ürünün üreticisinin veya ürünü kendisine sağlayan kişinin kim olduğunu bildirmediğinde o ürünün üreticisi kabul edilir. İthal edilen ürünlerde de üreticinin kim olduğu belirlenemiyorsa aynı çözüm geçerlidir.” şeklinde düzenleme yer aldığını, söz konusu hükümleri tersten yorumlamak gerekirse; üretici/tedarikçi ilişkisinde ayıplı ifadan sorumluluğun esas olarak üreticiye (huzurdaki davada …’a) ait olup tedarikçinin sorumluluğunun tali sorumluluk olduğunu, en nihayetinde tarafların sunulan ayıplı hizmetten dolayı alıcıya (huzurdaki davada müvekkile) karşı müteselsilen sorumlu olduklarını, üreticinin yani davalı …’un dava konusu taleplerden sorumlu olmamasının tek şartının müvekkili ile aralarında akdedilecek bir “sorumsuzluk” sözleşmesinin varlığına bağlı olabileceğini, ancak bu yönde bir sözleşme olsa dahi 6098 sk 221 hükmü uyarınca geçersizlik yaptırımıyla karşı karşıya kalacak olup davalı …’un her hal ve şartta dava konusu taleplerden sorumlu tutulması gerektiğini, müvekkilinin ticari defterlerinin usulsüz tebliğ nedeniyle incelenmemiş olup bu hususta sundukları beyan dilekçe ve talepleri dikkate alınmaksızın karar verilmesinin de usule aykırı olduğunu, dava dilekçesinde belirtildiği üzere müvekkilinin, yazılımın dışındaki donanımlarla ilgili taahhütlerinin tedarikleri için dış kaynak (banka kredisi) kullandığını, TBMM’ye taahhüt edilen işlerin, yazılımla birlikte bir bütün olarak ihale edilmiş olduğundan müvekkilinin de işin tamamının kesin kabülü ve hakedişlerinin onaylanması ile parasını alabilecegini, ancak mahkemece de teyit edildiği üzere işin kesin kabulünün davalıların edimlerini gereği gibi ifa etmemesi sebebiyle gecikmesi sebebiyle müvekkilinin mezkur kredilerini 30.04.2015 tarihinde yeniden yapılandırma yoluna gittiğini, müvekkilinin, yapılandırma öncesinde bankaya yapması gereken geri ödeme 5.236.575,72 TL iken 1.020.089,81 TL tutarındaki taksitleri yapılandırmaya dahil etmeden ödediği için bakiye 4.216.485,91 TL geri ödemesi kaldığını, ihale konusu işin tesliminin (kesin kabul) gecikmesi nedeni ile hakedişlerini normal süresinde tahsil edemediği için müvekkilinin, kredi yapılandırması sonucu 4,568.496,21 TL geri ödeme yapmak durumunda kaldığını, bu hususun müvekkili ticari defterlerinin incelenmesiyle sübuta erecek olup mahkemece 05.12.2017 tarihli karar ile dosyada defter incelemesi için gün tayin edildiğini ve bunu takiben dosyanın bilirkişiye tevdine karar verildiğini, mezkur kararın 20.12.2017 tarihinde TK 10. Mad. göre normal yolla tebliğ edildiğini, tebliğ zarfına istinaden PTT Gönderi Takip sayfasından yapılan incelemede, kararın 04.01.2018 tarihinde TK 21. Mad. göre muhtara teslim edildiğini, tebligat hukukuna hakim olan “tebligat sürecinin bilinen en son adrese çıkartılacak tebligatla başlanması kuralı” gereğince, ilk tebligatın, adresin AKS (Adres Kayıt Sistemi / MERNİS) adresi ile aynı olup olmadığına bakmaksızın, mutlaka normal yolla gönderilmesi, ancak iade edilirse TK 21/2 hükmünün uygulanması gerektiğini, muhataba, yani taraflarına çıkartılacak tebligatın TK 21/2 hükmüne göre yapılabilmesi için, yine dosyadaki adrese çıkartılan ilk tebligatın iade edilmiş olması gerektiğini, yine bu adresin tebligata elverişli olmadığının tespiti durumunda da, tebligatın açık mavi zarfla ve TK 21/2 hükmüne göre çıkartılabilmesi, maddenin 2. fıkrası gereğince, tebligatın iade edilmesi şartına bağlı olduğundan, bilinen en son adres olarak kabul edilecek olan AKS adresine önce normal tebligat çıkartılacağını, ayrıca TK 21’e göre yapılacak tebligatın mutlaka açık mavi renk zarfla ve üzerinde “MERNİS ADRESİDİR, TK 21/2’ye göre tebliğ yapılması” kaydını havi olması gerektiğini, muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın muhatap ya da onun adına tebligat alabilecek olanların (kısa süreyle) adreste bulunmamalarından ötürü onların imzasına tebliğ edilememesi ya da muhatap ya da muhatap adına tebligat alabilecek kişilerin tebligatı almaktan imtina etmeleri ve tüm bu hususların (adreste bulunmama nedeninin, haber verilenin sıfatı ile isminin, tebligatın teslim edildiği makam ile haber verilen kişinin kim olduğunun) hem tebligat parçasına ve hem de kapıya yapıştırılacak ihbarnameye anlaşılır bir şekilde yazılmış olması gerektiğini, aksi halde yapılan tebligatın usulsüz olacağını, gerek UYAP üzerinden gerekse fiziki dosya üzerinden yapılan incelemelerde taraflarına çıkarılan tebligatın TK 10 hükmü uyarınca NORMAL yolla çıkarıldığı; zira tebliğ zarfı üzerinde “MERNİS ADRESİDİR, TK 21/2’ye göre tebliğ yapılması” kaydı bulunmadığı, yine zarfın normal tebliğde olduğu gibi beyaz renkli olduğu ancak … Gönderi Takip Sayfasında taraflarına çıkarılan İLK TEBLİGATIN usulsüz bir şekilde TK 21 hükmü uyarınca yapılarak muhtara teslim edildiği, bu haliyle, vekile çıkarılan tebligat usulsüz olup ara karar tebliğ tarihinin zarfın taraflarınca öğrenildiği 02.03.2018 olarak kabulü gerektiği, aksi halde yapılan usulsüz tebligat nedeniyle müvekkilinin iddia ve savunma haklarının kısıtlanacağı bunun da gerek AİHS gerek Anayasaya aykırılık teşkil edeceğini, huzurdaki dosyada, davalıların eksik ve ayıplı ifaları nedeniyle uğranılan manevi zararların tazmini talep edildiğini ancak mezkur taleplerinin mahkemece hiçbir gerekçe gösterilmeksizin reddedildiğini, dava konusu taleplerine konu ihalenin TBMM’den yüklenilmiş olup kamunun kaynakları kullanılarak yapılan bir iş söz konusu olduğunu, ancak davalıların edimlerini gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle müvekkilinin kamu önünde itibarının zedelendiğini ve hem idare karşısında hem de tüm teknoloji ve bilişim piyasasında prestijinin sıfırlandığını, müvekkilinin çok büyük bir imaj kaybına uğradığını, idareden bir daha ihale alamaz hale geldiğini, ancak söz konusu hususların mahkemece irdelemeksizin doğrudan manevi tazminat talebinin reddine karar verildiğini, eksik incelemeye dayalı tesis edilen hükmün hatalı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, davacı ile davalı … San. Dış Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan ve TBMM tarafından yapılan Kameralı Güvenlik Sistemi İhalesine katılım amaçlı sözleşme nedeniyle sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesi, teslimde gecikme, kur farkı ve süresinde tahsil edilemeyen hakediş alacaklarından dolayı uğranılan menfi ve müspet zarar ile manevi tazminatın davalılardan tahsili istemine ilişkin olup davacı iş sahibi, davalı … San. Dış Tic. Ltd. Şti. ise yüklenicidir. Davacı, Davalı … ile birlikte 01.08.2014 tarihindeki TBMM tarafından açılan Kameralı Güvenlik Sistemi İhalesi’nde, TBMM yerleşkesi içerisinde ve çevresindeki güvenlik ihlallerini algılayacak, değerlendirecek, görüntüleyecek ve kaydedecek bir güvenlik sisteminin birbiriyle uyumlu çalışacak şekilde donanım, yazılım temini ve tesisi işini üstlenmek üzere birlikte teklif sunma kararı aldıklarını, TBMM tarafından ihaleyi alacak firmaların Türkiye’de yerleşik olması ya da Türkiye’deki distribütörü veya temsilcisi olması gerekliliği ileri sürüldüğünü, yapılan yazışmalarda yazılım işini üstlenecek …, Türkiye’de; hem … TÜRKİYE ismi ile ofisi bulunduğunu hem de …’ın Türkiye distribütörü olduğunu bildirdiklerini, müvekkili şirket mezkur ihale kapsamındaki yazılım hizmetleri için (… yönlendirmesi ile) Türkiye’deki distribütörü olan diğer davalı … San. Dış Tic. Ltd. Şti ile imzaladıklarını, bu sözleşmeye göre, bu güvenlik kamera donanım ve yazılımı işinde … adına …, sözleşmede ve ihale teknik şartnamesinde belirtilen özelliklerdeki ayarlarının, düzenlemelerinin, kontrollerinin yapılması, sistemin devreye alınarak faal ve çalışır hale getirilmesini, sistemin kabul edeceği ve şartnamede belirtilen entegrasyonları yapacak şekilde yazılımsal tüm özelliklerin gerçekleştirilmesi ve lisansların yeterli sayıda teminini üstlendiğini, İhale Şartnamesi gereği işi kabulde lisansların da teslim edilmesi gerektiğini, TBMM Bilgi İşlem personeli tarafından yapılan inceleme sonucu ise lisansların geçici süreli olduğu tespit edildiğini, müvekkili firmanın, işini gereği gibi yerine getirebilmek amacıyla ve davalı firmaların işi sürüncemede bırakacağına kanaat getirince, taahhütlerini yerine getiremeyen … yazılım firmasının ürünlerini değiştirmek zorunda kaldığını, bir başka firmanın yazılım lisanslarını almak zorunda kaldığını, bu firmaya fazla ödeme yaptıklarını, işin gecikmesi nedeniyle TBMM tarafından gecikme cezası kesildiğini, işin gecikmesi nedeniyle hak edişlerini geç aldıklarını bu nedenle kur farkı zararları olduğunu, bu iş için bankadan kredi kullandıklarını, işin gecikmesi nedeniyle kredinin yapılandırılmasına gitmek zorunda kaldıklarını, yapılandırma nedeniyle fazla faiz ödediklerini belirterek, bunların tahsilini talep etmiş, mahkemece davalı … yönünden husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine diğer davalı hakkında davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Davacı her ne kadar söz konusu ihaleye davalı … ile birlikte teklif sunma kararı aldıklarını belirtmiş ise de bunu ispatlayamamıştır. İncelenen ihale belgelerinde bu davalının ismi geçmemektedir. Yine davacı davalı … ile imzalanmış bir sözleşme dosyaya sunmamıştır. Dosyaya sunulan mal alım sözleşmesi davacı ile davalı … arasında imzalanmış olup anılan sözleşmeye göre tedarikçi … şirketi ekli listede bulunan dava dışı … markalı ve davalı … firmasına ait … markalı ürünleri ve yazılım lisanslarını tedarik etmeyi ve kamera ayarlarının yapılması, yazılım ayarlarının, düzenlemelerinin ve kontrollerinin yapılması, sistemin devreye alınarak faal ve çalışır hale getirilmesini, idarenin (TBMM) ve şirketin (davacı) sorumlulara kullanıcı ve bakım, onarım eğitimi vermeyi üstlenmiştir. İlgili sözleşmenin tarafı davalı … olmadığı gibi bu davalı tarafça söz konusu ürünlerin ve yazılımlarının teslimi konusunda bir yükümlülük üstlenildiği davacı tarafça ispatlanamamıştır. Davacı iddiasına göre … firmasının yazılımını yaptığı ürünlerin demosu ile ihale makamına sunum yapılmış olup, kabul üzerine ihale davacı arafça alınmış ve bunun üzerine diğer davalı ile dosyaya sunulan mal ve hizmet alımına ilişkin sözleşme imzalanmıştır. Sözleşmede davalı tedarikçinin üstlendiği edimler sadece … firmasına ait ürünler olmayıp başka firma ürünlerinin de temini üstlenilmiştir. Sözleşmelerin nisbiliği ilkesi gereğince sözleşmesel edimlerin yerine getirilmemesinden ayrıca bir taahhütte bulunulmamaş ise sözleşmenin tarafları sorumlu olup, davacı davalı …’un ürünlerin ve yazılımların temini konusunda ayrıca taahhüdü bulunduğunu ispatlayamamıştır. Davaya konu sistemin devreye alınamaması ve çalışmamasının sebebi yazılım lisanslarının gecici olması yani demo olmasından kaynaklanmış olup, davacı da yazılım lisanslarını değiştirerek başka bir firmadan temini yoluna gitmiştir. Davacı, … firmasının yazılımların tüm lisanslarının teminini taahhüt ettiğini ispatlayamadığı gibi, bunların diğer davalı tarafından teminini de garanti ettiğini ispatlayamamıştır. Davaya konu ayıp lisasların demo lisans olmasından kaynaklanmış olup, lisansların temini yükümlülüğünü davalı … şirketince üstlenmiştir. Bu nedenle davacının davalı … firmasının da sözleşmeden kaynaklı olarak sorumlu olduğuna ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Diğer davalıya karşı davacının açtığı dava kısmen kabul edilmiş olup, davacının yazılım değişimi nedeniyle fazladan yaptıkları ödemeye, TBMM tarafından gecikme nedeniyle uygulanan gecikme cezasına, kur farkı alacakları taleplerine ilişkin davası kabul edilmiş olup, sadece kredi yapılandırması nedeniyle uğradıklarını ileri sürdüğü zarara ilişkin talebi reddedilmiştir. Buna ilişkin banka döküman ve kayıtları getirtilmiş olup, bu zararın tespiti için davacı ticari defterlerinin incelenmesine gerek bulunmamaktadır. Mahkemece de ilave finans maliyet zararı iddiası bakımından yazılım dışındaki donanımlarla ilgili olarak şirketin dış kaynak (banka kredisi) kullandığı ileri sürülerek oluşan faiz yükünün zarar olarak tahsili talep edilmiş olmakla birlikte, banka kredisinin dava konusu taahhütlerin tedariki amacıyla alındığı yönünde davacı tarafça somut bir delil sunulmadığı gerekçesi ile bu talep reddedilmiş olup, davacı tarafça bankadan kullanılan kredinin salt davalı … tarafından taahhüt edilen işlerin finansmanı için kullanıldığı, bu davalının taahhütlerini yerine getirmemesi nedeniyle kredinin yapılandırılmak zorunda kalındığı bu nedenle zarara uğranıldığı ispatlanamamıştır. Davacının bu yöne ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir.Eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda manevi tazminata hükmedilmesi için sadece sözleşmeye aykırı davranılması yeterli olmayıp bu tutum ve davranışların aynı zamanda diğer tarafın kişilik haklarına saldırı şeklinde de gerçekleşmesi gerekir. Davacı gecikmeli de olsa ihale ile üstleniği işi tamamlamış olup salt gecikme nedeniyle bir kısım zararlarının oluşması manevi olarak zarara uğradığını ispata yeterli değildir. Davacı davalının eylemleri nedeniyle ticari itibar kaybına uğradığını, kişilik haklarının zedelindiğini ispatlayamamıştır. Bu nedenle şartları oluşmayan manevi tazminat talebinin reddine ilişkin mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup davacının buna dair istinaf sebebi yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 20/12/2018 tarih ve 2016/563 Esas, 2018/1245 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşa açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 28/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.