Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1399 E. 2022/932 K. 16.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1399
KARAR NO: 2022/932
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/12/2018
NUMARASI: 2015/85 Esas, 2018/1283 Karar
DAVANIN KONUSU: Kar mahrumiyeti ve hakediş bedeli
KARAR TARİHİ: 16/05/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağı ile kar mahrumiyet bedelinin tahsili talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraflarca istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında daha önce yapılan ihale ile ihaleyi kazanan müvekkili şirket ile davalı arasında 25/09/2014 tarihli “… Stadı Yenileme Projesi – Gazbeton Bloklarla Bölge Duvarı Yapılması Sözleşmesi” akdedildiğini, sözleşmenin konusunun İstanbul İli, Beşiktaş İlçesi, … Mah., … pafta, … ada, … parsel üzerinde yeniden inşa edilen … Stadı’nın gaz beton bloklarla bölme duvarı yapımı ve bu duvarların içerisinde yer alan yatay ve düşey betonarme topuk betonu ve hatıl işlerini mimari uygulama projesine, detaylarına bütün dökümanlara ve bunlara atıfta bulunan tüm teknik ve idari şartnamelere, bu işe ait birim fiyat tarifeleri ile T.C. Mevzuatındaki tüm yasal ve idari düzenlemelere uygun şekilde yapılması işi olduğunu, kullanılacak gaz beton bloklar ve örgü tutkalı ile hazır beton ve inşaat demirinin davalı iş sahibi tarafından temin edileceğinin, diğer her türlü sarf malzemenin ise taşeron tarafından temin edileceğinin düzenlendiğini, sözleşme konusu yerin 26/09/2014 tarihinde imza altına alınan yer teslim tutanağı ile davalı şirket tarafından müvekkiline sözleşmedeki edimini yerine getirmek üzere teslim edildiğini, sözleşmenin bedelinin 1.257.928,00 TL + KDV olduğunu, davalı ile müvekkili arasında evvelce yapılan ihale sonucu 11/06/2014 tarihli sözleşme ve 12/06/2014 tarihli yer teslim tutanağının düzenlendiğini, ancak ilk sözleşmenin yeni bir ihale kararı alınmış olması nedeniyle iptal edildiğini, 2.kez yapılan ihaleyi yine davacı müvekkilinin kazandığını, sözleşmenin 5.7.maddesinde ” 30 gün sonra taşeronun ilk hakedişini hazırlayıp ince işler proje yönetimine” sunacağının, hakedişlerinin iş sahibince onaylandıktan sonra kesilecek fatura ve SGK ve Vergi Dairesinden alınacak borcu yoktur evrakının işverene tesliminden sonra hakedişinin ödeneceğinin öngörüldüğünü, ancak dava tarihine kadar müvekkili şirkete davalı tarafından mevcut hak ediş bedelinin ödenmediğini, sözleşme konusuna ilişkin tadilatın bitiş tarihinin 25/12/2014 olduğunu, müvekkili şirketin sözleşmede üzerine düşen edimleri yerine getirmesine rağmen davalının yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davalı şirket tarafından müvekkili firmaya herhangi bir yazılı bildirimde bulunulmadığını, 13/11/2014 tarihinde yönetimin müvekkili şirkete sözlü olarak beyanıyla müvekkili şirket namına çalışan işçilerin stadı terk etmelerinin istendiğini, sözleşmeyi haksız yere ihlal eden ve müvekkilinin yaklaşık 390.000,00 TL + KDV kar mahrumiyetinde bırakan davalı karşısında haklılık durumlarının tespiti için bu davanın açıldığını, müvekkili şirketin mevcut hak edişleri toplamının 88.288,78 TL + KDV’yi davalıdan istemesine rağmen … yönetiminin bunu kabul etmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL alacaklarının sözleşme tarihinden itibaren hesaplanacak aylık en yüksek banka faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 30/11/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile, hak ediş ve malzeme bedeli ve kar kaybı alacağı olarak toplam 359.984,45 TL’nin sözleşmenin feshinden itibaren işleyecek en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı müvekkiline verilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davacının 25/09/2014 tarihli sözleşme uyarınca üstlenmiş olduğu işleri iş programına, sözleşme ve eklerine, teknik ve idari şartname hükümlerine, yasal ve idari düzenlemelere uygun olarak yerine getirmediğini, yapılan tüm uyarılara ve yazılı bildirimlere rağmen davacının üstlenmiş olduğu işleri sözleşme hükümlerine uygun olarak yerine getirmemekte ısrarcı olduğunu, ayıplı imalatların düzeltilmesi ve diğer eksikliklerin giderilmesine ilişkin olarak yapılan uyarıları hiçbir şekilde dikkate almadığını, davacı şirketin şantiye alanında görevlendiren çalışanlarının işçilik haklarını ve sigorta primlerini ödemediğini, personelinin çalışma başlangıçlarını SGK’ya doğru olarak bildirmediğini ve sözleşmeden doğan pek çok yükümlülüğünü ihlal ettiğini, anılan sözleşmede … Danışmanlık Şirketi’nin sözleşme ve eklerinde geçen tüm kontrol ve yönetim işlerini, iş ile ilgili malzeme ve işçilikleri muayene ve tecrübeye, redde ve gerekirse işi durdurmaya tam yetkili kılındığını, … şirketinin sözleşme süresi boyunca davacı tarafından yürütülen duvar imalatlarını kontrol ettiğini ve tespit edilen eksiklikleri yazılı ve sözlü olarak defalarca davacı şirkete bildirdiğini, 25/09/2014 tarihli sözleşmenin ilgili mevzuat hükümleri ve davacı ile akdedilen sözleşmenin 21. Maddesinden doğan fesih yetkisine dayanarak Beşiktaş … Noterliği’nin 06/11/2014 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile feshedilmiş ve ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük feshi ihbar süresinin sonunda sözleşmenin feshedilmiş sayılacağının davacı şirkete ihtaren bildirildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davalı tarafından davacıya gönderilen 14/11/2014 tarihli noter ihtarnamesi ile dava konusu iş için gerekli betonun taraflarınca istenmesine rağmen gönderilmemesi nedeniyle işin durduğunun bildirildiği, davalı tarafından davacıya gönderilen 06/11/2014 tarihli noter ihtarnamesi ile sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle haklı olarak feshedildiğinin bildirildiği, 26/09/2014 tarihli sözleşmenin, “Sözleşmenin Feshi Sebepleri” başlıklı 21. maddesinde, “taşeronun işin yürütülmesi sırasında ilgili mevzuata ve ticari teamüle göre basiretli bir tacir ve taşeron gibi hareket etmemesi, konusunda uzman kadroların yer aldığı bir ekiple işi yürütmemesi, teknik esasların gereklerini yerine getirmemiş olması… “halinde işverenin 15 günlük önel vererek sözleşmeyi feshedebileceğinin düzenlendiği, davalı tarafından davacıya, davacının göndermiş olduğu ihtarname tarihinden önce gönderilen maillerde eksik ve ayıplı iş yapıldığının bildirildiği, davacı tarafından ileri sürülen, asıl malzemenin davalı tarafından temin edilecek olması gerekçesinin ifanın sözleşmeye uygun olarak yapılmamasını haklı hale getirmeyeceği, Türk Borçlar Kanunu’nun “Eser meydana getirilirken, işsahibinin sağladığı malzemenin veya eserin yapılması için gösterdiği yerin ayıplı olduğu anlaşılır veya eserin gereği gibi ya da zamanında meydana getirilmesini tehlikeye düşürecek başka bir durum ortaya çıkarsa, yüklenici bu durumu hemen işsahibine bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olur.” hükmünü haiz 472/3. maddesi uyarınca taşeronun işveren tarafından verilen malzemenin niteliğini incelemekle dahi sorumlu iken işi eksik malzeme ile yapmasının kabul edilemeyeceği bu şekilde süresi içerisinde yapılan ayıp ihbarına göre sözleşmenin 21. maddesi uyarınca haklı olarak feshedildiği anlaşılmakla davacının kar mahrumiyeti talebinin yerinde olmadığının değerlendirildiği ve 20/11/2017 tarihli bilirkişi kurul raporunda ödenmeyen hakediş bedelinin 87.544,85 TL olarak belirlendiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 87.544,85 TL hak ediş bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, mahkeme tarafından aldırılan 17/11/2018 tarihli ilk bilirkişi raporunda müvekkilinin hak ediş alacağının 195.522,00 TL, davacı müvekkili tarafından malzeme ve ekipmanlar bedelinin 101.325,00 TL ve davacı tarafın uğrayacağı kar kaybı alacağının da 63.137,45 TL olduğunun tespit edildiğini, mahkemeye kök rapor ile bağlı kalınmasını talep etmelerine rağmen ve lehe olan bilirkişi kök raporuna rağmen mahkeme hiçbir taleplerinin dikkate alınmayıp, hakkaniyete aykırı bir şekilde davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, gerek bu dilekçe ekinde gerekse daha önce mahkeme dosyasına sundukları yeşil defter, hak ediş raporu ve hak ediş icmal defterine göre davalı tarafın bu hak edişleri itirazi kayıt olmadan imzaladığını ve müvekkili firma tarafından da onaylanmış olmasına ve bilirkişilerin bu doğrultuda rapor vermelerine rağmen mahkemece bilimsellikten uzak bir karar verildiğini, mahkemenin “tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi kapsamında” sunduğu gerekçe ile davalı tarafından müvekkili şirkete gönderilen ihtarnameden bahsetmekte ise de böyle bir ihtarnamenin müvekkili şirkete ulaşmadığını, aksine, yükümlülüklerini yerine getiren müvekkili şirketin defaatle davalı şirkete sözleşmeye uymaları doğrultusunda mail ve ihtarnameler gönderdiğini, bu uyarılar karşısında davacı müvekkili şirketin neredeyse şantiyeden kovulduğunu, bugüne kadar davalı şirket tarafından müvekkili firmaya herhangi bir yazılı bildirimde bulunulmadığını, sadece 13/11/2014 tarihinde yönetimin müvekkili şirkete sözlü olarak beyanıyla müvekkili şirket namına çalışan işçilerin stadı terk etmelerinin istendiğini, müvekkili firmaya ait olan ürünlerin vs. teçhizatların dahi alınmasına müsaade edilmediğini, müvekkili firmanın davalı taraf yetkililerine ekte sunulan maillerde işin engellenmesinin ve hak edişlerinin ödenmemesinin sebebinin sorulduğunu ancak açıklayıcı bir cevap alınamadığını, bu nedenle 14/11/2014 tarihli Bakırköy … Noterliği’nin 2014/29705 yevmiye nolu ihtarnamesinin müvekkili şirket tarafından davalı şirkete gönderildiğini ve 16/11/2014 tarihinde tebligatın davalının daimi çalışanına yapıldığını, bu ihtarnameye göre müvekkili şirketin haricen … Yönetiminden öğrendiği 06/11/2014 tarihli iş durdurma kararının resmi olarak müvekkiline bildirilmesinin ve hak edişlerin ve uğranılan zararın ödenip ödenmeyeceğine ilişkin bilgi istemli olduğunu, ancak bugüne kadar davalı tarafından söz konusu ihtarnameye herhangi bir cevap verilmediğini, kâr yoksunluğu hesabının BK. 325. maddesindeki kesinti yöntemine göre yapılması gerektiğini, bu maddedeki yönteme göre, yüklenicinin işi tamamlamaması dolayısıyla sağladığı tasarruf (Örneğin malzeme ve personel giderlerinden tasarruf ettiği miktar) ile boş kalması sonucu başka bir iş bularak elde ettiği kâr ve böylece bir iş bulmaktan kasten kaçınmışsa kazanacağı miktar toplamlarının düşülerek yüklenicinin iş sahibinden isteyeceği ödeme miktarının ortaya çıkarılması gerektiğini, daha önce sundukları hakediş raporundan anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin mevcut hak edişleri toplamı 88.288,78 TL + KDV’yi davalıdan istemesine rağmen … Yönetiminin bunu kabul etmediğini, müvekkilinin en son hak ediş raporunu itirazı kaydıyla imzaladığını ve ayrıca davalı yetkilisinin de söz konusu rapora imza attığını, davacı müvekkilinin akdi feshettiğini, BK’nın 108. maddesi uyarınca karşı tarafa sebepsiz ödenen bedeli ve menfi zararlarını isteyebileceğini, menfi zarar kalemleri içerisinde, davacının bu sözleşmeye güvenerek başka biriyle sözleşme yapma fırsatını kaçırmasından dolayı uğradığı zararların da mevcut olduğunu, kaçırılan fırsat nedeniyle uğranılan zararın hesabında fesih nedeniyle gerçekleşmeyen bu işten veya sözleşme yapma fırsatını kaçırdığı başka bir işten dolayı elde edilemeyen kar mahrumiyetinin dikkate alınamayacağını, menfi zarar kalemleri içinde kar kaybı bulunmadığını, mahkemenin ıslah taleplerin dikkate almadığını, ıslah harcını da yatırmalarına rağmen mahkemenin bilimsel olan bilirkişi raporunu esas almayarak kendi düşüncesi doğrultusunda hatalı karar verdiğini, bu hatalı ve eksik kararla müvekkili şirketin büyük bir zarara uğradığını belirterek yerel mahkeme karanının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, mahkemenin hakedişlere ilişkin kabul yönünde verdiği kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının herhangi bir hakedişi bulunmadığını, tam aksine sözleşmenin müvekkili tarafından haklı sebeple feshedildiğini, bu akit sebebiyle müvekkili şirketin büyük zararları oluştuğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacının dava tarihi itibariyle hakediş alacağı bulunduğu kabul edilse bile müvekkili şirketçe bu miktarın ödeme yükümlülüğünün doğması için taraflar arasındaki sözleşmenin 19. maddesi uyarınca ilgili kurumdan borçsuzluk ve ilişiksizlik yazılarının alınarak müvekkili şirkete sunulması gerektiğini, mahkemece hakedişlerin ödenmemesi konusunda müvekkili şirketin sözleşmeden doğan bir hapis hakkı bulunduğunun dikkate alınmadığını, sunulmayan belgeler sebebiyle davacının mevcut ve ya muaccel herhangi bir alacağı bulunmadığını, mahkemece hükümde esas alınan 20/11/2017 tarihli raporun “3.2.1 Davalı Ticari Defterlerinde tespit edilenler” başlığı altında yapılan değerlendirmenin dikkate alınmadığını, bilirkişi raporunda “3.2.1 Davalı Ticari Defterlerinde tespit edilenler; Davalı şirket ticari defterlerinde, sözleşmenin akdedildiği 2014 yılında alınan 1.000,00 TL şartname bedelinin 340.600.001.2812 ‘Alınan Sipariş Avanasları’ hesabında kayıtlı olduğu, sonrasında bu tutarın 120.601.001.2812 “Alıcılar” hesabına virman yapılarak hesabın kapatıldığı ve hakediş fatura bedelleri ve hakediş ödemelerinin 320.01.0104 numaralı “satıcılar” hesabında takip edildiği, anılan hesabın 26.01.2015 dava tarihi itibariyle bakiyesine göre davalı yanın davacı yana 89.124,85.TL borçlu olduğu, sonrasında yapılan SGK, hak ediş ve sigorta poliçesi ödemeleri sonrasında davalı yanın davacı yana herhangi bir borcunun kalmadığı görülmüştür” şeklinde belirleme yapıldığını, bilirkişi heyeti tarafından müvekkili şirketçe davacı adına ödemeler yapıldığı, bu ödemeler sonucu davacı tarafın bir alacağı varsa da bu alacağın davacı adına yapılan ödemeler ile sona erdiğinin tespit edildiğini, bilirkişi heyeti tarafından tespit edilen bu hususun karar verilirken dikkate alınmadığını, bu hususa yönelik gerekçede bir değerlendirme yapılmadığını, mahkemece karara esas alınmış olan rapor yeterli görülmeyecek ise müvekkili şirket defterlerinde yeniden inceleme yapıldığı takdirde müvekkili şirketin davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığının açıkça anlaşılacağını belirterek yerel mahkeme karanının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taşeron, davalı ise yüklenicidir. Taraflar arasında birincisi 11/06/2014 imza ve 30/09/2014 bitiş tarihli 800,000,00 TL+KDV bedelli sözleşme ve ikincisi 25/09/2014 imza, 25/12/2014 bitiş tarihli, 1.257.928,00 TL + KDV bedelli, 12 maddeden oluşan 2 adet sözleşme düzenlenmiş olup, sözleşmelerin konusu; İstanbul İli, Beşiktaş İlçesi, … Mahallesi, … Pafta, … ada ve … parsel üzerinde yeniden inşa edilen … Stadı Yenileme Projesi (… Stadı) kapsamında; “… Stadı Yenileme Projesi Gazbeton Bloklarla Bölme Duvarı Yapılması” inşaatına ilişkindir. Dosya kapsamından sözleşme bedeli 800,000,00 TL olan 1. sözleşme dahilînde 3 ayrı hakediş düzenlendikten sonra, ihalenin feshedilerek aynı taraflar arasında sözleşme bedeli 1.257.928,00 TL olan 2,sözleşmenin tanzim ve imza edildiği, tanzîm edilen sözleşme dahilinde inşaat devam ederken, davalı yüklenici yanca davacı taşerona gönderilen ihtarname ile sözleşmeye, teknik şartnameye ve sair ilgili yönetmeliklere aykırı olarak ifa edilen imalatların 15 gün içerisinde düzeltilmemesi halinde işin sözleşme hükümlerine göre fesh edileceğinin ihtar ettiği, akabinde sözleşmenin davalı yanca feshedildiği anlaşılmaktadır. Dosyaya sunulan hakedişlerin incelenmesinde; 12/07/2014 tarihli, KDV dahil 87. 842,62 TL tutarlı 1 nolu hakediş ile 05/12/2014 tarihli,3 nolu 2 adet hakediş sunulmuştur. 3 nolu hakediş üzerinde KDV dahil 205.261,76 TL bedel yazılmışken, metrajlar üzerinde tek yanlı iş sahibi kontrolü tarafından yapılan düzeltmeler sonucu bu tutann 70.600,83 TL’ye düşürüldüğü ve davacı şirketin bu hakedişi ihtirazi kayıtla imzaladığı tespit edilmiştir.Dava, taraflar arasında düzenlenen sözleşme gereğince davacının üslendiği … Stadı Gaz – Beton bloklarla bölme duvarı yapılması işinin davalı tarafça başka bir şirkete verilmesi nedeniyle uğranılan kar mahrumiyeti ile ödenmeyen hakediş bedelinin tahsili talebine ilişkindir. Dosya kapsamından dava konusu işe ait birinci sözleşme kapsamında düzenlenen 3 hakediş bedeli karşılığı fatura bedellerinin alındığı, 3.hakedişe giren gazbeton duvar imalatları için lama ve köpük kullanılmadığı nedeniyle davalı yanca ayıp ihbarında bulunulduğu anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında bulunan ve mahkemece hükme esas alınan hukukçu Prof. Dr. … ile Dr. … tarafından hazırlanan 20/11/2017 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda; davacı yanın dava dilekçesinde yaklaşık 390.000,00 TL + KDV kar mahrumiyetinin bulunduğunu beyan ettiği, kök rapora beyan dilekçesinde ise mevcut sözleşme değerinin 1.257.928,00 TL + KDV olmasından hareketle kar mahrumiyetinin bu bedel üzerinden hesaplanması gerektiğini beyan ettiği, ancak sözleşme bedeli dikkate alınarak kar mahrumiyeti hesaplaması yapılabilmesi için öncelikle davacı yanın, sözleşmenin feshine kadar geçen süre içerisinde yapmış olduğu işe ilişkin maliyet hesaplarını (malzeme, işçilik, üretim giderleri v.b.) çıkararak ibraz etmesi gerekmekle birlikte, taahhüt işlerinde kar/zarar hesabı, işin bitimi ile ortaya çıkacağından, ara dönemde yapılacak “hak ediş tutarı – maliyet” hesabından, davacı yanın karlılık oranın sağlıklı olarak tespitinin mümkün olmayacağı, nitekim davacı yanın, sözleşmenin fesih tarihine kadar davalı yana toplamda KDV hariç 233.675,70 TL tutarında fatura düzenlediği, bu anlamda sözleşme bedelinin 233.675,70/1.257.928,00 = %19′ luk kısmım tamamladığının anlaşıldığı, bu durumda yapılabilecek en iyimser hesaplamanın, sektördeki faaliyet karlılığı ortalaması dikkate alınarak yapılacak hesaplama olduğu, yapılan işin muhteviyatına, yönetim kalitesine bağlı olarak değişmekle birlikte, taahhüt işlerinden elde edilen, giderlerden sonraki ortalama faaliyet karlılığının % 5-10 aralığında değiştiğinin değerlendirildiği, bu anlamda davacı yanın kar mahrumiyeti talep edebileceğinin kabulü halinde, sözleşmenin feshi nedeni ile tamamlayamadığı 1.257.928,00 – 223.675,70 = 1.034.252,30 TL iş için, davacı yanın sözleşme konusu bakiye işi tamamlayamamasından kaynaklanan tasarrufu da dikkate alınarak ortalama %7,5 faaliyet karlılığı oranı üzerinden kar mahrumiyetinin 1.034.252,30 x 0,075 = 77.568,90 TL olarak hesaplandığı, böylece davacı yüklenicinin talep edebileceği alacağın; bakiye hakediş alacağı 87.544,85TL+KDV = 103.302,92 TL, kâr kaybı 77.568,90 TL olmak üzere toplam 180.871,82 TL olabileceği belirtilmiştir. Bu bilirkişi kurulu raporundan sonra inşaat mühendisi …, inşaat mühendisleri … ve … tarafından hazırlanan 21/11/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporunda ise; işin, davalı yanca tek taraflı olarak feshedildiği, davalı yanca ihtarname ve e-maillerde belirtilen fen ve sanat kurallarına uygun yapılmayan gaz- beton ve duvar imalatlarından nefaset kesilmesinden sonra taşeronun yaptığı imalatlar nedeniyle 1 nolu hakediş tutarı; 87.843,00 TL, 2 nolu hakediş tutarı; 98.770,00 TL, 2 nolu hakediş tutarı; 205.045,00 TL olmak üzere toplam 391.658,00 TL imalat bedeli hesap edildiği, bu bedelden davalı yanca yapılan 186.612,00 TL ödeme ile gaz beton imalatındaki ayıp nedeniyle yapılan nefaset bedeli olan 9.524,00 TL’ nin mahsubu sonucu davacının alacağının 195.522,00 TL olarak belirlendiği, davacı taşeronun şantiyeye işin yürütülmesi için tedarik etmiş olduğu alet, edevat ve ekipmanların alınmasına davalı yönetimce izin verilmediğinin hem davacı yan beyanlarından hem de tanık ifadelerinden anlaşıldığı, bu nedenle faturalı dökümü yapılan alet ve malzemelerin bedelinin %10 yıpranma bedeli tenzili suretiyle talep edilebileceği, bu durumda davacı taşeron tarafından satın alınarak şantiyeye getirilen malzeme ve ekipmanlar bedelinin 101.325,00 TL olacağı ve sözleşmenin davalı yanca haksız fesih edildiği kabul edilmesi halinde davacı yanın uğradığı kar kaybı alacağının 63.137,45 TL olacağı belirtilmiş, bu rapor doğrultusunda davacı vekilince dosyaya 30/11/2018 tarihli ıslah dilekçesi sunulmuştur. Davacı vekilince sunulan dava dilekçesi ile talep açıklayıcı dilekçede talep ve sonuç bölümünde; talep edilen alacaklar sıralanırken şantiyeye getirilen malzeme ve ekipman bedelleri talep edilmediği halde, 21/11/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporu ibrazından sonra ibraz edilen 30/11/2018 tarihli ıslah dilekçesinde malzeme ve ekipman bedellerinin talep edildiği, mahkemece 20/11/2017 tarihli bilirkişi kurulu raporu hükme esas alınarak 87.544,85 TL hakediş bedeline hükmedildiği, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141/3. Maddesinde; “bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” hükmü düzenlenmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 294 ve 297. Maddelerinde hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış ve 297/son maddesi gereğince hükümde, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alacağı belirtildikten sonra hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerektiği belirtilmiş, aynı kanunun 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı belirtilmiştir. HMK’nın 26 ve 297. Maddeleri gereğince davacının tüm talepleri hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmesi ve verilen kararın gerekçesinin açıklanması hukuki bir zorunluluktur. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olayda; davacı vekilince ibraz edilen 30/11/2018 tarihli ıslah dilekçesinde 21/11/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporu esas alınarak hakediş alacağı olarak 195.522,00 TL, şantiyeye getirilen malzeme ve ekipmanlar bedeli olarak 101.325,00 TL ve kâr kaybı alacağı olarak 63.137,45 TL olmak üzere toplam 359.984,45 TL alacak talep edilmesine ve dava dilekçesi ile dava dilekçesindeki talepleri açıklayıcı dilekçede malzeme ve ekipman bedeli talep edilmemesine rağmen, mahkemece ıslah dilekçesi ve ıslah dilekçesindeki tüm taleplerin gerekçelendirilmediği, malzeme ve ekipman bedeli talebi yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, bunun da HMK’nın anılan maddelerine aykırılık teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece yapılması gereken iş; öncelikle davacı vekiline yapılan ıslahın tam veya kısmi ıslah olup olmadığının, niteliğinin açıklattırılması, ıslahın açıklanacak niteliği kapsamında HMK’nın 297. ve 26. maddelerindeki hükümler gözetilerek davacının talep ettiği tüm kalemler yönünden değerlendirme yapılıp olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi ve talepler hakkında verilecek kararın gerekçesinin açıklanması suretiyle, yapılacak inceleme ve araştırma sonucuna uygun karar verilmesinden ibarettir. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf taleplerinin usul yönünden kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE, 2-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/12/2018 tarih, 2015/85 Esas, 2018/1283 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde yatırana İADESİNE, 5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 16/05/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.