Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1395 E. 2022/718 K. 12.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1395
KARAR NO : 2022/718
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/03/2019
NUMARASI: 2016/1277 Esas, 2019/209 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi tespit
KARAR TARİHİ : 12/04/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; davalı tarafından Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğü … E sayılı dosyası üzerinden faturaya dayalı olarak müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını; takibe dayanak faturaya konu işlerin eksik ve ayıplı olması nedeni ile müvekkilinin davalıya bu miktar kadar borcu bulunmadığını, müvekkili şirket tarafından imalatı yürütülmekte olan binada bulunan 18 adet dairenin iç kapı ve mutfak işlerinin imalatının davalı tarafından üstlenildiğini ve taraflar arasında buna ilişkin 22.09.2014 tarihli satış sözleşmesi başlıklı matbu form imzalandığını, form içeriğinde imalatı ve montajı yapılacak işlerin adet ve kalitesinin belirlendiğini, toplam iş bedeli olarak KDV dahil 138.000,00 TL üzerinde mutabakat sağlanmış olup bu bedelin 120.000,00 TL peşin, 18.000,00 TL lik bölümünün iş bitiminde ödenmesi kararlaştırıldığını, davalı şirketin üstlenilen işlerin bir bölümünün taahhüt edilen kalitede imal ve montajının gerçekleştirilmediğini, bir bölüm işlerin de eksik imal edildiğini, taahhüt edilen işlerin gereği gibi imal edilmemiş olması, eksiklik ve ayıplar bulunması nedeniyle bakiye ödeme yapılmadığını, davalının eksik ve ayıplı imalatının, belirli aşamalarda ve birden fazla olacak şekilde kendisine hatırlatıldığını ve sözleşme gereklerinin yerine getirilmesi gereğinin bildirilmiş olmasına karşın sonuç alınamadığını, toplam zararın müvekkili tarafından ödenmemiş olan 18.000,00 TL den daha yüksek olmasına karşın bugüne kadar davalıdan bu yönde bir talepte bulunulmadığını, bu nedenle yapılacak yargılama sonucunda müvekkilinin uğradığı zararın dava konusu olan 18.000,00 TL den daha yüksek olduğunun tespiti halinde, tespit edilecek miktarın istirdadı talep haklları saklı tuttuklarını, sözleşme ve fatura içeriğinin uyumsuz olduğunu, davalının eksik ve ayıplı imalatı fatura içeriğine göre kabul ettiğini, dava konusu edilen alacak için davalı tarafından düzenlenmiş olan ve icra takibine dayanak yapılan 15.04.2015 tarihli fatura içeriğinde yer alan açıklamaların sözleşmeye uygun olmadığını, sözleşmede yer alan imalat bilgisi ile faturada bulunan bilgi karşılaştırıldığında davalının sözleşmeye uygun fatura düzenlemediğinin anlaşılacağını, sözleşmede kapı ve mutfak tezgâhı imalatı da üstlenilmiş olmasına rağmen bu kalemlerin faturada hiç belirtilmediğini, buna karşılık mutfak dolabı (6×18=) 108 m2 olması gerekirken faturada dört katı fazla oranda, 438 m2 olarak belirtilerek birim fiyat uygulandığını, bu şekilde, fatura bedeli mutfak dolabı metrajının yüksek tutulması ile sözleşme bedeline uygun hale getirildiğini, kapıların ve mutfak tezgâhının faturaya konu edilmemesinin eksik ve ayıplı imalatın davalı tarafından dolaylı olarak kabulü anlamına geldiğini ileri sürerek dava konusu icra dosyasına konu edilen icra takibinde talep edilen alacak nedeni ile müvekkilin borçlu olmadığının tespitine, davalı yanın eksik ve ayıplı imalatta rağmen, iş teslimi şartına bağlı olan bakiye ödemeyi istemekte haksız ve kötüniyetli olması nedeniyle %20’den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; davacı ile müvekkili şirket arasında bulunan ticari ilişki sebebi ile müvekkilinin davacıdan 15.04.2015 tarihinde düzenlenen 138.000,00.-TL bedelli faturadan kaynaklı 18.000,00.-TL bakiye alacağı bulunduğunu, davacı borçlu iddialarının aksine, sözde eksik veya ayıplı işlemlere karşı müvekkiline herhangi bir ihtar ve/veya beyanda bulunulmadığını, sırf bu hususun bile müvekkilinin edimlerini taahhüt ettiği şekilde yerine getirdiğini kanıtlar nitelikte olduğunu, faturada müvekkilinin üstlendiği edimlerin taslak kalemler halinde açıklandığını, faturanın irsaliyeli olarak 15.04.2015 tarihinde düzenlendiğini, söz konusu faturanın herhangi bir unsurunda eksiklik olmadığı gibi bahsi geçen sözleşme ile fatura arasında uyumsuzluk bulunmadığını, davacı borçlu tarafından da dava tarihine kadar faturaya karşı herhangi bir itirazda bulunulmadığı ve fatura uyarınca da ödemeler gerçekleştirildiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davacı borçlu borçlanma iradesi bulunmakla birlikte davalı şirketin üstenilen işlerin bir bölümünü taahhüt edilen kalitede imal etmemesi ve montajını gerçekleştirmemesi, bir bölümünü de eksik imal etmesi nedeni ile davalının faturaya yansıttığı ve talep ettiği kadar borcu olmadığını ileri sürdüğünden ispat yükünün davacı borçluda olduğunu; davacının taraflar arasındaki sözleşmeye konu işleri teknik olarak kabulünde sakınca olmayan, teslimini ve kullanılmasını ve/veya işletilmesini engellemeyen, giderilmesi de mümkün olmayan kusur ve eksikliklerle birlikte kabul etmekle beraber yasal mevzuat gereği nesafet kesintisi uygulayabileceği ve bu miktarın da 11.340 TL olacağı kanıtlanmış, kısa kararda yapılan maddi hatalar HMK 304.maddesi gereğince tashih edilerek dayanak alınan bilirkişi raporlarında tespit edilen miktarlar çerçevesinde davanın kısmen kabulü, kısmen reddi ile, davacının Gaziosmanapaşa … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasına konu asıl alacağın 11.340,00 TL si yönünden borçlu olmadığının tespitine, 6.660,00 TL asıl alacak üzerinden takibin takip tarihinden itibaren aynı şartlarda devamına, davacının tazminat talebinin davalının kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığından reddine, takibin durdurulmasına karar verilmediğinden davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; dava konusu malların ayıplı olduğunun kabulü anlamına gelmemekle birlikte, bilirkişi tarafından dosya kapsamında yapılan teknik değerlendirmelere itiraz ettiklerini; yargılamaya konu olayın ticari satım sözleşmesi hükümleri doğrultusunda incelenmesi halinde, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2015/11602 Esas, 2015/17407 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’nin 2015/16811 Esas, 2016/6005 Karar sayılı emsal kararına göre davacı taraf, tarafların tacir oldugu satım sözleşmesine konu malların ayıplı olduğu iddiasını açık ayıplarda 2 gün, açıkça belli olmayan ayıplarda 8 gün içinde öne sürmesi gerektiğini; davacı taraf üzerine düşen ayıp ihbarı külfetini süresinde yerine getirmediğinden, ayıp oranında bedelden indirim talep etme hakkına sahip olmadığını; yargılamaya konu olayın TBK’daki eser sözleşmesi hükümleri doğrultusunda incelenmesi halinde, TBK m. 474 hükmü uyarınca, iş sahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorunda olduğunu; menfi tespit davasının, davaya konu irsaliyeli faturanın düzenlendiği 15.04.2015 tarihinden 1.5 yıl sonra açılmak suretiyle yapılan ayıp ihbarının kanunda bahsi geçen makul süre kapsamında değerlendirilemeyeceğini, davacının üzerine düşen ayıp ihbar külfetini yerine getirmediğini; dava konusu olay gerek 6098 sayılı TBKdaki Satım Sözleşmesi hükümleri doğrultusunda gerekse de Eser Sözleşmesi hükümleri doğrultusunda incelendiğinde, davacı tarafça menfi tespit davasına konu edilen alacağın tamamına hak kazandığını; davalı müvekkili aleyhine verilen davanın kismen kabulü hükmünün hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Davalı alacaklı tarafından davacı borçlu aleyhine Gaziosmanpaşa …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile, 15.04.2015 tarihli 138.000,00 TL tutarındaki fatura bakiyesine dayalı 18.000,00 TL asıl alacak, 1.092,58 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 19.092,58 TL nin % 10,50 avans faiziyle birlikte tahsili amacı ile icra takibi başlatıldığı ve takibin kesinleşmesi üzerine davacı borçluu tarafından menfi tespit davası açılmıştır. Taraflar arasında imzalanan 22/09/2014 tarihli sözleşmeye göre yapılacak işin 18 dairede kapı, mutfak dolabı, portmanto, banyo dolabı, çamaşır makinesi modülü olarak belirlendiği, ürün satış fiyatının 138.000,00 TL KDV dahil olduğu ve ödeme şeklinin düzenlendiği anlaşılmıştır. Eser sözleşmesi, iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin asli borcu TBK 470.maddesi çerçevesinde meydana getirilen eser karşılığında bir miktar paranın ödenmesi, yüklenicinin borcu ise eseri zamanında ve ayıpsız olarak imal ve teslim etmektir. Eser sözleşmesinde yüklenicinin ayıptan sorumluluğu TBK’nın 474 ile 478. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yüklenicinin ayıptan sorumlu olabilmesi için eserin iş sahibine teslim edilmesi, eserin ayıplı olması, eserin iş sahibi tarafından kabul edilmemiş olması veya kabul edilmek zorunda olunmaması, eserin iş sahibi tarafından muayene ve ihbar külfetinin yerine getirilmiş olması, eserdeki ayıbın iş sahibinin tutumundan kaynaklanmamış olması ve son olarak ayıplı teslimden doğan hakların süresi içinde kullanılması gerekmektedir.Davacı davalı şirketin üstlenilen işlerin bir bölümünün taahhüt edilen kalitede imal ve montajının gerçekleştirilmediğini, bir bölüm işlerin de eksik imal edildiğini, taahhüt edilen işlerin gereği gibi imal edilmemiş olması, eksiklik ve ayıplar bulunması nedeniyle bakiye ödeme yapılmadığını, sözleşme ve fatura içeriğinin uyumsuz olduğunu ileri sürerek dava konusu icra dosyasına konu edilen icra takibinde talep edilen alacak nedeni ile müvekkilin borçlu olmadığının tespitini talep etmiş; davalı taraf ise süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığını, sözleşme ile fatura arasında uyumsuzluk bulunmadığını, davacı borçlu tarafından da dava tarihine kadar faturaya karşı herhangi bir itirazda bulunulmadığı ve fatura uyarınca da ödemeler gerçekleştirildiğini belirtmiştir. Eser sözleşmesine dayalı ilişkilerde eserin teslim edildiğini ispatlama yükümlülüğü yüklenicide, eserin ayıplı olduğu iddiası ve bedelin ödendiğini ispatlama yükümlülüğü ise iş sahibindedir.” (bkz.Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 30.05.2013 tarih, 2013/5906 Esas, 2013/3519 Karar sayılı kararı) Somut olayda, mahkemece davalı şirketin üstenilen işlerin bir bölümünü taahhüt edilen kalitede imal etmemesi ve montajını gerçekleştirmemesi, bir bölümünü de eksik imal etmesi nedeni ile davalının faturaya yansıttığı ve talep ettiği kadar borcu olmadığını ileri sürdüğünden ispat yükünün davacı borçluda olduğunu; davacının taraflar arasındaki sözleşmeye konu işleri teknik olarak kabulünde sakınca olmayan, teslimini ve kullanılmasını ve/veya işletilmesini engellemeyen, giderilmesi de mümkün olmayan kusur ve eksikliklerle birlikte kabul etmekle beraber yasal mevzuat gereği nesafet kesintisi uygulayabileceği belirlenerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı hususu değerlendirilmemiştir. Ayıp ihbarı maddi vaka olduğundan, ihbarın süresinde yapılıp yapılmadığı tanık dahil her türlü yasal delil ile ispatlanabilecek olup, davacı tarafça verilen delil listesinde tanık deliline dayanıldığından mahkemece tanıklar dinlenilmek suretiyle ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının belirlenmesi gerekir. Mahkemece bilirkişiden rapor alınmış ise de iddia edilen ayıbın açık ayıp mı, gizli ayıp mı olduğu belirlenmediğinden, bilirkişiden ek rapor alınıp, ayıpların açık ayıp mı, gizli ayıp mı olduğu tespit edilip, gizli ayıp ise ortaya çıkış zamanı da değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/03/2019 tarih, 2016/1277 Esas, 2019/209 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 12/04/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.