Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1384 E. 2022/1293 K. 28.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1384
KARAR NO: 2022/1293
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/04/2019
NUMARASI: 2018/217 Esas, 2019/351 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/06/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 20.07.2017 tarihli alım satım baskı sözleşmesi yapıldığını, davalı şirketin 01.01.2017-31.12.2017 tarihli faturalardan kaynaklı 24.086,04 TL tutarında cari hesap borcunun bulunduğunu, davalının Bursa … Noterliği’nden 17.01.2018 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesini keşide ederek 110.000,00 TL’nin mahsubu ile bakiyenin iadesini talep ettiğini, Beşiktaş …Noterliği’nden 01.02.2018 tarihli … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile, davalı tarafından bildirilen hususların davacı tarafından kabul edilmediği, ürünlerin teste gönderildiği ve test sonucunun davalı ile paylaşıldığı, yazışmalar sonucunda 07.11.2017 tarihinde yeni baskı (klişe küçültmesi) için onay alınarak üretim yapıldığı, 14.11.2017 tarihli … numaralı fatura düzenlendiği, ürünlerin 14.11.2017 tarih ve … nolu irsaliye ile davalıya gönderildiği, davalının 01.02.2018 tarihi itibariyle 24.086,04 TL borcunun bulunduğunun bildirildiğini, Beşiktaş … Noterliği 01.02.2018 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesini davalının 02.02.2018 tarihinde tebliğ aldığını, ancak verilen 3 günlük sürede borcun ödenmediğini, ticari ilişki çerçevesinde davalı şirketinin bir kısım ödemeler yaptığını 24.086,04TL bakiyesinin kaldığını, bu tutarın cari hesap ekstrelerinde görüldüğünü, bu tutarın tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını, davalının itirazıyla takibin durduğunu, davalının itirazında haksız olduğunu beyanla itirazın iptaline, alacağın %20 ‘dan az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından bildirilen hususları kabul etmediklerini, taraflar arasında 20.01.2017 tarihli sözleşme imzalandığını, bu sözleşmeye göre alınan ürünlerde hataların bulunduğunu, bunun davacıya bildirildiğini, hatalı ürünlerin 2000 m² lik bölümünü davacının kabul ederek fiyat farkı faturası düzenlenmesi hususunda anlaşıldığını, 9.725 m² için test çalışmalarının devam ettiği sonuç hakkında bilgi verileceğinin bildirildiğini, ellerinde kalan hatalı ürünlere dair çözüm üretilemediğini, davalının ayıplı mallar nedeniyle büyük zarara uğradığını, ticari mallardaki ayıbın kullanımla ortaya çıkan türde ayıp olduğunu, bu ayıpla ilgili olarak davacıya yasal süresi içerisinde ihtarda bulunulduğunu, davacı şirketten hatalı ürünleri iadesi ya da hurdaya verilmesi hususunda bilgi beklendiğini, delil tespiti amacıyla Bursa 3.Sulh Hukuk Mahkemesi’nden talepte bulunulduğunu 2018/19 Değişik İş Kararı ile keşif yapıldığını, bilirkişi heyeti tarafından yapılan tespitte; “kullanılmayacak durumda … markalı kağıtlardan 11.000 m² ve boyalı olan … markalı rulo halindeki kağıtlardan kullanılmayacak durumda 5.000 m² mal tespiti yapılmıştır.” denildiğini, davacı tarafından başlatılan icra takibine yasal süresi içerisinde itiraz ettiklerini beyanla davanın reddi ile takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir. Mahkemece, her iki tarafın da beyanına göre, ayıp iddiası nedeni ile uyuşmazlık konusu olan faturanın 511102 seri numaralı fatura ve bu faturaya konu 12350 m² ürün olduğu, bu faturanın tanzim tarihi ve sevk irsaliyesi tarihi 16/08/2017 tarihi iken, davalının ayıbın 29/07/2017 tarihinde ortaya çıktığını, aynı tarihte mail ile bildirildiğini iddia ettiği, bu durumda, ayıbın 16/08/2017 tarihli faturadan ve sevkten evvel ortaya çıkmış olduğunu, davalının ihtarnamesinde, 12350 m² ürüne ilişkin evvelce mail ile bildirimde bulunulduğuna dair bir bilgi bulunmadığı, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 Sayılı TTK’nun 23/1-c maddesine göre ticari satışlarda; “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, TBK’nun 223. maddesinin 2. fıkrası uygulanır.” 6098 Sayılı TBK’nun 223. maddesinin 2. fıkrasında ise; “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak satılanda olağan bir gözden geçirme ile ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa hemen satıcıya bildirilmelidir. Bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” hükmüne yer verildiği, 6102 sayılı TTK’nun 18/3. maddesinde “Tacirler arasında diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden düşmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığı ile taaahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” denildiği, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin istikrarlı uygulamasında, ayıp ihbarlarının da (fesih sonucunu doğurabileceğini düşünülerek) belirtilen yasa hükmündeki usullerle yapılması gerektiğini kabul ettiği, başka bir anlatımla tacirler arasındaki ayıplı mal satışından kaynaklanan uyuşmazlıklarda ayıp ihbarının tanıkla ispatının kabul edilmediği, bu yasal çerçevede, uyuşmazlık konusu … seri numaralı faturaya konu … m² ürüne ilişkin ayıp iddiasının değerlendirilmesinde; davalının bu ürün için süresinde ve usulüne uygun şekilde ayıp ihbarında bulunduğuna dair delili bulunmadığı; davacının bu ürüne ilişkin ayıp ihbarının yapıldığı tarih olarak bildirdiği 21/11/2017 tarihinin ise söz konusu faturanın davalı defterlerine kayıt tarihinden ve sevk irsaliyesi tarihinden 3 aydan fazla sonrası olduğu, yukarıda açıklandığı üzere ayıp açıkça belli ise 2 gün içinde, açıkça belli değilse teslimden itibaren 8 gün içinde incelettirip bildirilmesi gerekir iken, somut durumda, bu sürelere riayet edilmediği, 6098 sayılı Yasanın 223/2.maddesinin uygulanması halinde dahi, davalının hemen ihbar yükümlülüğü bulunmasına rağmen, bu maddedeki yükümlülüğün yerine getirildiğinin davalı tarafından ispat edilemediği, öte yandan, alacak iddiasında bulunan davacı, dava dilekçesinde alacağın dayanağı olarak 5 faturayı sunmuş, sonradan yaptığı açıklamada ise davalı defterlerinde kayıtlı olan ve davalının ayıp iddiasına konu olmayan 4 adet faturayı bildirdiği, bu hali ile davacının, takipteki alacağına dayanak faturaları sınırlandırdığı, bir diğer ifade ile davacı, bu davaya ve bu davanın dayanağı olan takipteki alacağının nedenini 4 adet fatura olarak açıklamış olmakla, mahkemece davacının iddiasına ve uyuşmazlığa konu kılmadığı fatura yönünden eldeki davada değerlendirme yapılamayacağı, davacının, bilirkişi raporundaki cari hesap dökümüne göre, son 4 faturayı dava konusu yaptığı, yapılan ödemeler, cari hesapta önceden işleyen borçtan mahsup edildiğinde, esasen davalının ayıp iddiasına konu kıldığı fatura borcunun ödendiği, bu halde, davacının davalı tarafından ödenen ve davaya konu kılmadığı fatura konusu mallara ilişkin ayıp savunmasının bu davada tartışılamayacağı, bu nedenlerle, davalının da kabulünde olan asıl alacak miktarı yönünden itirazın iptalini talep etmekte haklı olduğu; alacak miktarına itirazı bulunmayan, faturaları defterlerine işleyen ve alacağa dayanak yapılmayan faturaya ilişkin süresinde ayıp ihbarında bulunmayan davalının itirazının haklı olmadığı; ihtarnamenin tebliğ tarihi 02/02/2018 ile verilen süre 3 iş günü eklendiğinde davalının asıl alacak yönünden 08/02/2018 tarihinde temerrüde düştüğü, temerrüt tarihi ile takip tarihi 20/02/2018 tarihi arasında işlemiş avans faizinin re’sen yapılan hesaplamaya göre 84,30 TL olduğu, ne var ki davacının takipte daha düşük miktar talep ettiği nazara alınarak ve taleple bağlı kalınarak davanın kabulü gerektiği gerekçesi ile; Davanın kabulü ile davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında vaki davalı itirazının iptali ile takibin 24.086,04 TL asıl alacak, 70,77 TL işlemiş faiz üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, Hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında hesaplanan 4.831,36 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinafa başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, huzurdaki davaya konu icra takibinin yetkili icra müdürlüğü olan Bursa icra müdürlüklerinde açılmadığını, yine itirazın iptali davasının da yetkili mahkeme olan Bursa Asliye Ticaret Mahkemelerinde açılmadığını, iş bu sebeple öncelikle yetkisizlik kararı verilmesi gerekmekteyken hatalı olarak davaya bakmaya devam edildiğini, müvekkili davalı şirket ile davacı şirket arasında, 20.07.2017 tarihinde ”Beyaz Glassine kağıda, bir tarafı tek renk … marka baskı ve çift taraf silikon kaplama, klişe, baskı ve alım-satımı”’na ilişkin dosya içerisinde yer alan sözleşme imzalandığını, söz konusu sözleşmeye göre davacıdan alınan ürünlerin ayıplı çıktığını, söz konusu sözleşmeye göre alınan ürünlerin satışını yapmış olan müvekkili şirkete, ürün vermiş olduğu bir müşteri firmanın ulaşarak kağıtlarda hata olduğunu ve kağıtların bazı kısımlarında ya hiç silikon olmadığını ya da az silikon olduğunu, bu sebeple hataların meydana geldiğini bildirdiğini, bu bildirim üzerine alınan malların ayıplı olduğunu anlayan müvekkili firma yetkililerinin, aynı gün müşterisine gidip ürünleri aldığını, bu hususları aynı gün davacı şirkete mail ve telefon aracılığı ile bildirdiğini, davacı tarafça, müvekkili firma tarafından kendilerine gönderilmiş olan maillere binaen 2,000 m2 den kaynaklı hatanın kabul edildiğini ve fiyat farkı faturası geçmesi için gerekli bilgilerin müvekkiline gönderildiğini, ancak 9,725 m2 lik beyaz kağıt için test ve çalışmaların devam ettiği, yakın zamanda bilgilendirileceğinin iletildiğini, söz konusu ayıplı mallarla ilgili olarak müvekkili şirket yetkililerinin davacı şirket adresine gittiğini ve toplantı gerçekleştirildiğini, ancak yapılan toplantı sonucunda müvekkilinin elinde kalan hatalı ürünlere ilişkin olarak bir çözüm üretilmediğini, yine müvekkili şirketin çalışmış olduğu farklı bir müşteriden yukarıda bahsi geçen hata nedeniyle bire bir aynı bir bildirim daha geldiğini ve bu durumun da davacı tarafa mail aracılığıyla bildirildiğini, bahsettikleri tüm bu hususların davacı şirkete, keşide edilen Bursa … Noterliği’nin 17.01.2018 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile de bildirildiğini, söz konusu ihtarnamede müvekkili şirketin elinde ilk projeden kaynaklı 9,725 m2 ve ikinci projeden kaynaklı olarak da 12,350 m2 lik ayıplı/hatalı ürün olduğu, yine bu ayıplı ürünlerden kaynaklı olarak müvekkili şirketin kullanmış olduğu bant sarfiyatı ve işçilik maliyeti olarak toplam 110.000,000 TL zararı bulunduğu belirtilerek bu tutarın eğer var ise (kanıtlanabilir olan) müvekkili borcundan mahsubu ile arta kalacak olan meblağın müvekkili şirkete ödenmesi gerektiğinin bildirildiğini, Bursa 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/19 d.iş sayılı dosyası ile ayıplı ürünlere ilişkin yaptırılan mevcut bir bilirkişi raporu bulunmakta ve dosyaya sunulmuşken bu raporun mahkemece dikkate alınmadığını, kaldı ki mahkemenin bu raporu dikkate almadığı gibi kendisinin de bilirkişi incelemesi yaptırmadığını, yerel mahkemece ayıplı mallar incelenmeksizin hüküm kurulduğunu, gerekçeli kararda, müvekkili davalının süresinde ve usulüne uygun şekilde ayıp ihbarında bulunduğunu ispat edemediğinin beyan edildiğini, fakat müvekkilinin, süresi içinde davacıya ihbarda bulunduğunun dosyada mevcut delillerle ispatlandığını, ticari satışlarda ayıp ihbarı ile ilgili TTK’ nın 23. Maddesinde, teslim sırasında açıkça belli olan ayıplar yönünden ayıbın 2 gün içinde; malda açık ayıp söz konusu olmasa bile, malı satın ve teslim alan tacirin 8 gün içinde malı inceleme veya incelettirmekle yükümlü olduğunun düzenlendiğini, ancak anılan kanunun aynı maddesinde diğer durumlarda Türk Borçlar Kanunu’nun TBK 223. Maddesinin ikinci fıkrasının uygulanacağının belirtildiğini, yasaya göre, açık ayıp niteliğinde olmayan ve 8 günlük inceleme süresinde tespit edilemeyen yani kullanımla ortaya çıkan ayıpların sonradan anlaşılması halinde, ayıbın anlaşıldıktan hemen sonra satıcıya bildirilmesi gerektiğini, mahkemeye sundukları delilleri ve beyanlarından da anlaşılacağı üzere; müvekkilinin dava konusu edilen ürünlerde kullanımla ortaya çıkan ayıpların varlığını öğrenmesi üzerine derhal durumu davacıya bildirdiğini, yasal süresi içinde ayıp ihbarında bulunduğunu, ayrıca, Türk Borçlar Kanunu 225. Maddesi gereğince ağır kusurlu olan satıcının, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamayacağını, bu nedenle verilen kararın hatalı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava taraflar arasında imzalanmış olan 20/07/2017 tarihli sözleşmeye dayalı ticari ilişkiden kaynaklı bakiye alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Davacı, taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında davalının 01/01/2017 ile 31/12/2017 tarihleri arasında farklı zamanlarda kağıt ürünü aldığını, bu tarihler arasında düzenlenen faturalardan kaynaklı bakiye alacağının ödenmediğini, tahsili için yaptıkları takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş, davalı icra dairesinin ve mahkemenin yetkisine itiraz etmiş, taraflar arasındaki ticari ilişkide bakiye alacak miktarına yönelik itirazları olmadığını, davacı tarafın gönderdiği bir kısım ürünlerin ayıplı olduğunu, ayıp ihbarında bulunulduğunu, ayıplı ürünler için düzenledikleri iade faturasının davacı tarafça kabul edilmediğini, ayıplı ürünlerin davacı tarafça teslim alınmadığını, ayıplı ürünler bedeli düşüldüğünde borçları olmadığını savunmuş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında imzalanmış olan davaya konu ticari ilişkiye dayanak 20/07/2017 tarihli sözleşmenin 13. Maddesinde sözleşmeden kaynaklanan ihtilaflarda İstanbul (Çağlayan) mahkeme ve icra dairelerinin yetkili olduğu yönünde yetki sözleşmesi yapılmış olup, tarafların tacir olması nedeniyle HMK 17. Maddesine göre yetki sözleşmesi geçerli olup, takip ve dava yetkili icra dairesinde ve mahkemede yapıldığından davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Davalının yaptığı ayıp ihbarı üzerine bir kısım ürünlerin ayıplı olduğu davacı tarafça kabul edilmiş ve bu ürünler iade faturası ile teslim alınmış olup bunlar uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık davacı tarafça kabul edilenler dışındaki malların ayıplı olup olmadığı ve bu mallara ilişkin süresinde ayıp ihbarı yapılıp yapılmadığı konusunda çıkmaktadır. Taraflar arasında yapılan sözleşmenin 9. Maddesinde ayıp tespitinin nasıl yapılacağı düzenlenmiş olup bu hüküm delil sözleşmesi niteliğinde ve tarafları bağlayıcı niteliktedir. Davaya konu malların ilk tesliminde usulüne uygun yapılmış bir ayıp tespiti bulunmadığından ayıbın daha sonra çıktığının ve ayıbın süresinde bildirildiğinin kabulü gerekir. Davaya konu ayıplı olduğu belirtilen ürünlerin ayıplı olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yapılmamıştır. Mahkemece yapılacak iş ayıplı olduğu belirtilen ürünler üzerinde konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılarak ayıplı olup olmadıkları belirlenerek sonucuna göre karar vermek olmalıdır. Buna göre mahkemece ayıp ihbarının yapıldığının yazılı delille ispatlanamadığı gerekçesi ile davalı savunmasının kabul edilmemesi ve davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 17/04/2019 tarih, 2018/217 Esas, 2019/351 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 28/06/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.