Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/138 E. 2019/123 K. 29.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/59
KARAR NO : 2019/93
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/06/2018
NUMARASI : 2017/1160 Esas, 2018/708 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 24/01/2019
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Asıl dava eser sözleşmesi kapsamında bakiye iş bedeli ve sözleşme dışı işler bedelinin tahsili, karşı dava ise fazla ödeme, cezai şart, eksik işlerin 3.kişiye yaptırılması nedeniyle uğranılan zararların tahsili istemine ilişkin olup, mahkemesince davacının gerçek kişi olduğu, tacir tanımına uymadığı, eldeki uyuşmazlığın ticari nitelikteki sözleşmeden kaynaklanmadığı ve ticari dava niteliği arz etmediği gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğundan görevsizliğe dair verilen karara karşı davalı-karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.
6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu maddede sayılan dava ve işlerin asliye ticaret mahkemelerince incelenerek karara bağlanacağı ifade edilmiştir.
İstinaf incelemesine konu dosyanın incelenmesinde; davacının gerçek kişi olduğu, ticaret sicilinde tacir kaydının olmadığı anlaşılmakta ise de, dosyaya sunulan vergi levhasıyla davacının yıllık gelir vergisine tabi olarak “bina veya diğer inşaat projelerinde ısıtma, havalandırma, soğutma ve iklimlendirme sistemlerinin tesisatı (ev tipi boylar (kombi, kazan vb.) ve brülörlerin bakım, onarım ve kurulumu ile elektriksiz güneş enerjisi kollektörlerinin kurulumu dahil)” konularında faaliyette bulunduğu taraflar arasındaki sözleşmenin tesisat işlerini konu alan KDV dahil 587.000,00 TL bedelli olduğu görülmüştür.
6102 sayılı TTK hükümlerine göre; ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir (TTK 11/1). Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulu’nca çıkarılacak kararnamede gösterilir (TTK 11/2). Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten gerçek kişiye tacir denir (TTK 12/1).
5362 nolu Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 3. maddesinde Esnaf ve Sanatkâr; ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak tanımlanmıştır.
TTK’nın 24 ve devamı maddelerinde düzenlenen ticaret siciline ilişkin hükümler tacir sıfatını taşımanın tescile bağlı olmadığı üstelik bu sıfatı taşımanın sonucu ve gereği olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle esnaf boyutunu aşan ticari işletme işleten kimsenin ticaret siciline kaydını yaptırmamış olması, tacir olmadığını göstermediğinden esnaf sayılmasını gerektirmez.
21.07.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 18.06.2007 tarihli 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile esnaf ve tacir ayrımına esas sınırlar belirlenmiş olup, bu kararda, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 177. maddesinde belirtilen hadlerden, 1. ve 3. bendindeki konularda faaliyette bulunanlarda yarısını, 2. bendeki faaliyetlerde bulunanların bu tutarın tamamını aşanların tacir olacağı düzenlenmiş, 2018 yılı için yıllık brüt hasılata göre 100.000,00 TL, yıllık alış miktarına göre 260.000,00 TL ve yıllık satış miktarına göre 190.000,00 TL olmak üzere sınırlar belirlenmiş, bu miktarları aşan tüccarların 1. Sınıfa dahil oldukları belirtilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davalı ticaret şirketi olduğundan TTK 16. maddeye göre tacirdir. Dosyada davacının ticaret siciline kayıtlı tacir olduğu yönünde bir beyan veya kayıt yer almamakta ise de 2017 yılında 587.000,00 TL bedelle bir kısım eser yapımı işini üstlendiği anlaşılmaktadır. Davacının dosyaya yansıyan sadece bu işinin bile esnaf sayılma parasal sınırının çok üstünde olduğu anlaşılmaktadır. Ticaret siciline kayıtlı olmak tacir sayılmanın koşulu değildir. Davacı, koşulları bulunduğu halde kendisini ticaret siciline kayıt ettirmemiş olsa bile yukarıdaki hükümlerin sonucu olarak tacir sıfatını taşıdığı açıktır. Bu nedenle her iki taraf da tacir olup dava konusu ticari işletmeleriyle de ilgili olduğundan davaya bakmaya asliye ticaret mahkemesi görevlidir. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 13/02/2018 tarih ve 2016/5851 esas 2018/552 karar sayılı kararı)
Tüm bu açıklamalar kapsamında, yerel mahkemece davanın esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince kararın kaldırılarak davanın esası hakkında inceleme yapılarak hüküm kurulmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
Bakırköy 3. Asliye TİCARET MAHKEMESİ 19.06.2018 gün, 2017/1160 Esas, 2018/708 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak esas hakkında karar verilmek üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Davalı-karşı davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
Davalı-karşı davacı tarafından yatırılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı-karşı davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24/01/2019