Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1367 E. 2022/1011 K. 24.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1367
KARAR NO: 2022/1011
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/04/2019
NUMARASI: 2016/248 Esas, 2019/360 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 24/05/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında düzenlenen 28/09/2015 tarihli sözleşme ile, İzmir İli, Kınık İlçesinde bulunan alanda yapılacak kuyu bölgesi ve çalışma ofisleri için geçici prefabrik binaların inşası konusunda 1.109.200,00.-TL bedelle anlaştıklarını, müvekkilinin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen davalı iş sahibinin eksik ödeme yaptığını, bakiye bedelin tahsili amacıyla İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından başlatılan takibe itiraz edildiğini, iş yapılacak sahanın ve zemin betonlarının davalı iş sahibi tarafından geç teslim edildiğini, davalının değişen ek taleplerinin zaman ve iş gücü kaybına neden olduğunu, davalının yol yapımının işi 8 gün uzattığını, işe uygun depo alanı sağlanmadığından yağan yağmur nedeniyle oluşan sel sonucu ifanın günlerce imkansızlaştığını, geç teslimde üzerilerine atfı kabil kusur bulunmadığını, cezai şart kesintisinin haksız olduğunu belirterek, takibe yapılan itirazın iptaline ve %20 inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, sözleşmenin 5. maddesinde işin yapılıp teslim edilme süresinin 45 takvim günü olduğunu, işin 29/11/2015 tarihinde teslimi kararlaştırılmasına rağmen 31/12/2015 tarihinde geçici kabul yapıldığını, sözleşmenin 7. maddesi gereğince gecikilen her gün için sözleşme bedeli üzerinden %0,5 oranında 145.700,00-TL işin gecikmesi, 4.200,00-TL sözleşmenin 6. maddesi gereğince davacı tarafından şantiye şefi olarak bildirilen şahsın 6 gün işinin başında bulunmaması nedeniyle 7. madde kapsamında her bir gün için 700,00 TL’den cezai yaptırım uygulandığını, 300,00-TL ve 700,00-TL iş güvenliğine ilişkin ek hükümlere aykırılık nedeniyle toplamda 150.900,00-TL ceza ortaya çıktığını, sözleşmenin 7. maddesi gereği yükleniciye kesilecek ceza miktarının sözleşme bedelinin %10’unu geçemeyeceğinden davacı firmadan 94.000,00-TL ceza kesildiği ve kesintiler sonucu karşılığı 846.000,00-TL+KDV olmak üzere toplam 998.280,00-TL’nin davacının banka hesabına ödendiğini, gecikmeye ilişkin ihtaratın 21/11/2015 tarihinde karşı tarafa gönderildiğini, yapılan talep ve değişikliklerin işi aksatmaya sebebiyet verecek boyutta olmadığını, su basma konusunda kusurlu olmadıklarını, karşı tarafın programa uygun davranmadığını, davacının bakiye alacağının kalmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; dosya kapsamında belirlenen süreden sonra teslimin yapıldığı her iki taraf nezdinde çekişmesiz olup, geç teslim ve diğer nedenlerle cezai şart alacağının doğumu için borçlunun borca aykırı davranışta bulunması yeterli olmayıp, bu borca aykırılığın borçlunun kusurlu bir eyleminin sonucu olması gerektiği; TBK’nın 182/2. maddesinde de borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple ifa imkansız hale gelmişse cezanın ödenmesinin istenemeyeceğinin düzenlendiği; kanun koyucu cezai şart alacağının doğması için borçlunun kusurlu bulunması gerektiğini menfi bir ifadeyle ortaya koyduğunu; diğer yandan, gecikmede kusurunun bulunmadığı hususunda ispat külfetinin davacı yüklenici üzerinde olduğunu; eser sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklarda inşaata başlanması/geç başlanması, varsa ayıp ihbarı, şantiyenin teslimi ve benzeri hususlarda Yargıtay 15. H.D.’nin tanık dinlenmesine cevaz verdiği, (Yargıtay 15. H.D.’nin 2015/1136 esas, 2015/4921 karar sayılı 09/10/2015 günlü içtihadı); belirtilen işbu uyuşmazlık noktaları kapsamında tarafların bildirdiği tanıkların dinlendiği, ilgili yerlere talimatlar yazıldığı; Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nden anılan dönem aralığına ilişkin yağmur ve hava durumu ile ilgili cevabi yazının dosya arasına alındığı; davacı tarafa ait ticari defter ve kayıtların SMM bilirkişisi tarafından incelettirilerek talimat yolu ile alınan raporda davacının takip konusu iş bedeli kadar davalıdan alacaklı göründüğü; davacı vekili sözleşmedeki kesin vade uyarınca alacağın muaccel olduğunu ve kendi ticari defter ve kayıtlarına göre davanın kabulünü talep etmiş ise de, taraflar arasında HMK’nın 193. maddesi uyarınca münhasır delil sözleşmesi olmadığı sürece bir tarafın ticari defteri tek başına lehine hak yaratmayacağı gibi Yargıtay 15. H.D.’nin yerleşmiş içtihatları uyarınca bir tarafın kendi ticari defterine dayanmış olması işin niteliği gereğince otomatik olarak davalının da kayıtlarına dayanmış olduğu sonucunu doğuracağı; HMK 222. maddesi uyarınca ticari defterlerin birbirini doğrulaması halinde ilgili taraf lehine delil teşkil edeceği; kaldı ki, geç teslim ve sözleşmeye diğer aykırılık hallerinde kusurlu olmadığını, sözleşme hükümlerine ve ilgili mevzuata uygun olarak ifa yardımcısı işçileriyle sözleşmeyi usulüne uygun ifa ettiğini davacı yüklenicinin ispat etmekle mükellef olduğu; bu nedenle tek taraflı defter kayıtlarının sahibi lehine delil teşkil etmeyeceği; tüm deliller toplandıktan sonra iddia ve savunma ile uyuşmazlık konuları bir arada değerlendirilerek yukarıda belirtilen hususlarda özellikle davacının geç teslimde kusurunun bulunup bulunmadığı, şantiye şefinin işinin başında bir süre olmamasının aksamaya sebebiyet verip vermediği, İSG ekipmanlarının kullanılıp kullanılmadığı, kullanılmamış ise buna ilişkin cezai şart kesintilerinin doğru olup olmadığı, meteoroloji genel müdürlüğü’nden gelen cevabi yazı değerlendirilerek ilgili dönem aralığındaki yağış miktarının işin yürütülmesine ya da aksamasına etkisi değerlendirilerek cezai şart bakiye iş bedelinin talebi mümkün olup olmadığı konularında ilgili alanlarda uzman bilirkişilerden rapor alındığı, davalı defterlerinin muhasip bilirkişi tarafından incelendiği; işin başlangıç ve teslim tarihi yönünden gerek dinlenen tanık beyanları, gerekse hava durumu ile yol açma işlemleri nedeniyle meydana gelen uzama neticesinde mücbir sebebin meydana geldiği, ayrıca taraf defterlerinde de alacak konusunda mutabakata varıldığı, davalının cari hesap dökümünde dahi İSG’ye ilişkin kesintinin davacıya borçlu olarak kayıtlandığı; Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün cevabi yazısı ekindeki 26/11/2015 – 28/11/2015 günleri arasında şiddetli yağış, sel ve su baskını niteliğinde doğal afetin meydana geldiği, inşaatın icra edildiği Kınık istasyonuna ait 25/11/2015 ile 02/12/2015 tarihleri aralığındaki günlük toplam yağış miktarlarının yoğun olduğu, zira davacı tarafından sunulan şantiye fotoğraflarında da yoğun su baskınlarının gözlemlendiği, davalı tarafından bu fotoğrafların inkar edilmediği, teknik olarak şantiyenin çalışır hale getirilebilmesi için 7 günlük süreye ihtiyaç bulunduğu, diğer yandan yol açma işleminden ötürü de 8 gün kadar uzama meydana geldiği ve davacının bunda bir kusurunun bulunmadığı, bu sürenin de teslime eklenmesi gerektiği, 7+8=15 günlük ilave süreye göre en geç 27/12/2015 tarihinde teslim gerekmesine rağmen davacı tarafından işin bittiğinin 19/12/2015 tarihinde davalıya bildirildiği, geçici kabul için 3 günlük süre ilave edildiğinde 21/12/2015 tarihinde işin usulüne uygun olarak tesliminin kabulü gerektiği anlaşılmakla geç teslim nedeniyle cezai şart kesintisinin yerinde olmadığı sonuç ve kanısına varıldığı; bilirkişi heyetince şantiye şefinin işinin başında bulunmaması ve iş güvenliğine aykırı eylemler nedeniyle yapılan toplam 5.200,00 TL cezai şart kesintisinin haklı ve yerinde olduğu bildirildirilmişse de davalının kendi kayıtlarına göre davacı yana 110.920,00 TL borçlu göründüğü, bu miktardan 5.200,00 TL anılan cezai şart bedeli düşüldüğünde kayden 105.720,00 TL davacının alacaklı olduğu, takip talebinde ise 104.666,00-TL talep edildiğinin anlaşıldığı; sonuç olarak takip talebindeki hak ediş bedeli tutarının haklı ve yerinde görüldüğü; davalı vekilinin rapora itirazında malzemelerin ve ifanın ayıplı olduğu, buna ilişkin delil tespiti yapıldığı yönünde itirazda bulunmuş ise de, bu yönde cevap dilekçelerinde savunma getirmemiş olup delil tespitine konu ayıba ilişkin itirazlar dava kapsamında bulunmadığından dinlenmediği gerekçeleri ile, davanın kabulü ile, itirazın iptaline, 104.666,00-TL alacağın takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 2/2 maddesi gereğince avans esasına göre işleyecek ve hesaplanacak faizi ile birlikte tahsili için takibin devamına, alacağın varlığı ve miktarı ile cezai şartın istenebilir olup olmadığı yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporları ile saptanmış olduğundan koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 5. maddesinde işin yapılıp teslim edilme süresinin 45 takvim günü olduğunun imza altına alındığını; işin teslim tarihi 29.11.2015 tarihi olmalı iken geçici kabul işleminin eksikler ve ayıplı imalat ile 31.12.2015 tarihinde yapıldığını; buna istinaden de sözleşmenin 7. maddesi gereği gecikilen her gün başına sözleşme bedeli üzerinden %0,5 oranında cezai şart kesintisi yapıldığını; gecikme cezasına ilişkin müvekkili şirket tarafından 21/11/2015 tarihinde gerekli yazılı ihtaratın da karşı yana gönderildiğini; ayrıca ihtaratta sözleşmenin 6. maddesine göre şantiye şefinin 6 gün boyunca işin başında olmaması sebebiyle 7. madde uygulanarak her bir gün için 700-TL cezai kesinti yapılacağı ve de iş güvenliği kurallarına da uyulmadığı için ceza kesintisi yapılacağının bildirildiğini; her iki taraf da basiretli tacir olup bu sözleşmeyi hür iradeleri ile imzaladığını; Kınık Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/63 Değişik iş Sayılı dosyası ile yaptırdıkları tespit sonucunda “… firmasının 1 yıl garanti verdiği, ancak, işi geciktirdiği için baştan savma imalat yaptığı ve de işçilik hataları oluştuğu….”, güvenlik kurallarının yerine getirilmediği, yağmur yağınca hayati tehlikelerin de ortaya çıkacağı, müvekkili şirketin kusurlu ve ayıplı imalatları kendi imkanları ile düzenlemeye çalıştığının belirtildiğini; bu haliyle tespit tarihinde dahi esasen teslimin usulüne uygun olarak gerçekleşmemiş olduğunu; davacı tarafın dava dilekçesinde hiçbir delile dayanmadığı, sadece alacaklı olduğunu belirterek dava açtığını; cevap dilekçesinden sonra muvafakati olmadığı halde yargılamayı genişleterek cevaba cevap verdiğini; mahkeme tarafından teknik bir konu olmadığı halde geç teslim konusunun irdelenmediğini; açıkça teslim tarihi sözleşmede belirlenmiş iken, yağacak yağmur ve benzeri başka olaylar da dikkate alınarak davacı tarafından işe süre konulmuş iken geç teslim yapılmamış gibi aleyhe karar verildiğini; karşı tarafıın basiretli tacir olup yaptığı işin sonuçlarını bilecek ve de anlayabilecek durumda olduğunu; karşı yanın geç teslimi kabul ettiğini, verilen 45 günlük iş süresinde bu hususların da dikkate alındığının mahkeme tarafından düşünülmüş olması gerektiğini; sözleşmede geç teslimin kusura bağlanmadığını; mahkemenin davacının kusurlu olmadığından bahisle davayı kabul ettiğini; teslim tarihi 29.11.2015 olarak belirlenmiş iken Meteoroloji’den gelen cevapta (kabul etmemek kaydıyla) sadece 26 Kasım ile 28 Kasım arası yoğun yağmur olduğu belirtilmiş, toplamda iş süresi işin tamamı için 45 gün iken kalan 2 günlük iş için 15 gün ek süre verilmesinin uygun olacağının belirtildiğini; mahkemenin kararda cevap dilekçesinde savunma olmadığını belirtttiği ve talep edilen keşif talebini yerine getirmediğini; cevap dilekçesinde karşı yanın sözleşmeye aykırılıklarının olduğunun açıkça belirtildiği ve de ön inceleme duruşması öncesinde tespit yaptırılarak dosyaya sunulduğu ve dilekçeler teatisinde tüm bu durumların açıkça anlatıldığını; davanın ana konusu geç teslim olup, teslim tarihleri açıkça belli olduğu halde, şayet bir mücbir sebep varsa dahi sözleşmenin 8. maddesi uyarınca tarafların mücbir sebebin vukuunu derhal karşı yana yazılı olarak bildireceğini; davacının mücbir sebepten bahsetmediğini, dava dilekçesinde dahi bu hususa hiç değinmediği halde, mahkemece mücbir sebep olduğuna karar verildiğini; müvekkili şirket tarafından 12.10.2015 tarihinde yapılmasına rağmen karşı yanın ISG sorunları nedeniyle işe geç başladığını, bu hususların belgeleri ile dosyaya sunulduğunu, bu hususu karşı yanın da ikrar ettiğini; hüküm kurmaya elverişli olmayan raporda 26.11.2015 – 29.11.2015 tarihleri arasında yaşanan yoğun yağışların mücbir sebep sayılması gerektiğinin belirtildiğini, ancak, sözleşmenin 8. maddesinin dikkate alınmadığını; ortada mücbir sebep olmadığını; yol açma işleminin karşı yanın kusuru nedeniyle sürdüğünü ve yolun kısa sürede açıldığını; yol açma için ek 8 gün verilmesi ve mahkemece kabulünün mümkün olmadığını; geçici kabul aşamasında dahi sözleşmenin 14. maddesinde belirlenen şekilde işlemlerin karşı yanca tamamlanmadığını, yılbaşı günü dahi çalışmaları devam ettiğini, bu hususun fotoğraflarla ispatlandığını; davacı tarafın geçici kabul ile oluşan 10 günlük süreye riayet etmediğini; bilirkişiler tarafından hangi kanun veya maddeye uyularak 3 gün ek süre verildiğinin anlaşılamadığını; dosya içerisinde geçici kabulün yapılamadığına dair tutanağın mevcut olduğunu; karşı yanın hiçbir güvenlik önlemine uymadığının ispatlandığını, verilen kararın yasaya ve usule açıkça aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf başvuru ve cevap dilekçesi ile; cezai şart alacağının bizzat davalı/borçlu tarafından haksız şekilde belirlenerek hak edişini eksik ödediğini; davalının e-mailler ile yazılı olarak da ihtar edildiğini, mahkemenin icra inkar tazminatı talebini reddetmesinin yerinde olmadığını; davalı/borçlunun cezai şartı talep dahi etmeden müvekkilinin hak edişinden mahsup ettiğini; Yargıtay 13.H.D.’nin 31.10.2000 tarih ve 2000/8716 esas, 2000/9376 karar sayılı kararının emsal olduğunu belirterek davalı tarafın istinaf taleplerinin reddine kararın icra inkar tazminatı yönünden kaldırılarak davalının icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici ile, davalı iş sahibi arasında imzalanan 28.09.2015 tarihli sözleşme ile davacının, davalı işverene ait Kınık’ta bulunan kömür madeni için Yatakhane, Yemekhane, Revir, Ofis ve Soyunma Odası yapımı ve montajının 1.109.200,00.-TL bedelle yapılması konusunda anlaşılmıştır. İstanbul …İcra Müdürlüğü … E sayı ile davacı tarafından davalı aleyhine 104.666,00-TL iş bedeli bakiye alacağın avans faizi ile tahsili için başlatılan takibe davalı tarafından itiraz edilmesi üzerine takibin durdurulduğu ve eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Somut olayda, davacı tarafça cezai şart kesintisinin haksız olduğunu belirterek iş bedelinin tahsili için icra takibinin başlatıldığı ve takibe itiraz üzerine itirazın iptaline karar verilmesi istenmiş; davalı tarafça sözleşme gereği kesilen cezaların yerinde olduğu savunulmuştur. Taraflar arasında imzalanan 28.09.2015 tarihli sözleşme ile davacının İzmir İli Kınık İlçesi Elmadere Mahallesi’nde bulunan işyerinde Kuyu Bölgesi ve Çalışma Ofisleri Geçici Prefabrik Binaların yapım işini üstlendiği, işin bedelinin 940.000,00-TL + KDV olarak, işin süresinin ise sözleşmenin 5. maddesinde 45 takvim günü olarak belirlendiği, işin 31.12.2015 tarihinde geçici kabulünün yapıldığı; sözleşmenin 7. maddesi yüklenicinin işi zamanında tamamlayamaması durumunda aşılacak her bir gün için sözleşme bedeli üzerinden % 0,5 oranında gecikme cezası kesileceğine ilişkin cezai şart öngörüldüğü, davalının işi 31 gün gecikmeli teslim eden davacı yüklenici aleyhine cezai şart uygulaması yapılarak davacı aleyhine 145.700,00- TL cezai şartın iş bedelinden mahsup edildiği; sözleşmenin 6. maddesi gereğince şantiye şefi olarak bildirilen …’in işin devamı esnasında 6 gün işin başında bulunmadığından sözleşmenin 7. maddesi uyarınca her gün için 700,00-TL üzerinden 4.200 TL ceza uygulanması yapıldığı, davaçı firma personellerinin iş güvenliğine ilişkin ek hükümlere aykırılığı nedeniyle 300,00 TL ve 700,00-TL ceza uygulanarak toplamda 150.900,00-TL ceza hesaplandığı, sözleşmenin 7. maddesinde yüktleniciye kesilecek ceza miktarının sözleşme bedelinin %10’unu geçemeyeceğine dair hüküm nedeniyle davalı tarafından 94.000,00-TL ceza kesildiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafından kesilen cezaların haksız olduğu savunulmuş ve mahkemece yargılama sırasında alınan 27.08.2018 tarihli bilirkişi heyet raporu ile, işin başlangıç tarihinin 25.10.2015 tarihi olarak kabulü gerektiği, işin süresinin sözleşmenin 5. maddesinde 45 takvim günü olarak belirlenmesi nedeni ile işin teslim tarihinin 09.12.2015 tarihi olması gerektiği; Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün 22.06.2017 tarihli yazısı uyarınca Kınık bölgesinde 26.11.2015 ile 29.11.2015 tarihleri arasında yoğun yağışların gerçekleştiği, davacı vekilinin 08.09.2016 tarihli dilekçesindeki fotoğraflardan şantiye sahasının 28.11.2015 ve 30.11.2015 tarihinde yoğun su baskınına uğradığı, 26.11.2015 ile 29.11.2015 tarihleri arasında yoğun yağışların mücbir sebep sayılması gerektiği, yağışların vuku bulduğu 4 gün ile şantiye sahasının çalışır hale gelmesi için temizlik ve biriken suyun uzaklaştırma işlerinin 3 günlük makul sürede giderilebilecek nitetikte olması nedeni ile 4+3=7 günlük sürenin teslim süresine eklenmesi gerektiği, davalının yükleniminde olan yol açma işleminden ötürü işin 8 gün kadar uzadığı, bu süreden dolayı davacının bir kusuru olmadığı, bu sürenin teslim süresine eklenmesi gerektiği, işin bittiği ve geçici teslimin yapılması ile ilgili davacı tarafından davalıya 19.12.2015 tarihinde bildirimde bulunulduğu, sözleşmenin 14.a maddesinde geçici kabulün yazılı bildirimden itibaren 10 iş günü içinde yapılacağı belirlendiği, makul sürenin yazılı bildirimden itibaren en geç 3 iş gününde yapılabilecek nitelikte olması nedeni ile geçici teslimin 31.12.2015 tarihinde yapılmasının uygun olmadığı değerlendirilerek işin teslim tarihinin en geç 12.12.2015 tarihi olması gerektiği, ancak belirtilen sebepler nedeniyle eklenmesi gereken sürelerin ilave edilmesi halinde davacının 27.12.2015 tarihinde teslim etmesi gereken işi 21.12.2015 tarihinde teslim etmiş olması nedeni ile davalının davacı aleyhine gecikme nedeniyle cezai şart uygulamasının uygun olmadığının belirlendiği; şantiye şefinin 6 gün süre ile işin başında bulunmadığı bu nedenle verilen 4.200,00-TL ile iş güvenliğine aykırılıklara ilişkin 300,00-TL ve 700,00-TL olmak üzere toplamda 5.200 TL cezanın yerinde olduğunun belirlendiği; davalının kendi kayıtlarına göre davacı yana 110.920,00 TL borçlu göründüğü, bu miktardan haklı kesilen 5.200 TL anılan cezai şart bedeli düşüldüğünde davacının 105.720,00 TL alacaklı olduğu, davacının icra takibinde ise bu miktarın altında 104.666,00-TL talep edildiği; bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olduğu ve karar vermeye yeterli olduğu anlaşılmakla mahkemece bilirkişi raporu esas alınarak davacının davasının kabulüne karar verilmesi yerinde olmuştur. İtirazın iptâli davalarında borçlunun icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulabilmesi için İİK’nın 67/II. maddesi gereğince borçlunun itirazında haksız ve alacağın likit olması gerekir. Mahkemenin kabulüne göre, davacı yüklenici tarafından talep ve dava konusu edilen iş bedeli alacağının yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporları ile belirlendiği, bilinebilir ve likit olmadığı gözetildiğinde icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi de isabetli olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/04/2019 tarih ve 2016/248 Esas, 2019/360 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yatırılması gereken 7.149,73 TL nisbi istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan toplam 1.787,43 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.362,30 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde BIRAKILMASINA, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a bendi gereğince KESİN olmak üzere 24/05/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.