Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1311 E. 2022/699 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1311
KARAR NO: 2022/699
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/05/2018
NUMARASI: 2017/821 Esas, 2018/477 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 06/04/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkili şirketin davalı şirkete 2011 yılına kadar çeşitli tarihlerde sunduğu mühendislik hizmetlerini faturalandırdığını, borçlu şirketin 2009 yılından itibaren borçlarını ödememeye başladığını, müvekkilinin borçlu şirkete defalarca mutabakat yazıları gönderdiğini, fakat hiç ödeme yapılmadığını; bu süreçte borçlu şirketin TMSF’na devredildiğini, müvekkilinin alacağının 2011 yılı öncesine dayanmasına rağmen icra takibinde faizi 2014 yılı sonundan itibaren işlettiklerini, bunun sebebinin borçlunun değişik tarihlerde vermiş olduğu mutabakat metinlerinin sonuncusunun 2014 yılında verilmiş olduğunu, faturaya dayalı cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe borçlu tarafından itiraz edilen 377,83 TL asıl alacak ile 9.896,13 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 10.273,96 TL’lik alacak yönünden itirazın iptali ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; müvekkiline tebliğ edilen ödeme emri gereği şirket kayıtlarının incelenmesinde 47.458,06 TL borç tespit edildiğinden ödeme emrine 377,83 TL yönünden itiraz edildiğini, müvekili ile davacı arasında ödemeleri belli bir vadeye bağlayan hiçbir sözleşme olmadığını, davacının takipten önce herhangi bir temerrüt ihtarı göndermediğini, muaccel hale gelmemiş bir alacak için icra takibi başlatması ve muacceliyet tarihinden önceki dönem için faiz işletilmesinin usül ve yasaya aykırı olduğunu, inkar tazminatı talebinin haksız olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; icra takibinin dayanağı faturaların …Projesi tadilat işlemi, iskan işlemleri, kat irtifakı, temel üstü işlemleri bedeli olarak düzenlendiği, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunmadığı gibi takibe konu faturaların da davalıya teslim edildiğinin dosya kapsamında ispatlanamadığı, her ne kadar davacı tarafça işlemiş faiz talebinde bulunulmuş ise de eski TTK’nun 20.maddesinde geçerlilik şartıyken 6102 sayılı yasada ispat şartı olarak düzenlenen TTK’nun 18/3 maddesinin “tacirler arasında diğer tarafın temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemiyle yapılır.” şeklinde olduğu, davacı tarafça dosyaya sunulan belgelerin incelenmesinde sunulan mutabakat mektuplarının imzalı olmadığı, 07/03/2012 tarihli mutabakat mektubunun ise davalı tarafça mutabık değiliz ibaresinin yer aldığı, davacı tarafça 2014 yılından itibaren işlemiş faiz talep edilmiş ise de, bu tarih ve sonrasında da davalının yukarıda belirtilen madde gereğince usulüne uygun olarak temerrüde düşürüldüğü, davacı tarafça ispatlanamadığı, TMSF’nun davacı tarafça yapılmış taleplere ilişkin cevabi yazılarının da davalıyı temerrüde düşürecek nitelikte olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; davacı müvekkili ile davalı şirket arasında ticari bir ilişkinin bulunduğunu, davalı tarafın borcunu ödemekte temerrüde düştüğünü, icra dosyasında talep ettiği faizin usul, yasa ve hakkaniyete uygun olduğunu; bilirkişinin davalı ticari defterlerinde 47.458,06 TL bakiye cari hesap borçlu olduğu, söz konusu alacağın 2014 yılından 2015 yılına devreden bir alacaktan kaynaklandığını ve 2015 yılı sonunda söz konusu alacak rakamının net bir şekilde davalı defterlerinde yazılı olduğunu tesbit ettiğini; dosyaya ibraz ettiği, 07.03.2012 tarihli ve 03.01.2014 tarihli cari hesap mutabakat yazısı, bila tarihli 2006-2012 dönemi fatura ve ödemeleri gösterir davalı şirket tarafından düzenlenen cari hesap ekstresi, 10.01.2014 tarihli müvekkil şirket yetkilisince BBDK’na yazılmış borcun ödenmesi talebini içeren dilekçe, 17.02.2014 tarihli davalı-borçlu şirketçe BBDK’na hitaben düzenlenen borcun ödenmesine taleplerine ilişkin cevabi yazı, 11.02.2014 tarihli BBDK tarafından müvekkili şirkete hitaben hazırlanan borcun ödenmesi taleplerine ilişkin cevabi yazı ile davalı-borçlunun borcunu ödemekte temerrüde düştüğünün sabit olduğunu; icra takibine konu faizi ödemek zorunda olduğunu; davalı-borçlunun borcunu ödemede temerrüde düşüp düşmediğinin belirlenmesi hukuki bir mesele olduğundan bilirkişinin temerrüdün gerçekleşmiş olma ihtimaline faiz miktarını hesaplaması gerektiğini; bu yöndeki itiraz ve taleplerine rağmen mahkemece bilirkişiden rapor alınmaksızın karar verdiğini belirterek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Davacı tarafça sunduğu mühendislik hizmetlerine dayalı alacağının tahsili için başlatılan takibe kısmi itiraz üzerine itirazın iptali davası açılmış, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf yoluna başvurulmuştur. Davacı alacaklı şirket tarafından davalı borçlu aleyhine 18.04.2017 tarihinde Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile; 31/12/2014 tarihli 47.835.89TL faturalara dayalı cari hesap alacağı 47.838,89 TL asıl alacak, 9.896,13 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 57.732,02 TL alacağa takip tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili için ilamsız icra takibine geçildiği, borçlunun süresinde, borcun 377,83 TL’lik kısmına ve işlemiş faize kısmi itiraz ettiği, takibin bu kısım için durduğu; itirazın ve açılan davanın süresinde olduğu anlaşılmaktadır. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 117. maddesi uyarınca muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarıyla temerrüde düşeceğinden, temerrüt ihtarla tanınan ödeme süresinin sonunda veya aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca borcun ifa edileceği gün tarafların anlaşmasıyla kesin olarak belirlenmişse o tarihte oluşur. Aksi halde temerrüt, icra takibine geçildiği veya davanın açıldığı tarihte oluşur. Somut olayda; mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre davacı yanın incelenen ticari defterlerine göre takibin başlatıldığı 18.04.2017 tarihi itibariyle davalıdan 833,00 TL bakiye cari hesap alacağı olduğu; takibe konu fatura muhteviyatına ilişkin taraflar arasında akdedilmiş ve dosyaya sunulu bir sözleşmenin mevcut olmadığı, yine faturaların hangi tarihte kime teslim edildiği ile ilgili dosyada veri bulunmadığı, muavin defter kayıtlarında yapılan tahsilatlarla ilgili belge görülmediği; davalı yanın incelenen ticari defterlerine göre takibin başlatıldığı 18.04.2017 tarihi itibariyle 47.458,06 TL bakiye cari hesap borçlu olduğu; bu alacağın 16.05.2017 tarihinde Büyükçekmece … İcra Müdürlüğüne … no’lu dosya bedeli olarak toplam 55.542,46 TL ödendiğinin belirtildiği; bu şekilde davacının itirazının iptalini talep ettiği 377,83 TL alacağın varlığını ispat edemediği gibi davacı tarafından davalıya alacak miktarını gösterir ve ödeme talebini içerir bir ihtarname gönderilmediği, borcun ifa edileceği güne ilişkin taraflar arasında düzenlenmiş sözleşme bulunmadığı; davacının 10.01.2014 tarihinde TMSF başkanına borcun ödenmesi talebiyle verdiği dilekçenin temerrüte esas alınamıyacağı anlaşılmış olup, mahkemenin asıl alacağın 377,83 TL’lik kısmı ile işlemiş faize ilişkin itirazın iptali talebinin reddine dair kararı isabetli olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/05/2018 tarih ve 2017/821 Esas, 2018/477 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 06/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.