Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1304 E. 2022/1043 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1304
KARAR NO: 2022/1043
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/02/2019
NUMARASI: 2017/803 Esas, 2019/201 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 25/05/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirketin “4.000 adet susta kasası alımı” konusunda TÜDEMSAŞ Genel Müdürlüğü ile 30/06/2016 tarihinde ihale sözleşmesi imzaladığını, bu kapsamda müvekkili şirketin dava dışı idareye ihale sözleşmesinde de yer aldığı üzere 30/07/2016 tarihinde 1.000 tane, 30/08/2016 tarihinde 1.000 tane, 30/09/2016 tarihinde 1.000 tane, 30/10/2016 tarihinde de 1000 tane olmak üzere toplam 4.000 tane susta kasasını teslim edeceğini, sözleşme konusu malzemenin ihale sözleşmesi ve teknik şartname uyarınca davalı şirket tarafından dövülerek müvekkili şirkete teslimi konusunda davalı şirket ile müvekkili şirket arasında, davalının 12.07.2016 tarihli “malzeme+işçilik 47,00-TL+KDV 8.260,00-TL kalıp bedeli” şeklindeki işe başlama teklifi doğrultusunda anlaşmaya varıldığını, davalı şirket tarafından ilk 1.000 adet dövülmüş malzemenin en geç 30.07.2016 tarihinde teslim edilmesi gerekir iken18.08.2016 tarihinde yapılan bildirim ile bu tarihe kadar hammadde temininin dahi sağlanamadığını, müvekkili şirketin … isimli dava dışı 3. Şahısla 19.08.2016 tarihinde gerekli hammadde temini için anlaşma sağladığını ve ödemeler yaptığını, davalı şirket tarafından 25.08.2016 tarihinde gönderilen 12 adet numunenin TÜDEMSAŞ tarafından davalının kalıp hatası nedeniyle reddedildiğini, 30.07.2016 tarihinden önce teslim etmesi gereken ilk 1.000 adet malzemenin toplamda 994 adet olarak 28.09.2016 tarihinde teslim edildiğini, müvekkil şirkete son teslimatın 06.12.2016 tarihinde yapıldığını, müvekkili tarafından ham madde parası önceden gönderilmesine rağmen, davalı şirket tarafından bu paranın başka bir işe harcadığını, bu nedenle davalı şirkete hammadde temin etmesi için 30.12.2016 ve 09.01.2017 tarihlerinde 30.000,00-TL olmak üzere toplamda 60.000,00-TLek para gönderildiğini, davalı şirketin bu son para gönderilmesi sürecinden sonra işi yapmaya yanaşmadığını ve cari hesap tabloları ile ilgili sorunlar çıkartmaya başladığını, iletişime geçilen davalı şirketin ortağı olan … tarafından “makinalarının bu işi yapacak yeterlilikte olmadığının, bu sebeple bu işi artık devam ettirmeyeceklerinin” belirtildiğini, bu nedenle müvekkil şirketin ihaleye konu dövülmüş malzemeyi temin edebilmek için … firması ile anlaştığını, müvekkilinin daha önceden yaptırdığı kalıbı davalıdan alarak Düzce’de bulunan … Firmasına nakletmek için 1.350,00-TL+KDV ödeme yaptığını, ancak eski kalıbın yeni anlaşılan firmanın makinalarına uymaması sebebiyle yeni kalıp yapılması zorunluluğu doğduğunu, ekte sundukları Uzman Görüşü ve delilleri gereğince, müvekkili şirketin eksik kalan 1.256 tane hammaddenin dövülmesi için … firmasıyla adet başı 30,00-TL+KDV işçilik bedeli, 54.791,10-TL+KDV toplam dövülecek hammadde bedeli, 16.000,00-TL+KDV yeni kalıp bedeli ve 1.350,00-TL+KDV eski kalıpların taşınması bedeli olmak üzere anlaştığını ve toplamda 109.821,10-TL + 19.767,80-TL (%18 KDV) yani 129.588,90-TL ödeme yaptığını, davalı şirket eğer sözleşmeyi ifa etseydi müvekkili şirketin, dövülecek hammadde ve işçilik bedeli olarak tane başına 53,50-TL+KDV olmak üzere adet başına 63,13-TL, toplamda 63,13-TLx1.256=79.291,28-TL bedel ödeyecek olduğunu, bu şekilde sözleşme davalı şirket tarafından ifa edilmediğinden dolayı müvekkili şirketin toplamda 50.297,62-1L zarara uğradığını, ayrıca, davalı şirket sözleşmeye uymadığından dolayı müvekkili şirketin ihale aldığı idareye zamanında ve tam teslimat yapamadığından dolayı İdare tarafından müvekkili şirkete 52.193,58-TL gecikme cezası kesildiğini, müvekkili tarafından davalıya gönderilen 06.03.2017 tarihli ihtarnameye de 116,91-TL masraf yapıldığını, buna göre müvekkilinin toplamda 102.608,11-TL zarara uğradığını, belirterek, şimdilik 4.000,00 TL müspet zararları ile 1.000,00 TL gecikme cezası zararlarının davalı şirketin temerrüde düştüğü tarih olan 12/03/2017 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekilince sunulan 30/01/2019 tarihli ıslah dilekçesiyle, dava dilekçesinde 4.000,00-TL olarak talep ettikleri müspet zararlarını 50.297,62-TL’ye, 1.000,00-TL olarak talep ettikleri gecikme cezası zararlarını 52.193,58-TL’ye arttırdıkları belirtilerek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla; toplam 102.491,20-TL zararlarının davalı şirketin temerrüde düştüğü 12.03.2017 tarihinden itibaren ticari avans faizi uygulanarak davalıdan tahsiline, yargılama harç ve giderleri, 06.03.2017 tarihli ihtarname masrafı ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesi talep edilmiştir. Davalı vekili cevabında, müvekkili ile davacı şirketin ihaleden bağımsız şekilde anlaştıklarını, taraflar arasında e-posta üzerinden gönderilen mailler yoluyla öneri ve kabul şeklinde bir ticari ilişki kurulmuş olduğunu, haricinde yazılı bir sözleşme yapılmadığını, tarafların anlaşmasının teknik detay ve birimine göre fiyatlandırma ile sınırlı olduğunu, teslim süresine dair bir anlaşma yahut talebin asla söz konusu olmadığını, her ne kadar dava dilekçesinde ihale şartnamesi ibrazından bahsedilmiş ise de, davacı tarafça yazılan hiçbir mailde ihale şartnamesi sözcüklerinin bir arada geçmediğini, müvekkili ile davacının anlaşma tarihinin 13/07/2016 olduğunu, ancak davacının idareye ilk tesliminin en geç 30/07/2016’da yani 17 gün sonra yapması gerektiğini, tarafların mail ortamında mutabakat sağladığı teklifte numunelerin dahi 40 gün sonra teslim edilebileceğinin yazılı olduğunu, aynı şekilde müvekkilinin davacı şirkete 12/07/2016 tarihinde gönderdiği e-postada ”ödeme 20.000 TL peşin kalan bakiye 40 gün içinde gönderilecek olan 20 adet numunenin kabulüne müteakip 50.000 TL ve kalan bakiye ise mal tesliminde nakit ya da 60 günlük çek ile ödenecektir.” denildiğini, teklif uyarınca müvekkili şirketin 20 adet numuneyi kesin anlaşma tarihi olan 13/07/2016 tarihinden 40 gün sonra yani 23/08/2016 tarihinde gönderdiğini, davacının ihale sözleşme gereği idareye ilk teslimatı 30/07/2016 tarihinde yapması gerektiği ve müvekkili şirketin de numuneleri bu tarihten çok sonra 23/08/2016 tarihinde davacı şirkete teslim edecek olması göz önüne alındığında müvekkili şirket ile davacı şirket arasındaki anlaşmanın ihaleden bağımsız olduğunun açıkça ortaya çıkacağını, kaldı ki bu mailin davacı tarafça aynı gün içinde kabul edildiğini ve ilgili kabul mailinde teklifin ıslak imzalı ve kaşeli olarak iletilmesinin istendiğini, neticede müvekkilinin süre yönünden vermiş olduğu tek taahhüdünün, anlaşmadan itibaren 40 gün içinde ilk numunelerin teslim edilmesi ile sınırlı olduğunu, haricen süre yönünden verilmiş bir taahhüdün, talep veya mutabakatın zaten mevcut olmadığını, müvekkilinin toplamda 6 posta mal teslim ettiğini, şayet gecikme var ise bu hususun mail ortamında kayıt altına alınması gerektiğini, fiyattaki revizyonun sebebinin müvekkilinden kaynaklanan keyfiyet olmadığını, davacının teknik revizyon isteği olduğunu, fakat davacının kendisine teslim edilen ürün sayısını inkar etmekte olduğunu, müvekkilinin numunelerde hatalı imalat yaptığı iddiasının asılsız olduğunu, müvekkilinin ek hammadde temini için ödeme istemesinin başlangıçtaki anlaşmanın bir gereği olduğunu, müvekkili şirket ile davacı şirket arasındaki cari hesabın kapatıldığını belirterek, bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, taraf temsilcileri arasında; 06.09.2016- 08.09.20196- 21.09.2016- 22.09.2016- 04.10.2016.- 17.10.2016- 15.12.2016 tarihli e-mail görüşmeleri ile sözleşme kurulup, teknik şartlarda ve ödeme hususunda mutabık kılındığı, davalı tarafın sözleşmeyi gereği gibi ifa edememesinden kaynaklı feri nitelikteki dahi tüm zararlardan sorumlu olacağı, davalı tarafın davacı tarafa 4000 adet susta kasa yapım işini üstlendiği ancak 6 ayrı fatura ile toplam 2852 adet susta kasası üretimini yaptığı, e-sözleşme gereği 1148 adetini yapmadığı, davacının işin eksik kalan kısmı için dava dışı … Paz.Ltd.Şti ile anlaşma yaptığı, bilirkişi raporunda açıklamalı ve gerekçeli izah edildiği üzere davacının davalı ile yaptığı sözleşme gereği eksik ifa edilen kısım için dava dışı firma ile yaptığı anlaşmadan kaynaklı ve de yine ihaleyi üstlendiği dava dışı firmaya geç/eksik teslimat yapası sebebi ile genel zarar 50.297,62 TL ve gecikme zararı 52.193,58 TL olmak üzere toplam 102.491,20 TL zararı bulunduğu, davacının davalıya gönderdiği ihtarnamenin tebliğ tarihi ve ihtarda verilen 3 günlük süre dikkate alındığında davalının 13/03/2017 tarihinde temerrüde düştüğü gerekçesiyle, açılan davanın kabulü ile; davacının 50.297,62 TL müspet zararı, 52.193,58 TL gecikme cezası zararı toplamı, 102.491,20 TL’nin 13/03/2017 tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Davalı vekili istinafında, hükmün delilleri ikmal edilmeden kurulduğunu, davacının ilave imalatı yaparken gecikme yaşayıp yaşamadığının dahi araştırılmadığını, buna dair dava dışı kuruma müzekkere yazılması yönündeki taleplerinin değerlendirilmediğini, taraflar arasındaki anlaşmanın yarı mamul şeklindeki bir teslime dair olduğunu, müvekkilinin kendi payına düşen imalatı yerine getirmesiyle imalat sürecinin tamamlanmayacağını, davacı devreye girerek imalatı tamamlayacağından ve ürünleri tam mamül haline getirecek çalışma yapacağından teslime kadar ek bir sürenin daha geçeceğini, bu hususun 12.07.2016 tarihli Sipariş Teklif Ve Teyit Formu(REV.3)’nun açıklamalar kısmında açıkça yazılı olduğunu, davalının ilave imalatta harcadığı sürenin de araştırılması gerektiğini, raporun teslim için gerekli tüm imalatın müvekkili tarafından yapılması gerektiği varsayımı ile hareket edilerek hazırlandığını ve bu hatalı raporun doğrudan hükme esas alındığını,gecikmeden kaynaklı zarar iddiasına dayanan davada, davacının, müvekkilinin verdiği teklife 1 ay sonra onay vermesinin bile nazara alınmadığını, müvekkili firma tarafından ilk kez 13/06/2016 tarihinde fiyat bilgisi iletilmiş ise de; davacı tarafın işe başlamak için gereken onayı ilk fiyat teklifinin kendisine iletilmesinden bir ay sonra yani 13/07/2016 tarihinde verdiğini, buna rağmen Yerel Mahkemenin sözleşmenin 12.06.2016 tarihinde kurulduğunu kabul eden bilirkişi raporunu hükme esas aldığını,ayrıca teklif onayının verildiği tarihin davacının dava dışı TÜDEMSAŞ’a ilk posta malı teslim etmesi gereken tarihten (30.07.2016) yalnızca 17 gün öncesi olduğunu, yerel mahkemenin gecikmeden kaynaklı zarar davasında bu süreyi dahi göz önüne almadığını, davacı tarafça onay verilen, hatta ıslak imzalı kaşeli iletilmesi istenen teklifte bile 40 gün sonra ancak 20 adet numune teslimi yapacakları ifade edilmişken, 1000 parça ürünün 17 gün içinde imal edilmesi gerektiği sonucunun çıkarılarak açık bir hataya düşüldüğünü,12/07/2016 tarihli sipariş teklif ve teyit formunda teslimat programı ve imalat süresi ile ilgili hiçbir açıklama bulunmadığını, hatta 20 adet numunenin dahi 40 gün içinde gönderileceğinin yazıldığını, bu belge haricinde müvekkilinin süre yönüyle verdiği hiçbir taahhüdü olmadığını, mal teslimi için bir vade öngörülmediğinden müvekkilinin mütemerrid kabul edilmesinin söz konusu olamayacağını, işin müvekkilden alınıp başka bir yükleniciye verilmesinden önce BK 125. Ve 473/2. Maddeleri gereği ihtarla uygun bir mehil verilmesi gerektiğini, müvekkiline aynen ifanın gerçekleştirilmesi amacıyla çekilmiş bir ihtarname bulunmadığından davacının müspet ve menfi zarar talebinde bulunamayacağını,sözleşmeyi fesheden tarafın müspet zarar talebinde bulunamayacağını, sözleşmenin davacı tarafça feshedildiğinin taraflarınca ispatlandığı halde bu hususun nazara alınmadığını, Yerel Mahkeme kararında, ticari ilişkinin kim tarafından ne şekilde sonlandırıldığı, aslında Borçlar Kanunun emredici hükümleri gereği ne şekilde sonlandırılması gerektiği hususlarında yapılmış hiçbir tespit bulunmadığını, davacı tarafın işi müvekkilinden alıp başka bir üreticiye verdiğini dava dilekçesi ile ikrar ettiğini, 15.12.2016 tarihinde müvekkili firma tarafından davacı tarafa gönderilen mailden de anlaşılacağı üzere, müvekkilinin devam eden ticari ilişki ve yazışma öyküsü içerisinde, imalata devam etmek istediğini, hatta bu uğurda ne kadar hammaddeye ihtiyacı olduğunu bile hesaplayarak davacıdan yazılı olarak talep etmekte olduğunu, müvekkili tarafından davacıya gönderilen 02.09.2016 tarihli mailin de müvekkilinin imalata devam etmesi için gösterdiği gayreti gösterdiğini, tüm dava dosyası içindeki yazışmalar, mail ve belgelere göre 20 adet numuneyi 40 gün sonra teslim edeceği dışında tek kalem süre taahhüdü bulunmayan müvekkilinin, hangi malın hangi işçilik ve birim fiyatla üretileceği şeklinde ilerlemiş bir ticari ilişki içerisinde üçüncü bir şahıs olan kurumun davacı hakkında kestiği gecikme cezalarından da sorumlu olamayacağını, yerel mahkemenin, davacı tarafın ilk teslimden itibaren gecikme yaşattığını iddia ettiği müvekkilinden neden toplamda 6 posta mal satın aldığını ve satın almaya devam ederken de gecikme ile ilgili bir ihtar veya ikazda neden bulunmadığını araştırmadığını, müspet zarar davacının iddiasına göre tayin edildiğini, emsal bedel araştırması yapılmadığını, dava dışı 3. firmayla olan anlaşmanın fiyat olarak analizinin yapılmadığını, piyasa koşullarında aynı imalatı müvekkilinden 50.297,62 TL daha fazla bedelle yapıyor oluşunun dahi sorgulanmadığını, müvekkili üretimi kestiği için davacının 3. firmayla anlaşmadığını, aksine davacı 3. firmayla anlaştığı ve kalıpları iade istediği için müvekkilinin üretimi kestiğini, gerek yukarıda belirtilen gerekse diğer tüm yazışmalarda müvekkilinin üretimi kestiği, imalatı sonlandırdığı, kalan kısmı teslim etmeyeceği ile ilgili tek kalem beyanının olmadığını, gerekçeli kararın kendi içinde çelişkili olduğunu, müvekkilinin 1148 adet susta kasası imal etmediği belirtilirken, bir paragraf aşağıda 1256 adet susta kasası imal etmemiş gibi tazminata mahkum edilmekte olduğunu, müvekkilinin toplamda 2852 adet susta kasasını sevk irsaliyeleri ile teslim ettiği ispat edilmişken ve bu hesaba göre kalan adetin 1148 olduğu ortadayken, hesabın 1256 adet susta kasası üzerinden yapılması ve kararın bu şekilde tesis edilmesinin hatalı olduğunu belirterek,kararın kaldırılarak davanın tümüyle reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı asıl yüklenici, davalı ise taşerondur. Dava ıslah dilekçesi doğrultusunda, davacı yüklenicinin dava dışı İdare’den almış olduğu “4.000 adet susta kasası alımı” ihalesine konu malzemenin, “ihale sözleşmesi ve teknik şartname uyarınca davalı taşeron şirket tarafından dövülerek davacı şirkete teslimine” ilişkin sözleşmeye konu işlerin davalı tarafından geç ve eksik ifa edildiği, kalan kısmının ifa edilemeyeceğinin belirtildiği, eksik ilerin başka bir firmaya yaptırılmak zorunda kalındığı, davalıya ödenecek bedel göz önünde bulundurulduğunda yeni firmaya fazladan yapılan ödeme ve nakliye masrafları nedeniyle 50.297,62 TL zarara uğranıldığı, ayrıca geç/eksik ifadan dolayı dava dışı İdare tarafından 52.193,58 TL gecikme cezası kesildiği, davalıya gönderilen 06.03.2017 tarihli ihtarname nedeniyle de 116,91-TL masraf yapıldığı, buna göre toplamda 102.608,11-TL zarara uğranıldığı iddiasıyla, 50.297,62 TL müspet zarar ile 52.193,58 TL gecikme cezası zararları toplamı 102.491,20 TL’nin davalı şirketin temerrüde düştüğü tarih olan 12/03/2017 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile tahsili talebine ilişkindir. Davacı tarafın talep kalemlerine göre ileriye dönük fesih yapılmış olup, bu durumda sözleşme ilişkisi kapsamında gecikme tazminatı ve eğer sözleşmede kararlaştırılmış ise cezai şart istenebilecektir. Ancak taraflar arasında teklif ve onay usulüne göre kurulan sözleşmesi ilişkisinde belirlenmiş bulunan bir cezai şart bulunmadığından, davacının dava dışı idare tarafından davalı yüzünden kendisine kesildiğini belirttiği 52.193,58 TL gecikme cezası kapsamındaki talebi taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi kapsamında gecikme tazminatına ilişkindir. Eser sözleşmesinde bedel esaslı unsur olup, fiyat teklifi üzerine karşı tarafça yapılan onay tarihinin sözleşmenin kurulduğu tarih olarak kabul edilmesi gerekir. Taraflar arasındaki eser sözleşmesi ilişkisi teklif usulü kurulmuş olup, sözleşmenin davacının teklife onay verdiği 13/07/2016’da kurulmuş olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafça, davalı taşeronun işleri geç ve eksik teslim ettiği ileri sürülmektedir. Ancak taraflar arasındaki eser sözleşmesi ilişkisinde, davalı taşeron tarafından yapılması gereken işlerin hangi süre içerisinde yapılması gerektiğine dair bir belirleme bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, alanında uzman bilirkişiden rapor alınmak suretiyle, işin niteliğine ve hacmine göre yapılması gereken makul sürenin belirlenmesi, belirlenen bu sürenin sözleşmenin kurulduğu 13/07/2016 tarihine eklenerek davalının sözleşme kapsamındaki edimlerini yerine getirmesi gereken teslim tarihinin belirlenmesi, davacı tarafça kalan işlerin 3.kişiye yaptırılma tarihinin belirlenerek bu tarihin davacı tarafça fiilen sözleşmenin ileriye etkili olarak fesih edildiği tarih olarak kabul edilmesi, buna göre davalı taşeronun davacı tarafça yapılan fesih tarihi itibariyle bir gecikmesinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi, bu belirleme yapılırken davalı tarafça bu hususta ileri sürülen, taraflar arasındaki anlaşmanın yar mamul şeklindeki bir teslime ilişkin olduğu, kendi ediminden sonra davacının ilave imalat yapması gerektiği, varsa yaşanan gecikmenin bu ilave imalattan da kaynaklanmış olabileceği vs. savunmaların da değerlendirilmesi, eğer davalının bir gecikmesi tespit edilir ise; dava dışı idare tarafından kesilmiş bulunan ceza rakamının esas alınması ile yetinilmeyip, işin niteliğine göre alanında uzman bilirkişiye davacının davalıdan talep edebileceği gecikme tazminatının hesaplattırılması gerekirken bu yönde bir uygulamaya gidilmeksizin eksik tahkikat ve değerlendirme ile karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Davacının eksik ifadan dolayı müspet zarar talebi bakımından ise; taraflar arasındaki sözleşme ileriye dönük feshedildiği için fesih tarihine kadar ayıplı iş bedeli istenebilecek olup fesih ve sözleşme ilişkisi sona erdirildiği için eksik iş bedeli istenemez. Davacının bu kapsamda dava dışı 3.kişiye tamamlattığını belirttiği işler nedeniyle talep ettiği tazminatın ve varsa diğer taleplerin müspet zarar kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Ancak bunun içinde sözleşmenin davacı tarafından haklı nedenle ya da davalı tarafça haksız şekilde sonra erdirildiğinin ispatlanması gerekmektedir. Oysa ki mahkemece bu hususta herhangi bir değerlendirme yapılması yoluna gidilmeden, doğrudan davacı tarafın dava dışı 3.kişiye ödemiş olduğu bedel dikkate alınarak karar verilmiştir. Söz konusu bedelin o tarih itibariyle serbest piyasa rayiçlerine uygun olup olmadığının alanında uzman bilirkişi aracılıyla denetlenmesi gerekmektedir. Mahkemece bu doğrultuda bir uygulamaya gidilmemiş olması yerinde olmadığı gibi, mevcut bilirkişi raporunda yer alan, davalının 1148 adet susta kasası imal etmediği belirlemesine rağmen, sonrasında 1256 adet susta kasası imal etmediği kabul edilerek tazminat hesaplamasına dair çelişkili durum açıklığa kavuşturulmadan, bu çelişkili durum gerekçeye de aynen alınarak karar verilmiş olması da usul ve yasaya aykırı olmuştur.Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/02/2019 tarih, 2017/803 Esas, 2019/201 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 25/05/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.