Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1299 E. 2022/551 K. 22.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1299
KARAR NO: 2022/551
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/12/2018
NUMARASI: 2016/410 Esas, 2018/1214 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 22/03/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, eser sözleşmesi niteliğindeki imalat sözleşmesinden kaynaklanan yüklenici tarafından taşerona karşı eksik iş bedeli ve bu nedenle yapılan masrafın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı talebine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında müvekkiline ait arsa üzerine 20 daire ile 1 dükkandan oluşan inşaatta yapılacak imalatların ifası için 04/01/2013 ve 18/03/2013 tarihlerinde iki adet sözleşme akdedildiğini, ancak davalının sözleşme ile yükümlendiği edimlerini gereği gibi yerine getirmediğini, bunun üzerine ve davalının işyerini terk etmesi nedeni ile anılan sözleşmelerin davacı müvekkili şirket tarafından sözleşmelerin Beyoğlu … Noterliği’nin 02/05/2014 tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile feshedildiğini, davalı şirketin yerine getirmediği eksik işlerin tespiti için müvekkili tarafından İstanbul Anadolu 19. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2014/40 D.İş sayılı dosyasından yaptırılan tespit akabinde hazırlanan bilirkişi raporunda eksik işlerin tamamlanması için gerekli bedelin toplam 102.000,00 TL+KDV olarak tespit edildiğini, bunun üzerine müvekkili tarafından davalı hakkında eksik iş bedelinin tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip yapıldığını, davalı şirketin yetki itirazında bulunması üzerine dosyanın İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına kayıt edildiğini, davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalının icra inkar tazminatından sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasındaki 11/01/2013 tarihli sözleşmenin bitiş tarihinin 30/04/2013 olduğunu, 90 gün süreli 2. sözleşmenin ise 18/03/2013 tarihinde imzalandığını ve imzalandığı tarihte yürürlüğe girdiğini, bu sözleşmenin bitiş tarihinin de 17/06/2013 olduğunu, kabul anlamına gelmemek şartıyla davacı yanca TTK maddeleri uyarınca tacirlere yüklenen 2 ve 8 günlük ihbar süreleri içinde ayıp ihbarında bulunulmadığını, davanın zaman aşımı süresinde açılmadığını, müvekkili tarafından düzenlenen faturaların davalı defterlerine işlendiğini, TTK’ya göre 8 gün içinde itiraz edilmeyen fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılacağını, taraflarca ticari defterlerine işlenmiş fatura içeriğinin teslim edilip edilmediği gibi hususların artık araştırılamayacağını, faturalarını ticari defterlerine işleyen davacı yanın bu fatura içeriklerini kabul etmiş sayılacağını, davalı müvekkilinin sözleşmeler gereğince üstlendiği tüm edimleri eksiksiz yerine getirdiğini, davacı yanın dava konusu sözleşmeleri gereği gibi ifa eden davalı müvekkiline ek iş vermek istediğini, bu ek işlerin çatı PVC ve dekoratif demir işi olduğunu, mücekkili tarafından bu işlerin yapımı için davacıya 120.000,00 TL teklif verildiğini ve bedelin peşin ödenmesinin talep edildiğini, davacı yanca peşin ödeme yapılmadığından bu işlerin yapılmadığını, davacı yanca sözleşme dışı olan ek işlerinn dava dışı … Şirketi’ne yaptırıldığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı tarafça iddia edilen eksik işlerin bir an için kabul edildiği varsayılsa bile, bu işlerin başkaca bir firma tarafından yapılmış olması halinde bu eksikliğe ilişkin yapılan işin faturasının da davacı tarafın ticari defterlerine işlenmesi gerektiğinidavacı yanın ticari defterlerinde dava konusu inşaat için başkaca PVC cam faturası olmadığının görüleceğini, sözleşme gereği eksik kalan işin dava dışı … bayisi tarafından yapılmış olması halinde bu firmanın faturasının davacı defterlerine işlenmesi gerektiğini, oysa davacı yan defterlerinde müvekkili şirkete ait sözleşme gereğince düzenlenen faturalar ile ek iş yapan … Şirketi dışındaki şirketler dışında başka bir şirkete ait faturanın kayıtlı olmadığını, müvekkili yanca düzenlenen fatura ve sevk irsaliyelerinden işin müvekkili tarafından eksiksiz yapıldığının anlaşılacağını savunarak davanın reddi ile davacı aleyhinde kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacının davalı aleyhinde keşide ettiği ihtarname ile sözleşmeyi, yükümlülüklerin yerine getirilmediği iddiasıyla feshettiğini bildirdiği, davacının ihtarnamede belirttiği söz konusu irade beyanı her ne kadar fesih olarak ifade edilmiş ise de, sözleşmenin niteliğinin yerleşik içtihatlar gereğince fesih (ileriye etkili) değil, sözleşmeden dönme (geriye etkili) yönünde irade beyanı olduğu, sözleşmeden dönme ile borç ilişkisinin geçmişe etkili biçimde sona ereceği ve tasfiye haline gireceği, bu halde tarafların birbirine karşı ifa ettikleri edimlerin TBK’nın 77. ve devamı maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümlerince iadeye konu olabileceği, bununla birlikte TBK’nın 125/son madde hükmünce sözleşmeden dönen tarafın uğramış olduğu olumsuz (menfi) zararı isteyebileceği, olumsuz zararın sözleşmenin karşı tarafça yerine getirileceğine duyulan güvenin boşa çıkmasından doğan zarar olduğu ve alacaklının sözleşmeyi hiç yapmamış olsaydı uğramayacağı zarar olarak nitelendirilmesi gerektiği, halbuki davacının huzurdaki dava ile eksik ifa ile oluşan zararın giderimini talep ettiği, bu talebin niteliği itibariyle sözleşmeden dönme halinde istenilebilecek olan olumsuz (menfi) zarar değil, borcun gereği gibi ifa edilmemesi haline özgü olumlu (müspet) zarar niteliğinde olduğu, davacının, seçimlilik hakkını kullanırken TBK’nın 125/2.madde hükmünce aynen ifadan vazgeçtiğini bildirerek olumlu (müspet) zararın giderini istemediği, aksine sözleşmeden dönme yönündeki seçimlilik hakkını tercih ettiği, yerleşik içtihatlar gereğince TBK’nın 125/son madde hükmünce sözleşmeden dönen tarafın sadece olumsuz zararlarının giderimini talep edebileceği, olumlu zarar kapsamına giren eksik ifadan doğan zararın giderimini talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, davalı yanın yükümlendiği işi belirlenen sürede bitirmeyip ( ki bu süre 1 aydan çok fazla zamanı aşmıştır), mahalli dahi terk etmesi vs. nedenleriyle ihtar çekilmek suretiyle sözleşmenin 15.maddesi ile tanınan yetkiye istinaden sözleşmenin fesih edildiği nin bildirildiğini, müvekkilinin sözleşme ile kendisine tanınan hakkını kullandığını, sözleşmede imzası bulunan davalı yanın da buna itirazının olmadığını, müvekkilin niyetinin sözleşmeden dönme olsa idi; bu çerçevede davalı yana yapmış olduğu ödemelerin iadesini talep edeceğinin muhakkak olduğunu, müvekkilinin sözleşmeden dönmek değil ileriye dönük olarak fesih etme iradesiyle hareket ettiğini, bu nedenle de ihtarnamesinde işin başkasına tamamlattırılacağı ve bedelinin davalı yandan talep ve tahsil edileceğinin bildirildiğini, TBK’nın 19.maddesinin “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.” hükmünü amir olup, bu maddenin dosyaya uyarlanmasında hukuken imkan bulunmadığını, kaldı ki davalı yanca da bu yönde bir savunmada bulunulmadığını, müvekkilinin sözleşme ile kendisine tanınan hakkını kullandığının sabit olup, yorum yolu ile kullanılan kelimelere anlam katmanın hatalı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Taraflar arasındaki hukuki ilişki eser sözleşmesine dayanmaktadır. Zira eser sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu’nun 470. maddesinde belirtildiği gibi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Davacı; yüklenici, davalı ise; taşerondur. Taraflar arasında 04/01/2013 tarihli teklif metni akabinde 11/01/2013 (sadece davalı imzasını haiz) ve 18/03/2013 tarihli 2 adet taşeron sözleşmesi akdedilmiştir. Bu sözleşmeler ile davalı taşeron sıfatıyla, davacının yüklenicisi olduğu … Mh., … Sk., No,… adresinde bulunan 20 adet konut ve 1 adet dükkanın güneş kırıcı, korkuluk alüminyum denzilik arka merdiven kovası pvc doğrama kör masa, lento ve fibercement ile kaplanması, asansör önü, merdiven önü, yan cephe çıkmaları, konstrüksiyon yapılması ve kaplanması ve tüm doğramalarda yan düşey pervaz profil yapılma işlerinin projesine uygun şekilde imalatı ve nakliyesi ile montaj işlerinin malzemeli olarak yapma işini üstlenmiştir. Davacı yüklenici tarafından davalı taşeron hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından İstanbul Anadolu 19. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2014/40 D.iş sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunda belirlenen eksik işler bedelinin tahsili amacıyla 120.360,00 TL alacağın tahsili için ilamsız takip yapıldığı, davalının yetiye itirazı üzerine icra dosyasının yetkili İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüklerine gönderildiği, icra müdürlüğünce davalı yana gönderilen ödeme emrine itiraz üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. İcra takibinin dayanağı olan ve davacı tarafça İstanbul Anadolu 19. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2014/40 D.İş sayılı dosyasından yaptırılan tespit akabinde inşaat mühendisi … tarafından düzenlenen 20/05/2014 tarihli bilirkişi raporunda; söz konusu sözleşmeler kapsamında davalı taşeronun yapmayı üstlendiği ancak eksik yapıldığı tespit edilen işlerin tamamlanması için gerekli bedelinin toplam 102.000,00 TL + KDV olduğu bildirilmiştir. Yanlar arasındaki ihtilaf; 18/03/2013 tarihli taşeron sözleşmesi’nin “Sözleşmenin İşin Yerine Getirilememesi Fesih ve Tasviyesi” başlıklı 15. Maddesi ile davacı yanca davalıya gönderilen Beyoğlu … Noterliği’nin 02/05/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin yorumundan kaynaklanmaktadır. 18/03/2013 tarihli sözleşmenin 15. Maddesi; ” işin istenilen kalite ve nitelikte olmaması durumlarında ihtara ve ayrıca mahkemeden hüküm alınmasına gerek kalmadan şirket tek taraflı olarak sözleşmeyi feshedebilecektir…” şeklinde düzenlenmiş, maddenin devamında; davalı yanca, işin kendisine bağlı kusurlar nedeniyle tamamlanamaması nedeniyle fesih halinde, davacı şirketin işi başkasına vermek zorunda kalması ve bu nedenle uğradığı zararın mevcut teminatla karşılanamaması halinde bu zararın da tazminle yükümlü olduğu, bu bedelin de taraflarınca tazmin edileceği ve yine son fıkrada da, davacı yüklenici tarafından davalı taşeronun nam ve hesabına yaptırılan işlerde, taşeronun yapmadığı veya eksik ya da kusurlu yaptığı işlerin tespiti, değerlendirilmesi ve hesaplanmasında davacı şirketin yetkili olacağı, davalı taşeronun, sözleşmenin feshi sebebiyle işin yürütülmesine ve şirketin işi bizzat ya da 3. Şahıslara yaptırmak suretiyle tamamlanmasına ve kesin teminatın irat kaydolunmasına muvafakat ettiğini kabul ve beyan ettiği yazılmıştır. Davacı tarafça davalıya gönderilen Beyoğlu … Noterliği’nin 02/05/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle; davalı yanın sözleşmeler gereğince üstlendiği edimlerini yerine getirmediği, yapımı üstlenilen işlerin ihtarname tarihine kadar tamamlanıp teslim edilmediği, bu sebeple her iki sözleşmenin de feshedildiği, eksik bırakılan işin başkalarına tamamlattırılacağı, bu kapsamda yapılacak masraf ve her türlü zarar ile sözleşmedeki tüm ceza-i şartların ve sözleşme kapsamında ödenmesi gereken harç, vergi, resim ve sigorta primleri ile gecikme ve usulsüzlük zararlarının davalıdan tahsil edileceği ihtar edilmiştir. Mahkemece yargılama sırasında dosya üzerinde yaptırılan inceleme sonunda inşaat mühendisi … ile mali müşavir … tarafından hazırlanan 09/082018 tarihli bilirkişi kurul raporunda; yanlar arasında imzalanan 2 sözleşme toplam tutarının 559.824,27 TL+ KDV olduğu, davacı tarafından dosyaya sunulan faturalara göre, davalıya toplam 511.000,41 TL+KDV ödeme yapıldığı, davacı iddiasına göre, davalı tarafından yapılmayan işlerin davacıya toplam 143.614,65 TL’ ye mal olduğu, ancak faturalardaki açıklamaların yetersiz olması ve dosyada … Teknik Şirketi ile imzalanmış sözleşme olmaması nedeniyle bu belgelerin alacak hesabında kullanılamayacağı, davacı defterinde yer alan 08/08/2014 tarihli, 11.385,75 TL ödeme kaydının davalı şirket defterinde yer almadığı, davacı defterinde yer alan 010/042015 tarihli, 8.650,00 TL ödeme kaydının davalı şirket defterinde yer almadığı, davacı yanca davalı şirketin SGK’ya 13/04/2015 tarihinde 8.644,75 TL olan borcunun kuruma ödenmesinden kaynaklı kaydın davalı şirket defterinde yer almadığı, davacının, kendi defterlerine göre davalıdan toplam 28.680,01 TL alacaklı olduğu, tespit dosyasında belirlenen eksikliklerin tamamlanması için belirlenen bedelin piyasa koşullarına uygun olduğu, davacı yanca dava dışı taşeronlara yaptırılan işler karşılığı fatura bedellerinin 51.521,35 TL+ KDV, 48.433,30 TL+ KDV, 43.660,00TL + KDV = 143.614,65 TL olduğu, ancak dava dışı şirketler ile davacı arasında, dava konusu binadaki eksikliklerin giderilmesine dair yapılan işlerle ilgili bir sözleşme sunulmaması ve faturadaki açıklamaların, dava konusu binadaki eksikliklerin giderilmesi için yapılan masraflar olduğunu net bir şekilde belirtmemesi sebebiyle bu belgelerin davalı tarafından yapılmayan işlerin bedeli olarak kabul edilmesinin taraflarınca uygun bulunmadığı, imzalanan sözlemeler ve sunulan faturalara göre, 102.000,00 TL+ KDV- ( 559.824,27 TL+KDV – 511.000,41 TL+KDV ) = 53.176,14 TL olacağı belirtilmiştir. Yapılan bu açıklamalardan sonra davacı yanın esasa ilişkin itirazlarının değerlendirilmesinden önce Dairemizce kamu düzeni yönünden inceleme yapılmıştır. HMK’nın 26 ve 297. Maddeleri gereğince davacının tüm talepleri hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmesi ve verilen kararın gerekçesinin açıklanması hukuki bir zorunluluktur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13/04/2016 tarih ve 2014/11-638 Esas, 2016/501 Karar sayılı kararında da mahkeme kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği vurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesi de birçok kararında, Anayasa’nın, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. Maddesinin, adil yargılanma hakkının kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiğini belirtmiştir (bkz. B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 49). Tüm bu kanun maddeleri ve Yargıtay kararları ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı yanca süresi içinde verilen cevap dilekçesinde kötü niyet tazminatı talebinde bulunulduğu halde mahkemece bu konuda olumlu-olumsuz bir karar verilmediği, bu durumun da yukarıda açıklanan kanun maddelerine ve Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırılık oluşturduğu belirlenmiştir. Dairemizce davacı vekilinin esasa ilşikin itirazlarının incelenmesinde; somut olayda davacı yanca fesih hakkının tek taraflı irade beyanı olarak Beyoğlu … Noterliği’nin 02/05/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle kullanıldığı, bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin bu aşamadan sonra münfesih olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Sözleşmenin feshinin bazı koşullara bağlı tutulduğu istisnalar dışında, sözleşmenin feshi, mahkeme kararına gerek olmaksızın ileri sürülebilen, karşı tarafın kabulüne bağlı olmayan, karşı tarafa ulaşmakla sonuç doğuran, karşı tarafa ulaştıktan sonra tek taraflı geri alınması mümkün bulunmayan bozucu yenilik doğuran tek taraflı irade beyanıdır. Genel kural bu olsa da, kat karşılığı inşaat sözleşmesi, kira sözleşmesi, iş sözleşmesi gibi bazı sözleşmeler yönünden yasalarda öngörülen sınırlayıcı kurallardan doğan istisnalar da mevcuttur. Eser sözleşmeleri yönünden ise (tapu devrini içeren sözleşmeler hariç) mahkeme kararına gerek olmaksızın tek taraflı irade beyanı ile sözleşmeden dönme her zaman mümkündür. Dosyadaki delil ve belgeler, bilirkişi raporları, defter kayıtları ve sözleşme hükümlerine göre davacı yüklenicinin peşin ödenen ve ihtilaf konusu olmayan iş bedelinden davalı yanca süresi içerisinde bitirilmeyip eksik bırakılan işlerden dolayı alacaklı olup, alacağın muaccel olduğu ve ihtara rağmen davalı taşeron tarafından ödenmediğinden davalının temerrüde düştüğü ve davacının TBK’nın 475. maddesinde sayılan seçimlik haklardan “sözleşmeden dönme” hakkını kullandığı, dosya kapsamına göre davacının sözleşmeden dönmekte haklı olduğu anlaşılmaktadır. Sözleşmeden dönme-fesih halinde davacı yüklenici ispat ettiği ölçüde eksik iş bedelini davalı taşerondan talep etme hakkına sahiptir. Kaldı ki sözleşmenin 15. Maddesinde; davalı yanca, işin kendisine bağlı kusurlar nedeniyle tamamlanamaması nedeniyle fesih halinde, davacı şirketin işi başkasına vermek zorunda kalması ve bu nedenle uğradığı zararın mevcut teminatla karşılanamaması halinde bu zararını da tazminle yükümlü olduğu, bu bedelin de taraflarınca tazmin edileceği ve yine son fıkrada da, davacı yüklenici tarafından davalı taşeronun nam ve hesabına yaptırılan işlerde, taşeronun yapmadığı veya eksik ya da kusurlu yaptığı işlerin tespiti, değerlendirilmesi ve hesaplanmasında davacı şirketin yetkili olacağı, davalı taşeronun, sözleşmenin feshi sebebiyle işin yürütülmesine ve şirketin işi bizzat ya da 3. Şahıslara yaptırmak suretiyle tamamlanmasına ve kesin teminatın irat kaydolunmasına muvafakat ettiğini kabul ve beyan ettiği düzenlenmiştir. O halde, yapılan bu açıklamalar ışığında mahkemece, gerek sözleşmenin feshine ilişkin kanun maddeleri, gerekse sözleşmenin 15.maddesi gereğince davacı yanın sözleşmeden dönmesi halinde, varsa eksik iş bedelini ispat ettiği ölçüde davalıdan talep edebileceği gözetilerek, buna göre delillerin değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hatalı ve yanılgılı değerlendirme ile sözleşmeden dönme seçimlik hakkının kullanılması nedeniyle davalıya peşinen ödenen iş bedelinden eksik iş bedelinin istenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/12/2018 tarih, 2016/410 Esas, 2018/1214 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/03/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.