Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1296 E. 2022/1124 K. 01.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1296
KARAR NO: 2022/1124
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/03/2019
NUMARASI: 2018/848 Esas, 2019/317 Karar
DAVANIN KONUSU: 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 01/06/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı yüklenici ile davacının da hissedarı olduğu İstanbul İli Bakırköy İlçesi … Pafta, … Ada , … Parsel de bulunan apartman malikleri arasında, bu aparmanın yıkılarak arsası üzerinde yeni bir bina yapılması için Bakırköy … Noterliği’nin 02.03.2016 Tarih ve … Yevmiye sayılı kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, davacı ile davalı arasında ayrıca davacının dairesi üzerindeki bir takım haciz ve ipoteklerin davalı tarafından ödenmesi, bu ödemelerin davacı tarafından davalıya sekiz ay sonra geri ödenmesi konusunda da şifahen ve tanıklar huzurunda anlaşma yapıldığını, davalının bu kapsamda yaptığı her bir ödeme sırasında davacıdan senet aldığını, davacının 30.000,00 TL’lik son ödeme sırasında o zamana kadar ödediği paraların tamamı olan 300.000,00 TL için 10.06.2016 Düzenleme Tarihli bir senet aldığını, daha önce almış olduğu 60.000,00 TL, 15.000,00 TL ve 210.000,00 TL’lik senetleri sonradan iade edeceğini söylemesine rağmen bunları iade etmediğini ve sonradan söz konusu senetlerden 360.000,00 TL asıl alacak üzerinden Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas ve 225.000,00 TL asıl alacak üzerinden ise Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyaları ile icra takibi başlattığını, davalının bu şekilde davacıyı aldattığını ve zor durumundan faydalandığını, davacının en son verdiği 300,000,00 TL’lik senetten dolayı davalıya herhangi bir borcu bulunmadığını, davalının davacı için toplam 315.000,00 TL ödediğini, her ne kadar kat karşılığı inşaat sözleşmesinde yazmazsa da davalının kat maliklerinin her birine 37.500,00 TL kira yardımı ödediğini ancak davacıya borçlarını ödediği için ayrıca kira ödemesi yapmadığını, buna rağmen davacıdan bu yardımın kendisine yapıldığına dair imza alındığını, 315.000,00 TL’den 37.500,00 TL düşüldüğünde davacının davalıya 277.500,00 TL borcu bulunduğunu, davalının davacı aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibi ile 225.000,00 TL asıl alacak üzerinden başlattığı icra takibindeki alacağa ve dava konusu takipteki 60.000,00 TL’lik senedin de 52.500,00 TL’lik kısmına bir itirazları bulunmadığını, çünkü 210.000-15.000-ve 60.000 TL’lik senetlerin davalıdan alınan paralara karşılık verildiğini, davalının bedelsiz olan dava konusu senetle ilgili başlattığı bu takip nedeniyle hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na bedelsiz senedi kullanma suçundan suç duyurusunda bulunulduğunu belirterek, müvekkilinin davalıya Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasından 300.000,00 TL borçlu olmadığının tespitine, bu miktar yönünden takibin iptaline, iş bu takipte davalı dava konusu miktar yönünden kötü niyetli olduğundan davalının dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevabında, davacının borcun temel ilişkisine dair iddia ve beyanlarda bulunduğunu, bu dava ile itiraz edilen senede takip sırasında itiraz edilmediğini, takibin kıymet taktirinin ve satış kararının kesinleştiğini, takip dayanağı senede ”senede karşı senetle ispat kuralı gereğince” borçlu olmadığının yazılı delille kanıtlanması gerektiğini, davacının taşınmazının üzerinde bulunan takyidatlara ödeme yaptığını ve takip konusu senetleri de onun için aldığını, davacının da dairesi üzerinde bulunan takyidatların parasının davalı tarafından ödendiğini kabul ettiğini, bu hususta davacı ile davalı arasında herhangi bir ihtilaf bulunmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, dinlenen davacı tanıklarının davacının kardeşi ve eşi olup görgüye dayalı bilgileri bulunmadığı, davacı ile olan yakınlıkları nedeniyle tarafsız beyanda bulunamayacakları, ayrıca anlatımlarında davacının aldatma iddiasını ispatlayacak nitelikte bir bilgilerin bulunmadığı, bu haliyle davacının davasını ispatlayamadığı, davacının teklif etmiş olduğu yeminin de davalı tarafından yerine getirildiği, buna göre ispatlanamayan davanın reddi gerektiği, davalının talep etmiş olduğu kötü niyet tazminatının yasal koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine, davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında, dava dilekçesindeki anlatımlarını tekrar etmiş, davalının daha önce parça parça aldığı senetleri geri vereceğini söyleyip davacıyı yanıltmak, aldatmak suretiyle, son verdiği 30.000,00 TL karşılığında 300.000,00 TL tutarında senet aldığını, TBK 36. Maddesi gereğince müvekkilinin bu senetle bağlı ve davacıya borçlu olmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/1707 E – 2015/1072 K sayılı 25.03.2015 tarihli kararının da bu yönde olduğunu, dava dilekçesinde ileri sürülen bu iddiaların dinletilen tanık beyanlarıyla kanıtlandığını, yerel mahkemenin “tanıkların davacının eşi ve kardeşi olduklarından bahisle tarafsız beyanda bulunamayacaklarına” dair kanaatinin gerek HMK’nın tanık delili ile ilgili hükümleri, gerek Yargıtayın konuya ilişkin içtihatlarına uygun olmadığını, aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmaları olduğunu, akrabalık veya diğer bir yakınlığın başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamayacağını, mahkemenin tanık beyanlarına karşı beyanda bulunmak üzere kesin süre vermiş olmasına rağmen davalı tarafın, tanık beyanlarına ilişkin herhangi bir yazılı beyanda bulunmadığını, HMK 255. Maddesinde; “Tanığın davada yararı bulunmak gibi tanıklığının doğruluğu konusunda kuşkuyu gerektiren sebepler varsa, bunu iki taraftan biri iddia ve ispat edebilir.” denildiğini, davalı tarafın tanıkların tanıklığının doğruluğu konusunda kuşkuyu gerektirecek herhangi bir sebep ileri sürmediğini, bu nedenle ilk derece mahkemesinin davacının tanık beyanlarına itibar etmemesinin hukuka aykırı olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/1417 E – 2014/1090 K sayılı 24.12.2014 tarihli kararının da bu yönde olduğunu, davacının davalıdan alarak ödeme yaptığı kurumların ve kişilerin dava dilekçesinde tek tek belirtildiğini, davalının bunların dışında davacıya para vermesini gerektirecek bir neden bulunmadığını, bu kişi ve kurumlardan yapılan ödemelerle ilgili bilgi ve belgelerin dava dosyasına istenmesini talepleri hakkında İlk Derece Mahkemesince olumlu yada olumsuz bir karar verilmediğini, ayrıca tanık listelerinde bulunan ve dava konusu senedin davacıdan hile ile alındığına dair görgüsü olan …’ın da dinlenmediğini, eksik inceleme ile hüküm verildiğini, HGK’nın 17.12.2003 Tarih ,2003/19-781 Esas ,2003/768 Sayılı kararında; ”kambiyo ilişkisinin altında esas itibari ile bir asıl/temel borç ilişkisi vardır. Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer .” dendiğini, menfi tespit davasında kural olarak ispat yükünün davalı alacaklıda olduğunu ve hukuki ilişkinin varlığını kanıtlamak durumunda olduğunu belirterek, kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Dava, davalı yüklenicinin davacı arsa sahibinin borçlarına ilişkin olarak yaptığı ödemelere ilişkin olarak verilen 60.000,00 TL, 15.000,00 TL ve 210.000,00 TL bedelli senetlerden sonra yapılan 30.000,00 TL’lik yeni borç ödemesi sırasında, daha önce aldığı senetleri iade edeceğini söyleyip davacıyı aldatmak ve zor durumundan faydalanmak suretiyle o zamana kadar yaptığı tüm ödemelere ilişkin 300.000,00 TL’lik yeni bir senet aldığı, ancak sonrasında eski senetleri iade etmediği gibi hem eski senetleri hem de yeni aldığı 300.000,00 TL’lik senedi Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasından takibe koyduğu iddiasıyla, bu senede dayalı olarak başlatılan icra takibinden dolayı davalıya borçlu olunmadığına dair menfi tespit talebine ilişkindir. Davalı yüklenici ile davacının da aralarında bulunduğu bir kısım arsa sahipleri arasında Bakırköy …Noterliği’nin 02/03/2016 tarih ve … yevmiye sayılı düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalanmıştır. Davacı ve davalı bu sözleşme nedeniyle bir kat karşılığı inşaat ilişkisine girmiş ise de, davaya konu ödemelere ve senetlere ilişkin olarak bu sözleşmede herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Davacı tarafça davaya konu 300.000,00 TL’Lik senedin kendi rızası ile davalı tarafa verildiği kabul edilmekte ancak bu senedin aslında daha önce davalıya verilen başkaca üç adet senedin toplamına karşılık olarak verildiği, bu senet nedeniyle ayrıca bir para alınmadığı, bu senedin önceki senetlerin iade edileceğine dair vaatte bulunulmak suretiyle yapılan aldatma ve zor durumundan faydalanma suretiyle kendisinden alındığı ileri sürülmektedir. İlk derece mahkemesi kararında da ayrıntılı olarak yer verildiği üzere, usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiş olup, davacının imzasını inkar etmediği davaya konu senede ilişkin iddialarını kural olarak senetle ispat etmesi gerekmekle birlikte, HMK’nın 203/1-ç maddesi gereğince irade bozukluğu ve aşırı yararlanmaya ilişkin iddialarının tanıkla ispat etmesi mümkün bulunmaktadır. Davacı tarafça bu iddialarının ispatına ilişkin olarak bildirilen ve mahkemece dinlenen tanıklardan … davacının kardeşi, … ise davacının eşi olup, anlatımlarına göre davaya konu senedin davacıdan aldatma ile alınmasına ilişkin olarak görgüye dayalı bir bilgileri bulunmamakta, anlatımları davacıdan yapılan aktarıma dayalı bulunmaktadır. Ayrıca bu kişiler davacıların yakın akrabaları olmaları nedeniyle davanın neticesinden menfaat ilişkileri bulunduğundan tek başına bu tanık beyanlarına dayalı olarak davacının aldatılma iddiasını ispat etmiş olduğu kabul edilemez. Dinlenmeyen davacı tanığı … da davacının kardeşidir. Davacı tarafın mevcut delilleriyle yeterli ispata ulaşamaması nedeniyle kendisine hatırlatılan yemin delilinin kullanılması üzerine de davalı tarafça katılımla duruşmada teklif edilen yemin usulüne uygun olarak yerine getirilmiştir. Buna göre mahkemece, davacı tarafça ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun bulunmaktadır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/03/2019 tarih ve 2018/848 Esas, 2019/317 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 01/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.