Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1288 E. 2022/985 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1288
KARAR NO: 2022/985
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2018
NUMARASI: 2016/877 Esas, 2018/1292 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında akdedilen 19.11.2003 tarihli taşeron sözleşmesi çerçevesinde, müvekkili şirket tarafından davalı şirket lehine 31.8.2004 tarihli 31.650,00 TL bedelli ve 10.3.2005 tarihli 35.000,00 TL bedelli olmak üzere toplam 66.650,00 TL tutarında iki adet teminat mektubu verildiğini, davalı şirket ile akdedilen 25.11.2009 tarihli ek sözleşme ile müvekkili şirketin bakiye alacağını tahsil ettiğini ve 19.11.2003 tarihli taşeronluk sözleşmesinin 37.maddesi uyarınca taşeron olarak işçi çalıştırmasından dolayı herhangi bir prim borcu olmadığına dair ilişiksizlik belgesi alınması sonucu şirketlerin birbirini ibra ettiklerini, müvekkilinin Beyoğlu …Noterliğinden göndermiş olduğu 07.06.2010 tarihli ihtarname ile söz konusu teminat mektuplarını davalı şirketten talep etmesine rağmen davalı şirketin teminat mektuplarını iade etmediğini, bunun üzerine teminat mektuplarının iadesi ve mektupların hükümsüzlüğüne karar verilmesi talepli olarak açtıkları dava neticesinde …Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/176 Es. 2014/2010 K. sayılı kararı ile, müvekkili tarafından ödenmeyen 4.137,35 TL işçilik prim borcunun 66.650,00 TL tutarlı teminat mektuplarından mahsubu sonucu bakiye 62.512,75 TL’lik kısmın müvekkili şirkete iadesine karar verildiğini ve bu kararın Yargıtay incelemesi sonucu onandığını, davalının sadece 4.137,00 TL alacaklı iken müvekkiline ait 66.650,00 TL bedelli iki adet teminat mektubunu haksız olarak 7 yıl süresinde müvekkiline iade etmeyip elinde bulundurması nedeni ile müvekkilinin maddi zarara uğradığını, … tarafından 31.560,00 TL bedelli teminat mektubu için 01.11.2009-10.05.2016 tarihleri arasında 7.311,25 TL, 35.000,00 TL bedelli teminat mektubu için 01.11.2009-10.05.2016 tarihleri arasında 9.555,00 TL olmak üzere toplam 16.866,25 TL komisyon bedelinin müvekkilinden aldığını, söz konusu teminat mektuplarının müvekkiline iadesi için açtıkları davada 6.608,00 TL vekalet ücreti ödemek zorunda kaldıklarını ve ayrıca bu davada teminat mektuplarının nakde çevrilmemesi için dosyaya 10.000,00 TL tutarlı teminat mektubu sunmak zorunda kaldıklarını, bu mektup için de 2.677,50 TL komisyon bedeli ödediklerini belirterek, davalı tarafın teminat mektuplarını müvekkiline iade etmekten kaçınması sonucu müvekkilinin uğradığı zarara karşılık fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 26.151,75 TL’nin müvekkilinin yaptığı ödeme tarihlerinden itibaren uygulanacak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevabında, davacıyla imzalanan sözleşmenin 15.maddesine göre davacı yüklenicinin ihale konusu işin 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunundan doğan her türlü sigorta primini ödemekle yükümlü olduğunu, Konya Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü’nün işin geçici kabulünden sonra yaptığı incelemede davacının Sosyal Sigortalar mevzuatına göre yeterli işçilik bildirilmediğini tespit ettiğini ve 65.041,25 TL fark işçilik miktarı üzerinden tahakkuk ettirdiği 23.089,64 TL sigorta primi ve 18.571,35 TL gecikme cezasının ödenmesini ihtar etmesine rağmen davacı (yüklenici) şirketin bahse konu sigorta borcunu ödemediğini, davacının teminat mektuplarının iadesine ilişkin açtığı dava neticesinde teminat mektuplarından 4.137,25 TL’nin mahsubu ile bakiye 62.512,75 TL’lik teminat mektubunun davacıya iadesine karar verildiğini, verilen karar uyarınca müvekkili şirket tarafından iki adet teminat mektubunun … Bankası Altunizade Şubesine iade edildiğini, sözleşmenin 37.maddesine göre sözleşmenin kesin teminatının iade şartlarının düzenlenmiş olduğunu, buna göre teminatın iadesi için Sosyal Güvenlik Kurumundan ilişiksizlik belgesi alınması ve müvekkili şirkete herhangi bir borcunun olmaması gerektiğini, mahkeme ilamından da anlaşılacağı üzere teminat mektuplarının iadesi için gerekli şartların oluşup oluşmadığının tespitinin yargılamayı gerektirdiğini, mahkeme tarafından müvekkili şirketin teminat mektuplarını haksız olarak elinde tuttuğu yönünde bir karar verilmediğini, tam tersine davacı tarafça ödenmemiş olan SGK primleri dolayısıyla müvekkili şirkete borçlu olduğunun tespit edildiğini, bu durumda hangi gerekçe ile yargılama süresince ödenen teminat mektubu komisyon tutarlarından dolayı zarara uğranıldığından bahisle tazminat talebinde bulunulmasının haksız olduğunu, sözleşmeye göre davacıya ait olan fark işçilik prim borcu ve gecikme cezasından sigorta mevzuatı gereği müvekkili şirketin de sorumlu olması nedeniyle kanunla getirilen indirim imkanından yararlanarak bu borcun müvekkili şirket tarafından 01.06.2011 tarihinde 30.588,36 TL olarak Konya SGK İl Müdürlüğüne ödendiğini, sözleşme gereği SGK’dan doğan her türlü sigorta priminden davacı yüklenici şirket sorumlu olduğundan sigortaya ödenen bu tutarın yüklenicinin hesabına borç olarak kaydedildiğini, müvekkili tarafından ödenen 30.588,36 TL nedeniyle davalıdan alacaklı olduğu halde yapılan yargılama sonucu maddi hata ile müvekkili şirkete sadece 4.137,25 TL borcu olduğu yönünde karar verildiğini, yargılamanın uzun sürmesi ve bu süreçte komisyon bedeli ödenmesinden müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını, ayrıca ihtiyati tedbir talebi kararı gereğince mahkemeye ibraz edilen teminat mektubu için ödenen komisyon bedelinden müvekkili şirketin sorumlu tutulmasının söz konusu olamayacağını, davacı tarafın teminat mektuplarının iade şartları oluşmadığı halde dava açma yoluna gittiğini ve dava sonucunda müvekkili şirkete borçlu olduğunun tespit edildiğini, bu nedenle bu davada ödemiş olduğu vekalet ücretinin müvekkili şirketten tazminini talep etmesinin de hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacı tarafından taraflar arasındaki sözleşme ve mektupların iadesi için açılan davada davacı tarafından 16.866,25 TL komisyon bedelinin ödendiği, davacı tarafından verilen her iki teminat mektubu için talep edebileceği komisyon tutarının bilirkişi raporunda ayrıntısı belirlendiği üzere 15.016,00 TL olduğu, bu miktarın davalıya gönderilen ihtarname ile verilen süre eklenmek sureti ile temerrüt tarihi olan 12.10.2010 tarihinden itibaren taraflar tacir olmakla 3095 S.Y 2/2 maddesi gereğince avans faizi ile birlikte talep edilebileceği, davacı tarafından her ne kadar daha önce yargılaması görülen ve sonuçlanan dava sebebi ile vekiline ödediği 6.608,00 TL vekalet ücreti dava konusu yapılmış ise de bunun HMK 323 maddesi anlamında yargılama gideri olduğu ve HMK 332 maddesi gereğince yargılama yapılan dosyadan talep edilebileceği, ancak o davada talep ve temyiz konusu yapılmadığından bu konuda bir talepte bulunulamayacağı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, 15.016,00 TL teminat mektubu komisyon bedelinin 12/10/2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, davacının İst. And. 7. ATM 2013/176 E. sayılı dosyasına ödenen teminat mektup komisyonu ve aynı dosyada vekile ödenen ücretin ödenmesine yönelik talebinin HMK 323, 329 ve 332 md. gereğince reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinafında, karara esas teşkil eden bilirkişi raporundaki, davalının taraflar arasındaki sözleşmenin 37. maddesindeki düzenleme uyarınca 4.137 ,25 TL’yi nakde çevirip teminatın geri kalanını iade etmesi gerekirken hareketsiz kaldığı, bu nedenle davacı şirketin komisyon ödemesine sebep olduğu, toplam 15.016,00 TL’yi davacının komisyon bedeli olarak talep edebileceğine dair tespitlerin taraflar arasında imzalanan sözleşmeye aykırı olduğunu, sözleşmenin 15. Maddesine göre Sosyal Sigortalar Kanunu’ndan doğan her türlü prim borcunu ödemenin alt işverene ait bir yükümlülük olduğunu, sözleşmenin 37. Maddesine göre ise kesin teminatın iadesi için Sosyal Güvenlik Kurumundan ilişiksizlik belgesi alınması ve müvekkili şirkete herhangi bir borcun olmaması gerektiğini, davacının teminatın iadesini talep ettiği tarihte müvekkili şirkete 30.588,36 TL SGK prim borcu olduğunu, bu nedenle davacıya asgari işçilik borcunu ödemesi gerektiği, borcunu ödemesi halinde teminatın iade edilebileceğinin ihtar edildiğini, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi, 22.05.2014 tarih ve 2013/176 E.,2014 /2010 K. sayılı ilamında maddi hata içeren son ek bilirkişi raporuna istinaden karar verildiğini, bu karar şekil bakımından kesin olmakla birlikte maddi hata içerdiğinin basit bir şekilde anlaşılmakta olduğunu, bu yargılamada alınan kök ve 1. ek bilirkişi raporunda, açıkça davalı firma tarafından SGK’ya ödenen 30.588,36-TL prim borcunun sorumlusunun davacı firma olduğu tespit edildiği halde aynı bilirkişilerce hazırlanan 2. Ek raporda kendileri tarafından hazırlanan kök rapor ve ek raporun tam aksine; ‘…davacı şirket tarafından ödendiği anlaşılan 26.451,11 TL prim ödemelerinin 30.588,36 TL’den tenzil edilmesi neticesinde davalının elinde bulunan 66.650,00 TL miktarındaki teminat mektuplarından 4.137,25 TL’lik bölümü davalıya bırakılarak geri kalan 62.512,75 TL’lik teminat mektubunun davacıya iade edilebileceği kanaatine varılmıştır’’ şeklinde görüş bildirildiğini, toplamda 26.451,11 TL olan prim ödemelerinin 30.04.2004 tarihinde başlayıp, 30.11.2006 tarihinde sona erdiğini, müvekkili şirketin alacağının ise 5 yıl sonra davacı adına SGK’ya ödenen fark işçilik prim borcundan doğduğunu, davacı işverenin en son 2006 yılında SGK’ya yaptığı aylık sigorta primi ödemelerinin 5 yıl sonra doğan müvekkili şirket alacağından düşülmesinin anlaşılır bir durum olmadığını, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen kararda davacı ….Şti.nin (… Tic. Ltd. Şti.) müvekkili şirkete 4.137,25 TL borcu olduğunun tespit edildiğini, müvekkili şirketin teminat mektuplarını haksız olarak elinde tuttuğu yönünde bir karar verilmediği gibi tam tersine davacı tarafça ödenmemiş olan SGK primleri dolayısıyla müvekkili şirkete borçlu olduğunun tespit edildiğini, yargılamanın uzun sürmesi ve bu süreçte komisyon bedeli ödenmesinin müvekkili şirketin sorumlu tutulabileceği bir husus olmadığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafında, yargılama sırasında alınan 07.06.2018 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davalı şirketin haksız yere teminat mektuplarını iade etmemesi sebebiyle ilgili bankaya ödenen komisyon tutarlarının toplam 16.866,25 TL olduğunu, ancak bilirkişi raporunda olduğu gibi Yerel Mahkemenin de aynı hataya düşerek temerrüt tarihinden itibaren ödenen komisyonların tahsili gerektiği hususunda hüküm kurduğunu, davalı şirketin ihale konusunu kesin kabul ile alması sonucunda teminat mektubunu iade yükümlülüğü doğduğunu ve ilişiksizlik belgesi getirilmesine rağmen teminat mektuplarını iade etmeyerek temerrüde düştüğünü, müvekkili şirket tarafından çekilen 07.06.2010 tarihli ihtarın davalı şirketi temerrüde düşürmek amacıyla çekilen bir ihtar değil, usulen yapılan bir işlemden ibaret olduğunu, davalının 7 seneye yakın süredir teminat mektuplarını iade etmemesi ve bir de bunun üzerine müvekkilinden 07 Mayıs 2010 günlü yazı ile “prim borcu”nu ödenmesini istemesi değerlendirildiğinde teminatı iade etmeyeceği iradesinin açık şekilde ortada olduğunu, aynı açıklamalar doğrultusunda faiz başlangıç tarihinin 07.06.2010 tarihli ihtarın davalı şirkete tebliğini takip eden 3. Gün olarak belirlenmesinin de hukuka aykırı olduğunu, ayrıca Türk Ticaret Kanunu md. 20 hükmü gereğince tacirin faiz isteme hakkının yaptığı ödeme tarihinden itibaren başladığını, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/176 E. sayılı dosyasında müvekkili şirketin ödediği vekâlet ücreti ile ihtiyati tedbir nedeniyle sunulan teminat mektubunun komisyon bedelinin davalıdan tahsil edilmesi taleplerinin reddine dair kararın da hem hukuki gerekçeden yoksun hem de hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/176. E. dosyasında bu zarar kalemlerinin istenmemiş olmasının müvekkilinin zararlarını isteme hakkını düşürmediğini, vekalet ücreti ve geçici koruma tedbiri masraflarının karara konu edilmemesi halinde başka bir yargılamaya tabi olmayacağına dair bir kanun maddesi bulunmadığını, müvekkilin uğradığı zararların sadece HMK kapsamında değil TTK ve TBK tahtında da değerlendirilmesi gerektiğini, bu sebeple vekalet ücreti ödenmesi ve ihtiyati tedbir için sunulan teminat mektubunun komisyon ücreti ödenmesi zarar kalemlerinin “sözleşmeden kaynaklanan zararlar”, “basiretli tacirin yükümlülükleri” ve “tacirin zararını isteme hakkı” göz önünde bulundurulmadan kurulan Yerel Mahkeme kararının kısmen bozulmasını talep ettiklerini belirterek, Yerel Mahkeme’nin hukuka ve yerleşik Yargıtay kararlarına aykırı hükmümünün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, sözleşme tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı alt yüklenici, davalı ise asıl yüklenicidir. Dava, taşeron sözleşmesi kapsamında davacı alt yüklenici tarafından davalı asıl yükleniciye verilen teminat mektuplarının süresinde iade edilmemesi nedeniyle oluşan zararlara (01.11.2009-10.05.2016 tarihleri arasında bankaya ödenmek zorunda kalınan toplam 16.866,25 TL komisyon bedeli, teminat mektuplarının iadesi için açılan davada ödenmek zorunda kalınan 6.608,00 TL vekalet ücreti ve bu davada teminat mektuplarının nakde çevrilmemesi için sunulan 10.000,00 TL’lik teminat mektubu için ödenmek zorunda kalınan 2.677,50 TL komisyon bedeli) ilişkin 26.151,75 TL’nin davalıdan tahsili talebine ilişkindir. Dosya kapsamı değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki 19/11/2003 tarihli taşeron sözleşmesi kapsamında, davacı alt yüklenici şirket tarafından davalı asıl yüklenici şirkete verilmiş bulunan 31/08/2004 tarihli 31.650,00 TL bedelli ve 10/03/2005 tarihli 35.000,00 TL bedelli toplam 66.650,00 TL tutarındaki teminat mektuplarının iadesi talebi ile açılan dava neticesinde İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2013/176 esas – 2014/210 karar sayılı kararı ile; o dosyadan alınan 21/04/2014 tarihli ikinci ek raporda yapılan değerlendirme ve hesaplama doğrultusunda, taraflar arasındaki sözleşmenin 37. Maddesindeki düzenleme gereğince davaya konu teminat mektuplarından, davalı tarafça SGK’ya yapılmış olan 30.588,36 TL “fark işçilik prim borcu” ödemesinin davacıya ilişkin olduğu tespit edilen 4.137,25 TL sinin mahsup edilmesi sonrasında bu kalan 62.512,75 TL’lik kısmın davacıya iade edilmesi gerektiği gerekçesi ile teminat mektubu bedelleri toplamından bu miktar mahsup edildikten sonra bakiye 62.512,75 TL’lik teminat mektubunun davacıya iadesine şeklinde karar verildiği, bu kararın Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’ nin 2014/6093 Esas – 2015/2574 Karar sayılı 14/05/2015 tarihli düzeltilerek onama (sadece vekalet ücreti yönünden) ve 2015/4758 Esas – 2016/2024 Karar sayılı 30/03/2016 tarihli karar düzeltme isteğinin reddine dair kararları ile 30/03/2016 tarihinde kesinleşmiş olduğu, Taraflar arasındaki sözleşmenin teminatın iadesi şartlarını düzenleyen 37. Maddesinde kesin teminatın iadesinin iki farklı ihtimale göre ayrı ayrı düzenlendiği, ilk ihtimale göre; işin sözleşemeye uygun biçimde yerine getirildiğinde anlaşılması ve taşeronun idareye ve yükleniciye bir borcunun olmadığının tespit edilmesi sonrasında SSK’dan ilişiksizlik belgesi getirilmesi halinde kesin teminatın tamamının iade edileceği, ikinci ihtimale göre ise; varsa geçici kabulde belirlenen kusurların giderilme bedelinin kesin teminatın yarısından fazla olmaması şartıyla ve kesin kabul işlemleri tamamlandıktan sonra ve kesin hesapları idarece onandıktan sonra kalanın iade edileceği, ayrıca taşeronun bu iş nedeniyle idareye ve SSK’ya olan borçları ile ücret ve ücret sayılan ödemelerden yapılan vergi kesintilerinin kesin kabul tarihine kadar ödenmemesi halinde bunların teminattan karşılanıp varsa kalan miktarın taşerona geri verileceği, Sözleşmedeki bu düzenleme ve teminat mektuplarının iadesine ilişkin yukarıda özetlenen kesinleşmiş mahkeme ilamı göz önünde bulundurulduğunda, davaya konu işin geçici kabulünün 10/10/2006 tarihinde, kesin kabulünün 09/11/2006 (tasdiki 28/09/2009) tarihinde, ibralaşmasının 25/11/2009 tarihinde yapılmış olması, İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2013/176 esas – 2014/210 karar kesinleşen kararına göre, o davanın açılmış olduğu 01/09/2010 tarihi itibariyle, teminat mektuplarının, davalı tarafça davacı adına SGK’ya yapılmış olan 4.137,25 TL “fark işçilik prim borcu” haricinde kalan 62.512,75 TL’lik kısmın davacıya iade edilmesi gerektiği, kesinleşen ve tarafları bağlayan bu karara göre teminat mektuplarının iade edilmesine engel olan başka bir husus bulunmadığı, davalı tarafça ileri sürülen “teminat mektuplarının kısmen iadesine ilişkin kararda maddi hata içeren son ek bilirkişi raporunun dikkate alındığı, esasında davalı tarafından SGK’ya ödenen 30.588,36-TL prim borcunun tamamından davacının sorumlu olduğu” hususunun kesinleşen mahkeme kararı karşısında bu dosyada ayrıca değerlendirilemeyeceği, o kararda bu hususun değerlendirilerek netice olarak davalının yapmış olduğu ödemenin sadece 4.137,25 T’lik kısmının davacının teminat mektuplarından mahsup edilebileceğinin karara bağlandığı, davalı tarafça o karara karşı temyiz yoluna başvurulmadığı, buna göre davacı taşeronun 07/06/2010 tarihli ihtarnamesi ile teminat mektuplarının iadesini talep etmesi üzerine davalı asıl yüklenici tarafından sözleşmenin 37/b-son maddesi gereğince 4.137,25 T’lik kısmı mahsup edilmek suretiyle bakiye 62.512,75 TL’lik kesin teminat mektubu kısmının davacıya edilmesi gerekirken, bu yönde bir uygulamaya gidilmeyip teminat mektuplarının tamamının elde bulundurulmaya devam edilmiş olmasının sözleşmeye aykırılık oluşturduğu ve bu nedenle uğramış olduğu zararın davalı tarafça tazmini gerektiği, davacının tek başına bu şekilde bir mahsup yaparak kalan kısmı tahsil etmek gibi bir imkanı olmadığından teminat mektuplarının tamamı yönünden fazladan ödemek zorunda kaldığı banka komisyon bedellerini davalıdan talep edebileceği, teminat mektuplarının iadesi ve davalının temerrüte düşürülmesi için davacının ihtarı gerekli olduğundan, mahkemece alınan bilirkişi raporunda, davacının buna dair göndermiş olduğu 07/06/2010 tarihli ihtarnamenin tebliğ tarihi ve verilen 3 günlük süre göz önünde bulundurularak belirlenen 10/06/2010 temerrüt tarihinden sonraki döneme ilişkin komisyon ödemelerinin hesap edilerek davacının talep edebileceği toplam komisyon ödemesin 15.016,00 TL olarak belirlenmiş ve mahkemece de bu meblağa hükmedilmiş olmasının yerinde olduğu, davacı tarafın her bir komisyon ödemesi tarihinden itibaren faiz talebi yerine tüm komisyon bedellerine raporda belirlenen temerrüt tarihinden itibaren faize hükmedilmiş ise de davalı tarafça buna dair açıkça bir istinaf itirazında bulunulmadığı, dava dilekçesindeki talep ve hükmedilen faiz tarihi dikkate alındığından davacı tarafça faize ilişkin yapılan istinaf itirazlarının ise yerinde olmadığı, bu açıklama ve tespitlere göre, mahkemece, taraflar arasındaki taşeron sözleşmesi kapsamında davacı tarafından davalıya verilen teminat mektuplarının süresinde iade edilmemesi nedeniyle bankaya fazladan ödenmek zorunda kalınan komisyon bedellerine ilişkin tazminat talebinin alınan rapor doğrultusunda kısmen kabulüne karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşılmıştır. Davacı tarafça, teminat mektuplarının iadesi için açılan İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/176 esas sayılı davasında ödenmek zorunda kalınan 6.608,00 TL vekalet ücretinin ve bu davada teminat mektuplarının nakde çevrilmemesi için sunulan 10.000,00 TL’lik teminat mektubu için ödenmek zorunda kalınan 2.677,50 TL komisyon bedelinin de davalıdan tazmini talep edilmiş ise de, geçici hukuki koruma tedbirlerine ve vekalet ücretine ilişkin giderler HMK’nın 323/(ç) ve (ğ) madde ve bentlerinde yargılama giderleri arasında değerlendirilmesi gereken hususlar arasında sayılmış ve HMK’nın 332. Maddesi gereğince yargılama giderlerine o davada mahkemece re’sen hükmedilmesi gerekmekte olup, davacı tarafça bu husustaki taleplerinin o davada ileri sürülmesi veya mahkeme hükmünde bu yönde bir eksiklik bulunduğunun değerlendirilmesi halinde bunun o karara karşı yasa yolu başvurusunda dile getirilmesi gerekmektedir. Davacı tarafça o davada dile getirilmeyen bu hususların ayrı bir davaya konu edilerek talep edilebilmesi mümkün değildir. Bu nedenle mahkemece davacının bu yöne ilişkin taleplerinin reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/12/2018 tarih ve 2016/877 Esas, 2018/1292 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça istinaf harçları peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde BIRAKILMASINA, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a bendi gereğince KESİN olmak üzere 18/05/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.