Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1269 E. 2019/996 K. 10.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1269
KARAR NO : 2019/996
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/02/2019
NUMARASI : 2015/647 Esas, 2019/180 Karar
DAVANIN KONUSU: TAPU İPTALİ VE TESCİL – BEDEL TESPİTİ VE TAHSİLİ
KARAR TARİHİ : 10/09/2019
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili dilekçe ve beyanlarında özetle; Davalılar arasında Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi imzalandığını, sözleşme uyarınca davalı şirketin edimlerini zamanında ve gereği gibi ifa edemediğini, bunun üzerine davalı toprak sahibinin de bilgisi dahilinde yüklenici firma ile müvekkili arasında inşaatın bitirilmesi amacıyla 22/01/2011 tarihinde sözleşme akdedildiğini, bu sözleşmenin konusunun arsa üzerinde bulunan B Bloğun kaba ve incesi tamamen yapım işi olduğunu, davalı şirketi müvekkilinin yapacağı bu işe karşılık müvekkiline temel üstüne gelindiği zaman 16 normal daire ve 1 adet dubleks daire olmak üzere toplam 17 adet daire vermeyi taahhüt ettiğini, müvekkilinin sözleşmeye uygun olarak tüm edimlerini yerine getirerek 25/08/2012 tarihinde inşaatı tamamen bitirmiş ve taraflar arasında geçici kabul tutanağı imzalanarak dairelerin teslim edilmiş olduğunu, bu 17 dairenin 12 sinin tapusunun davalılar tarafından müvekkiline verildiğini, ancak herşeyin bitirilip teslim edilmesine rağmen verilmesi gereken 4 adet normal ve 1 adet dubleks gayrimenkulün halen teslim edilmediğini, müvekkilince inşaatın bitirilip tamamlanmasının en çok davalı toprak sahibine faydası olduğunu, toprak sahibinin müvekkiline karşı sorumlu olduğunu, müvekkili tarafından yapılan B Blok, Zemin Kat, 1 nolu bağımsız bölümün halen bu kişi adına kayıtlı olduğunu, ayrıca ek sözleşme ile A Blokta bulunan zemin kat 7 nolu bağımsız bölüm ile 9. kat 32 nolu dubleks bağımsız bölümün davalı şirkete verilmesi gereken bağımsız bölümler olmasına rağmen halen davalı arsa sahibi adına kayıtlı olduğunu, davalı şirketin davalı arsa sahibine baskıda bulunarak bu taşınmazları başka kişiler adına devretmesini temine çalıştığını, bu üç bağımsız bölüme tedbir konulmasını talep ettiklerini belirtmişler ve de sonuç olarak da konu olan bu üç bağımsız bölümün tapularının iptaline, tapu iptal ve tescil mümkün olmadığı halde davaya konu taşınmazların bedellerinin tespitine ve tespit edilen bedelin davalılardan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin B Bloktaki tüm payları üzerine aldıktan sonra davacı ile toprak sahibinin bilgisi dışında 22/01/2011 tarihinde daire karşılığı inşaat sözleşmesi akdettiğini, toprak sahibinin kendisine düşen taşınmazları daha önce tamamlanmış olan A Bloktan aldığı için bu sözleşmeye müdahil olmadığını, yapılan sözleşmeye göre B Bloktan 16 normal daire ve 1 dubleks dairenin yapılan inşaata karşılık davacıya verileceğini, ancak yapılan inşaatın bugüne kadar müvekkiline teslim edilmediğini, müvekkilinin dubleks hariç tüm daireleri teslim ettiğini, davacının konu ettiği geçici teslim tutanağının müvekkili yetkililerince imzalanmadığını, davacının eksikleri tamamlamadığını, bu sebeple İskan alamadıklarını, davacıya ait ellerinde bir adet dubleks daire bulunduğunu, bunun bedelinin de sözleşmede belirtildiği gibi ¨ 150.000,00 olduğunu, davacının inşaatı tamamlaması halinde bunu ödeyeceklerini, amaçlarının inşaattaki eksiklerin tamamlanması olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı arasında bir sözleşme bulunmadığını, dava konusu edilen ve tapu kaydının iptali ile davacı adına tescili talep edilen taşınmazların müvekkiline ait olduğunu, davanın yasal dayanağı bulunmadığını, diğer davalı ile yapılan ek protokolden de anlaşılacağı gibi davacının iddia ettiği şekilde inşaatın tamamlanıp teslim edilmesinin söz konusu olmadığını, bu durumda davacının sözleşme imzaladığı diğer davalıya karşı edimlerini yerine getirmediğinin anlaşıldığını, taahhüt sözleşmesinin ancak taraflar arasında hüküm ve sonuç doğuracağını, müvekkilinin davacıya karşı mülkiyeti devir borcu doğuracak herhangi bir yasal zorunluluğu bulunmadığı gibi kendisine hizmeti nedeniyle para borcu da bulunmadığını, davacı ile müvekkili arasında bir sözleşmenin de bulunmadığını, taşınmazların resen devrine karar verilebilmesi için Noter vasıtası ile yapılmış satış vaadi sözleşmesi dayanağının olması gerektiğini, dava konusu olayda tescil için bir yasal dayanak bulunmadığını, davacı ile diğer davalı arasında bulunan adi yazılı eser sözleşmesinin tapu iptal ve tescili için yasal dayanak olmadığını, tedbir kararının müvekkilinin hakkını engelleyeceğini, davacının dava konusu ettiği taşınmazların müvekkili için bir teminat olarak Noter vasıtasıyla düzenlenen 28/11/2014 tarihli ek protokolde taraflarca kabul edilmiş, diğer davalının söz konusu taşınmazlar üzerinde herhangi bir hakkı olmadığının tescillenmiş olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda 14/02/2019 tarihli karar ile; “Dava, tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir. 6100 Sayılı HMK’nın 150/6 ncı maddesi hükmü “işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi hâlde dava açılmamış sayılır.” şeklindedir. Somut uyuşmazlıkta, dosyanın 05/02/2016 tarihinde birinci kez işlemden kaldırılmasına karar verildikten sonra davacı vekili tarafından yenilendiği, davanın 28/04/2017 tarihinde ikinci kez işlemden kaldırılmasına karar verildiği ve tekrar davacı vekili tarafından yenilendikten sonra eksik harcın tamamlanmaması nedeniyle bu celse için işlemden kaldırılması gerektiği, buna göre davanın ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakıldığı” gerekçesiyle HMK’nın 150/6.maddesi uyarınca AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verildiği görülmüştür. Davacı vekili 18/04/2019 tarihli istinaf dilekçesi ile; “Dava değerini belirleyen bilirkişi heyeti HMK’ya aykırı olarak çift sayıdan (2 kişi) oluşmakta olup, söz konusu heyetin tesis ettiği hukuka aykırı rapor dayanak alınarak dava harcının tamamlanmasına karar verilmesinin kabul edilemeyeceğini ve dosyanın takipsiz bırakılmadığını, Kanunda noksan harç tamamlanmazsa davaya devam edilemeyeceğinin düzenlendiğini oysa müvekkili davacının davaya devam etmek istediğini yatırabildiği harç davranışı ile beyan ettiğini bu nedenle mahkemenin kararının hatalı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Dava; tapu iptali ve tescil, bu mümkün olmadığı takdirde taşınmaz bedellerinin tespiti ile tahsili talebine ilişkindir.Davacı vekilinin 06/07/2015 tarihli dava dilekçesinde netice-i talep olarak dava konusu 3 adet bağımsız bölümün tapularının iptali ile müvekkili adına tesciline, tapu iptal ve tescil talepleri kabul görmediği takdirde taşınmaz bedellerinin tespiti ile bedelin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava ettiği, 05/02/2016 tarihli celsede dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı vekilince ibraz edilen yenileme dilekçesine istinaden yargılamaya devam edildiği, Mahkemece yargılama aşamasında yapılan keşif akabinde dosyaya ibraz edilen 13/04/2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda; dava konusu 3 adet taşınmazın dava tarihi itibariyle toplam değerinin (670.112,86-TL + 321.654,17-TL + 1.608.270,87-TL olmak üzere) toplam 2.600.037,90-TL olarak belirlendiği,28/04/2017 tarihli celsede dosyanın 2. kez işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı vekilince ibraz edilen yenileme dilekçesine istinaden yargılamaya devam edildiği, Mahkemece 22/06/2018 tarihli celsenin 2 nolu ara kararı gereğince davacıya dava konusu taşınmazların bilirkişi raporunda dava tarihi itibariyle belirlenen piyasa rayiç değeri olan toplam 2.600.037,90-TL üzerinden dava harcını ikmal etmek üzere 2 haftalık kesin süre verilerek duruşmanın talik edildiği, Davacı vekilince dosyaya ibraz edilen 06/07/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile “… 100.000,00-TL talepli olarak açılan davamızı ıslah ederek toplam 1.165.500,00-TL’nin davalılardan alınarak müvekkiline ödenmesine, dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine” talepli olarak davanın ıslah edildiği ve bu dilekçeye istinaden hükmedilmesi istenen 1.165.500,00-TL’lik bedel üzerinden hesaplanan 18.650,00-TL’lik harcın 06/07/2018 tarihli dekont ile mahkeme veznesine yatırıldığı,Mahkeme dosyasının heyete devredilmesi akabinde yapılan 27/12/2018 tarihli heyet duruşmasının 3.nolu ara kararında eksik bırakılan 24.044,40-TL tamamlama harcının yatırılması için davacıya ihtaratlı süre verildiği, 14/02/2019 tarihli duruşmada da eksik harcın tamamlanmadığından bahisle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği görülmüştür.Dosyanın kapsamı itibariyle; Davadaki talebin açıkça dava konusu 1, 7 ve 32 nolu bağımsız bölümlere ilişkin tapu iptal ve tescil, bunun mümkün olmaması halinde bedelerinin tespiti ile tahsili talebine ilişkin olup, Harçlar Kanunu gereğince talep doğrultusunda belirlenen harcın yasada öngörülen miktarı yatırılmadan müteakip işlemlerin yapılmasının mümkün olmadığı, davacı vekilince ibraz edilen ıslah dilekçesinde, davadaki talebin sadece miktar yönünden ıslah edildiğinin belirtildiği, davacı vekilinin dava dilekçesindeki 3 adet bağımsız bölüme yönelik tapu iptal veya bedel yönünden de dava konusu 3 adet bağımsız bölüme ilişkin mahkemece belirlenen değer üzerinden harcın yatırılmasının zorunlu olduğu kanun hükmü gereğidir. Davacı vekilince yargılama aşamasında dosyaya ibraz edilen 09/07/2019 tarihli ıslah dilekçesinde, dava dilekçesinde talep ettikleri tapu iptal ve tescil yönünden feragatte bulunup taleplerini 1.065.500-TL’lik alacak talebine döndürdükleri, bu itibarla taleplerini sınırladıkları yönünde açıkça bir feragat ve beyan bulunmadığı gözetildiğinde, eksik harcın verilen kesin süre içerisinde yatırılmaması nedeniyle istinafa konu mahkemece verilen davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/02/2019 tarih ve 2015/647 Esas, 2019/180 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 10/09/2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.