Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1247 E. 2022/557 K. 22.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1247
KARAR NO: 2022/557
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/02/2019
NUMARASI: 2017/666 Esas, 2019/215 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 22/03/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı-karşı davalı vekili; taraflar arasındaki sözleşme gereğince davacının imal ettiği 6005 adet çantayı davalıya teslim ettiğini, sözleşme bedelinin kısmen ödenmemesi üzerine faturanın davalıya tebliğ edilerek ödemenin istendiğini, davalının keşide ettiği ihtarla, çantalarda ayıp bulunduğu ileri sürülerek 3.600,00TL avansın iadesinin talep edilerek 13.767,99TL’lik iade faturası düzenlendiğini, ancak imalatda ayıp bulunmaması nedeniyle müvekkilinin cevabi ihtarları ile 10.492,26TL alacağın ödenmesini talep ettiğini, davalı tarafça Bakırköy 5. Sulh hukuk Mahkemesinin 2017/39 D.İş sayılı dosyası ile teslim edilen emtia da ayıp bulunduğuna ilişkin tespit yapıldığını ancak mahkemece görevlendirilen bilirkişinin felekso baskı tekniği, kumaş ve laminasyon işlemi ile ilgili uzmanlığının bulunmaması nedeniyle rapora itiraz edildiğini, tarafların uzun süreli çalışmaları olduğunu, bu çalışmalar kapsamında davalıya numune ürün gönderildiğini, gönderilen numunenin çanta büyüklüğü, baskı büyüklüğü, sap uzunluğu vb konulara ilişkin olup baskıya ilişkin olmadığını zira birebir numunenin hazırlanabilmesi için büyük miktarda gider yapılması gerektiğini son çalışmada da digital çıktı örneği üzerinden üretim yapıldığını, digital çıktı ile felekso baskı tekniği ile üretilen ürün arasında fark bulunduğunu bu nedenle üretimde ayıp bulunmadığını ileri sürerek, 10.492,26TL’nin avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı-karşı davacı vekili; davacı tarafından hazırlanan ürünün sözleşmeye uygun olmadığını, talep edilen ürünle ile ilgili davacı tarafından numune ürün hazırlanarak üretime başlandığını, 5000 adet ürünün teslimi gerekirken 6500 adet ürünün hazırlanarak teslim edildiğini, teslim sonrası yapılan kontrolde teslim edilen ürünlerin numune olarak gönderilen üründen ciddi renk farklılıkları, koza sorunları ve baskı hatalarının bulunduğunun tespit edildiğini, bu durumun e-mail ile davalıya bildirilerek ödenen avansın iadesinin istendiğini, Bakırköy 5. Sulh Hukuk Mahkemesince alınan raporda da ürünlerin baskı hataları ve kaymaları nedeniyle ayıplı olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin mevcut şekli ile üründen faydalanmasının mümkün olmadığını belirterek, asıl davanın reddine, karşı davada ise yapılan avans ödemesinin şimdilik 2.000,00 TL’sinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu, davacının edimini yerine getirerek sözleşme konusu emtiayı davalı-karşı davacıya teslim ettiği; yapılan bilirkişi inceleme ve dosyaya sunulan yazışma ve ihtar örneklerinden eserdeki ayıbın süresi içerisinde davacıya bildirildiği; TBK’nın 475. maddesinde eserdeki ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hallerde iş sahibinin kullanabileceği haklar düzenlendiği, iş sahibinin 475/1. maddesindeki sözleşmeden dönme hakkını kullandığı; belirtilen madde ile TTK’nın 227. maddesi birlikte değerlendirildiğinde imal edilen eserde ayıp bulunmakla birlikte, eserdeki ayıbın, davalının kullanımına ve marka hakkına engel olacak düzeyde olmadığı, eserde davalı markası bulunması nedeniyle ürünlerin başkası tarafından kullanılmasının mümkün olmadığı dikkate alınarak bilirkişilerce belirlenen %20 oranındaki bedel tenzili taraflar arasındaki edim dengesine uygun olduğu gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulü ile 7.673,81 TL’nin asıl dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine; sabit görülmeyen karşı davanın reddine karar verilmiştir. Asıl davada davalı-karşı davada davacı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkilinin, sipariş verdiği dava konusu ürünler ayıplı olduğundan yasal süre içerisinde ayıp ihbarında bulunarak sözleşmeden dönme hakkını kullandığını; dava konusu ürünlerin hatalı imalata bağlı ayıplı olduğunun ilk derece mahkemesi tarafından alınan iki bilirkişi raporu ve dava öncesi tespit dosyasından alınan bir bilirkişi raporu ile sabit olduğunu; vaat edilen vasıfta olmadığını ve müvekkilinin bu ürünlerden beklediği menfaati karşılayamaz nitelikte olduğundan mahkeme tarafından asıl davanın reddi yerine sözleşme bedelinden %20 oranında bedel tenzilinin hukuka uygun olmadığını; Yargıtay’ın da istikrar kazanmış kararlarında da kabul ettiği üzere satılanın alıcı tarafından kullanılması mümkün olmayacak nitelikte ayıplı olması durumunda ve satılan ürünün önemli nitelikleri mevcut değilse müşterinin ayıplı ürünleri kabule zorlanamayacağını; bu durumda müşterinin sözleşmeden dönme hakkını kullanabileceği ve bedelden indirime karar verilemeyeceğini; ürünlerin firmanın yurt içi ve yurt dışı fuarlarında, yerli ve yabancı misafirlerinin fabrikasını ziyaretlerinde, sponsoru olduğu ulusal ve uluslararası etkinlik ve tanıtımlarda promosyon ve reklam olarak kullanılmak üzere sipariş edildiğini, ürünlerden beklediği faydanın üretimini yaptığı mutfak malzemesi resim ve görsellerinin sipariş konusu bez torbaların üzerine birebir basılması, bu şekilde tanıtım, fuar ve organizyonlarda reklam ve tanıtımının yapılması olduğunu; ürünler üzerinde bulunan görsellerde müvekkilinin talebine uygun bir çalışma olmadığını; ürünlerden beklenen faydanın marka ve ürün reklamı olduğu düşünüldüğünde müvekkilinden dava konusu ayıplı ürünleri kullanması beklenemeyeceğini; ürünlerde davacıdan kaynaklı imalat hatası olup ürülerin tamamı ayıplı mal hükmünde olduğunu; satış bedelinin indirilmesi yolu çok önemli olmayan ayıplar ile alıcının kendisinin giderebileceği ayıplar açısından tercihi mümkün olduğunu; ürünlerin müvekkilinin istediği kalitede ve davacı tarafından vaat edilen vasıfta olmadığı, müvekkili tarafından promosyon amaçlı hiçbir surette kullanılamayacağı dikkate alındığında bedel iadesi yerine satış bedelinin indirilmesine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu; kabul anlamına gelmemek kaydıyla yerel mahkemenin tenzilat kararının doğru olduğu kabul edilse dahi %20’lik tenzilat oranının düşük olduğunu; somut gerekçeye dayanmayan ve kendi içerisinde çelişkiler içeren, eksik raporların hükme esas alınmasının kabul edilemeyeceğini; ilk raporda herhangi bir gerekçe sunulmaksızın ve yasal dayanağı olmadan %20 tenzilat yapılmasının uygun olacağının tespit edildiğini, itirazları üzerine alınan yeni raporda da bu konuda herhangi bir değerlendirme ve tespitte bulunulmadığı, soyut beyanla tenzilat takdirinin mahkemece değerlendirilmesi gerektiğinin bildirildiğini; davacı tarafın tacir olup basiretli tacir gibi davranmak zorunda olduğunu; davacı tarafın sorumluluklarını yerine getirmekten kaçındığı ve ürünleri ayıplı teslim ettiğini; ürünlerin müvekkilin beklentisini ve talebini karşılayacak nitelikte olmadığını, müvekkili firmanın kalite standartları göz önünde bulundurulduğunda satışını yaptığı ürünlerin görsellerinin gerçeğine yakın bir şekilde basılmasının davacıdan beklendiğini; ürünlerin tamamı depoya kaldırılarak markasına zarar vereceği gerekçesiyle kullanılmadığını; sözleşmeden dönme yerine sözleşme bedelinden belli oranda tenzil yapılmasının kabulünün müvekkilinin ayıplı ürünleri kullanmaya ve kabule zorlandığı anlamına geleceğinden kararın kaldırılmasını ve asıl davanın reddine ve karşı davasının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir.Taraflar arasında 20.01.2017 – tarihli tekli/sipariş formu uyarınca … Dok. Malzemeli 42×39 cm ölçülerinde çanta siparişi konusunda anlaşma yapıldığı, davacı tarafından iş bedeli olarak 10.492,26TL’nin talep edildiği; karşı davacı iş sahibi tarafından yapılan işin ayıplı olduğu savunularak asıl davanın reddi ile, karşı davada, yapılan avans ödemesinden şimdilik 2.000,00 TL’sinin davalıdan tahsilinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Eser sözleşmesi, iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin asli borcu TBK 470.maddesi çerçevesinde meydana getirilen eser karşılığında bir miktar paranın ödenmesi, yüklenicinin borcu ise eseri zamanında ve ayıpsız olarak imal ve teslim etmektir. Yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluk borcu, yüklenicinin eseri teslim borcunun tamamlayıcısı olarak, meydana getirdiği eserde ortaya çıkan ayıp ve eksiklikleri üstlenme borcudur. Bu gibi durumlarda eserde dürüstlük kuralları gereğince bulunması gereken niteliklerin yokluğu söz konusudur. Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, TBK’nun 474-478 maddeleri arasında düzenlenmiştir. İmâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içersinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. 6098 sayılı TBK’nın 475. maddesinde ayıp halinde iş sahibine üç seçimlik hak tanınmıştır. Bunlar, eserin kullanılamayacak ve kabule zorlanamayacak ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aykırı olması halinde sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim isteme ve aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde onarımı isteme ya da onarım bedellerini talep etme hakkıdır. Eser sözleşmesi ilişkilerinde sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 474. maddesi hükümlerine göre iş sahibi açık ayıplarda eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz (makul süre içerisinde) eseri muayene ve açık ayıpları ihbar etmek zorunda olduğu, TBK’nın 472/son maddesi hükümleri gereğince ayıbın gizli olup sonradan ortaya çıkması halinde gecikmeksizin (derhal) ayıbı yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, aksi halde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı hükümleri getirilmiştir. İş sahibi ihbar zorunluluğu olmaksızın garanti süresi içinde ortaya çıkan açık ve gizli ayıplarla ilgili zamanaşımı süresi içinde seçimlik haklarını kullanarak yükleniciden ayıpların giderilmesini talep edebileceği gibi, aleyhine dava açabilecek ve iş bedelini ayıp giderim bedeli miktarınca ödemekten kaçınabilecektir (Yargıtay 15. H.D. 19.06.2014 gün, 2013/4976 E. 2014/4282 K. sayılı ilamı ile benzer içtihatları). Mahkemece, konusunda uzman teknik bilirkişi kurulundan alınan 04/06/2018 tarihli raporda; davacının üretmiş olduğu çantalar üzerindeki baskının davalının talep etmiş olduğu baskı resmine göre uyumlu olmadığından ayıplı olduğu, çantaların ayıbının çıplak gözle incelemeyle anlaşılabilecek açık ayıp olduğu, davalının çantalar kendisine teslim edildikten sonra işin olağan akışına göre muayene yaptığı, ayıbın farkına vardığı ve hemen davacıya ayıp ihbarında bulunduğu, dava konusu çantaların davalının talep ettiği baskı rengine göre ayıplı olduğu, ancak çantalar üzerindeki www….com yazısı ve “…” markası nedeniyle davalı haricinde başkası tarafından kullanılmasının mümkün olmadığı, talep edilen baskı resmi dikkate alınmadığında dava konusu çantaların piyasada ayıplı olarak değerlendirilemeyeceği, davalının dava konusu çantaları kullanması durumunda markasına zarar gelmeyeceği, takdir mahkemenin olmak üzere, milli servet olan dava konusu çantaların imhası yerine, değerinden %20 tenzilat yapılarak davalıda kalmasının doğru olacağı, %20 tenzilat yapılması halinde davacı alacağının 7.673,81 TL olarak hesaplandığı; 18/01/2019 tarihli ek bilirkişi raporunda ise dava konusu ürünlerin 02.03.2017 Perşembe günü teslim edilip, 06.03.2017 pazartesi günü mail üzerinden ayıp ihbarının yapıldığı; araya cumartesi Pazar gününün girmesi sebebi ile, açık ayıp niteliğindeki ayıp nedeniyle ihbarın zamanında yapıldığı; genel olarak ürünlerde ayıp bulunduğu, ancak ayıpların ortalama tüketicinin dikkatini çekecek şekilde ve rahatsızlıkta olmadığı, ürünlerin kullanılmasının davalı markasına zarar vermeyeceği, davalı tarafından iade faturasının davacının gönderi faturasından 10 gün sonra kesilmiş olmasının takdirinin mahkemede olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi raporunun denetime açık ve bilimsel verilere uygun olduğu anlaşılmış olup, bilirkişi raporuna göre, eserde açık ayıpların bulunduğu, ancak ayıpların ortalama tüketicinin dikkatini çekecek ve rahatsızlık verecek nitelikte olmadığı, %20 oranında nefaset indirimini gerektirdiği, bu miktar ve nitelikteki ayıbın sözleşmeden dönme için yeterli olmadığı anlaşılmakta olup, bilirkişi raporu esas alınarak asıl davanın kısmen kabulü ve karşı davanın reddi yönünde verilen mahkeme kararı usul ve yasaya, açıklanan gerekçe ve gerektirici sebeplere uygun bulunduğundan karşı davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, asıl davada davalı-karşı davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/02/2019 tarih ve 2017/666 Esas, 2019/215 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Davalı- karşı davacıdan asıl davada alınması gereken 524,19 TL nisbi istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 131,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 392,69 TL harcın davalı-karşı davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı- karşı davacıdan karşı davada alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davalı- karşı davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 4-Davalı-karşı davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.