Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1196 E. 2022/920 K. 10.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1196
KARAR NO: 2022/920
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/05/2017
NUMARASI: 2016/276 Esas, 2017/421 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 10/05/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında işyerinin bahçesinin üzerinin kapatılarak kapalı alan oluşturulması için gerekli imalatın yapılması hususunda 08/08/2015 tarihli, 130.000,00 TL bedelli anlaşma yapıldığını, davalı tarafın işin yapımına ilişkin teklifte bulunduğunu, müvekkili tarafından teklif üzerinde düzeltmeler yapılarak taraflar arasında sözleşme akdedildiğini, bu anlaşmaya göre yapılan işin bedelinin 16.250,00 TL bedelli ve vadeleri 15/10/2015 tarihinden başlayıp en son 15/05/2016 tarihinde bitecek şekilde 8 ayrı çek ile ödendiğini, davalı tarafından yapılan işin, imalat için gereken standartları taşımadığından yapıda ayıplar çıktığını, müvekkilinin bu ayıplardan dolayı zarara uğradığını, davalının yapmış olduğu işin ayıplı olup olmadığının ve müvekkilinin zararının tespiti için İstanbul Anadolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/56 D. İş sayılı dosyası ile delil tespiti yapıldığını, bu tespit neticesinde ayıplı imalatların bedelinin 9.980,00 TL olduğunu, buna rağmen müvekkilinin anlaşma gereği tüm edimlerini yerine getirdiğini, ancak davalının yükümlülüklerini yerine getirmediğini, müvekkilinin verdiği çekler sebebiyle borçlu olmadığı bir miktarı ödemek zorunda kalacağını belirterek; öncelikle 15/05/2016 tarihli 16.250,00 TL bedelli, muhattabı … A.Ş. olan çekin ödenmesinin ve bu çeke dayalı icra takibi yapılmasının engellenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini, esas ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 9.980,00 TL yönünden müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili arasındaki alacak ilişkisinin sözleşmeye konu bir alacak olduğunu, davacı tarafın iddia ettiği alacağın ise ayıplı ifadan kaynaklı alacak olduğunu, davacının borcu kabul ettiğini, iddia edilen ayıp bedellerinin söz konusu alacaktan mahsubunu talep ettiğini, ancak bu iki alacak kalemini bir arada düşünüp takas mahsup yoluna gidilemeyeceğini, dava konusu çekin taraflar arasında akdedilen sözleşmeye ilişkin verildiğini, sözleşmenin feshi durumu olmadığını, çeke ilişkin borcu olmadığının tespiti yönünde açılan davanın reddi gerektiğini, müvekkilinin sözleşmeye konu imalatı bitirip davacı tarafa teslim ettiğini, davacının basiretli tacir olarak imalatı teslim aldığında muayene ettirme ve kanunda belirtilen sürelerde ihbarda bulunmak zorunda olduğunu, ancak müvekkili tarafından davacıya teslimatın gerçekleşmesinden sonra davacı tarafından ayıp ihbarı yapılmadığını, kanunda belirtilen ihbar süreleri yönünden de zamanaşımı itirazında bulunduklarını, müvekkilinin projeye uygun olarak teslim ettiği ürünlerin ölçülerinde davacı tarafça değişiklik yapılarak montajın yaptırılması neticesinde ayıplı hale geldiğini, davacı tarafından sonradan takılan tabelanın davalı tarafın teslim ettiği ürünlerin kayışlarının zarar görmesine neden olduğunu belirterek; davanın zamanaşımı yönünden, mahkeme aksi kanaatte ise esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, taraflar arasında 08/08/2015 tarihli 130.000,00 TL bedelli işyeri bahçesinde kapalı alan oluşturulması konusunda eser sözleşmesi yapıldığı ve eser sözleşmesi uyarınca eserin davacıya teslim edildiği, davacının eserin tesliminden sonra İstanbul Anadolu 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/56 D.İş sayılı dosyası ile eserdeki ayıpların tespiti yönünden delil tespiti yaptırdığı, ayıpların tespitine ilişkin bilirkişi raporunun davacıya 11/02/2016 tarihinde tebliğ edildiği, bilirkişi raporunun davalıya tebliğ edilmediği, dava tarihinin 04/03/2016 olduğu; davacının değişik iş dosyasında bilirkişi raporunun tarafına tebliğ tarihi itibariyle eserdeki ayıpları öğrenmiş sayılacak olup (HGK 2009/13-100 Esas ve 2009/185 Karar), bu ayıpları öğrenmiş olmasına rağmen dava açmadan önce davalıya herhangi bir ayıp ihbarında bulunmadığı, TBK 477 Maddesi uyarınca eserde ortaya çıkan ve davacının öğrenmiş olduğu ayıplar yönünden gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmediği ve böylelikle eseri kabul etmiş sayılacağı; eserin açık yada örtülü kabulünden sonra da yüklenicinin her türlü sorumluluktan kurtulacağından davanın reddi gerektiği gerekçesi ile; Davanın REDDİNE, karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinafa başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; ayıp ortaya çıktıktan sonra tüm hukuki süreçlerin usulüne uygun şekilde takip edildiğini, tebligatların usulüne uygun olarak yapıldığını, müvekkilinin üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, delil tespitini usulüne uygun şekilde tamamladığını, dava ve delil tespiti aşamalarından önce davalı şirket yetkilileri ile müvekkili şirket yetkilileri arasında sıklıkla ayıplar hususunda görüşme yapıldığını, davalının ayıptan şifahi olarak haberdar edildiğini, kaldı ki bu görüşmeler sırasında davalı tarafından dosyaya sunulan bir kısım ihtarların da karşılıklı çekildiğini, davalının gerek yazışmalar gerekse telefon ve yüz yüze görüşmeler ile dava konusu ayıp hakkında bilgi sahibi olduğunu, buna rağmen ayıpların giderilmesine yönelik bir çalışmada bulunmadığını, bilindiği üzere ayıp ihbarının geçerlilliğinin herhangi bir şekle bağlı olmadığını, yerleşik Yargıtay içtihatlarının da bu yönde olduğunu, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 22.06.2010 tarih, 2010/1974 esas ve 2010/3555 sayılı kararında “…Eser sözleşmesinde ayıp ihbarı tacirler arasında olsa da bir şekle tabi değildir. Dairemizin istikrar kazanan uygulamalarına göre ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığı hususunun ispatı için tanık dinlenilmesi mümkündür.” denilmek suretiyle ihbarın ispatının herhangi bir şekle bağlı olmadığını açıkça belirtildiğini, hal böyleyken yerel mahkemenin dava dilekçelerinde tanık delilene dayanmış olmalarına rağmen ihbarın ispatına imkan verilmeksizin davanın reddi yönünde hüküm kurulmasının yerleşik Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, dava dosyasında davalı tarafından müvekkiline gönderilen Kartal … Noterliği’nin … yevmiye nolu ve … yevmiye nolu ihtarnamelerinin bulunduğunu, bu ihtarnameler incelendiğinde davalı ile müvekkilin sürekli şifahi görüşmeler yaptığı ve müvekkili tarafından ortaya çıkan ayıpların davalı yetkililerine bildirildiğinin anlaşıldığını, müvekkili tarafından yapılan bildirimlere karşı davalının her defasında ek ücret talebinde bulunduğunu, ayıplara sebebiyet veren sanki müvekkili imiş gibi ihtarlar çektiğini, bu ihtarlar iyi incelendiğinde davalı tarafın ayıplardan haberdar edildiğinin ortaya çıkacağını bu haliyle yerel mahkemenin ihbarın yapılıp yapılmadığıyla ilgili yeterli araştırma ve inceleme yapmadan, taraflarına ihbarı ispat etmeleri için yasal hakları kullandırılmadan davanın reddine ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava eser sözleşmesi kapsamında ayıplı işler nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir.Davacı taraflar arasına işyerinin bahçesinin üzerinin kapatılarak kapalı alan oluşturulması konusunda eser sözleşmesi yapıldığını, davalı yüklenicinin yaptığı işlerde ayıplar bulunduğunu, ayıpların mahkeme aracılığı ile tespit edildiğini belirterek ayıplı işler bedeli kadar davalıya borçlu olmadıklarının tespitini talep etmiş, mahkemece süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Taraflar arasında davacı iş sahibine ait iş yerinin bahçesinin üstünün kapatılarak kapalı alan oluşturulması konusunda eser sözleşmesi imzalandığı, sözleşme bedelinin davacı iş sahibi tarafından vadeli çeklerle ödendiği uyuşmazlık konusu değildir. Dosya içine sunulan tespit dosyasında alınan bilirkişi raporu ile yapılan işte bir kısım ayıpların bulunduğu, ayıpların bilirkişi raporu ile tespit edildiği anlaşılmaktadır. Yanlar arasındaki uyuşmazlık ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığına ilişkindir. TBK.’nun 474.maddesine göre iş sahibi eseri teslim alır almaz makul süre içinde ayıpları tesbit edip yükleniciye bildirmesi gerekir aksi halde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılır. Sözleşmede iş garanti edilmiş ise garanti süresi içinde belirlenen ayıplar yönünden ihbar zorunluluğu yoktur. Ayıp ihbarının yapıldığı her türlü delil ile kanıtlanabilir ise de davacı iş sahibi ayıpları davalı tarafa süresinde bildirdiğini ispatlayamamıştır. Dosya içine ayıp ihbarında bulunduğuna dair yazılı bir belge sunmamış, ayıp ihbarını yaptığına ilişkin tanık ismi bildirmemiştir. Davacının sunduğu belgeler ayıp ihbarının yapıldığına ilişkin ispata yeterli olmayıp, tespit dosyasında alınan bilirkişi raporunun davalıya tebliğ edildiğine ilişkin bir belge de sunulmamıştır. Her ne kadar davacı ayıp ihbarının şifahi olarak yapıldığına ilişkin tanıkları bulunduğunu belirtmiş ise de, gerek dava ve delil dilekçesinde gerekse ön inceleme duruşması ile kendisine verilen süre içinde tanıklarının isim ve adreslerini mahkemeye bildirmemiştir. Mahkemece bildirilmeyen tanıkların dinlenilmesine olanak bulunmamaktadır. Sözleşmede garanti hükmü kararlaştırılmış ise de bunun malzemelere ilişkin olduğu, imalatla ilgili olmadığından ihbar yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/05/2017 tarih ve 2016/276 Esas, 2017/421 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 10/05/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.