Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/113 E. 2021/1467 K. 16.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/113
KARAR NO : 2021/1467
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/10/2018
NUMARASI: 2017/560 Esas, 2018/937 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ : 16/07/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili, müvekkilinin taraflar arasında imzalanan 25/01/2013 tarihli sözleşme gereğince, 1 adet 5 tonluk köprülü vinç imalatı ve montajı ile davalının arsasına 20×42 metre alana çelik konstrüksiyon bina yapımı ve kaplamaya hazır hale getirilmesi işini üstlendiğini, sözleşmede iş bedelinin 200.000,00 TL + KDV olarak belirlendiğini, müvekkilinin sözleşme gereğince üstlendiği tüm edimlerini süresi içerisinde tam ve eksiksiz 1.sınıf işçilik yaparak tamamladığını, servis hizmetlerini verdiğini ve 27/05/2015, 10/04/2015 ve 16/08/2015 tarihli 3 adet servis ücretinin de faturalandırılarak davalıya gönderildiğini, taraflar arasında 16/01/2014 tarihinde müvekkilince düzenlenen 25.141,22 TL bakiye hesap alacağı üzerine mutabakat sağlandığını ve davalı borçlu tarafça itiraz edilmeden kabul edilip imzalandığını, buna rağmen davalının ödemeyi yapmadığını, bunun üzerine müvekkili tarafından davalı hakkında iş bedeline ilişkin kalan son hakediş ve 3 adet servis bakım ücreti dahil bakiye alacağı olan 26.344,32 TL’ nin ödenmesi için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, sözleşme konusu işin davacı yüklenici firma tarafından kusurlu ve ayıplı olarak teslim edildiğini, müvekkili tarafından davacıya gönderilen 12/02/2014 tarihli ihtarname ile ayıp ihbarında bulunulduğunu ve söz konusu ayıbın giderilmesinin istendiğini, müvekkilinin sözleşme ile kararlaştırılan tüm ücreti davacıya ödediğini, davacı firmanın ihbar ve ihtarlara rağmen üzerine düşeni yapmadığını ve söz konusu ayıp ve kusurlardan dolayı işyerinde meydana gelen aksamalar ve problemler nedeniyle müvekkili firmanın ciddi zarara uğradığını, bu zararlardan dolayı müvekkilinin alacaklı konumuna gelmesine rağmen davacı tarafın kötü niyetli olarak alacak iddiasında bulunduğunu, davacı tarafça müvekkiline gönderilen 16/01/2014 tarihli mutabakata da yine 12/02/2014 keşide tarihli ihtarname ile itiraz edildiğini, zira sözleşmeden kalan son bakiyenin 12/02/2013 tarihli 20.000,00 TL ve 03/04/2013 tarihli 5.000,00 TL makbuz karşılığında davacı şirket yetkilisi …’a elden ödendiğini ve müvekkili firmanın davacı firmaya hiçbir borcu kalmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davalının kabul ettiği üzere 25/01/2013 tarihli sözleşmeden 1 ay sonra teslim edilen vincin ayıplı olduğunu yaklaşık 1 yıl sonra 12/02/2014 tarihinde ihbar ettiği , ayıbın işlerin olağan akışına ve uygun sürede yapılması gerekmekle, bu süreden sonra yapıldığından ayıp ihbarının geçerli olmadığı, bu nedenle yapılan yargılamada teslim edilen vincin yerinde incelemesinin yapılmadığı, diğer taraftan taraflar arasında yapılan 16/01/2014 tarihli mutabakat gereğince 25.141,22 TL borcun kabul edildiği , her iki tarafın tacir olduğu ve atılan imzaların inkar edilmediği gözönüne alındığında sehven mutabakatın yapıldığı iddiasının dinlenir bulunmadığı, keza bilirkişi incelemesinde de davalının incelenen resmi defter ve belgelerinde davacı yana 25.141,22 TL borçlu olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında, davalının 25.141,22 TL asıl alacağa yönelik itirazının iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, asıl alacağa 25.141,22 TL’ ye takip tarihinden itibaren yıllık 9.75 ve değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, alacağın likit olduğu gözönüne alındığında kabul edilen asıl alacak üzerinden hesaplanan %20 icra inkar tazminatı tutarı 5.028,24 TL’ nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, icra takibinden sonra yapılan 1.203,60 TL ödemenin icra dairesince infazda nazara alınmasına karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, davanın 16/05/2017 tarihinde açıldığını, davalı tarafın itirazın iptali davası açıldıktan sonra 25/05/2017 tarihinde 1.203.60 TL tutarında kısmi ödemede bulunduğunu, kısmi ödemenin, dava açıldıktan sonra yapılması nedeniyle davalı yanın dava konusu asıl alacak miktarı olan 26.344,82 TL üzerinden yargılama giderleri, vekalet ücreti ve icra-inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi gerektiğini ve 1.203,60 TL nispi vekalet ücretinin müvekkili tarafından davalıya ödenmesine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, davacı tarafça müvekkiline gönderilen 16/01/2014 tarihli mutabakata 12/02/2014 keşide tarihli ihtarname ile itiraz edildiğini, çünkü müvekkili firma tarafından sözleşmeden kalan son bakiyenin 12/02/2013 tarihinde 20.000,00 TL ve 03/04/2013 tarihinde 5.000,00 TL olarak makbuz karşılığında, davacı şirket yetkilisi ve ortağı olan …’a elden ödendiğini, gerek bilirkişi raporunda gerekse mahkeme kararında müvekkili firma ödemesinin dikkate alınmadığını, ayıp değerlendirmesi yapılmadığını, makine mühendisi bilirkişi ataması yapıldığını ancak söz konusu bilirkişinin mahalde inceleme yapmadığını, müvekkili firmanın 2014-2015-2016 yıllarına ait bütün defterleri incelenmiş iken davacının sadece 2015 yılı defterinin incelenmesinin ciddi hataya yol açtığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir.Davacı yüklenici sıfatıyla, taraflar arasında imzalanan 25/01/2013 tarihli sözleşme gereğince, davalıya bir adet 5 tonluk köprülü vinç imal ve montajı yapma ve davalının arsasına çelik konstüriksiyon bina yaparak kaplamaya hazır hale getirme işini üslenmiştir.Sözleşmede iş bedeli 200.000,00 TL + %18 KDV olarak belirlenmiş , işin 30 gün içerisine yapılıp teslim edileceği düzenlenmiştir.Taraflar arasında sözleşme ve içeriğine, iş bedeline ve işin davacı yanca yapılıp davalıya teslim edildiğine yönelik bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı alacaklı son hakediş ücreti ile 3 adet bakım servis ücretinin ödenmediği ileri sürerek icra takibi başlatmış, davalı ise işin ayıplı yapıldığını, mutabakatın sehven yapıldığını, 16/01/2014 tarihli 25.141,22 TL borç bakiyesinin davacı şirket yetkilisi ve ortağı olan …’a elden ödendiğini savunmuştur. İhtilaf; iş bedelinin tamamının ödenip ödenmediği, teslim edilen işin ayıplı olup olmadığı, ayıp var ise ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır. Davacı yüklenici tarafından davalı hakkında 01/01/2015-31/12/2015 tarihleri arası cari ekstresine istinaden 26.344,82TL alacağın tahsili amacıyla 20/03/2017 tarihinde ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu, davacı vekilince icra dosyasına verilen 09/07/2018 tarihli beyanda; 25/05/2017 tarihinde davalı tarafça kendilerine 1.203,60TL ödendiğinin belirtildiği anlaşılmıştır. Dosyada bulunan mahkemece hükme esas alınan 16/01/2014 tarihli mutabakatta; davacı şirketin 31/12/2013 tarihi itibariyle 25.141,22TL borç bakiyesi verdiği, bu mutabakata 28/01/2014 tarihine kadar itiraz edilmediği taktirde bakiye miktarda mutabık kalındığının yazıldığı, belgenin her iki şirketin kaşesi ve yetkilileri tarafından imzalandığı tespit edilmiştir. Karşılıklı edimleri içeren eser sözleşmelerinde yüklenicinin görevi eseri sözleşmesine, amacına ve tekniğine uygun tamamlayarak teslim etmek; iş sahibinin görevi ise, sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükler varsa bunların yerine getirilmesiyle eserin bedelini ödemekten ibarettir. 4721 sayılı TMK’nın “İspat yükü” başlıklı 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü amirdir.Somut olayda, davalı yan, dava konusu işin ve vincin ayıplı teslim edildiğini ileri sürdüğünden ispat külfeti davalı taraftadır.(bkz.Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin. 30.05.2013 tarih, 2013/5906 sas, 2013/3519 Karar sayılı kararı). Bu kapsamda, davalının dosyaya sunduğu delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir.Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 20/01/2020 tarih ve 2019/1698 Esas, 2020/120 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere; ayıplı eser, sözleşmede kararlaştırılan vasıfları veya vazgeçilmez bazı vasıfları taşımayan eserdir. Diğer anlatımla ayıp, bir malda ya da eserde sözleşme ya da yasa hükümlerine göre normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların bulunmasıdır. Yüklenicinin kasten sakladığı bozukluklarla, usulüne uygun yapılan gözden geçirmede fark edilemeyecek ayıplar için sorumluluğu devam eder. Eğer, meydana getirilen eserin, teslim alındığı sırada usulüne uygun yapılan gözden geçirme ile var olan bozukluğu görülmemişse, ortada gizli bir ayıbın olduğu kabul edilir. Açık ayıplar, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkan bulunur bulunmaz bizzat yapılan veya uzmanına yaptırılan gözden geçirme sonucu saptanınca, uygun sürede; gizli ayıplar da ortaya çıkar çıkmaz, gecikmeksizin yükleniciye bildirilmelidir. Ayıp bildirimi süresinde yapılmadığı takdirde iş sahibi bu ayıbı örtülü olarak kabul etmiş sayılır. Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması zorunlu olmayıp süresinde ayıp ihbarının yapıldığı her türlü delille ve tanık beyanıyla dahi kanıtlanabilir. Yine ayıp bedelinin de ayıbın ortaya çıktığından itibaren geçecek makul süre dikkate alınarak hesaplanması gerekir. Yapılan bu açıklamalar ve Yargıtay kararları ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece ispat yükünün işin ayıplı yapıldığını iddia eden davalı yanda olduğu, ancak davalı tarafça dosyaya bu iddiayı ispatlayacak bir delil ibraz edilmediği, davalı yanca ayıp ihbarının dosya kapsamında bulunan, hükme esas alınan ve makine mühendisi … ile mali müşavir … tarafından düzenlenen 28/05/2018 tarihli bilirkişi kurul raporunda; işin teslim tarihi olarak kabul edilen 23/02/2013 tarihinden takriben 1 yıl sonra 12/02/2014 tarihinde yapılmasının işlerin olağan akışına aykırı olduğu, 1 yıllık sürenin makul ve uygun süre olarak kabul edilemeyeceği yönündeki tespiti dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun bulunmuştur.Devamında, 2015 takvim yılına ait sahibi lehine delil vasfına haiz resmi defteri gereğince 17/03/2017 icra takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan 26.344,82 TL alacaklı olduğu, davalının 2014 takvim yılına ait sahibi lehine delil vasfına haiz resmi defter ve belgelerinde davacı yana 25.141,62 TL borçlu bulunduğu, taraf defterlerindeki farkın (26,344,82 – 25.141,62 ) 1.203, 20 TL’ nin davacının incelenen resmi defter ve belgelerinde kayıtlı olup, davalı yanın incelenen resmi defter ve belgelerinde kayıtlı olmayan, davacının davalı adına düzenlendiği 27/01/2015 tarihli, 554,60 TL, 10/04/2015 tarihli, 295,00TL ve 16/08/2015 tarihli, 354,00 TL’ lik 3 adet faturadan kaynaklandığı ve taraflar arasında yapılan 16/01/2014 tarihli mutabakatta davalı yanın davacıya 25.141,22 TL borcu bulunduğunun kabul edildiği, her iki tarafın tacir olduğu ve atılan imzaların inkar edilmediği gözönüne alındığında mutabakatın sehven yapıldığı iddiasının dinlenir bulunmadığı gibi, davalının sözleşmeden kalan son bakiyenin 12/02/2013 tarihinde 20.000,00TL ve 03/04/2013 tarihinde 5.000,00 TL olarak makbuz karşılığında, davacı şirket yetkilisi ve ortağı olan …’a elden ödendiği yönündeki iddiasına da makbuz tarihlerinin mutabakat tarihinden önceki tarih olması nedeniyle itibar edilemeyeceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında, davalının 25.141,22 TL asıl alacağa yönelik itirazının iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına karar verilmesi isabetli olmuştur.Yine mahkemece davalı yanca icra takip tarihinden sonra dosyaya yapılan 1.203,60 TL ödemenin infazda dikkate alınması karar verilerek, ödenen bu miktarın takip miktarı olan 25.141,22 TL asıl alacak içinde olduğu gözetilerek 25.141,22 TL üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi ve yargılama giderlerinin bu miktar üzerinden kabul-red oranına göre hesaplanması doğru olmuştur.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/10/2018 tarih ve 2017/560 Esas, 2018/937 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf
başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Davacıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yatırılması gereken 1.717,40 TL nisbi istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 429,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.287,90‬ TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde BIRAKILMASINA,5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a bendi gereğince KESİN olmak üzere 16/07/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.