Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1124 E. 2022/919 K. 10.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1124
KARAR NO: 2022/919
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/11/2018
NUMARASI: 2018/399 Esas, 2018/1027 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 10/05/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dilekçesinde özetle; dava dışı …’un müvekkili şirket ve yetkili bayisi aleyhine satın aldığı aracın koltuk sırtlarının sabit durmaması iddiası ile açmış olduğu bedel iade davasının 01/06/2017 tarihinde müvekkili ve bayisi aleyhine neticelendiğini, bu karara istinaden müşteri … tarafından gönderilen icra emri nedeniyle 17/08/2017 tarihinde müvekkili şirketçe icra dairesine 21.418,98 TL ödendiğini, ilama konu gerekçeli kararda ayıp olarak araca sonradan montajı yapılan koltuğun gösterildiğini, söz konusu koltuğun müvekkili ile davalı arasında akdedilen 01/09/2015 tarihli sözleşme gereği davalı tarafından yapıldığını, müvekkilinin ayıplı ürünün tüketiciye sunulmasında hiçbir kusurunun bulunmadığından yapılan ödemenin rücuen tahsili talebiyle Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında takip yapıldığını, davalı-borçlu şirketin dosya borcuna itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline, takibin devamına davalı şirketin %20 icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında düzenlenen 01/09/2011 tarihli sözleşmeye riayet edilerek üst yapı çalışmalarının yapıldığını, proje kapsamında üretilen araçlardan birinin dava dışı … tarafından 10/02/2012 tarihinde satın alındığını, TK. 23/1c gereğince ve taraflar arasında imzalanan 01/09/2011 tarihli sözleşmenin 5.4 ve 5.5 maddeleri uyarınca davacının yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süreler geçtikten sonra açıldığını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davanın, ayıplı araç nedeniyle mahkeme ilamına istinaden ödenen bedelin rücuen tahsili için davalı aleyhine yapılan icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkin olduğu, Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1293 esas, 2017/417 karar sayılı dosyasının incelenmesinde; davacısının …, davalısının … Ltd. Şti ve … Paz. A.Ş olduğu, ayıplı mal satışından doğan tazminat talepli davada aracın ayıpsız misliyle değiştirilmesi ve araç bedelinin iadesi talebinin reddine, tamir bakım ve gider hesabında yer alan 10.000,00 TL’nin davalılardan tahsiline karar verildiği, verilen kararın 08/09/2017 tarihinde kesinleştiği, incelenen Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1293 esas, 2017/417 karar sayılı dosyasında dosyamız davalısının ihbar olunan ya da diğer bir sıfatla yer almadığı, ayıba ilişkin tespitin yapıldığı bilirkişi raporunun 01/11/2013 tarihli olduğu, davalı … şirketi tarafından 21/11/2013 tarihinde bilirkişi raporuna itiraz edildiği, aracı satın alan … tarafından 23/02/2012 tarihinde başlamak üzere 6 kez davacının yetkili servisine aracın götürüldüğü, 03/03/2012 tarihli şikayetin koltuk sırtının sabit olmadığına ilişkin olduğu, incelenen dosya içerisindeki 01/11/2013 tarihli bilirkişi raporunun davalıya tebligat şerhine rastlanılmadığından en geç 21/11/2013 tarihli bilirkişi raporuna beyan dilekçesi sunan … şirketinin bilirkişi raporundan ve ayıptan haberdar olduğu, ayıbı süresi içerisinde dosyamız davalısına bildirdiğine ilişkin bir delil sunulmadığı gibi davayı da dosyamız davalısı davalı …’e ihbar etmediği, ilk olarak davacının davalıya 27/12/2017 tarihli Beyoğlu … Noterliği’nin ihtarnamesinin 29/12/2017’de tebliği ile ayıp ihbarının kabul edilebilecek şekilde yapıldığı, davacının ayıbı öğrenme tarihi yukarıda açıklandığı üzere en geç rapora itiraz dilekçesinin verildiği tarih olan 21/11/2013 tarihi alındığında bu tarih ile ihtarnamenin gönderildiği 29/12/2017 tarihi arasında 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesi ile; Davanın zaman aşımı nedeniyle REDDİNE, karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinafa başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; davalı tarafın yasal süresi içerisinde kendisine ayıp ihbarında bulunulduğunu, cevap dilekçesinde yer alan, “Dava dışı … için farklı gerekçeler ile açılan servis kayıtlarına istinaden; Müvekkil Şirket Kalite, Koltuk Montaj ve Üretim departmanlarının da dahil olduğu kapsamlı bir çalışma ekibi oluşturulmuş ve çalışma ekibi Davacı …’ne bizzat giderek detaylı çalışmalar üzerine araca gerekli tüm müdahaleyi yerinde yapmıştır. Nisan 2012’de ise söz konusu Araç, Müvekkil Şirket’in üretim tesisine getirilmiş, gerekli müdahaleler donanımlı çalışma ekipleri tarafından bizzat yapılmış ve gerekli tadilat ve onarımlar Davacı ve/veya Davacı Bayii ile karşıklı mutabık kalınmak suretiyle tamamlanmıştır. Buna ilaveten, Davacı … ile anlaşılan proje ve Sözleşme kapsamında ilgili araçlarda bulunması gereken donanım ve aksamlara İLAVETEN müşteri memnuniyeti kapsamında ek malzemeler konularak konforu arttırma yönünde çalışmalar Müvekkil Şirket tarafından bila bedel yapılmıştır. Yani, Müvekkil Şirket sırf müşteri memnuniyetini sağlamak için Sözleşme ile üstlenmiş olduğu yükümlülüklerin dahi fazlasını bila bedel yerine getirmiştir.” ifadeleri ile ikrar ettiğini, davalının, cevap dilekçesinde “ayıp ihbarının kendisine yapıldığını, ayıbın giderilmesi için bir çalışma ekini oluşturulduğunu ve onarım yaptıklarını” kabul ettiğini, buna ilişkin cevaba cevap dilekçelerinde ayrıntılı beyanda bulunmalarına rağmen yerel mahkemenin bu açık ikrarı dikkate almadığını, dolayısıyla bu hususu dikkate almaksızın zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar vermiş olmasının eksik inceleme ve hatalı nitelendirmeden kaynaklandığını, yukarıda sunulan ve açık ikrar yerine geçen ifadelerden görüleceği üzere, ayıp ihbarının gecikmeksizin davalıya yapıldığını, gerek dava dışı 3. şahıs …’un gerekse müvekkili şirketin ve müvekkili şirketin bayisinin bu ihbarı yaptığının açıkça ikrar edildiğini, istinafa konu edilen işbu davanın, bir ayıplı mal davası olmadığını, kesinleşmiş mahkeme kararına istinaden davalı … ‘in müvekkili şirkete sözleşme hükümleri uyarınca ödemesi gereken bedelin talep edilmesinden ibaret olduğunu, dosyaya sundukları taraflar arasında akdedilmiş sözleşme hükümleri incelendiğinde, davalının, müvekkili şirketin ithal ettiği motorlu taşıtlar üzerinde iş aksamında çeşitli düzenlemeler ve değişiklikler yapmayı taahhüt ettiği ve yapılan işlemlere ilişkin oluşabilecek her türlü zararı ödeyeceğini peşinen kabul ettiğini, taraflar arasında akdedilmiş olan sözleşmenin 4.12. maddesinde de davalının, müvekkili şirketin ilk talebi üzerine, “kendisine proje bazında belirtilmiş olan işlemler neticesinde araç üzerinde ortaya çıkabilecek olan açık/gizli ayıplardan/arızalardan …’a karşı tek başına sorumlu olduğunu…’ın ve/veya üçüncü kişilerin bu nedenle uğrayacağı tüm zararı, mahkeme giderleri ve avukatlık ücreti de dahil olmak üzere, …’ın ilk talebi üzerine, derhal …’a ve/veya zarar gören üçüncü kişiye ödeyeceğini kabul ve taahüt ettiğini, ilgili sözleşmede süreye tabii olmaksızın bir düzenleme yapıldığını ve bu açıdan herhangi bir önşartın belirlenmediğini, ayrıca yukarıda da izah edildiği üzere, ayıp ihbarının her ne kadar süresinde yapılmış olsa da problemin davalı tarafça giderilmediğini, dosyaya sunulan sözleşmenin ilgili hükümleri incelendiğinde, Davalının; Kendi gerçekleştirdiği imalattan doğan tüm sorumlulukları üstüne aldığı (4. maddenin 4.6. alt maddesi), müvekkili şirketin maruz kalacağı tüm zararları def’aten ve derhal ödeyeceğini taahhüt ettiği (4. maddenin 4.12 alt maddesi), garantiden kaynaklanan sorumluluğu üstlendiği (6. maddenin 6.1 ve 6.2. alt maddeleri), sözleşmenin ifasından dolayı kendisi veya taşeronları veya bunlardan herhangi birinin çalışanlari, vekilleri veya temsilcileri tarafından sözleşmenin ifası kapsamında bir zarar meydana geldiği takdirde müvekkili şirkete veya müvekkili şirketin tayin edeceği şahıslara ilk talep halinde nakden ve defaten tazminat ödemeyi taahüt ettiği (14. maddenin 14.1 alt maddesi), anılan sebeplerden dolayı, mahkemece verilen kararın hatalı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava eser sözleşmesi kapsamında ayıplı işler nedeniyle uğranılan zararın rucüen tahsili için yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Davacı taraflar arasında imzalanmış olan 01/09/2011 tarihli üstyapı üretim sözleşmesi gereğince müvekkili şirketin ithal ederek sattığı otomobillerin bir kısım tadilatlarının davalı tarafça yapıldığını dava dışı tüketicinin satın aldığı otomobilde tadilat yapılan koltuklar nedeniyle ayıp bulunduğu iddiası ile müvekkili ve bayisi hakkında dava açtığını, davada satılan aracın koltuklarında ayıp bulunduğunun tespit edilerek ayıp nedeniyle tazminata hükmedildiğini, kararın kesinleştiğini, ayıbın davalının sözleşme gereğince yaptığı imalattan kaynaklandığını, 3. Kişi tüketiciye mahkeme kararı ile ayıp nedeniyle tazminat ödemek zorunda kaldıklarını bu bedelin rücuen tahsili için yaptıkları takibe davalının haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece zaman aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. TBK’nın 478. maddesinde, yüklenici ayıplı bir eser meydana getirmişse, bu sebeple açılacak davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz yapılarda ise beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar, hükmü düzenlenmiştir. Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 6.1 maddesinde, dönüştürülen araçlar üzerinde davalı tarafından gerçekleştirilen üstyapı çalışmalarının, aracın nihai tüketiciye teslim edilmesinden itibaren başlamak kaydıyla 2 yıl süre ile davalının garantisi altında olduğu belirtilmiştir.Taraflar arasında 01/09/2011 tarihli üstyapı üretim sözleşmesi düzenlendiği, sözleşme konusunun davacı tarafça ithal edilmiş motorlu araçlar üzerinde bu aracın kıymetini arttıran son kullanıcının isteği veya üretici ve/veya düstribütör/ithalatçının istekleri dikkate alınarak birlikte belirledikleri projeye bağlı kalarak muhtelif değişiklikler ve düzenlemeler yapılması olduğu, sözleşme kapsamında davacı tarafça son kullanıcı tüketiciye satılan dava konusu araçta sözleşme ile koltuklarda davalı tarafça tadilat yapıldığı, aracın tesliminden sonra 3. Kişi tüketici tarafından tadilat yapılan koltuklarda ayıp bulunduğu iddiası ile davacıya başvurulduğu, ayıbın giderilememesi üzerine 3. Kişi tarafından davacı aleyhine dava açıldığı, davada ayıp nedeniyle tazminata karar verildiği, anılan tazminatın davacı tarafça ödendiği uyuşmazlık konusu değildir. Dosya içine getirtilen Kocaeli 1, ATM’nin 2016/1293 E., 2017/417 K. Sayılı kararından 3. Kişi tarafından davacı hakkında dava açıldığı, davanın kısmen kabulü ile ayıp nedeniyle 10.000 TL bedelin ödenmesine karar verildiği kararın kesinleştiği, bu davanın davalıya ihbar edilmediği, bu davada ayıba ilişkin bilirkişi raporunun davacıya tebliğ edildiği, davacının 21/11/2013 tarihli bilirkişi raporuna beyan dilekçesini verdiği, böylece ayıbı öğrendiği sabittir. Davacı ise ayıp nedeniyle zararının tazminini 29/12/2017 tarihli ihtarname ile talep etmiştir. Takip ise 09/01/2018 tarihinde yapılmıştır. Bu tarihten önce zaman aşımının durduğu veya kesildiğine ilişkin bir iddia ve ispat bulunmamaktadır. Buna göre TBK’nın 478. Maddesinde öngörülen zaman aşımı süresi takip tarihi itibarıyla dolmuş olup, davacının istinaf sebepleri yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/11/2018 tarih ve 2018/399 Esas, 2018/1027 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 10/05/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.