Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1113 E. 2021/2001 K. 02.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1113
KARAR NO: 2021/2001
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/11/2018
NUMARASI: 2014/891 Esas, 2018/1164 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 02/11/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava; taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkili şirketin reklam hizmetleri, sosyal medya ve dijital iletişim danışmanlığı alanlarında hizmet verdiğini, davalı tarafın spor toto süper lig 2013-2014 sezonu futbol liginde oynanan maçlarda “oyunun lideri ” konseptinin sponsoru olduğunu, bu kapsamda müvekkili şirketten reklam ajansı hizmeti almak istediğini bildirmesi üzerine, taraflar arasında Temmuz 2013 tarihinde görüşme yapıldığını, müvekkili şirket tarafından hazırlanan reklam hizmet sözleşmesi taslağının davalı şirkete gönderildiğini, ancak davalının sözleşmeyi imzalamadığını, bununla birlikte henüz sözleşme imzalanmadan sözleşme görüşmeleri başladığı için yazılı sözleşmenin imzalanacağı güveni ile davalı tarafın talepleri üzerine müvekkili tarafından işin yapılmasına başlandığını, buna ilişkin elektronik posta yazışmalarının mevcut olduğunu, müvekkili tarafından; davalı markasının bilinirliği ve oyunun lideri konseptinin ölçümlenmesine ilişkin marka araştırması (bu kapsamda bağımsız bir araştırma şirketi olan Ipsos firmasından davalının onayı ile hizmet alımı) yapıldığını, oyunun lideri projesine ilişkin dijital oyun yazılımı ve tasarımları, oyunun lideri projesine ilişkin çekiliş etkinliği için hazırlıklar, hediyeler, resmi başvurular ve benzeri etkinlik hizmetleri, davalı taraf için broşür basımı sosyal medya yönetimi, sosyal medya reklamları ve web sitesi hizmeti, reklam filmi prodüksiyonu ve … yayın hizmetinin davalıya verildiğini, verilen bu hizmetlerin davalı tarafça kabul edilmesine ilişkin yazışmaların delil olarak dosyaya sunulduğunu, iddialarının doğruluğu için davalı tarafa ilişkin reklamların yayınlandığı ling tv den görüntülerin talep edilebileceğini, davalı tarafça müvekkiline avans ödemelerinin yapıldığını, davalı tarafça 09/9/2013 tarihinde müvekkiline gönderilen noter ihtarnamesinde müvekkili şirketten … AŞ adına yürütmüş olduğu reklam, pr faaliyet, çalışma ve aracılık işlerine muvafakatlerinin olmadığının bildirildiğini, bunun üzerine müvekkilince davalıya verilen hizmetlerin derhal durdurduğunu, yapılan iş bedelinin Beyoğlu … Noterliği’nin 18/9/2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile talep edildiğini, faturaların davalıya tebliğ edilmesine davalı yanca müvekkiline ödeme yapılmadığını, bunun üzerine davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip yapıldığını, ancak davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında imzalanmış bir sözleşme bulunmadığını, şirket çalışanlarının mail ortamındaki görüşmelerinin arada sözleşme ilişkisi kurulduğuna karine teşkil etmeyeceğini, yapılan yazışmaların şirket yetkililerine ait olmadığını, davacı tarafın sözleşme imzalanmasını beklemeden kendi kendisine eylem içerisinde olmasının kötü niyetli bir yaklaşımı ortaya koyduğunu, davacı tarafın bir takım faaliyetlerde bulunulduğunun müvekkilince fark edilmesi üzerine faaliyetlerini durdurması için davacıya ihtarname çekildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, ikinci bilirkişi kurulu raporu dayanak alınmak suretiyle, elektronik posta yazışmaları ve diğer yazı cevapları dikkate alınarak davacının iddia ettiği hizmetleri yaptığı, davalının bu hizmetlere onayının bulunduğu, hizmet bedeline ilişkin davacı tarafa ödenen avans miktarı düşüldükten sonra davacının 303.973,22 TL alacaklı olduğu, davacı yanca gönderilen ihtarname ile davalı yanın temerrüde düşürüldüğü, davacı yanın talep edebileceği işlemiş faiz miktarının 8.359,26TL olarak hesaplandığı, ancak davacının 3.169,00 TL işlemiş faiz talebinde bulunduğu, alacağın yargılamayı gerektirdiği, alacak bilirkişi raporuyla belirlendiğinden davacının icra inkar tazminatı talebinde bulunamayacağı gerekçesiyle; davacının davasının kısmen kabulü ile, davalının icra dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin; 303.973,22 TL asıl alacak, 3.169,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 307.142,22 TL üzerinden takibin devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranda avans faizi uygulanmasına, davacının fazla talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, taraflar arasında cereyan eden ilişkiye ilişkin tüm belge ve bilgilerin dosyaya sunulduğunu, gerekli uzmanlığa sahip birden çok bilirkişi marifetiyle ve birden çok kez inceleme yapılarak talepleriyle örtüşen tutarda davalarının kabulüne karar verildiğini, alacaklarının likit olduğunu, bu nedenle davalı aleyhinde icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği halde mahkemece bu taleplerinin reddine karar verilmesinin yasal herhangi bir dayanağı bulunmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, mahkemece elektronik posta yazışmaları ve diğer yazı cevapları dikkate alınarak davacının iddia ettiği hizmetleri yaptığı, davalının bu hizmetlere onayının bulunduğu, hizmet bedelinin avans ödemesi düştükten sonra 303.973,22 TL olduğu dikkate alınarak davacının davasının kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan bu değerlendirmenin hukuken kabulünün mümkün olmadığını, anonim şirketlerde dış ilişkilerde temsil yetkisinin yönetim kurulu eliyle kullanılacağını ve kural olarak şirket adına imza yetkisi olan temsilcilerden ikisinin müşterek imzasının arandığını, bunun istisnasının ise, şirketin esas sözleşmesinde çift imzadan farklı bir kural öngörmesi olduğunu, somut uyuşmazlıkta olduğu gibi birden fazla üyeye sahip yönetim kurullarında, şirketin esas sözleşmesinde aksine hüküm yok ise, temsil yetkisinin çift imza ile kullanılacağını, mahkemece bu gerçeklik göz önünde bulundurulmaksızın, hükme esas alınan hatalı bilirkişi raporları doğrultusunda salt mail yazışmalarından yola çıkılarak sözleşmenin kurulduğu kanaatine varılmasının son derece hatalı olduğunu, nitekim davacı şirket ile yapılan yazışmaların müvekkili şirket çalışanları ile yapılan yazışmalar olduğunu, bu yazışmaların tek başına sözleşme kurulduğuna delalet etmediğini, dosyada mübrez imza sirkülerinde şirketin temsil yetkililerinin A Grubu- …, B Grubu … ve C Grubu …, …, … ve … olduğunu, sayılan gruplar ve kişilerin şirketi tek basına temsile yetkili olmadıklarını, müvekkilinin şirketi bağlayan bir sözleşme kurabilmesi için A grubu imza yetkilisi ve B grubu imza yetkililerinden birinin müşterek imzalarının olması gerektiğini. Bu sebeple mahkemece salt yazışmalardan ve …’nun mail yazışmalarından haberdar olmasının varsayımından hareketle sözleşmenin kurulduğu çıkarımında bulunulmasının hatalı olduğunu, nitekim taraflarınca ısrarlı bir şekilde beyan edildiği üzere, …’nun davalı şirket adına sözleşme imzalama yetkisinin olduğuna dair bir genel kurul kararı ya da yönetim kurulu kararı veya herhangi bir vekâletname bulunmadığını, mahkemece bu hususların varlığı dahi tartışılmaksızın taraflar arasında reklam hizmet sözleşmesinin kurulduğu sonucuna varılmasının hatalı olduğunu, müvekkili şirket yetkili temsilcilerinin kimler olduğunun mahkeme dosyasına belgeleri ile delilleri arasında ve dilekçeleri ekinde sunulduğunu, davacı taraf ile müvekkili şirket yetkili temsilcileri arasında imzalanmış yazılı bir sözleşmenin olmadığının tartışmaya mahal vermeyecek kadar aşikâr olduğunu, davacı şirketin müvekkili şirket yetkili temsilcilerinden onayı olmadan bir takım reklam faaliyetlerine giriştiğini, bu durumda davacının takibe ve davaya konu ettiği alacağa mesnet olarak ileri sürdüğü reklam faaliyetlerini, yetkisiz kişilerle yaptığının ve davayı ön görüşme mahiyetinden öteye geçemeyen mail yazışmalarına istinaden gerçekleştirdiğinin dosya kapsamıyla sabit olduğunu, müvekkili şirketin bu faaliyetlere onay vermediğinin davacıya noter marifetiyle yazılı olarak bildirildiğini, tüm bu fiili gerçekler karşısında ve TBK’nın 46. maddesinin açık hükmü gereğince, müvekkili şirketin davacının hukuka aykırı talepleri karşısında mali yükümlülük taşıdığına kanaat getirilmesinin hukuken mümkün bulunmadığını, ayrıca davacı şirketin bir tacir olduğu ve tacir olmanın yükümlülüğü gereği basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gerektiği kuralı göz önüne alındığında, yazılı bir sözleşme imzalanmaksızın sözleşmenin ifa şartları, hizmetin nasıl ve ne şekilde ifa edileceğine dair koşullar yazılı olarak belirlenmemizin, salt şirket çalışanları ile mail ortamında yapılan ve müvekkili şirket acısından herhangi bir bağlayıcılığı olmayan yazışmalarla müvekkili tarafından hizmetin yapıldığına onay verilmesi ve dava konusu hizmetlerin hayata geçirildiği iddiasında olan davalı şirketin, TTK’nın 18/2. maddesinde düzenlenen ” her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir’ hükmünde düzenlenen “basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne” aykırı davrandığının açık olduğunu, temsil esasının geçerli olduğu durumlarda şirket nam ve hesabına yapılan hukukî işlemin şirket için bağlayıcı olabilmesinin, bu yetkiye sahip kişilerin birlikte hareket etmelerine bağlı olduğunu, ancak somut olayda bu hususun mahkemece hiçbir şekilde değerlendirilmeksizin hüküm kurulduğunu, taraflar arasında reklam hizmeti verilmesi yönünde yazılı bir sözleşme düzenlenmediği gibi, davacı şirkete davaya konu hizmetleri vermesi için müvekkili şirketin yetkili temsilcisi tarafından verilen bir onay yada yetkisiz temsilci tarafından yapılmış işlere de sonradan verilen bir icazet de söz konusu olmadığını, aksine müvekkili şirket bilgisi dışında yapılan ve amacı aşan tüm çalışmalardan haberdar olur olmaz davacı şirkete ihtarname keşide edilerek işlemlerin durdurulmasını ve bilgi ve onayı dışında yapılan çalışmalara muvafakatlerinin olmadığının bildirildiğini, mahkemece bu hususun dahi incelenmediğini ve sanki taraflar arasında hüküm ve şartları belirli olan bir hizmet sözleşmesi varmışçasına soyut gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiğini, mahkemece dosya kapsamındaki beyan ve itirazlarının hiçbir şekilde değerlendirilmeksizin bir sonuca gidildiğini ve salt davacı şirket taralından sunulan yayın kuruluşu faturaları ve davacının ticari defterleri üzerinde inceleme ile yetinilerek hukuki gerekçe ve dayanaktan uzak bir değerlendirmeye ulaşıldığını, … ve … tarafından davacı şirkete düzenlenmiş olan ve ek rapor öncesi mahkemeye sunulan faturaların, müvekkil şirkete değil, davacı şirkete fatura edildiğiNİ, bu fatura içeriklerinde açıklaması yer alan yayın ya da hizmetlerin hiçbir şekilde müvekkil şirketin onayı ve kabulü olmadan yapıldığını, … tarafından davacı şirkete kesilen 176.542.16 TL faturaya konu hizmetin ve faturada yer alan bedelin müvekkili şirketçe kabul edildiğine dair yetkili temsilcinin yazılı bir onayı söz konusu değilken, bu bedelin müvekkili şirketten talep edilebileceğinin kabulünün mümkün bulunmadığını, mahkemece değerlendirmeye esas alınan … ve … faturalarının davacı şirketin delil listesinde yer almadığını, usulüne aykırı olarak dilekçeler teatisinin tamamlanması aşamasından sonra sunulduğunu, bu hususa taraflarınca açıkça itiraz edilmesine rağmen mahkemece HMK’ nın 145. maddesi hükmüne aykırı olarak faturaların delil olarak kabul edildiğini ve hükme esas alındığını, somut uyuşmazlıkla da davacı şirket taralından mahkeme dosyasına sunulan … ve … faturaları delil listesinde yer almamasına rağmen ön inceleme aşamasından sonra dosyaya sunulduğunu ve iş bu duruma taraflarınca muvafakat edilmemesine rağmen mahkemece itirazlarının dikkate alınmaksızın konu faturalara ilişkin değerlendirme yapılarak sonuca gidildiğini,bunun da usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Taraflar arasında 25/07/2013 tarihli reklam hizmet sözleşmesi imzalanmış, bu sözleşmede davalı yanın imzasının bulunmadığı tespit edilmiştir. Davacı yüklenici tarafından davalı iş sahibi hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından, 19/09/2013 tarih, … numaralı, 187.134,69 TL bedelli, 17/09/2013 tarih, … numaralı, 102.438,53TL bedelli ve 17/09/2013 tarih, … numaralı, 35.400,00TYL bedelli toplam 324.971,22 TL miktarlı 3 adet faturaya istinaden, 187.134,69 TL asıl alacak, 14.400,00TL asıl alacak, 390,58 TL işlemiş faiz, 102.436,53TL asıl alacak, 2.778,42TL işlemiş faiz, 126,54TL ihtarname masrafı ve 3,43TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 307.270,19TL alacağın tahsili için 03/12/2013 tarihinde ilamsız takip yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmaktadır. İcra takibine konu 17/09/2013 tarihli … nolu 35.400,00TL bedelli faturanın, Temmuz ve Ağustos 2013 ajans hizmet bedeli olarak , 17/09/2013 tarihli, … nolu 102.436,53TL bedelli faturanın, … 30.000,00TL, ajans komisyonu %10 3.000,00TL, dijital oyun yazılım ve tasarımlar 36.750,00TL, sosyal medya yönetimi 3.000,00TL, sosyal medya reklam harcaması 635,20 TL, marka araştırması … KMG 9.021,00TL, milli piyango izin 1.500,00TL, oyunun lideri kazananlar hediye 750,00 TL, broşür baskı 1.320,00 TL, ajans komisyonu 510.132,TL, masraflar 702,42TL bedeli olarak ve 19/09/2013 tarihli, 194956 nolu, 187.134,69TL’ lik faturanın … yayın bedeli 149.612,00TL, ajans komisyonu % 6 8.976,72TL bedeli olarak talep edilmiştir. Davacı yanca düzenlenen fatura bedellerinin toplamı 324.971,22 TL, ödenen 21.000,00 TL mahsubu ile, icra takibinin 303.970,69TL asıl alacak üzerinden yapıldığı tespit edilmiştir. Davacı, taraflar arasında sözlü reklam hizmet sözleşmesi akdediliğini iddia etmiş, davalı iş sahibi ise, sözleşme ilişkisinin kurulmadığını, taraflar arasında gerçekleşen e-mail yazışmalarının davalı şirket yetkilileri tarafından yapılmadığını savunmuştur. Karşılıklı edimleri içeren eser sözleşmelerinde yüklenicinin görevi eseri sözleşmesine, amacına ve tekniğine uygun tamamlayarak teslim etmek; iş sahibinin görevi ise, sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükler varsa bunların yerine getirilmesiyle eserin bedelini ödemekten ibarettir. Kural olarak eser sözleşmesi ilişkisinin kurulması herhangi bir şekil şartına tabi olmayıp, tarafların “icap” ve “kabul” iradelerinin birleşmesiyle sözleşme ilişkisi kurulur. Şekil şartı, sözleşmenin geçerlilik şartı olmayıp, ispat şartıdır. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 25/09/2018 tarih, 2018/3698 Esas, 2018/3394 karar sayılı kararı). 4721 sayılı TMK’nın “İspat yükü” başlıklı 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü amirdir. Somut olayda, davacı yan, taraflar arasında eser sözleşmesi akdedildiğini ileri sürdüğünden ispat külfeti davacı taraftadır. 6100 sayılı HMK’ nın “Senetle ispat zorunluluğu” başlıklı 200. maddesinde düzenlenen “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. ” hükmü gereğince davacı taraf, eser sözleşmesi ilişkisini yazılı ispat etmek zorundadır. Bu kapsamda, davalının dosyaya sunduğu delillerin değerlendirilmesi gerekmekte olup, mahkemece davacı tarafça dosyaya delil olarak ibraz edilen ve davacı şirket müşteri temsilcisi … ile davalı şirketin C grubu imza yetkilisi …, davalı şirketin iştiraki olan … AŞ reklam direktörü …, davalı şirketin pazarlama ve satış müdürü … ve … arasında gerçekleşen yazışmaların, davalı şirketin resmi kurumsal domain (alan adı) adresi olan …@…com.tr hesabından yapıldığı, bu yazışmaların davalı şirket tarafından da kabul edildiği, kaldı davacı şirketin yaptığı işlerin TV lerde ve sosyal medyada yayınlandığı, davalı şirket bütçesinden avans ödemesinin de yapılmış olduğu gerekçesiyle davacı yanca taraflar arasındaki eser sözleşmesinin varlığının ispat edildiğine yönelik kabulü dosya kapsamı ile usul ve yasaya uygun bulunmuştur.Nitekim, reklamcı …, mali müşavir …, bilgisayar uzmanı … ve hukukçu … tarafından düzenlenen 26/06/2018 tarihli bilirkişi kurul raporunda; taraflar arasındaki elektronik posta yazışmalarından davalı tarafın, davacı taraftan televizyon reklamı, dijital tasarımlar oyun ve yazılım , sosyal medya, marka araştırma, etkinlik, çekiliş gibi hizmetleri talep ettiği, talep edilen hizmetlerin davalının onayına sunulduğu ve onay verdiği, bu hizmetlerin davacı ajans tarafından olması gereken kalitede ve özende yerine getirildiğinin tespit edildiği, davalı tarafça avans ödemesi de yapıldığı dikkate alınarak taraflar arasında reklam hizmet sözleşmesinin kurulduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Davalı vekilince e-mail yazışmalarının davalı şirket yetkililerince yapılmadığından davalı şirketi bağlamayacağı, yazışmaları yapan davalı şirketin C grubu imza yetkilisi …’ nun da bu konuda münferit imza yetkisinin bulunmadığı savunulmuştur. Dosyada bulunan İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ nden gönderilen 18/04/2015 tarihli yazıya ekli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 09/05/2014 tarih, 8566 sayısının 699. sayfasında; 28/05/2013 tarih, 2013/27 sayılı Yönetim Kurulu kararı ile, A grubu imza yetkililerinin … ile …, B grubu imza yetkilisinin …, C grubu yetkililerinin …, …, … ve … olduğunun belirlendiği, imza yetkililerinin ” Temsil ve İlzama İlişkin Yetki Esasları No:2″ hükümleri çerçevesinde kullanılmasına karar verildiği görülmektedir. Davalı şirketin 28/05/2013 tarih, 2013/27 sayılı Yönetim Kurulu kararı ile belirlenen ve Beyoğlu …Noterliği’nin 26/06/2013 tarih, … yevmiye numaralı temsil ve ilzama ilşikin esasların ve mevcut temsil ve ilzam yetki esasları 2. maddesinde; “…şirketin faaliyet konusuna giren ya da faaliyet için zorunlu olan her türlü hukuki muaemele, fiil ve diğer işlemlerde şirket ünvanı altında, A grubu imza yetkililerinden her ikisinin veya A grubu imza yetkilisi ile B grubu imza yetkililerinden birinin müştereken vazedecekleri imzaları, en geniş şekilde geçerli ve şirketi ilzam edebilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Aynı maddenin (d) bendinde; şirketin olağan işlerini oluşturan borsa işlemleri haricinde, tek bir sözleşme ile ya da seri sözleşmelerle edimlerin taahhüt edilmesi ve bu edimleri içeren sözleşmelerin akdedilmesi, değiştirilmesi ya da sona erdirilmesinde yukarında sayılan temsilcilerin yetkili kılındığı belirtilmiştir. Esasların 3.maddesinde de; ” aşağıda sayılan konular ile sınırlı olmak üzere, her türlü hukuki muamele, fiil veya işlemlerde şirket ünvanı altında A grubu veya B gruubu imza yetkililerinden birinin ve C grubu imza yetkililerinden birinin müştereken vazedecekleri imzaları, en geniş şekilde geçerli ve şirketi ilzam edicidir.” denilerek maddeler halinde konular sayılmıştır. Dosyada yer alan yazışmalarından; … tarafından …’e gönderilen 01/08/2013 tarihli e-mailde; eser sözleşmesi kapsamında sayılan Milli Piyango işi için kuruma gönderilen evrakların davalı C grubu şirket yetkilisi … tarafından münferiden imzalandığı için geri gönderildiği, bu nedenle evrakların A ve B grubu yetkililerinden biri tarafından imzalanması gerektiği, bu kişilerin de …, … ve .. olduğu açıklanmış, … tarafından …’e gönderilen 05/08/ 2013 tarihli e-malide; evrağın imzalanıp kuryeye teslim edildiği bildirilmiş olup, mahkemece bu e-mail gereğince evrakın davalı şirket yetkililerince imza sirkülerine uygun olarak birlikte imzalandığı ve yazışmalardan şirket yetkililerinin haberdar olduğu gerekçesiyle sözleşmenin geçerli olduğuna karar verilmesi isabetli olmuştur. Mahkemece hükme dayanak alınan mali müşavir …, ile hukukçu bilirkişiler Doç. Dr. …, … ve Doç.Dr. … tarafından hazırlanan 27/04/2016 tarihli kurul kök raporu ile 12/092017 tarihli ek raporda; , ayda 15.000,00TL’ lik ajans hizmet payı bedelinin hizmet için uygun olduğu, … için 30.000,00TL’ nin doğru bir harcama olduğu, davacının davalıdan talep ettiği %6 ve %10 luk ajans komisyonunun piyasa rayiçlerine uygun olduğu, sunulan faturalardan; vaad edilen hizmetin yapıldığı, bu iitibarla davacı yanca icra takibine konu 17/09/2013 tarihli, Temmuz ve Ağustos 2013 ajans hizmet bedeli + KDV içerikli olarak düzenlenen 35.400,00TL bedelli fatura ile 17/09/2013 tarihli, … nolu 102.436,53TL bedelli fatura içeriğindeki … 30.000,00TL, ajans komisyonu %10 3.000,00TL toplamı 33.000,00TL ve +KDV bedeli 5.940,00TL toplamı 38.940,00T ‘ nin toplamı 74.340,00TL’Lik işin yapıldığını belirlemiş, bu bedelden ödenen 21.000,00TL’nin mahsubu ile kalan 53.340,00TL’ nin talep edebileceği belirtilmiştir. Yine mahkemece hükme esas alınan muhasebe ve finans uzmanı … ile hukukçu bilirkişiler …, … ve … tarafından düzenlenen 29/06/2018 tarihli bilirkişi kurul raporunda; bir önceki kurul raporundaki belirleme doğrultusunda davacının davalıdan talep ettiği %6 ve %10 luk ajans komisyon bedelinin piyasa rayiçleri ile uyumlu olduğu değerlendirilmiş, davacı yanca davalıya kesilen faturalarda belirtilen hizmet tutarlarının da, yapılan reklamın ulaştığı kitle, reklamın kalitesi ve reklamın çizgi üstü olmasından dolayı piyasa rayiçlerine uygun olduğu, bu doğrultuda davacının alacak talebinin yerinde olduğu belirlenmiştir. O halde yapılan bu açıklamalar ışığında; mahkemenin denetime elverişli 27/04/2016 tarihli bilirkişi kurul kök raporu ile 12/092017 tarihli ek rapor ve 29/06/2018 tarihli bilirkişi kurul raporu doğrultusunda, davacı yanca davalı adına düzenlenen 3 adet fatura içeriğindeki işin yapıldığı, faturadaki bedellerin piyasa rayiçlerine uygun olduğu, bu itibarla davacının davalıdan 324.971,22 TL alacaklı olduğu yönündeki kabulü ile, bu bedelden davalı tarafça yapılan avans ödemesinin düşürülmesi suretiyle davacının iş bedeli alacağının 303.971,22 TL olduğu yönündeki belirlemesi ve taleple bağlılık ilkesi gereğince bu bedele 3.169,00 TL işlemiş faiz eklenmek suretiyle toplam 307.142,22 TL üzerinden takibin devamına karar vermesi isabetli olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/11/2018 tarih ve 2014/891 Esas, 2018/1164 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Davacıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yatırılması gereken 20.980,89 TL nisbi istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 5.245,22 TL harcın mahsubu ile bakiye 15.735,67 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde BIRAKILMASINA, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 02/11/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.