Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1094 E. 2022/850 K. 26.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1094
KARAR NO: 2022/850
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/01/2019
NUMARASI: 2017/796 Esas, 2019/18 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/04/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirketin kıymetli maden ve para taşımacılığıyla iştigal ettiğini, davalıyla ticari ilişkisinden kaynaklı mal ve hizmet tedarik ettiğini, icra ödeme emri ile müvekkilinden ödeme talep edildiğini, fatura ve dekontlar incelendiğinde davalının müvekkiline kesmiş olduğu faturalara istinaden yapılan ödemeler Sayın Mahkemece de tespit edilebilir nitelikte olduğunu ve yargılama aşamasında ticari defterlerin incelenerek maddi gerçeğin tespit edilmesini talep ettiklerini, cari ilişki temelinde müvekkilinin davalıya borcu bulunmadığını ve ancak icra takibi kesinleştiğinden cebri icra tehdidi altında dosya borcunun ödendiğini belirterek davanın kabulü ile müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, mahkemenizce takdir edilecek teminat karşılığında dava sonuçlanıncaya kadar ihtiyati tedbir kararı ile icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesine, takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla, müvekkilinin haksız ve kötü niyetli icra takibi sebebiyle uğramış olduğu zararın tahsiline, avukatlık ücreti dahil yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında farklı türlerde gerek mail yoluyla gerekse sözlü olarak yapılan anlaşmalara istinaden ticari ilişkinin geliştiğinin doğru olduğunu, müvekkilinin önce hizmet verdiğini sonra faturasını tanzim ederek ödenmesini beklediğini, davacının dava konusu olduğu anlaşılan faturalar dışında çek ve havale ile fatura bedellerini ödediğini ve her biri 28.10.2016 tarihli olmak üzere; … nolu ft. 4.720.- TL, … nolu ft. 3.540.- TL, … nolu ft., 2.124.- TL, … nolu ft. 1.180.- TL, … nolu ft. 1.180.- TL bedelli faturaların hiçbir haklı sebep olmaksızın ve fatura konusu hizmetler davalı müvekkil tarafından davacıya tam ve eksiksiz verilmiş olmasına rağmen davacı kayıtlarına alınmayarak uzunca bir süre ödenmediğini, ancak bu faturaların dışındaki diğer fatura bedellerini ödediğini, incelenen davacının sunduğu kayıtlara göre yukarıdaki faturaların davacı kayıtlarında yer almadığını, bahse konu faturalarda belirtilen hizmetin davacı şirkete verildiğini, faturaların konusu olan (davacı şirketin Antalya, Adana, Bursa, Kastamonu, Zonguldak şubelerinin Röleve Alım, Proje çizim işleri ) hizmetin verildiğini ve davacı şirketin kurumsal mail adreslerine yine müvekkilin kurumsal mail adreslerinden gönderildiğini, müvekkili şirketin personelleri bahse konu-yapılan personel yol harcama incele- faturalara ilişkin hizmeti vermek için bu şehirlere gittiğini, şubelerde röleve alımı ve proje çizimi yaptığını,yukarıdaki faturalardan dolayı bakiye 12.723,30 TL. alacaklı olduklarını ve dolayısıyla davacının borçlu olmadığının tespitine yönelik talebinin reddi gerektiğini belirterek davacının haksız, yersiz ve dayanaksız iddialarla açmış olduğu menfi tespit davasının reddine, davacının dava açmakta kötü niyetli olduğu da nazara alınarak İİK. 72. maddesi uyarınca davacının %20’den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davacı tarafından hizmetin alındığı tespit edilerek, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesine göre, defter ve kayıtların birbiriyle örtüşmediği, davacının defterlerinde borç-alacak bakiyesinin bulunmadığı, davalının defterlerinde ise, davacıdan 12.723,30 TL alacaklı olduğu, bahse konu faturaların kargo aracılığı ile davacıya gönderildiği, davacının e-posta yoluyla faturaları aldığını teyit ettiği , sonuç olarak davalı tarafından düzenlenen 5 adet fatura bedelinin yapılan hizmete uygun değerde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında, Bakırköy 6.Asliye Ticaret Mahkemesi nin 09/01/2019 tarih ve 2017/796 esas, 2019/18 karar sayılı ilamında davanın reddine karar verildiğini, müvekkil şirket tarafından davalıya ödenmeyen bir faturanın bulunmadığını, müvekkil şirketin işi gereği kıymetli maden ve para taşımacılığı işi ile işgal ettiğini, davalının son derece haksız ve kötü niyetli olduğunu, davalı tarafın kendisinden beklenen ispat yükümlülüğünü yerine getiremediğini, şirket prensibi gereği, satın alma dahilindeki tüm malzeme ve hizmet alımları talep formu yetkili makamlarca onaylandıktan sonra gerçekleşmekte olup, gelen faturaların da kontrol edilerek eşleştirildiğini, davalı tarafın faturaların … kargo tarafından gönderildiğine ilişkin herhangi bir belgeyi yerel mahkeme dosyasına sunmadığını, ayrıca yine dosya kapsamında fatura ve irsaliyelerin altında yer alan teslim alan bölümünde müvekkil şirkette çalışan herhangi bir personelin teslim aldığına dair imza ve isim bulunmadığını, dosyada yer alan mail yazışmaları gerçeği yansıtmadığını, Bakırköy 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin kararının ortadan kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline, karar verilinceye kadar tehir – i icra kararı verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap ve katılma yolu ile istinaf talebinde, istinafa konu karar davacı tarafın kötü niyet tazminatına mahkum edilmemiş olması dışında doğru ve haklı bir karar olduğunu, bahse konu faturaların davacıya tebliğ edildiğinin yanında uzman bilirkişi tarafından faturaların kadri marufunda olduğun da tespit ve teyit edildiğini, kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmesini vekaleten arz ve talep ettiklerini beyan etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Taraflar arasında proje ve rölave işi nedeniyle sözlü eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu ihtilafsızdır. Davalı yüklenici, davaya konu takiple faturaya dayalı iş bedeli alacağının tahsili talebinde bulunmuş, davacı borçlu iş sahibi ise dava dilekçesinde ve özellikle uyuşmazlık konularını belirleyen ön inceleme duruşmasında , davalı tarafça takibe konu edilen faturaların, dava dilekçesi ekindeki belgelere göre ödendiğini savunmuştur. Buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, iş bedelinin ödenip ödenmediği noktasındadır. Davacı iş sahibi iş bedelinin ödendiğini savunmuş ise de bu iddiasını yasal delillerle usulünce ispatlayamamıştır. Mahkemece buna yönelik verilen karar usul yasa ve dosya kapsamına uygun olmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. 2004 Sayılı İcra İflas Kanunu’nun 72/3. maddesinde, icra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği, ancak, borçlunun gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceği, 72/4. fıkrasında ise, davanın alacaklı lehine sonuçlanması durumunda ihtiyati tedbirin kalkacağı ve aynı zamanda alacaklının uğradığı zarar karşılığında %20’den az olmamak üzere alacaklı lehine tazminata hükmedileceği düzenlenmiştir. İ.İ.K.’nun 72/4 maddesi uyarınca, davanın alacaklı lehine sonuçlanması halinde tazminata hükmedilmesi için verilen tedbirin uygulanması gerekir. Somut olayda İ.İ.K 72/4. Maddesine göre belirlenen şartlar mevcut olmadığından, mahkemenin bu yöndeki ret kararı yerinde olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusun da reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/01/2019 tarih ve 2017/796 Esas, 2019/18 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan toplam 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan toplam 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerilerinde BIRAKILMASINA, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a bendi gereğince KESİN olmak üzere 26/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.