Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/914 E. 2018/1261 K. 10.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/914
KARAR NO : 2018/1261
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/09/2017
NUMARASI : 2011/560 Esas, 2017/1053 Karar,
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 10/10/2018
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili, müvekkilinin 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nun 12/e bendi gereğince su, elektrik ve doğalgaz, sosyal tesis arıtma ve benzeri işletme gelirlerini elde edebileceğini, Kanun’un 20. maddesine göre sanayi bölgelerinin ihtiyacı olan elektrik tesislerinin işletilmesi, kamu ve özel kuruluşlardan satın alınarak dağıtım ve satışının yapılması, üretim tesislerinin kurulması ve işletme hakkının sadece organize sanayi bölgelerinin yetki ve sorumluluğunda olduğunu, müvekkilinin EPDK’dan 12/11/2008 tarihli dağıtım lisansı aldığını, davalı şirketle imzalanan 20.07.2009 protokol ile davalının ihtiyacı olan organize sanayi bölgesi sınırları içindeki tarfo merkezi ile tesisi arasındaki 34,5 kV’lık enerji nakil hattını davacı müvekkili adına inşa ederek enerjinin teminini sağlayıp, geçici kabul sonrasında bu enerji nakil hattını müvekkiline devretmesi ve dağıtım bedeli ödemeye başlamasının ve davalının yaptığı inşa maliyetlerinin de bu dağıtım bedelinden mahsup edilerek hesaplaşılmasının kararlaştırıldığını, müvekkilinin tüm onayları verip geçici kabulün yapıldığını, davalının 10.01.2011 tarihinde enerji nakil hattı üzerinden enerji almaya başlamasına rağmen, protokol gereği hattın devrini yapmaktan kaçındığını, davalının serbest tüketici limitini aşması nedeniyle kendi tedarikçisini seçme hakkını haiz ise de davacıya dağıtım bedeli ödemek şartıyla bu hakkın kullanılabileceğini, müvekkilinin davalının tedarikçisini değiştirmesini sağlamasına rağmen müvekkiline karşı yükümlülüklerini yerine getirmediğini ileri sürerek, davalı tarafından inşa edilen enerji nakil hattının davacıya ait olduğunun tespitine, bu aidiyet nedeniyle 10.01.2011 tarihinden itibaren davacının davalıya tahakkuk ettirmesi gereken ve tutarı belirsiz dağıtım bedeli ve KDV’sinden oluşan asgari 100.000,00 TL olan alacağın tespiti ve KDV’si ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 26.06.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle talep tutarını 910.086,43 TL’ye çıkarmıştır.
Davalı vekili, taraflar arasında imzalanan protokolde sadece 380/34,5 kV trafo merkezinden müvekkilinin fabrikasına kadar olan 34,5 kV hattın davacı … bölgesine devrinin öngörüldüğünü, bu devir işleminin EPDK mevzuatı gereği kamu düzeniyle ilgili olduğundan ifasının imkansız hale geldiğini ve BK’nın 117 ve 20. Maddeleri gereğince batıl olduğunu, davacının bu durumu bilmesine rağmen, müvekkilinin kendi imkanlarıyla sağladığı elektrik sarfiyatı üzerinden dağıtım bedeli almaya çalıştığını, EPDK’nın 08/08/2011 tarihli yazısında “… AŞ’nin yaptığı 380/34,5 kV’lık trafo merkezinin organize sanayi bölgesi tarafından devralınması ve trafo merkezi ile .. AŞ tüketim tesisi arasındaki 34,5 kV’lık hattın organize sanayi bölgesine devredilerek bu hat üzerinden organize sanayi bölgesinin TEİAŞ Genel Müdürlüğü ile bağlantı ve sistem kullanım anlaşması imzalayarak söz konusu trafo merkezinin OG seviyesinde abonelik tesis edilmesi ve …AŞ’nin de tüketim tesisi girişinden organize sanayi bölgesi abonesi olması halinde organize sanayi bölgesinin … AŞ’den organize sanayi bölgesi dağıtım bedeli almasının mümkün olacağının” belirtildiğini, müvekkilinin de 380/34,5 kVlik trafo merkezini ve trafo merkezi ile tüketim tesisi arasındaki 34,5 kV’lik hattı birlikte davacıya devretmeye hazır olduğunun davacıya iletildiğini, bu teklifin davacı tarafından kabul edilmeyerek sadece 150 metrelik enerji hattının devrinde ısrarcı olduğunu, organize sanayi bölgesinin 34,5 kV hat üzerinden aboneliği olmadan müvekkilini de fabrika girişinde organize sanayi bölgesi abonesi yapamayacağından protokolde devri öngörülen elektrik hattının devrinin ifasının imkansız olduğunu, davacının bir yandan organize sanayi bölgesi sınırları içinde tüm elektrik enerjisi dağıtım, satış, üretim tesisleri kurma ve işletme hakkının kedisine ait olduğundan bahisle 150 metrelik enerji nakil hattının devrini isterken, diğer yandan 380/34,5 kV’lık şalt sahasını devralmaktan kaçınmasının davacının hakkını kötüye kullandığını gösterdiğini, davacının 34,5 kV’lık enerji hattını devraldıktan sonra müvekkilini fabrika girişinde OG abonesi yapabilmesinin zorunlu olduğunu, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 2/g bendi ve Yönetmeliğin 1 ve 2.maddeleri gereğince organize sanayi bölgelerinin katılımcılarının elektrik ihtiyaçlarını gidermek zorunda olduğunu, davacının müvekkilinin elektrik ihtiyacını karşılamak yerine “sen bu güçte enerjiyi temin et, trafo merkezi ve şalt sahasını kur, ben organize sanayi bölgesi olarak trafo merkezi ile fabrika arasındaki kablo hattını devralayım ve bu hat nedeniyle organize sanayi bölgesine dağıtım bedeli öde” anlayışının mevzuata uygun olmadığını, EPDK’nın 08/08/2011 tarihli yazısında trafo merkezinin TEİAŞ’ye devredilmesi ya da organize sanayi bölgesi tarafından devralınması ve enerji nakil hattının da organize sanayi bölgesine devre…ek bu hat üzerinden organize sanayi bölgesinin TEİAŞ ile bağlantı ve sistem kullanım anlaşması imzalayarak söz konusu trafo merkezinin OG seviyesinde abonelik tesis edilmesi ve … AŞ’nin de tüketim tesisi girişinden organize sanayi bölgesi abonesi olması halinde organize sanayi bölgesinin … AŞ’den organize sanayi bölgesi dağıtım bedeli almasının mümkün olacağı, aksi halde sistem kullanım anlaşması imzalanamayacağının bildirildiğini, bu nedenle TBK’nın 20. Maddesi gereğince butlan halinin mevcut olduğunu, EPDK’nın 08/08/2011 tarihli yazısı ve Yönetmeliğin 16/4. Maddesine göre dağıtım bedeli belirlenmeden dağıtım bedeli talep edilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle sözleşmenin buna ilişkin hükmünün uygulanmasının imkansız hale geldiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporlarındaki görüşlerle EPDK görüşlerinin elektrik piyasası mevzuatına uygun olduğu, buna göre davacının protokol gereğince davalıdan dağıtım bedeli talep etmesinin ön koşulunun; tesis ve hattın devredilmesi ve abonelik sözleşmesi imzalanması olduğu, iki tarafa karşılıklı borç yükleyen akitlerin aynı anda ifası gerektiği, kendi borcunu ifa etmemiş veya borcun ifasını teklif dahi etmemiş olan taraftan gelen ifa talebine karşılık muhatabın borcun ifasından kaçınabileceği, somut olayda, davacının tesis ve hattı devralmadığı ve devralmayı teklif dahi etmediği için devir ve sözleşme imzalanması koşulları gerçekleşmediğinden dağıtım bedeli talep hakkı bulunmadığı, organize sanayi bölgelerinin dağıtım bedeli alma hakkının, dağıtım lisansı almalarına (EPK.nun 13/2) ve dağıtım lisansı sahibi olarak diğer mevzuat hükümlerini yerine getirmesi şartına bağlı olduğu, salt lisans sahibi olmak dağıtım bedeli talep hakkı vermeyeceğinden kendi yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacının EPK.nun 13/2 maddesinde belirtildiği şekilde dağıtım lisansına dayanan haklarını (dağıtım bedeli talebi) organize sanayi bölgesi katılımcısına karşı ileri süremeyeceği, bu nedenle davacı … bölgesinin davalıdan bağlantı bedeli talep etmesinin yasal dayanağının bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili tarafından sunulan istinaf dilekçesinde, çelişkili bilirkişi raporlarına rağmen karar verildiğini, raporlarda dağıtım bedellerinin dahi farklı hesaplandığını, itirazların dikkate alınmadığını, HMK’nın 159 ve 145. Madde hükümlerine aykırı olarak sonradan sunulan 21/07/2015 tarihli EPDK görüşünün dikkate alındığını, gerekçenin TBK’nın 97. Maddesine dayandırıldığını, davalının trafo merkezini TEİAŞ’a teslim etmemesi nedeniyle yarattığı suni ifa imkansızlığı sebebine dayanmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu, TEİAŞ’ın kanunla belirlenmiş tekel durumunda olması nedeniyle müvekkilinin istese de trafo merkezini teslim alamayacağını, davalı şirketın trafo merkezini TEİAŞ’a , 150 metrelik hattı da davacı müvekkiline teslim etmekten imtina ederek, dağıtım bedeli ödemekten kaçındığını, mahkemenin bu karar ile …’nde davalı … A.Ş. lehine bir imtiyaz tanınarak, organize sanayi bölgesi sınırları içinde ve organize sanayi bölgesi mülkiyetindeki yol güzergahından geçen OG kablo hattını hiçbir bedel ödemeden ve organize sanayi bölgesinin izni ve onayı dışında kullanmasının önünün açıldığı ve bilirkişi raporlarında da belirtilen 4562 sayılı Kanunun 20. Maddesine aykırılığın gözardı edildiğini, davalı lehine vekalet ücretinin 771.259,69 TL yerine KDV eklenmek suretiyle 910.086,43 TL üzerinden hesaplanmasının hatalı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Dava, davalı tarafça inşa edilen enerji nakil hattının davacıya ait olduğunun tespitine, bu aidiyet nedeniyle 10/01/2011 tarihinden itibaren davalıya tahakkuk ettirilmesi gereken dağıtım bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasında düzenlenen 20/07/2009 tarihli Protokol ile, … tesislerinin … içerisindeki fabrikalarının enerji ihtiyacının karşılanması amacıyla yapılacak 34,5 kV’lık dağıtım tesislerinin projelendirilmesi ile tesis yapım işlerinin organize sanayi bölgesi adına … A.Ş. tarafından yapılması ve organize sanayi bölgesi tarafından işletilmesi kararlaştırılmıştır.
Temerrüt, bir tarafın diğerine ihtarname göndermesi suretiyle oluşabileceği gibi, dava açılması, icra takibi yapılması yoluyla da meydana gelebilir. Davacı tarafından eldeki dava açılmakla enerji nakil hattını devir borcu konusunda davalı taraf temerrüde düşürülmüş olmaktadır. Taraflar arasındaki bu muaraza yönünden davacı tarafından davalıya temerrüt oluşturan bir ihtar gönderilmemiş olsa bile, dava tarihi itibariyle sözleşme gereği enerji nakil hattının davacıya devri konusundaki muarazanın değerlendirilip sonuçlandırılması gerekirken, temerrüdün oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi hatalıdır. Mahkemece davacının enerji nakil hattının devri için talepte bulunulmadığı, TBK’nın 97. Maddesi gereğince kendi edimini yerine getirmeden karşı edimin istenemeyeceği belirtilmiş ise de, taraflar arasındaki protokolde trafo merkezinin organize sanayi bölgesine devri öngörülmeyip, sadece enerji nakil hattının devri kararlaştırılmıştır. Trafo merkezinin TEİAŞ’a devrinin de mümkün olduğu, davacı tarafın devralmaya zorlanamayacağı EPDK’nın yazılarından anlaşılmaktadır. Davacı eldeki davayı açmakla nakil hattının kendisine devrini talep etmiş olduğundan davadaki tespit ve bedel alacağı talepleri konusunda gerekli araştırma yapılıp, bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler de giderilerek, alacak talebi konusunda hesaplama yaptırılmak suretiyle varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar üzerinde hiç durulmadan yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılarak, dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/560 Esas, 2017/1053 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 10/10/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.