Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/833 E. 2020/992 K. 05.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/833
KARAR NO : 2020/992
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/10/2017
NUMARASI : 2015/866 Esas, 2017/805 Karar
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
2015/1126 ESAS, 2015/911 KARAR SAYILI DAVA DOSYASINDA;
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ : 05/10/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Asıl dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatının tahsili; birleşen dava, eser sözleşmesinin ayıplı olarak ifa edilmesi nedeniyle davalıya ödenen bedelin iadesi istemine ilişkin olup, mahkemece asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne dair verilen karara karşı davacı-birleşen davada davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı-birleşen dosyada davalı vekili, müvekkili şirket ile davalı şirketin fason örme konusunda anlaştıklarını, müvekkil şirket tarafından taraflar arasındaki anlaşılan işlerin tamamlandığını, ancak davalı tarafın bu işten kaynaklanan 2.593,96 TL tutarındaki bakiyeyi ödemediğini, davalıya Bakırköy …. Noterliğinden keşide edilen 26/08/2015 tarihli ihtarname ile borcun ödenmesini ihtar edildiğini, ihtarnameye rağmen borcun ödenmemesi üzerine Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından takip yapıldığını belirterek, davalının haksız itirazı sebebiyle itirazın iptaline ve inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı-birleşen dosyada davacı vekili, davacı şirket ile müvekkili arasında kendileri tarafından getirilen ipliklerin davacı tarafından dokunmasına dair sözleşme bulunduğunu, müvekkili tarafından çeşitli tarihlerde davacıya ipliklerin teslim edildiğini, ancak davacının yapmış olduğu işlerde gizli ayıpların çıktığını, örülen kumaşların dava dışı şirkete satışının yapıldığını kumaşların örme nedeniyle hataların bulunduğu gerekçesi ile iade faturası kesilerek iade edildiğini, kumaşların ayıplı olması nedeniyle 06/07/2015 tarihli iade faturası ve sevk irsaliyesiyle malların davacıya teslim edildiğini, davacının malların ayıplı olduğunu kabul ederek teslim aldığını, müvekkilinin cari hesap bakiyesinden dolayı 9.582,24 TL alacaklı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini; birleşen davada ise, kumaşların ayıplı olması nedeniyle 06/07/2015 tarihli iade faturası ve sevk irsaliyesiyle malların davalıya teslim edildiğini davalının malların ayıplı olduğunu kabul ederek teslim aldığını, müvekkilinin cari hesap bakiyesinden dolayı 9.582,24 TL alacaklı olduğunu belirterek alacağın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, dava konusu kumaşlar üzerinde yaptırılan tespitte likra kaçağı ayıbının örgü işlemini yapan davacı şirketin hatalı fason örme işlemi sonucunda oluştuğu, ayıbın gözle incelemeyle anlaşılabilecek açık ayıp olduğu, davalının süresinde ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediği, bu nedenle davacı yüklenici şirketin ayıptan sorumlu olmadığı, fakat davalı şirket tarafından örme işlerinin ayıplı olduğu gerekçesi ile 06/07/2015 tarihinde 12.166,20 TL’lik iade faturası düzenlediği ve bu faturanın sevk irsaliyeli olup mallar ile birlikte davacı şirket çalışanı … isimli kişiye teslim edildiği, davacının ticari defterlerinde iade faturası işlenmemiş ise de faturanın tebliğ ve fatura içeriğindeki malların davacıya teslim edilmiş olmasının göz önüne alındığında bu teslime karşı çıkılmadığı, davalının defterlerinde kayıtlı olan iade faturası gereğince cari hesapta yapılan düşüş göz önüne alındığında, takip alacaklısının alacağının bulunmadığı gerekçesiyle, asıl davanın reddine; birleşen dava yönünden davacının 9.582,24 TL alacağı bulunduğu gerekçesiyle, bu miktar alacak yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde, davalı iş sahibinin kendisine teslim edilen ürünleri 2 gün içinde inceleyip ihbar yükümlülüğünü yerine getirmesi gerekirken, süresinde muayene ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediğini, mahkemece tesis edilen hükmün gerekçesinde, her ne kadar davalı tarafından düzenlenen iade faturasının müvekkiline tebliğ edildiğinden bahsedilmiş ise de müvekkiline hiçbir şekilde iade faturasının tebliğ edilmediğini, davaya konu malların ve buna ilişkin iade faturasının müvekkili şirkete fiziki olarak tesliminin de yapılmadığını, sevk irsaliyesinden de teşhis edileceği üzere ürünlerin teslim alındığına dair müvekkili şirkete ait herhangi bir imza, kaşe ya da işaretin bulunmadığını, davalı tarafından sunulan iade faturası ve sevk irsaliyesi asıl olmayıp suret belge niteliğinde olduğunu, o dönem müvekkili şirkette çalışan … isimli kişiye ait olduğu iddia edilen imza ile söz konusu fatura ve irsaliyenin müvekkiline tebliğ edildiğinden bahsedilmiş ise de, bu kişinin şirketi borçlandırma yetkisinin bulunmadığını, bu kişinin 11.08.2015 tarihinden itibaren işten ayrıldığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı birleşen dosyada davalı yüklenici; davalı birleşen dosyada davacı ise iş sahibidir.Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmasa da, davalı iş sahibi tarafından temin edilen ipliklerin davacı yüklenici tarafından örülmesi konusunda eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu, davacı yüklenici tarafından düzenlenen faturaların davalı iş sahibinin defterlerinde kayıtlı olduğu da dikkate alındığında taraflar arasında sözleşme ilişkisi ve sözleşmede kararlaştırılan iş bedeli noktasında bir uyuşmazlık bulunmadığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı yüklenicinin edimini ayıplı olarak ifa edip etmediği, bundan dolayı davalı iş sahibinin ödediği bedelin iadesine hak kazanıp kazanmadığı noktalarında toplanmaktadır. Dosyanın incelenmesinde, davalı iş sahibi tarafından davacı yükleniciye dokunmak üzere teslim edilen ipliklerin davacı yüklenici tarafından davalı iş sahibine parça parça olmak üzere en son 30/05/2015 tarihinde teslim edildiği ve davacı tarafından bu kumaşların dava dışı …San. Tic. Ltd. Ş.ti’ne satıldığı, dava dışı firma tarafından bu kumaşlardan 40 kilogramının 17/06/2015 tarihinde, 711 kilogramının ise 24/07/2015 tarihinde davalı iş sahibine iade edildiği anlaşılmaktadır. Davalı taraf ise kendilerine iade edilen kumaşların 01/07/2015 tarihinde davacı yükleniciye iade edildiğini ileri sürmüş olup, malların iade edildiğine ilişkin 01/07/2015 tarihli sevk irsaliyesi ve iade edilen kumaşlara ilişkin 06/07/2016 tarihli 12.166,20 TL bedelli iade faturası ibraz etmiştir. Her ne kadar asıl davada davacı yüklenici tarafından, davalının ibraz ettiği sevk irsaliyesinde imzası bulunan … isimli kişinin o tarih itibariyle çalışanı olmadığı, aralarında husumet bulunduğu ileri sürmüş ise de, davacı yüklenici tarafından davalıya gönderilen 26/08/2015 tarihli ihtarnamede “iade edilen kumaşla ilgili yaptırdıkları incelemede kendilerine atfedilebilecek bir kusur olmadığının” beyan edilmesi karşısında kumaşların davacı yüklenciye iade edildiği sonucuna varlımıştır. Ne var ki, irsaliyede kumaşların “kontrol edilmek üzere teslim alındı” şeklindeki ihtirazi kayıtla teslim alındığı yazılıdır. Bu durumda iade faturasında belirtilen ürünler davacı yükleniciye iade edilmiş ise de davacı yüklenici kumaşları ihtirazi kayıtla teslim aldığına göre, mahkemenin, ürünlerin davacı yükleniciye iade edilmesinden dolayı davacı yüklenicinin ayıp iddiasını kabul etmiş sayıldığına dair değerlendirmesi hatalı olmuştur.Öte yandan, eser sözleşmelerinde ihbar ve muayene yükümlülüğünün düzenlendiği TBK.nun 474/1’inci maddesinde göre; “iş sahibi eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz, eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır”. Davacı yüklenici ile davalı iş sahibi arasındaki ilişki kapsamında davalı iş sahibine teslim edilen tüm kumaşların miktarı ve bu kumaşların incelenmesinin alacağı zaman dikkate alındığında, ürünlerdeki ayıplar açık ayıp olarak değerlendirilse bile, davacı yüklenici tarafından kumaşların davalı iş sahibine teslim edildiği tarihten, aynı ürünlerin davacı yükleniciye iade edildiği 01/07/2015 tarihine kadar geçen süre değerlendirildiğinde ayıp ihbarının süresinde yapıldığını kabul etmek gerekmektedir. Ayrıca, davalı iş sahibi tarafından düzenlenen iade faturası davacı yüklenicinin defterlerinde kayıtlı değildir. Bu nedenle iade faturasındaki yazılı rakamdan asıl davadaki takip konusu miktar düşülerek her hangi bir inceleme ve hesaplama yapılmadan birleşen davanın tamamen kabul yönünde karar verilmesi yerinde olmamıştır. Mahkemece, iade faturasına konu ürünlerin ne kadarının ayıplı olduğu belirlenip, bu miktar ayıplı ürünün davalı iş sahibince kullanılıp kullanılamayacağı, kullanılamayacak ise davacının ayıplı kumaşlardan ortaya çıkan zararının ne kadar olduğunun parasal olarak hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınması, ayrıca asıl davada iş bedelinin tahsiline yönelik itirazın iptali davası açıldığından birleşen davada mahsup yapılmak suretiyle asıl davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gözetilip, sonucuna uygun olarak her dava yönünden ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.Açıklanan nedenlerle, davacı-birleşen davada davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/10/2017 tarih, 2015/866 Esas, 2017/805 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Asıl davada davacı-birleşen davada davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Asıl davada davacı-birleşen davada davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 05/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.