Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/816 E. 2020/820 K. 15.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/816
KARAR NO: 2020/820
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/01/2018
NUMARASI: 2016/1265 Esas, 2018/53 Karar,
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 15/09/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, çelik konstrüksiyon imalatını konu alan sözlü eser sözleşmesi ilişkisine dayalı bedel alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar taraf vekillerince usulüne uygun olarak istinaf edilmiştir. Davacı yüklenici, takip dayanağı faturaya konu işi yaparak tamamlayıp davalıya teslim ettiği halde bedelinin ödenmediğini belirterek tahsili için başlattığı takibe davalı tarafça haksız olarak itiraz edildiğini; davalı iş sahibi ise sözleşme ilişkisini, işin tamamlanarak teslim edildiğini kabul ederek ve fakat faturadaki imzanın kendisine ait olmadığını ve faturada belirtilen birim fiyatları kabul etmediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yargılama sırasında muhasebeci bilirkişiden alınan rapor hükme esas alarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı yüklenici vekili istinaf talebinde özetle, kararda fatura tarihinden itibaren avans faizi işletilmesi gerekirken icra takibinden itibaren hükmedilmiş olmasının hatalı olduğunu, faturaya itiraz edilmediği gibi iade de edilmediğini, davalı tarafça yapılan 5.000,00 TL‘lik ödemenin 1.000,00 TL’sinin nakliye bedeli olduğunu bu nedenle alacaktan mahsup edilmesinin hatalı olduğunu, geriye kalan 17.240,00 TL hakkında hiçbir ödeme yapılmadığını belirterek davanın tümden kabulü yerine alacağa kısmen hükmedilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılarak davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı iş sahibi vekili istinaf talebinde özetle, takip dayanağı faturadaki imzanın kendisine ait olmadığını, faturayı alan kardeşinin ortağı ve hatta çalışanı olmadığını, faturadaki tutarı kabul etmediğini, bilirkişi raporuna itirazlarının karşılanmadığını, davacı tarafça kendi atölyesinde işlenen demir malzemelerinin ve artan hurda malzemelerinin iade edilmediğini, şahitlerin dinlenmediğini, talep edilen imalat bedelinin fahiş olduğunu, eksik ve ayıplı işlerin mahkemece dikkate alınmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir. Taraflar arasında çelik konstrüksiyon imalatı işini konu alan sözlü eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu, işin tamamlanarak teslim edildiği konusunda ihtilaf yoktur. Davalı taraf talep dayanağı irsaliyeli faturadaki imzanın kendisine ait olmadığını savunmuş ise de esasen bu konuda uyuşmazlık da yoktur. Davalı işin bedelini kabul etmediği gibi, ürünlerin boyasının da iyi yapılmadığını ve bu nedenle yeninde boya yaptırmak zorunda kaldığını, davacı atölyesinde artan malzemeler ile hurda malzemelerinin iade edilmediğini ileri sürmüş ise de davalı tarafça ileri sürülen bu iddialarla ilgili hiçbir delile dayanılmadığı anlaşılmaktadır. Öyleyse ileri sürülen bu iddiaların ispat edilemediğinin kabulü gerekir. Bu durumda taraflar arasındaki uyuşmazlık işin bedeline yöneliktir. İşin tutarını gösteren takip dayanağı fatura davalı tarafça iade edilmediği gibi itiraz da edilmeyerek ticari defterlerine de kaydedilmiştir. Sözleşme ilişkisi kabul edildiğine göre, buna dayanılarak düzenlenen ve itiraza uğramadan davalı defterlerine kaydedilen fatura içeriğindeki birim fiyatların ve imalat miktarı ile burada gösterilen bedelin sözleşmeye uygun olduğunun kabulü gerekir. Faturadaki imzanın davalıya ait olup olmamasının bir önemi olmadığı gibi esasen davalı tarafça imzalanması gerekmemektedir. Faturanın irsaliyeli olması nedeniyle işin teslim edilip edilmediği hususunda ispat aracı olabilir ki zaten somut olayda teslim konusunda da taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Faturanın tebliğ edilmiş ve hatta ticari defterlere kaydedilmiş olması temerrüt için yeterli olmadığından, asıl alacağa icra takibinden itibaren avans faizinin işletilmiş olmasında da bir yanlışlık yoktur. Sözleşme yazılı olmadığına göre, nakliye bedelinden kimin sorumlu tutulduğuna ilişkin bir anlaşmanın varlığı kanatlanamadığı gibi, yapılan ödemeden 1.000,00 TL’sinin nakliye bedeli için verildiği de usulünce ispatlanamamıştır. Sonuç olarak, yukarıda yapılan açıklamalar ve mahkeme gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde mahkemece yapılan inceleme ve değerlendirme ve varılan sonuç usul, yasa ve dosya kapsamına uygun olmakla taraf vekillerinin istinaf taleplerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/01/2018 tarih ve 2016/1265 esas, 2018/53 karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf talebinde bulunan davacı tarafından peşin yatırılan 278,00 TL istinaf karar harcından alınması gereken 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 223,60 TL’nin kararın kesinleşmesi ve istek halinde yatırana İADESİNE, 3-Davalı tarafça yatırılması gereken 1.109,35 TL nisbi istinaf karar ve ilam harcından peşin olarak yatırılan 278 TL harcın mahsubu ile bakiye 831,35 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 bendi gereğince KESİN olmak üzere 15/09/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.