Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/760 E. 2020/985 K. 05.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/760
KARAR NO: 2020/985
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/11/2017
NUMARASI: 2016/430 Esas, 2017/828 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 05/10/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, … tarafından davalı şirkete ihale edilen “Batı Havzasının MES2-W1 Kanalizasyon İstasyonu ve Kanalizasyon Şebeke Pompa Ana Kollektör İnşaatı Terfi Hatları” işinin bir bölümünün davalı ile imzalanan “taşeron anlaşması” gereğince müvekkili davacı şirket tarafından üstlenildiğini, müvekkilinin sözleşme kapsamında yüklendiği edimini tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini ve işi 16.10.2015 tarihli tutanak ile davalıya teslim ettiğini, iş bedelinin 30.09.2015 tarihinde, 110.000,00 TL + KDV olarak faturalandırıldığını, davalının fatura içeriği ile bedeline herhangi bir itirazda bulunmaksızın ticari defterlerine işlediğini ve 19.800,00 TL’lik bedel dışında fatura bedelinin tamamını müvekkiline ödediğini, bakiye 19.800,00 TL iş bedelinin ödenmemesi üzerine müvekkili tarafından davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, ancak davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına, davalının alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini karar veirlmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince CCTV kamera kayıtlarının müvekkili şirkete teslim edilmesi gerekirken davacı yüklenici şirket tarafından bu edimin yerine getirlmediğini, CCTV kamera kayıt işlemlerinin başka bir firmaya yaptırıldığını, kayıtların incelenmesi sonucu davacının yaptığı işlerde sızıntılar tespit edildiğini ve 120 cm kalınlıkta yapılması gereken yamaların 30 cm kalınlıkta yapıldığının anlaşıldığını, bunun üzerine davacı ile bağlantıya geçilerek ayıplı imalatların düzeltilmesi ve CCTV kamera kayıtlarının tesliminin talep edildiğini, davacının, avans verilmesi halinde bu işi yapacağını belirtmesi üzerine, 40.000,00 TL tutarında avans çekinin davacıya verildiğini, ancak avans ödemesine rağmen işin davacı tarafça yapılmadığını, müvekkili şirket tarafından ayıplı imalatların … Firması’na yaptırıldığını, yeniden görüntü alındıktan sonra asıl iş sahibi nezdinde kabul işlemlerini tamamlayabildiklerini, davalı şirketi temsile yetkili kişinin … olduğunu, bu nedenle … imzasını taşıyan ve davacı tarafından dosyasına sunulan 16.10.2015 tarihli tutanağı kabul etmediklerini, dava konusu işlerin Mersin’de yapılmasına rağmen, davacının kötü niyetli olarak 30.09.2015 tarihli faturayı İstanbul’ a gönderdiğini ve sehven müvekkili şirket kayıtlarına işlendiğini, durumun fark edilmesi üzerine davacıya Beyoğlu … Noterliği’nin 28.12.2015 tarih, … yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edildiğini, davacı tarafa yapılan tüm ödemelerin işlerin yapılması için avans niteliğinde olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, sözleşme kapsamında, davacı taşeronun, 16.10.2015 tarihinde düzenlenen bir tutanak ile üstlenmiş bulunduğu işleri eksiksiz ve ayıpsız bir şekilde tamamlayarak, kamera görüntü kayıtları ile birlikte davalı yüklenici şirket teknisyeni …’a teslim ettiği, teslim tutanağında davalının her hangi bir ihtirazi kayıt şerhinin bulunmadığı, …’ın davalı şirket inşaat araştırma teknisyeni ve bordrolu personeli olarak görev yaptığı, bu şahsın 18 no’lu kesin hakedişte de imzasının bulunması sebebiyle davalı yanın tutanak imzacısına itirazının kabul görmediği, dava konusu işlere ilişkin olarak, davalı yüklenici tarafından yapılmış her hangi bir ayıp ihbarı bulunmadığı, ayıbın süresinde yapıldığına dair delil teşkil etmesi için tutulan 16.12.2015 tarihli tutanak içeriğinin, işi tamamladığı iddia edilen … Firma’sına işi hangi halde teslim aldığına ve tüm eksikleri ve ayıpları tespite elverişli olmadığı, davalı yanca eksik ve ayıpların bu şirkete yeniden yaptırıldığına dair sunulan belge ve ödemelerin, … Firma’sına ihale edilen aynı mahiyetteki başka bir yer için düzenlendiği, ayıplı ve eksik işlerin giderilmesine dair olduğu beyan edilen teklif sipariş formu tarihinin 10.11.2015 tarihi olduğu, davalı yanca … imzalı 16.10.2015 tarihli teslim tutanağı tümden reddedilmiş olsa dahi, diğer şirkete imzalatılan teklif formunun 10.11.2015 tarihli olup bu tarihte eksik ve ayıplı imalat yapıldığı gerekçesiyle davacı aleyhine düzenlenen 18.12.2015 tarihli Kanaltek kazısız açıklamalı fatura tarihine ve davacıya gönderilen Beyoğlu … Noterliği’nin 28.12.2015 tarihli ihtarnamesine kadar geçen bir aydan fazla süre içinde de ayıp ihbarının yapılmadığı, davacı taşeron tarafından kesilen 30.09.2015 tarihli KDV dahil 129.800,00 TL tutarlı faturanın davalı şirket ticari defterlerine işlendiği ve anılan fatura kapsamında davacıya 08.10.2015 tarihinde 30.000,00 TL ve 23.10.2015 tarihinde 40.000,00 TL tutarında ödemeler yapldığı, fatura düzenleme tarihinden sonra yapılan ödemelerin avans olarak açıklanamayacağı, her iki taraf 2015 yılı ticari defter ve belgelerinin usulüne uygun tutulduğu, TTK’nın 222. maddesi uyarınca kendi lehlerine delil olduğu, her iki tarafın tacir olması nedeniyle davalının, faturanın sehven kayıtlara işlendiği savunmasının kabul edilemeyeceği, davacı tarafından tanzim edilen 129.800,00 TL tutarlı faturanın her iki yan ticari defterlerine kayıtlı olduğu, ancak davalı tarafça 18/12/2015 tarihinde düzenlenen 47.200,00 TL bedelli eksik ve ayıplı imalat yapıldığı gerekçesiyle düzenlenen faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olmadığı, bu itibarla davalının savunma ve itirazlarının haklı ve yasal olmadığı, davacının toplanan tüm delillere, usulüne uygun tutulmuş ticari defterlerine ve taşeron sözleşmesine göre bakiye hakediş miktarı olan 19.800,00 TL tutarınca alacaklı olduğu, ancak davacının davalıyı takipten evvel temerrüte düşürdüğüne dair belge bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabülüne, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında davalı borçlu itirazının 19.800,00 TL asıl alacak üzerinden iptaline, takibin asıl alacağa değişen oranlı avans faizi işletilmek suretiyle devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkili şirketi temsile yetkili olmayan kişi tarafından her zaman tanzim edilmesi mümkün olan bir belgeye geçerlilik tanınmasının kabul edilemeyeceğini, … tarafından müvekkili şirket adına imza edildiği iddia edilen belgede şirket kaşesinin dahi bulunmadığını, şirketlerde belgenin geçerlilik kazanması için imzanın kaşe üzerine şirketi temsile yetkili kişi tarafından atılmış olması gerektiğini, ilgili şahsın şirke adına kaşe bulundurma ve şirketi temsil yetkisine sahip olmadığını, sözleşmenin, müvekkili şirketi temsile yetkili … tarafından imzalandığını ve sahadaki tüm iş ve işlemlerin … tarafından takip edildiğini, tüm süreci müvekkil şirketi temsile yetkili … ile tamamlayan davacının “işi teslim tutanağı” adı altında düzenlenen belgeyi şirketle husumeti bulunan, şirketi temsil etme yetkisine sahip olmayan ve hiçbir şekilde davacının üstlendiği iş kapsamında görev almayan … ile imza altına almasının kötü niyetin açık göstergesi olduğunu, sözleşme konusu edimlerini tam ve eksiksiz olarak yerine getirmeyen ve işi terk eden davacının sözleşme bedeline hak kazanmasının mümkün bulunmadığını, işin davacı tarafından tamamlanmaması sebebiyle başka firmaya yaptırıldığı hususunun firmadan gelen cevaplarla açıkça ortaya konulduğunu, davacı tarafından kesilen ve sehven müvekkili şirket kayıtlarına işlenen faturanın davacı tarafa iade edildiğini, ayrıca Beyoğlu … Noterliği’nin 28.12.2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi keşide edilmek suretiyle ödenen bedelin iadesinin istenildiğini, müvekkili şirket kayıtlarında davacının, alacaklı değil borçlu durumda olduğunu, müvekkili şirket tarafından davacıya yapılan ödemelerin fatura bedeline karşılık ödemeler değil işin yapılması için yapılan avans ödemeleri olduğunu belirterek usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taşeron, davalı ise yüklenicidir. İller Bankası İle Mersin Büyükşehır Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü arasında imzalanan sözleşme kapsamında Batı Havzası Kanalizasyon Ana Kolkktörleri, Terfi Hatları, Terfi Merkezleri ve Kanalizasyon Şebekesi İnşaatı işi ihalesi davalı yüklenici tarafından üstlenilmiş ve bu kapsamda idare ile davalı şirket arasında esas sözleşme akdedilmiştir. İstinafa konu eldeki davanın tarafları arasında imzalanan 12.08.2015 tarihli sözleşme ile, davacı, taşeron sıfatıyla toplam 145.000,00 TL + KDV bedelle davalı şirket tarafından yüklenilen …’ye ait kanalizasyon şebekesi yapım işinin tamamlanması amacıyla iş kapsamında yer alan ”koruge borularının CCTV kamera ile kontrolünün yapılması, içerisinde herhangi bir çamur, inşaat arlığı veya her ne nam altında olursa olsun her türlü malzemenin temizlenmesi, sızıntı olması halinde boru içerisinden kimyasal ve balon yöntemi ile onarım yapılması ve kamera kayıtlarının hazırlanarak işverene teslimi” işlerinin yapımını üstlenmiştir. Bu sözleşme ile davacı taşeron, toplam 145.000,00 TL + KDV bedelle; …’ye ait kanalizasyon şebekesinin, yaklaşık 25.000 metrelik kısmının temizliği ile sızıntı yaptığı belirlenen 65 adet noktanın, balon ( kimyasal ürünler kullanılarak) yöntemiyle onarım işlerini yüklenmiş ve iş bitiminde şebeke kamera kayrtlannı hazırlayarak davalı yükleniciye teslim etme taahhüdünde bulunmuştur. Dosyada yer alan ve davacı taşeron adına …, davalı yüklenici adına … tarafından imzalanan 16.10.2015 tarihli iş teslim tutanağında, sözleşme kapsamında, davalı şirket yetkilisi tarafından tespit edilen mahallelerdeki cadde ve sokaklardaki hatlarda istenilen kanal temizlik ve görüntüleme işlerinin kombine aracı ile kanal temizlik yapılıp kamera görüntüleme aracı ile görüntülerin davalı şirket ve müşavir kontrolünde 15.645,13 mt alınıp eksiksiz olarak tamamlandığı, kamera çekimleri ve görüntülerin raporları ile birlikte davalı şirket çalışanı …’a ihtirazi kayıt konulmaksızan teslim edildiği yazılıdır. Davacı taşeron şirket tarafından davalı yüklenici şirkete 30.09.2015 tarihinde, KDV dahil 129.800,00 TL tutarında bir fatura kestiği, davalının anılan faturayı ticari defterferine işlediği, ayrıca anılan fatura kapsamında davacı taşerona 08.10.2015 tarihinde 30.000,00 TL ve 23.10.2015 tarihinde ise 40.000,00 TL tutannda ödemeler yaptığı tarafların kabulündedir. Davacı taşeron şirket, işi sözleşme hükümlerine uygun bir şekilde eksiksiz olarak tamaladığını, işi 16.10.2015 tarihli tutanak ile davalı yüklenici şirkete teslim ettiğini, ancak bakiye iş bedelinin davalı yanca ödenmediğini ileri sürmüş, davalı ise işin ayıplı yapıldığını, süresinde ayıp ihbarında bulunulmasına rağmen ayıbın davacı tarafça giderilmediğini, ayıplı işin başka bir firmaya yaptırıldığını savunmuştur. Dosya kapsamındaki belgelerin incelenmesinde, dava konusu işlere ilişkin olarak, davalı tarafından yapılmış her hangi bir ayıp ihbarı bulmamakla birlikte, eksik – ayıplı imalatlar yapıldığı gerekçesiyle, davalı yanca davacı taşeron adına 18.12.2015 tarihli, KDV dahil 47.200,00 TL tutarlı bir fatura tanzim edildiği görülmektedir. Davacı taşeron tarafından, davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından, 30.09.2015 düzenleme tarihli, KDV dahil 129.800,00 TL irsaliyeli faturaya istinaden 19.800,00 TL fatura alacağı ve 586,68 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 20.386,68 TL alacağın tahsili için 11.01.2016 tarihinde ilamsız takip yapıldığı, davalının 15.01.2016 tarihli dilekçesiyle işin ayıplı ve eksik yapıldığı, eksik işin başka bir firmaya tamamlattırıldığı ileri sürülerek borca ve takibe itiraz edildiği, bu itiraz üzerine takibin durdurulduğu, istinafa konu eldeki davanın İİK’nun 67. maddesi gereğince 1 yıllık yasal hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır. Dosyada bulunan mali müşavir … ve inşaat mühendisi … tarafından hazırlanan 09.10.2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda; teknik açıdan davacı taşeronun sözleşme ile üstlendiği edimlerini yerine getirdiği, … tarafından cevabi yazı ekinde gönderilen ihale işlem dosyası ve 18 nolu kesin hak ediş ve eki CCTV görüntüleme kayıtlarından oluşan 19 adet CD İle … Firması tarafından cevabi yazı ekinde gönderilen ve sözleşme tarihinden önce çekildiği anlaşılan bir kısım görüntü çıktılarının incelenmesi sonucunda, söz konusu belge ve görüntülerin, … – kanalizasyon şebekesinin bütününe ait kayıtlar niteliğinde bulunduğu ve davalı tarafından iddia olunan, eksik ve ayıp iddialarını belgelemeye yarar nitelikte olmadığı, dolayısıyla davacının üstlenmiş bulunduğu işleri teknik açıdan eksik veya ayıplı yaptığına ilişkin her hangi bir belgenin tespit edilemediği, dava konusu işlere ait her hangi bir eksik veya ayıplı imalat tespit edilemediği dolayısıyla davacının sözleşme ile üstlendiği işleri eksiksiz ve ayıpsız bir şekilde tamamlayarak, sözleşme gereği kamera görüntü kayıtları ile birlikte, davalı şirket teknisyeni …’a teslim ettiği, davacı tarafından tanzim edilen 129.800,00 TL’lik fatura ile davalı şirketin 110.000,00 TL’lik çek ödemesinin her iki taraf kayıtlarında mevcut olduğu, davalı tarafça kesilen “kanattek kazısız” açıklamalı faturanın davacı kayıtlarında mevcut olmadığı, davacının davalıdan 19.800,00 TL alacağı mevcut iken davalının 47.200,00 TL’lik faturasının davacı kayıtlarında yer almaması nedeni ile davalının davacıya 27.400,00 TL borçlu göründüğü, teknik açıdan dava konusu işlere ait her hangi bir eksik veya ayıplı imalat tespit edilemediğinden, davacı taşeronun sözleşme ile üstlenmiş bulunduğu işleri eksiksiz ve ayıpsız bir şeklide tamamlayarak, kamera görüntü kayıtlan ile birlikte davalıya teslim ettiği, dolayısıyla davacının davalıdan bakiye 19.800,00 TL tutarında kesin hak ediş alacağı bulunduğu belirtilmiş, mahkemece bu rapor hükme esas alınmıştır. Taraflar arasında sözleşmeye, içeriğine ve bedele yönelik bir ihtilaf bulunmamaktadır. İhtilaf, işin ayıplı yapılıp yapılmadığı, ayıp var ise niteliği ve ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır. Eser sözleşmesi, iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin asli borcu TBK 470. maddesi çerçevesinde meydana getirilen eser karşılığında bir miktar pararın ödenmesi, yüklenicinin borcu ise eseri zamanında ve ayıpsız olarak imal ve teslim etmektir. Eser sözleşmesinde yüklenicinin ayıptan sorumluluğu TBK’nın 474. ile 478. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yüklenicinin ayıptan sorumlu olabilmesi için eserin iş sahibine teslim edilmesi, eserin ayıplı olması, eserin iş sahibi tarafından kabul edilmemiş veya kabul edilmek zorunda olunmaması, eserin iş sahibi tarafından muayene ve ihbar külfetinin yerine getirilmiş olması, eserdeki ayıbın iş sahibinin tutumundan kaynaklanmamış olması ve son olarak ayıplı teslimden doğan hakların süresi içinde kullanılması gerekmektedir. Ayıp, teslim edilen eserde sözleşme ile kararlaştırılmış olan veya dürüstlük kuralına göre olması gereken ya da kanunun öngördüğü niteliklerin bulunmaması olarak nitelendirileceğinden ayıplı bir eserin imali ve teslimi sözleşmenin gereği gibi ifa edilmediğini gösterir.Eserin teslim alınmasından sonra açıkça görülen veya usulüne göre yapılan bir muayene ile görülebilen ayıplar açık ayıp, bu şekilde tespit edilemeyen ancak zaman içerisinde eser kullanılırken ortaya çıkan ayıplar ise gizli ayıp olarak nitelendirilir. TBK’nın 474/1.maddesi gereğince açık ayıplar bakımından iş sahibi işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve uygun bir süre içerisinde tespit ettiği ayıpların yükleniciye bildirmekle yükümlüdür. İş sahibi bu külfetleri yerine getirmezse ayıp dolayısıyla kendisine tanınan haklardan yararlanamayacaktır. Bu külfetlerin yerine getirilmemesi iş sahibinin yükleniciye karşı sorumluluğunu gerektirmemekte, sadece ayıplı eser teslimi dolayısıyla sahip olduğu haklardan yararlanamaması sonucunu doğurmaktadır. TBK’nın 477/1. maddesi gereğince gizli ayıplar açısından ise, ayıbın varlığı zaman aşımı süresi içerisinde vakit geçirilmeksizin yükleniciye bildirilmelidir. Ayıbın bildirilmemesi halinde eser olduğu gibi kabul edilmiş sayılır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02.02.1979 gün 1977/11-393 E., 1979/80 K. Sayılı kararı ile Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 16.01.2013 tarih ve 2012/5835 E., 2013/129 K. sayılı ilamında esasları ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması zorunlu olmayıp süresinde ayıp ihbarının yapıldığı her türlü delille ve tanık beyanıyla dahi kanıtlanabilir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davalı yüklenici yanca, işin ayıplı teslim edildiği ve süresi içerisinde davacıya ayıp ihbarında bulunulduğu konusunda tanık deliline dayanıldığı ve süresi içerisinde verilen 27.05.2016 tarihli cevap dilekçesinde tanık isimlerinin bildirildiği görülmektedir. Mahkemece yukarıda açıklanan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin ayıba ilişkin ilke ve esasların belirlendiği kararları dikkate alınmaksızın 28.03.2017 tarihli celsede, davacı vekilince davalı tarafın tanık dinletme taleplerine muvafakat edilmediğinin bildirilmesi üzerine, 1 nolu ara karar ile, davanın mahiyeti ve davacı yanın muvafakatinin olmaması gerekçe gösterilerek davalı yanın ayıp iddiasına yönelik tanık dinletme taleplerinin reddine karar verilmesi ve gerekçeli kararda, davalı tarafça ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı sonucuna varıldığının belirtilmesi hatalı olmuştur. O halde, mahkemece yapılacak iş, davalı vekilince icra dosyasına sunulan 15.01.2016 tarihli itiraz dilekçesinde ayıp ihbarında bulunulduğu ve 16.10.2015 tarihli teslim tutanağının davalı çalışanı olduğu ihtilafsız olan ve 18 nolu hak edişi imzalayan … tarafından imzalandığı hususları göz önünde bulundurulmak suretiyle, davalı yanın, işin ayıplı teslim edildiği ve süresi içerisinde davacıya ayıp ihbarında bulunulduğuna ilişkin iddiaları yönünden isimleri bildirilen tanıkların dinlenmesi; ayıp ihbarının süresinde yapıldığı sonucuna varılması halinde gerektiğinde keşif ve bilirkişi incelemesi de yapılarak ayıbın varlığı ve miktarı ile yüklenicinin hakettiği iş bedeli ve ödemeler belirlenip sonucuna uygun karar verilmesinden ibarettir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/11/2017 tarih, 2016/430 Esas, 2017/828 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 05/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.