Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/702 E. 2020/631 K. 24.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/702
KARAR NO : 2020/631
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/11/2017
NUMARASI : 2014/1341 Esas, 2017/887 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ : 24.06.2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıplı ifa bedelinin tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece; davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.Davacı vekili, müvekkilinin müşterisi …Tic. A.Ş’nin sipariş etmiş olduğu traş bıçağı ambalajlarının tasarımını yaptığını, tasarıma uygun şekilde ambalajların hazırlanarak teslimi hususunda davalı tarafla 05/04/2014 tarihinde anlaştıklarını, ancak davalı tarafça sözleşmeye uygun şekilde belirtilen zamanda ve verilen sipariş adetince ürün tesliminin yapılmadığını, teslim edilen ürünlerin ise barkodları okumadığını, davalıya toplam 600.000 adet ürün sipariş edilmişken davalı tarafça 645.000 adet ürün faturası kesildiğini, teslim edilen ancak ayıplı üretilen ürünlerin davalıya iade edilmesine karşın davalı tarafça iadenin kabul edilmediğini, ambar ücretinin müvekkilinin bilgisi dışında müvekkilinin müşterisinden alındığını, bu bedelin daha sonra müvekkili tarafından müşterisine iade edildiğini, davalı tarafın sözleşmeye uygun hareket etmeyerek edimini gereği gibi ifa etmemesine rağmen müvekkilinin sözleşmeye uygun olarak KDV dahil 17.204,40 TL sözleşme bedelini ve ürün iadesi gereği 701,81 TL kargo bedelinin ödenmemesi nedeniyle davalı hakkında İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını ancak davalının itirazı üzerine takibin durduruğunu ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına ve davalının asıl alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin taraflar arısındaki sözleşme gereğince edimlerini zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davacı tarafça müvekkiline sipariş edilen 645.000 adet ürünün irsaliyeli fatura ile 06/05/2014 tarihinde davacıya teslim edildiğini, davacının kendilerine 600.000 adet ürün siparişi yapıldığı yönündeki iddialarının yerinde olmadığını, ambalaj üzerindeki barkotların sözleşmeye uygun ve okunaklı yapıldığını, ürün teslimi sonrası davacı tarafından müvekkiline yapılmış hiçbir ayıp ihbarının bulunmadığını, davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu savunarak davanın reddine ve davacının % 20 oranında kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, 24.03.2017 tarihli bilirkişi heyet raporu dayanak alınmak suretiyle, eser sözleşmelerine de kıyasen uygulama alanı bulunan tacirler arasındaki alım satım sözleşmesinin ayıplı ifasına ilişkin TTK 23/1-c maddesindeki ”Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı 2 gün içerisinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içerisinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda Türk Borçlar Kanunu’nun 223.maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” hükmü gereğince davacının ayıp ihbarını teslim tarihinden itibaren 2 gün içerisinde yaptığını kanıtlayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalı tarafça müvekkiline teslim edilen ürünlerin sipariş olunan sayıda ve nitelikte olmadığının e-mail yoluyla davalıya iletildiğini, davalının ürünleri kararlaştırılan süreden çok sonra tamamladığını ve bu gecikme nedeniyle ürünleri doğrudan alıcı … göndermeyi teklif ettiğini, müvekkili firmanın Bursa’da, müşterisi … Şirketin ise İstanbul’da olması nedeniyle ve müşterisinin daha fazla zarar uğramaması için müvekkili tarafından bu teklifin kabul edildiğini, ürünlerin davalı tarafından 06.05.2014 tarihinde doğrudan müvekkilinin müşterisi … Kimyaya teslim edildiğini, dolayısıyla müvekkilinin ürünleri elle muayene edemediğini ve çıplak gözle anlaşılabilecek mahiyetteki açık ayıpları ancak ürünler kendisine teslim edildikten sonra ihbar konusu yapabildiğini, kaldı ki dinlenilen tanık beyanları gereğince ürünlerdeki ayıbın gizli ayıp olduğunu, gizli ayıbın farkedilmesi akabinde durumun derhal davalıya bildirildiğini, ürünlerin iade edileceğinin davalıya iletildiğini, ayıplı ürünlerin halen teslim alınmadığını, depoda bekletildiğini, müşteri tarafından iade edilen ürünlerin Anadolu’ya sevk edildiğini, gözle görülmesi mümkün olmayan barkod okumama hatasının ancak ürün satışı gerçekleştiği anda fark edildiğini, durumun müşteri tarafından telefon ile müvekkiline bildirildiğini, bu bildirim üzerine tanık İ…’ün de beyanında belirttiği üzere davalıya derhal ayıp ihbarında bulunulduğunu, barkod okumama hatasının gizli ayıp olduğunu, durumun derhal davalıya bildirildiğini, açık ayıpların da ürünlerin müvekkiline teslimi ile fark edilip ayıp ihbarında bulunulduğunu, mahkemenin ayıp ihbarının süresinde yapılmadığına yönelik gerekçesinin yerinde olmadığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Taraflar arasındaki uyuşmazlık 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir.Taraflar arasındaki sözleşme gereğince davalı yüklenici, traş bıçağı ambalajlarının tasarımı ve yapılması işini üstlenmiştir. İşin bedelinin davacı tarafça davalıya ödendiği konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. İhtilaf, davacı tarafça iş bedeli olarak davalıya ödenen bedelin iadesi talebinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Davacının ödemiş olduğu bedelin iadesi talebinde haklı olması için TMK’nun 6.maddesi gereğince davacı, davalı tarafından yüklenilen işin ayıplı olduğunu ve ayıp ihbarının süresinde yapıldığını ispat etmesi gerekmektedir. Ayıp ihbarları herhangi bir şekle tabi değildir. Ayıp ihbarı tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir. Alıcı süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunmadığı taktirde eseri kabul etmiş sayılır. Dosyada mevcut ve mahkemece karara dayanak yapılan … ve Mali müşavir … tarafından düzenlenen 24.03.2017 tarihli bilirişi heyet raporunda; incelenen ürünlerin ambalaj tasarımı olduğu, davalının ürettiği iddia edilen … adlı ürünlerin ayıplı olarak değerlendirilebileceği, taraflara ait 2014 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, sipariş edilen ürünlerin … sıra nolu irsaliyeli fatura ile 06/05/2014 tarihinde davacıya teslim edildiği, davacının, davalının düzenlediği faturayı 01/05/2014 tarihinde defterlerine kaydettiği, buna karşılık davacının iade faturasını 16/06/2014 tarihinde düzenlediği, davacının ayıp ihbarını teslim tarihinden itibaren 2 gün içerisinde yaptığına dair somut bir delille rastlanmadığı, ayıp ihbarının zamanında yapılmadığının kabulünün gerektiği, alınan faturaya sekiz gün içerisinde itiraz edilmesi gerektiğine ilişkin TTK madde 21/2 hükmünün de varılan sonucu desteklediği, davacının davalıya düzenlemiş olduğu iade faturasındaki ürünlerin iade edilemediği, davalının imal ettiği üzünlerin davacı tarafça gönderilen grafik tasarımları ile birebir uyumlu olmadığı ve hatalı olduğu, dava konusu ayıp iddiasının teslim sırasında çıplak gözle anlaşılabilen bir ayıba dayandığı, somut olay açısından bir açık ayıbın varlığının kabul edilmesi gerektiği ancak ayıp ihbarının davacı tarafça zamanında yapılmadığı, bu nedenle davacının bedel iadesini talep edemeyeceği belirtilmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde “tanık” deliline dayanmış, mahkemece davacı tarafa tanık isim ve adreslerini bildirmek üzere süre verilmemiş, davacı vekilince tanık listesi, 01.04.2016 tarihli bilirkişi raporuna beyan dilekçesi ekinde sunulmuş ve mahkemece ayıp ihbarının süresi içerisinde yapılıp yapılmadığı konusunda 22.09.2016 tarihli 1 ve 2 nolu ara kararları gereğince davacı tanıklarının dinlenmesi yönünde karar oluşturulmuştur.Davacı tanığı … ile davacının kardeşi olan tanık… talimat mahkemesince, diğer davacı tanıkları … ile … ise mahkemece 18.10.2017 tarihli duruşmada dinlenmiştir. Davacı tanığı … beyanında, ürünleri teslim tarihinden 20-25 gün kadar sonra dağıtım yerlerinden şikayet telefonları geldiğini, kendilerine baskı hatası olduğunun bildirildiğini, davacı şirketin talimatı ile ürünleri dağıtımcılardan geri toplayarak davalı şirkete götürdüğünü, davalı şirket tarafından ürünlerin kabul edilmediğini, ürünlerin halen kendi depolarında durduğunu beyan etmiştir. Davacı tanığı …, ürünlerin zamanında ve sayı olarak davalı şirket tarafından tam gönderilmediğini, zaman kaybı olmaması için ürünlerin doğrudan müşteri firmaya götürülmesinin istendiğini, müşterileri … şirketine davalı şirket tarafından 600.000 adet gönderilmesi gereken naylonun 400.000 adet olarak gönderildiğini, dağıtım ve teslimden 3 gün sonra … firmasınca bıçakların barkodlarının okunmadığının bildirildiğini, bu hususun davalı tarafa iletildiğini ancak ayıp iddialarının davalı tarafça kabul edilmediğini, yeniden üretim için bedel talep edildiğini, bunun üzerine malların dağıtım yerlerinden çekildiğini belirtmiştir. Davacı tanığı …, kendisinin olay tarihinde … şirketinde çalıştığını, davacı şirkete sipariş verilen barkodlu paketleme ürünlerinin doğrudan kendi depolarına geldiğini, tıraş bıçaklarının bir kısmını paketlediklerini ve Anadolu’daki toptancılara gönderdiklerini, ürünlerin toptancılar tarafından marketlere dağıtıldığını ancak ürünlerin bir kısmının kalitesinin yeterli görülmemesi üzerine dağıtılmadığını, dağıtılan ürünlerde de kullanım ayıbı ortaya çıktığını, marketlerde barkotların okunmadığını, bu durumun davacı şirkete derhal bildirildiğini, ürünlerdeki ayıbın teslimden 15-20 gün sonra fark edildiğini ifade etmiştir. Davacı tanığı … ise, kendisinin halen … şirketinde çalıştığını, davacı şirket çalışanı … isimli yetkilinin yaptığı numunenin beğenilmesi üzerine siparişlerin davacı şirkete verildiğini, ürünlerin teslim edilmesi kararlaştırılan tarihlerde teslim edilmediğini, teslimatta yaklaşık 15 gün aksama olduğunu, ürünlerin Anadolu’nun her yerine sevk edildiğini, aradan 1 hafta geçmeden ürünlerin dışındaki ambalajın kalitesizliğinin anlaşıldığını, barkotların okunmadığı yönündeki şikayetlerin gelmeye başladığını, bunun üzerine sevk edilen ürünlerin depoya çekildiğini, davacı tarafa haber verildiğini, yaklaşık 1,5 ay içerisinde de ürünlerin davacı firmaya iade edildiğini beyan etmiştir. Dinlenen tanık beyanlarından; davalı yüklenici tarafından üretilen ambalajların davacı şirkete teslim edilmeyip, sipariş veren …. şirketine teslim edildiği, bu firma tarafından dağıtım yapıldıktan sonra barkotların okunmadığı ve ambalaj naylonlarının kalitesiz olduğu yönünde şikayetlerin gelmesi üzerine durumun makul süre içerisinde yükleniciye bildirildiği, yükleniciden ayıbın giderilmesinin istendiği anlaşılmaktadır. Eser sözleşmelerinde TTK’nın 23. maddesinde düzenlenen 2 ve 8 günlük ayıp ihbar süreleri geçerli olmayıp, TBK’nın 474. maddesi gereğince eserin teslimden sonra işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz gözden geçirilmesi ve ayıp var ise bunun uygun bir süre içerisinde yükleniciye bildirilmesi gerekmektedir. Dava konusu ambalajların miktarı, doğrudan davacıya teslim edilmeyişi, dağıtım yapıldıktan sonra şikayetler üzerine ayıptan haberdar olunup tanık beyanlarına göre yükleniciye derhal bildirildiği anlaşıldığından ayıp ihbarının süresinde yapıldığı kabul edilerek, ayıplı ürünlerin miktar ve değerinin tespiti için gerekirse yeniden keşif yapılmak suretiyle tüm ürünler üzerinde inceleme yapılarak bilirkişilere ek rapor düzenlettirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, mahkemece ayıp ihbarının süresi içerisinde yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine verilmesi isabetsiz olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/11/2017 tarih, 2014/1341 Esas, 2017/887 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 24/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.