Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/645 E. 2020/871 K. 21.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/645
KARAR NO : 2020/871
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/11/2017
NUMARASI : 2014/587 Esas, 2017/955 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ : 21/09/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili için başlatılan genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir. Davacı vekili, davalı şirketin müvekkili şirkete soya ve mısır unlarının kurutulması için sanayi tipi bir mikro dalga fırın siparişi verdiğini, müvekkili şirketçe davalıya gönderilen 150.000 USD iş bedelli 24.03.2012 tarihli teklifin davalı tarafından onaylandığını, davalı şirketin bu iş için 26.03.2012 tarihinde 22.500 USD ve 06.07.2012 tarihinde de 20.000 USD banka havalesi gönderdiğini, sipariş edilen fırının davacı şirketin adresinde imal edilip davalı şirket adresinde kurulumun yapıldığını ve davalı şirket çalışanlarına eğitiminin verildiğini, davalı şirketin KDV muafıyetinden yararlanmakta olduğundan faturanın KDV’siz olarak düzenlendiğini, faturanın kesinleşerek davalı tarafça vergi dairesine beyan edildiğini, gerek işin yapıldığı yer sebebi ile gerekse B.K 89/1’e göre para borçlarının alacaklının ikametgâhında ödenmesi gerektiğini, bakiye alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalı borçlunun yetki, borç ve faize yaptığı itiraz neticesinde takibin durduğunu ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına, %20 nispetinde icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, genel yetki kuralı gereğince Mersin mahkemelerinin yetkili olduğunu, işin eksik bırakıldığını, taahhüt edilen performansın alınamadığını, davacının edimini yerine getirmediğini, sözleşmede makinenin 4 kavite birimden oluşmasının ve %10 ile %20 aralığındaki neme sahip ürünün % 5’e kadar düşürmesinin kararlaştırıldığını, oysa davacı 15.03.2012 tarihli iletisinde “güç ihtiyacının yaptığım tahminin biraz üzerinde çıktığını belirteyim…” demekle bir kısım test sonuçlarını müvekkiline ilettiğini, aynı iletinin devamında serme kalınlığının ortalama 5 cm olarak alındığında 3 kavite ile toplamda yaklaşık olarak saatte 4 tona kadar kurutma yaptığı davacı tarafça belirlenerek yazılı olarak ifade edildiğini, davalının davacının güven verici sözlerine itibar ederek makineyi aldığını, oysa makinenin fabrika ihtiyaçlarını karşılamakta yeterli olmadığı gibi sözleşme ile belirlenen ve söylenen randımanın alınamadığını, makine tesliminden sonra davacı şirket yetkilileri ile görüşüldüğünü ve şikâyetlerin kendilerine anlatıldığını, davacının makineyi teslimden önce de sonra da makinenin eksik ve ayıplı olduğunu kabul ettiğini ve 09.07.2012 tarihli iletisinde makinenin sökülerek iade alınmasını bile kabul ettiğini, buna rağmen kendi edimini yerine getirmeyen davacının ödemezlik defi nedeni ile müvekkilinden alacak talebinin reddi gerektiğini belirterek, davanın reddine, sözleşmeden dönme iradesi ile makineyi teslime hazır olmaları nedeniyle müvekkilince ödenen meblağın iadesine, tüm taleplerin kabul görmemesi durumunda ayıp oranında indirim yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, davalının itirazının 189.502,32 TL üzerinden iptaline, takibin bu miktar üzerinden %13,75 faiz oranını aşmayacak şekilde değişen faiz oranları ile birlikte devamına, kabul edilen miktar üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya ödenmesine karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde, icra dairesinin yetkisine yapılan itiraz göz önüne alınarak ve yetkili icra dairesinde yapılmış bir takip bulunmadığından mahkemece sırf bu nedenle davanın usulen reddine karar verilmesi gerektiğini, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden, lehlerine olan rapora niçin itibar edildiği açıklanmadan 14/12/2015 tarihli rapor esas alınarak karar verilmiş olmasının yerinde olmadığını, mahkemece kabul edilmese de süresinde ayıp ihbarında bulunduklarını, sözleşmede garanti süresi öngörüldüğünü belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Davacı sözleşmeden kaynaklanan alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında 19/12/2012 tarihinde, 03/08/2012 tarihli faturadan dolayı 193.230,00 TL üzerinden icra takibi başlatmış, davalı borçlu tarafından süresinde borca ve yetkiye itiraz edilmiş ve Mersin icra daireleri yetkili olarak gösterilmiştir. Mahkemece 23/10/2014 tarihli oturumda, davalının icra dairesinin yetkisi ile ilgili yaptığı itiraz ile mahkemenin yetkisine yaptığı ilk itirazının reddine karar verilmiştir. İtirazın iptali davalarında, Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamalarına göre icra dairesinin yetkisine itiraz edilmişse, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın öncelikle icra dairesinin yetkisine itirazın incelenip sonuçlandırılması gerekir. İtirazın iptâli davasının görülebilmesi, usulüne uygun şekilde yapılmış geçerli bir icra takibinin varlığına bağlıdır. Geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptâli davasının görülebilmesine usulen imkân bulunmamaktadır. İcra dairesinin yetkisine itiraz edildiği hallerde bu itiraz incelenip sonuçlandırılmadığı sürece geçerli bir takibin bulunmayacağı açıktır. Nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.11.2013 Tarih, 2013/10-395 Esas ve 2013/1568 Karar sayılı ilâmında da aynı hususlara değinilmiştir. Taraflar arasındaki ihtilâf, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklandığından, bu tür uyuşmazlıklardan kaynaklanan icra takibinin kural olarak, davalının yerleşim yeri (HMK m.6), sözleşmenin ifa edileceği yer (HMK m.10) veya yetki sözleşmesi ile belirlenen yer (HMK m.17) icra dairelerinden birinde açılması gerekir. Bu türden sözleşmelerde para alacakları yönünden yetkili mahkemeyi alacaklının yerleşim yeri mahkemesi olarak belirleyen 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 73 veya 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi hükümlerinin uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Oysa, 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 355 ve devamı ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmeleri, niteliği itibariyle iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olup, karşılıklı edimleri içerir. Bu nedenle, eser sözleşmelerinden kaynaklanan bir alacakta yetkili mahkemenin tayininde 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 73 ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi hükümlerinin uygulanması mümkün değildir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin T.16/10/2019, E.2019/2763, K.2019/3958; T.23/02/2015, E.2014/2485, K.2015/922 sayılı kararları) Taraflar arasındaki sözleşme uyarınca edimin davacı yüklenicinin şirket merkezinde ifa edilebileceği düşünülebilirse de, sözleşme hükümlerine göre tarafların anlaştıkları fiyatın, makinenin davalının iş yerinde çalışır vaziyette teslim fiyatı olması ve montajın da bu fiyata dahil olması karşısında, sözleşmenin ifa yerinin Mersin olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir. Bu durumda, davalı şirketin merkezinin Mersin ilinde bulunması, taraflar arasında yetki sözleşmesi bulunmaması, işin Mersin ilinde ifa edilmiş olması hususları gözetildiğinde İstanbul İcra Müdürlüğü nezdinde girişilen icra takibinin geçerli bir icra takibi olduğundan söz edilemez. Açıklanan kurallar dairesinde, yetkili icra dairesinde yapılmış bir icra takibi bulunmadığından davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile icra dairesinin yetkisine itirazın reddedilerek, işin esasına girilip karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2. bendi gereğince kaldırılarak geçerli bir icra takibi bulunmaması nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine dair yeniden karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;A) 1- Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,2-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/11/2017 tarih ve 2014/587 Esas, 2017/955 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3- Davanın dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE, B) İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 2.333,80 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 2.279,40TL harcın kararın kesinleşmesini takiben ve istek halinde davacı tarafa İADESİNE, 2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 3-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine YER OLMADIĞINA, 4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 3.400,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde yatıran tarafa İADESİNE, C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN 1-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalı tarafa İADESİNE,2-Davalı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 46,50 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 132,20 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa VERİLMESİNE, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 21/09/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.