Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/634 E. 2020/982 K. 05.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/634
KARAR NO: 2020/982
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/07/2017
NUMARASI: 2014/1274 Esas, 2017/749 Karar
ASIL DAVA DOSYASINDA;
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
2014/1273 ESAS, 2015/505 KARAR SAYILI DAVA DOSYASINDA;
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ : 05/10/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan cari hesap alacağının tahisili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali, birleşen dava ise, iş bedeli için verilen çek bedelinin tahsili için yapılan takibe yönelik itirazın iptali talebine ilişkin olup mahkemece asıl ve birleşen davaların reddine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf talebinde bulunulmuştur. Asıl davada davacı vekili, müvekkili ile dava dışı … Ltd. Şti arasında imzalanan alt taşeronluk sözleşmesi gereğince yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirdiğini, ancak … Ltd. Şti. tarafından sözleşme gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle sözleşme kapsamındaki projelerin davalı …Ltd. Şti. – … iş ortaklığına ihale edildiğini, taşeron sözleşmesi hükümlerinin aynen uygulanacağı hususunda müvekkili ile davalı … Ltd. Şti. – … iş ortaklığı ve … Ltd. Şti arasında mutabakata varıldığını, müvekkili ile davalı iş ortaklığı arasında cari hesap oluşturulduğunu, ancak müvekkilinin davalıdan olan alacağını tahsil edemediği için davalı iş ortaklığı aleyhinde Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davalıların haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek davalıların itirazlarının iptaline, takibin devamına ve davalılar hakkında % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresinin Malatya ve Bitlis inşaatı projelerinin; …. Ltd. Şti & … ortaklığı adına ihale edildiğini,bu proje kapsamında işin … Ltd. Şti.’ne yaptırıldığını ve projelerin zamanında teslim edilerek iş ortaklığının sona erdirildiğini, müvekkili ve diğer davalı … İnşaat ile davacı yan arasında ticari ilişki bulunmadığını, …’nın müvekkilinin bilgisi ve talebi dışında, kendi iradesi ile davacı ile yaptıkları sözleşmelerin müvekkilini bağlamayacağını, iş ortaklığı ile davacı arasında; ihale edilen işle ilgili olarak hiçbir sözleşme akdedilmediğini, hiçbir mutabakata varılmadığını, işin yapılmasının davacı yandan talep edilmediğini, davacı yanca dava dosyasına müvekkili ve diğer davalı ya da iş ortaklığı arasında akdedilmiş bir sözleşme sunulamadığını, iş ortaklığı ile davacı arasında hiçbir anlaşma olmadığı için; iş ortaklığı yetkililerine usulüne uygun biçimde tebliğ edilen herhangi bir fatura bulunmadığını, davacının e-posta yoluyla sunulduğunu iddia etttiği hak edişlere ilişkin yazışmaların, … ve keşideci …’ın muhasebecisi olan … (…@gmail.com) ile proje kapsamında çalışan mühendis … (…@yahoo.com) arasında yapıldığını, her iki kişinin de iş ortaklığının yetkilisi olmadığını, tüm bunların yanında davacı tarafından dosyaya ibraz edilen cari hesap kayıtları incelendiğinde davacının birden fazla icra dosyasından mükerrer olarak başlattığı icra takipleri olduğunun görüleceğini savunarak davanın reddini ve alacağın %20’sinden az olmamak kaydı ile davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Birleşen davada davacı vekili, taraflar arasındaki sözleşme ve mutabakat gereği müvekkilinin sözleşme kapsamında üzerine düşen edimini yerine getirdiği halde davalı tarafça iş bedelinin ödenmediğini, bunun üzerine müvekkili tarafından teminat olarak alınan çeklerin bankaya ibraz edildiğini, çeklerin karşılığı çıkmadığından banka tarafından karşılıksız şerhi düşülmesi akabinde çeklerin Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas ve … Esas sayılı dosyaları ile takibe konulduğunu, çekleri ticari defter ve kayıtlarına işleyen, çeklere ilişkin çek iptali davası açmayan, çeklerin elden rıza hilafı çıkmasına ilişkin herhangi bir savcılık şikayetinde bulunmayan davalıların imza itirazında bulunmaları nedeniyle takiplerin durduğunu, taşeronluk sözleşmesi uyarınca davalıların işin tamamlanmasından sonra aldıkları teminatları müvekkiline iade etmekle yükümlü olduklarını ileri sürerek davalıların haksız itirazlarının iptaline, takibin devamına ve davalılar hakkında % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, asıl dosya yönünden; davalı tarafın davacıyla aralarında herhangi bir sözleşme imzalanmadığı, taraflar arasında ticari bir ilişki bulunmadığı, …’nın kimlerle ne şekilde sözleşme yaptığının kendileri tarafından bilinemeyeceği , davacı taraf için çek keşide edilmediği, ve TOKİ projesinin sadece kendilerine ihale edildiği, çeklerdeki cironunu sahte olduğu yönündeki savunmaları karşısında taraflar arasındaki alt taşeronluk ilişkisi ve mutabakat iddiası ve aynı zamanda birleşen dosyadaki çek bedeliyle ilgili iddialara ilişkin ispat yükünün davacı tarafta olduğu, alınan bilirkişi raporunda, incelenen ticari defter ve kayıtlara göre davacının sunmuş olduğu cari hesap ekstrelerinde davalının yetkilerinin kaşe ve imzasının bulunmadığı, davalı şirketin 2013 yılı defterlerine göre davacı şirkete ait herhangi bir kaydın bulunmadığı, ve 2011 yılı ihale tarihinde davalıya işin ihale edildiği, TOKİ’nin iş ortaklığına ilişkin düzenlediği yazının davalı adına olduğu, TOKİ’den gelen yazı cevaplarına göre ve ihale dosyalarında davacının alt yüklenici olarak yetkilendirildiği ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmadığı hususlarındaki tespitlere göre, davacının dava dışı … ile aralarındaki taşeronluk sözleşmesinin davalılar ile de devam edeceği ve bu konuda mutabakata vardıkları hususunun ispat edilemediği, gelen TOKİ resmi kayıtlarında, davacının alt taşeron olduğuna dair resmi kayıt bulunmadığı, taraf defterlerinde de taraflar arasında ticari ilişkiyi doğrulayacak kaydın bulunmadığı, davacının sunduğu cari hesap ekstresinde davalının imzası veya mutabakatın olduğuna dair imza ya da kaşe olmadığı, davacı yanca yemin teklifinde bulunmayacaklarının belirtildiği, bu itibarla davacının iddialarının ispatlanamadığı, davacının … ile imzaladığı sözleşmenin doğrudan davalı muvafakati olmadan davalıyı bağlamasının mümkün olmadığı, birleşen dosya yönünden; davalıya ait olduğu iddia edilen cirodaki imzaların davalı şirket yetkililerinin eli ürünü olmadığının bilirkişi raporları ile belirlendiği, ispat edilemeyen ticari ilişki kapsamında ve çek bedeli yönünden sahte imza sebebiyle söz konusu çekten dolayı davalı şirketin sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle, asıl ve birleşen 2014/1273 Esas sayılı dosyaların ayrı ayrı reddine, davalının kötü niyet tazminatı taleplerinin her iki dosyada da şartlar oluşmaması nedeniyle reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; gerekçeli kararda, taraflarınca müvekkili ile davalılar arasındaki ticari ilişkinin ispat edilemediği ifade edilmiş ise de, gerek davalı iş ortaklığının muhasebesi tarafından müvekkiline e-posta yoluyla iletilen cari hesap ekstreleri ve hakediş formları gerekse de serbest muhasebeci mali müşavir bilirkişi tarafından ticari defterler üzerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen rapor ile taraflar arasındaki ticari ilişkin varlığının ve müvekkilinin davalılardan alacaklı olduğunun ispat edildiğini, birleşen davada hükme esas alınan grafolog bilirkişi tarafından düzenlenen raporuna yönelik, 26/05/2017 tarihli dilekçelerinde belirtilen itirazların mahkemece dikkate alınmadığını, itirazları gereğince daha yetkin bir kurumdan (örneğin ATK) yeni bir bilirkişi raporu alınması gerektiği halde, mahkemece bu husunun gözetilmediğini belirterek usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı alt yüklenici, davalı adi ortaklık ise yüklenicidir. T.C. Başbakanlık Toplu konut İdaresinin “Malatya … 1 adet 24 derslikli lise, … 1 adet 16 derslikli lise, 1 adet 300 kişilik pansiyon ile altyapı ve çevre düzenlemesi inşaatı işi” ile “Bitlis ili, … İlçesi, … adet yoksul konutu, 1 adet sosyal tesis, 1 adet cami, 1 adet büfe, … ilçesi, 1 adet cami ile altyapı ve çevre düzenlemesi inşaatı işi ” adlı projeleri davalı adi ortaklığa ihale edilmiş, bu ihaleye bağlı olarak davalı adi ortaklık ile … Ltd.Şti. arasında alt taşeronluk sözleşmesi imzalanmıştır. Davacı, ihalenin doğrudan … Şirketine ihale edildiğini, … Şirketi ile kendileri arasında alt taşeronluk sözleşmesi yapıldığını, sözleşmeden doğan yükümlülüklerin taraflarınca eksiksiz şekilde yerine getirildiğini, ancak … Şirketi tarafından sözleşme gereği yerine getirilmediği için asıl iş sahibi TOKİ tarafından aynı projelerin davalı iş ortaklığına ihale edildiğini, alt taşeronluk sözleşmesi hükümlerinin aynen uygulanacağı hususunda müvekkili ile davalı iş ortaklığı ve … Şirketi arasında mutabakata varıldığını, bu sözleşmeye bağlı olarak müvekkili ile davalı iş ortaklığı arasında cari hesap oluşturulduğunu ancak iş bedeli ve çek bedelinin davalı tarafça ödenmediğini ileri sürmektedir. Davacı tarafça, davalılar … Ltd.Şti ile … ve dava dışı …Ltd.Şti hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından, cari hesap alacağı ve teminat kesinti alacağı toplamı olan 177.678,43 TL alacağın tahsili için 03.09.2014 tarihinde ilamsız takip yapıldığı, davalı borçluların icra dosyasına vekilleri aracılığıyla sundukları 11.09.2014 tarihli dilekçeleriyle borca ve takibe itiraz ettikleri, itiraz üzerine takibin durdurulduğu, istinafa konu eldeki asıl davanın konusunun bu itirazın iptali davasına ilişkin olduğu, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafça, davalılar … Ltd.Şti ile … hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından, … Bankası A.Ş. Levent Çarşı Şubesine ait, keşidecisi … Ltd.Şti olan, davalı iş ortaklığı emrine yazılı, 09.06.2014 tarihinde ibraz süresi sona erdiği için banka tarafından karşılıksız şerhi düşülen, İstanbul, 30.05.2014 keşide yer ve tarihli 16.000 TL bedelli, … seri numaralı çeke istinaden 16.000 TL asıl alacak, 438,67 TL işlemiş faiz, 48 TL komisyon ve 1.600 TL çek tazminatı olmak üzere toplam 18.086,67 TL alacağın tahsili için 03.09.2014 tarihinde ilamsız takip yapıldığı, davalı borçluların icra dosyasına vekilleri aracılığıyla sundukları 15.09.2014 tarihli dilekçeleriyle borca ve takibe itiraz ettikleri , itiraz üzerine takibin durdurulduğu, istinafa konu eldeki birleşen davanın konusunun bu itirazın iptali davasına ilişkin olduğu, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmektedir. Taraflar arasındaki ihtilaf, davaya konu Malatya ve Bitlis’teki TOKİ inşaatları sebebiyle ihalesi alınan işlerle ilgili davacı ile dava dışı … Ltd. arasında yapılan alt taşeronluk sözleşmesi uyarınca … Gıda’nın üstlendiği işi yerine getirip getirmediği, dava dışı şirketle imzalanan alt taşeronluk sözleşmesinden davalı iş ortaklığının sorumluluğunun olup olmadığı, bu konuda taraflar arasında mutabakat bulunup bulunmadığı hususlarında toplanmaktadır. Dosya kapsamında bulunan T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi’nden gelen cevabi yazıda; işin sadece … Ltd. Şti & … adına ihale edildiği, davacının alt taşeron olarak dahi kaydının bulunmadığı, işin zamanında bitirilerek teslim edildiği belirtilmektedir. Mahkemece hükme esas alınan ve mali müşavir … tarafından düzenlenen 12.08.2015 tarihli bilirkişi raporunda; davacı ile adi ortaklığın 2013 yılı ticari defterlerinin lehlerine kesin delil niteliği taşıdığı, davacının 2013 yılı ticari defterlerine göre, adi ortaklıktan 31.12.2013 tarihi itibariyle Malatya işinden dolayı 165.692,26 TL, Bitlis işinden dolayı 43.562,45 TL olmak üzere toplam 209.254,71 TL tutarında alacağının bulunduğu, davacının takip talebinde 177.678,43TL talepte bulunması nedeniyle bu miktarı isteyebileceği, adi ortaklığı oluşturan davalı …’nin 2013 yılı ticari defterlerinde, davacıya ait her hangi bir kayda rastlanmadığı, davacı şirketin delil listesi ekinde sunduğu adi ortaklığın (Bitlis) işine ait, 320.01.50002 satıcılar ( … Ltd.Şti. ) hesabının carî hesabının incelenmesinden, 31.12.2013 tarihi itibariyle adi ortaklığın (Bitlis) işinden davacı şirkete 43.526,45 TL ve 06.01.2014 tarihi itibariyle 23.276,48 TL tutarınca borcunun bulunduğu görülmesine rağmen, cari hesap ekstrelerinin üzerinde adi ortaklığın yetkililerinin kaşe veya imzalarının bulunmadığı, yine davacı şirketin delil listesi ekinde sunduğu adi ortaklığın ( Bitlis ) İşine ait, 320.01.50002 Satıcılar ( …Ltd.Şti. ) hesabının cari hesabının incelenmesinden, 31.12.2013 tarihî İtibariyle adi ortaklığın( Bitlis ) davacı şirkete 165.692,28 TL ve 06.01.2014 tarihi itibariyle 117.328,41 TL tutarında borcunun bulunduğu görülmesine rağmen, cari hesap ekstrelerinin üzerinde adi ortaklığın yetkililerinin kaşe veya imzasının bulunmadığı belirtilmiştir. Grafolog bilirkişi … tarafından tanzim edilen 05.05.2017 tarihli bilirkişi raporunda, birleşen 2014/1273 Esas sayılı dosya kapsamında Levent Çarşı Şubesine ait … Ltd.Şti. ve … emrine yazılı keşidecisi … Ltd.Şti., keşide yeri İstanbul, keşide tarihi 30.05.2014, miktarı 16.000TL lik, arkası cirantalı fotokopi çekte bulunan imzaların, davalı şirket yetkilileri olan davalılar … ve …’ın eli ürünü olmadığı belirlenmiştir. Birleşen davanın ve 2014/1273 Esas sayılı icra dosyasının konusu olan İstanbul, 30.05.2014 keşide yer ve tarihli 16.000TL’lik çekin keşidecisi olan …Ltd.Şti. Hakkında, Bucak 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2014/70 Esas sayılı dosya ile devam eden iflas ertelemesi davası bulunduğu dosya içinde bulunan evraklardan anlaşılmaktadır. Mahkemece getirtilen Ticaret sicil kayıtlarında dava dışı … Şti. ile … Ltd. Şti & … arasında organik bağ gözükmemektedir. Dosyada bulunan bilgi ve belgelerden, T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi’nin Malatya ve Bitlis inşaatı projelerinin; … Ltd. Şti & … adına ihale edildiği, adi ortaklık tarafından ihale kapsamındaki işin taşeron … Gıda Şirketi’ne yaptırıldığı ve … Gıda Şirketi tarafından işin adi ortaklığa zamanında teslim edilerek iş ortaklığının sona erdirildiği , davalıların oluşturduğu iş ortaklığı ile davacı arasında ihaleye konu işle ilgili hiçbir sözleşme akdedilmediği ve mutabakata varılmadığı, davacı taraf temsilcisinin e-posta yoluyla hak edişlere ilişkin yaptığı yazışmalarda isimleri ve e- posta adresleri bulunan … ile …’in adi ortaklığın yetkilileri ve çalışanları olmadığı ve birleşen 2014/1273 Esas sayılı davanın konusu olan çek üzerinde yer alan lehdar kaşesi ile ciro imzasının adi ortaklığın yetkililerine ait olmadığı anlaşılmaktadır. Davacı taraf, davaya konu Malatya ve Bitlis’teki TOKİ inşaatlarının ihalesinin doğrudan … Şti’ne ihale edildiğini, … Şirketi ile kendileri arasında alt taşeronluk sözleşmesi yapıldığını, ancak … Şti. tarafından sözleşme gereği yerine getirilmediği için asıl iş sahibi TOKİ tarafından aynı projelerin davalı iş ortaklığına ihale edildiğini, alt taşeronluk sözleşmesi hükümlerinin aynen uygulanacağı hususunda müvekkili ile davalı iş ortaklığı ve … Şirketi arasında mutabakata varıldığını, bu sözleşmeye bağlı olarak müvekkili ile davalı iş ortaklığı arasında cari hesap oluşturulduğunu iddia ettiğinden uyuşmazlığın eser sözleşmesi hükümlerine göre değerlendirilip çözülmesi gerekli ve zorunludur. Karşılıklı edimleri içeren eser sözleşmelerinde yüklenicinin görevi eseri sözleşmesine, amacına ve tekniğine uygun tamamlayarak teslim etmek; iş sahibinin görevi ise, sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükler varsa bunların yerine getirilmesiyle eserin bedelini ödemekten ibarettir. Kural olarak eser sözleşmesi ilişkisinin kurulması herhangi bir şekil şartına tabi olmayıp, tarafların “icap” ve “kabul” iradelerinin birleşmesiyle sözleşme ilişkisi kurulur. Şekil şartı, sözleşmenin geçerlilik şartı olmayıp, ispat şartıdır. (Yargıtay 15 Hukuk Dairesinin 25/09/2018 tarih,2018/3698 Esas, 2018/3394 karar sayılı kararı) 4721 sayılı TMK’nın “İspat yükü” başlıklı 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü amirdir. Somut olayda, taraflar arasında akdî ilişkinin kurulduğunu ispat külfeti davacı üzerinde kalmaktadır. 6100 sayılı HMK’nın “Senetle ispat zorunluluğu” başlıklı 200. maddesinde düzenlenen “(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. (2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.” hükmü gereği müddeabihin miktarına göre davacı yan iddiasını senetle ispat etmek zorundadır.Bu kapsamda, taraflar arasında akdi ilişki kurulduğu yönündeki iddianın ispatı yönünden davacı tarafça dosyaya sunulan delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir. Davacı tarafça dosyaya taraflar arasındaki sözleşme ilişkisini ispatlayacak yazılı bir belge sunulmadığı gibi, tanık dinlenmesini mümkün kılacak yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge de dosya kapsamında bulunmamaktadır. Davacı yanca dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanılmış ve mahkemece yemin delili davacı tarafa hatırlatılmış ise de, davacı vekili 14/07/2017 tarihli duruşmada yemin deliline dayanmayacaklarını bildirmiştir. Öyleyse mahkemece, dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi suretiyle, Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporlarına dayanılarak ve ispat yükü doğru tarafa yüklenerek ispatlanamayan asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmesi isabetli olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/07/2017 tarih ve 2014/1274 Esas, 2017/749 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Asıl ve birleşen davada alınması gereken toplam 108,80 TL istinaf karar harcından peşin alınan 71,80 TL’nin mahsubu ile bakiye 37,00 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 05/10/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.