Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/587 E. 2018/479 K. 27.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/587
KARAR NO : 2018/479
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/11/2017
NUMARASI : 2016/167 Esas, 2017/382 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 27/04/2018
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili, taraflar arasında acil durum müdahale gemisi inşasına ilişkin sözleşme düzenlendiğini, imalattaki gecikmenin süre uzatımı gereken hallerden kaynaklandığını, süre uzatımı talebine rağmen müvekkilinin hakedişinden haksız ve usulsüz olarak gecikme cezası kesildiğini ileri sürerek, ödenmeyen 2.042.784 Euro’nun faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, davalı reddini savunmuş, mahkemece davaya “denizcilik ihtisas mahkemesi sıfatıyla” bakılarak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı … vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 30/09/2014 tarih ve 2014/3157 esas, 2014/5556 karar sayılı kararında asliye hukuk mahkemesinde gemi bakım onarım ve inşasına ilişkin eser sözleşmesinden kaynaklanan dava ile ilgili olarak yapılan temyiz incelemesi sonunda, “Somut olayda uyuşmazlık, davaya bakmakla görevli mahkemenin Denizcilik İhtisas Mahkemesi olup olmadığı, değilse hangi mahkemenin görevli olduğu noktasındadır.
Denizcilik İhtisas Mahkemeleri 28.04.2004 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5136 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun’la kurulmuştur. 5136 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine son fıkra olarak “İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun olumlu görüşü ile Adalet Bakanlığınca, bu kanunun dördüncü kitabında yer alan deniz ticaretine ilişkin ihtilaflara bakmak ve asliye derecesinde olmak üzere Denizcilik İhtisas Mahkemeleri kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenir” hükmü eklenmiştir. Bu maddeye göre Denizcilik İhtisas Mahkemeleri’nin görev alanı 6762 sayılı TTK’nın dördüncü kitabında yer alan deniz ticaretine ilişkin uyuşmazlıklarla sınırlıdır. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır (m.1533). 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nun 5(2) maddesinde “Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4’üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır. Bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok asliye ticaret mahkemesi varsa, iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca asliye ticaret mahkemelerinden biri veya birkaçı münhasıran bu Kanundan ve diğer Kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarına bakmakla görevlendirilebilir” hükmü getirilmiştir. Yeni Ticaret Kanunun’da “Dördüncü Kitap” yerine “bu Kanundan ve diğer Kanunlardan doğan” denilerek söz konusu mahkemenin bakacağı işlerin alanı amaca uygun olarak genişletilmiş, münhasıran deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarıyla ilgili olarak Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun görevlendirme yapabileceği belirtilmiştir. 6102 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra açılan davalarda ticaret mahkemelerinden hangisinin münhasıran deniz ticareti ve deniz sigortası ile ilgili hukuk davalarına bakacağı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun görevlendirme kararına göre belirlenecektir. 6102 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce açılan davalar ise açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabiî olup, 6102 sayılı Kanun’un göreve ilişkin hükümleri bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan davalara uygulanmayacaktır (geçici madde 9).
Somut olayda dava, 6102 sayılı yeni TTK’nın yürürlüğe girmesinden sonra 26.11.2013 tarihinde Asliye Hukuk Mahkemesine açılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, deniz ticareti ve deniz sigortalarından kaynaklanmadığından, 6102 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesinden sonra Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunca yapılmış bir görevlendirme de bulunmadığından davaya Deniz Ticaret Mahkemelerinde bakılamaz. Mahkemenin verdiği görevsizlik kararı yasaya aykırıdır.
6102 sayılı TTK’nın 4(1) maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. Bu maddeye göre “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları” ve “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ile “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerinde sayılan davalar ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması (nispi ticari dava), ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması, ya da aynı maddede 6 bent halinde sayılan ticari davalardan (mutlak ticari dava) olması gerekir. Taraflardan biri “tacir” değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın “ticari işletme” ile ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Somut olayda, davacı şirketin “tacir” olduğu ve uyuşmazlığın “ticari işletmesi” ile ilgili bulunduğu çekişmesiz ise de, davalının “tacir”, işletmesinin de “ticari işletme” olduğu kanıtlanamamıştır. Bir işletmenin ticari işletme sayılabilmesi için esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedeflemesi gerekir (TTK. m. 11). Belirli bir büyüklüğe ulaşmayan işletmeler esnaf işletmesi, bu büyüklüğü aşan işletmeler ise ticari işletme sayılır. Ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmaya dayanan ve geliri Bakanlar Kurulu Kararnamelerinde belirlenen sınırı aşmayan işletmeler “esnaf işletmesi” sayılır. Davalı Hasan Kaşlı’nın “Has Marina” adıyla işlettiği işletmenin esnaf işletmesi sınırlarını aştığı, ticari işletme olduğu yönünde dosyada delil bulunmamaktadır. Diğer yandan taraflar arasındaki uyuşmazlık 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmakta olup, eser sözleşmesinden kaynaklanan hukuk davaları TTK’nın 4(1) maddesinde veya diğer özel kanunlarda sayılan mutlak ticari davalar arasında da yer almamaktadır. Bu nedenle eldeki davaya Ticaret Mahkemelerinde de bakılamaz. 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Mahkemece işin esasının incelenerek varılacak sonuca göre hüküm verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.” denilmiştir.
Somut olayda uyuşmazlık, “gemi yapım sözleşmesinden” kaynaklanmış olup, taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi mevcuttur. Uyuşmazlığın sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerindeki eser sözleşmesi hükümlerine göre incelenip çözümlenmesi gerekir. Genel mahkemeler (asliye hukuk, sulh hukuk, asliye ticaret) ile denizcilik ihtisas mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisidir. Görev kamu düzeninden olduğundan yargılamanın her aşamasında mahkemelerce ve istinaf incelemesi sırasında bölge adliye mahkemelerince kendiliğinden göz önünde tutulur. Somut olayda, davacı şirketin “tacir” olduğu ve uyuşmazlığın “ticari işletmesi” ile ilgili bulunduğu, davalı …’nün ise tacir olmadığı ihtilafsızdır. Bu durumda davanın niteliğine göre davaya bakmak görevi tarafların sıfatı da dikkate alındığında asliye hukuk mahkemesine ait olduğundan mahkemece davanın görev yönünden usulden reddi ile görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken denizcilik ihtisas mahkemesi sıfatıyla bakılıp esas hakkında hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin diğer yönleri incelenmeksizin usul yönünden kabulü ile, usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının kaldırılarak, açıklanan şekilde yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi açıklandığı üzere;
1- Davalı vekilinin diğer istinaf nedenleri incelenmeksizin, istinaf talebinin usul yönünden KABULÜNE,
İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin (Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatıyla) 15/11/2017 tarih ve 2016/167 esas, 2017/382 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Dosyanın, Dairemiz kararında belirtilen şekilde yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2- İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından istinaf talebinde bulunan davalı lehine duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
3- Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının kendisine iadesine,
4- İstinaf yargılama giderlerinin yerel mahkemesince asıl kararla birlikte karara bağlanmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-3 bendi gereğince KESİN olmak üzere 27/04/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.