Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/585 E. 2020/646 K. 29.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/585
KARAR NO : 2020/646
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/12/2017
NUMARASI : 2017/17 Esas, 2017/1050 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ : 29.06.2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece; davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı tarafça istinaf talebinde bulunulmuştur.Davacı vekili, taraflar arasında peyzaj hizmetleri sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme gereğince müvekkilinin 6.500 m2 büyüklüğündeki yeşil alan için bakım, onarım ve kontrol hizmeti verdiğini, davalı şirketin çalışanlarından … ve …. tarafından müvekkili ve davalıya husumet yönelterek kıdem tazminatı ve bir kısım işçilik alacaklarının tahsili talebiyle Bakırköy 27. İş Mahkemesi’nde 2014/470 Esas ve 2014/471 Esas sayılı dosyalarıyla dava açıldığını, mahkemece müvekkili şirketin de sorumlu olduğuna hükmedilerek davaların kabulüne karar verildiğini, ilamların icra takibine konu edildiğini, haciz baskısı altında müvekkili tarafından icra dosyalarına 57.079,84.TL’nin ödendiğini, işçilerin davalı çalışanları olması nedeniyle müvekkilinin ödenen miktardan sorumlu olmadığını, bu nedenle ödenen bedelin tahsili için davalı aleyhinde Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün ….Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalının takibe itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı hakkında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, her iki işçiye yapılan ödemenin çoğunun fazla mesai alacağı içerdiğini, davacının işçileri kararlaştırılandan daha fazla çalıştırdığından yada çalışmalarına müsaade ederek fazla mesai alacağı oluşmasına neden olduğundan davacının bu anlamda kusurlu olduğunu, bu nedenle davacının işçilerin alacak taleplerinden sorumlu tutulması gerektiğini, işçilerin bu alacaklarını bilinçli şekilde haklı fesih nedeni yaparak kıdem tazminatına hak kazandıklarını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, işçiler lehine hükmedilen tazminatın, işçilerin davalı şirket bünyesinde davacıya ait iş yerinde çalışmasından dolayı verildiği, sorumluluğun tamamının davalı şirkette olduğu gerekçesiyle davacının davasının kabulü ile, Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki itirazın iptali ile takibin devamına, alacak likit olduğu, kötü niyetli itirazla takibin durmasına sebebiyet verdiğinden %20’sini oluşturan 11.415,96.-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, mahkemenin davaya dayanak 29/12/2014 tarihli peyzaj hizmet sözleşmesinin imza ve yürürlülük tarihi itibarı ile dava konusu olaya uygulanamayacağı itirazını görmezden geldiği gibi gerekçeli kararda dahi itirazlarını tartışma konusu etmeden hatalı şekilde davayı tümden kabul ettiğini, taraflar arasındaki 29/12/2014 tarihli peyzaj hizmet sözleşmesinin huzurdaki davaya dayanak İş Mahkamesi davaları açıldıktan sonra imza edilmesi münasabeti ile dava konusu olaya uygulanamayacağını rücu istemine dayanak dosyaların dava tarihlerinin 26.11.2014 olup taraflar arasındaki 29.12.2014 tarihinde imza edilen Peyzaj Hizmet Sözleşmesi‘nden önceki tarihli olduğunu ve mübrez sözleşmenin dava konusu olaya uygulanamayacağını, tarafların sorumluluğunun TBK 167. maddesi uyarınca ½ olarak kabul edilmesi gerektiğini, dava konusu alacak istemine dayanak kalemlerin hangilerinden davalının sorumlu olması gerektiğinin bilirkişi incelemesi ile tesbit edilmediğini, davacının dava dışı işçileri fazla saatlerde çalıştırarak dava konusu alacakların artmasına sebebiyet verdiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise taşerondur. Davacı yan, davalı ile aralarında imzalanan eser sözleşmesi gereğince davalının yanında çalışan dava dışı işçilere iş mahkemesi kararı gereğince ödemek zorunda kaldıkları bedelin davalıdan rucüen tazminini talep etmiş, davalı yan ise, dava dışı işçilerinin iş mahkemesi kararlarında hükmedilen alacakları kazanmalarına davacının sebebiyet verdiğini, bu nedenle bedelden davacının da sorumlu olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı yüklenici tarafından davalı taşeron aleyhinde Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından Bakırköy 27. İş Mahkemesi’nin 14.06.2016 tarih, 2014/470 Esas, 2016/303 Karar sayılı ve Bakırköy 27.İş Mahkemesi’nin 14.06.2016 tarih, 2014/471 Esas, 2016/304 Karar sayılı ilamları gereğince 57.079,84TL asıl alacak ve 228,32TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 57.308,16TL alacağın tahsili için 27.10.2016 tarihinde ilamsız takip yapıldığı, davalı tarafından borca ve takibe itiraz edilmesi üzerine takip durdurulduğu, istinafa konu eldeki davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı tespit edilmiştir. İcra dosyasının dayanağı olan iş mahkemesi kararlarında, dava dışı işçiler … lehlerine davacı … davalının müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları şekilde işçilik alacağına hükmedilmiştir. Dosya kapsamından ve taraf beyanlarından, taraflar arasındaki ticari ilişkinin eser sözleşmesi imzalanmadan önce başladığı ve işçilik alacakları için taraflar aleyhinde dava açan dava dışı işçilerin davalı bünyesinde çalıştıkları anlaşılmakta olup, bu durum tarafların da kabulündedir. Taraflar arasındaki ihtilaf, dava dışı işçilere ödenen alacak ve tazminat miktarlarından davacının sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Sözleşmenin “vergi, resim ve harçlar” başlıklı 5. maddesinde, “bu sözleşmenin düzenlenmesi, uygulanması ve işlerin yürütülmesine ait SGK primleri, personellerin maaş ve ek ödemeleri, kıdem ve ihbar tazminatları ile sözleşme ve eklerinde ayrıca açıklanmamış benzer giderler …yükleniciye aittir.” ve sözleşmenin “personel giderleri” başlıklı 6.maddesinde, “personellerin ücret, fazla çalışma, yıllık izinlerin kullandırılmasından ve bayram çalışmalarının ödenmesinden yüklenici sorumlu olacaktır.” hükümleri düzenlenmiştir. Yerleşik Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere, müteselsil sorumlular arasındaki iç ilişkide nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar sözleşme yapabilirler. Nitekim Borçlar Kanununun 146. Maddesinde düzenlenen, “Borcun mahiyetinden hilafı istidlal olunmadıkça, müteselsilborçlulardan her biri alacaklıya yapılan tediyeden birbirine müsavi birer hisseyi üzerlerine almaya mecburdur. Hissesinden fazla tediyede bulunan, fazla ödeme ile diğerlerine rücu hakkını kazanır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil sorumlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği açıkça belirtilmiştir. İşte, müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.Somut olayda, taraflar arasında imzalanmış sözleşmede personelin maaş ve ek ödemeleri, kıdem ve ihbar tazminatları giderlerinin tamamından davalı yüklenicinin sorumlu olacağının kararlaştırılmış olması nedeniyle, bu konudaki tüm alacak miktarından davalının sorumlu olduğu açıktır. Sözleşme hükümlerinde görüldüğü üzere sözleşmede işçi hak ve alacakları sebebiyle açıkça davalı yüklenicinin sorumlu olacağı belirtilmiş olup, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme ve şartname hükümleri tarafları bağlayacağından, davacının, davalının kayden işçileri olduğu anlaşılan dava dışı işçilere, İş Mahkemesi ilamına göre ödemiş olduğu miktarın tamamını, davalıdan sözleşme uyarınca rücuen tahsilini talep hakkını haizdir. Yerel mahkemece bu gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/12/2017 tarih ve 2017/17 Esas, 2017/1050 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 3.899,12 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 975TL harcın mahsubu ile bakiye 2.924,12TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 29/06/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.