Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/566 E. 2018/425 K. 10.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/566
KARAR NO : 2018/425
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/191 Esas
DAVANIN KONUSU : Sözleşmenin İptali
KARAR TARİHİ : 10/04/2018
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili, taraflar arasında 19/08/2014 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, inşaatın 15 ay içinde anahtar teslimi bitirilmesi gerekirken geç başlandığını ve halen bitirilmediğini, yaptırılan tespite göre inşaatın seviyesinin %27 olduğunu ileri sürerek, sözleşmenin çekilmez hal alması nedeniyle davalıların tedbiren inşaattan el çektirilmesine (el atmasının önlenmesine), sözleşmenin feshine, müvekkiline ait zararların tespiti ile menfi zararlar, fırsat kayıpları, gecikme tazminatı ve kira kayıplarının şimdilik her bir kalem için 5.000,00’er TL olmak üzere 15.000,00 TL belirsiz alacağın, cezai şart için şimdilik 10.000,00 TL kısmi alacağın tahakkuk ettiği tarihten itibaren en yüksek mevduat faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yüklenicinin sözleşmeye uygun ve gerekli olarak yaptığı işlerin değerinin tespit edilerek davacının zararların mahsubuna karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece 20/02/2018 tarihli ara kararı ile, davanın niteliğinin el atmanın önlenmesi davası olmadığından ve davanın esasını etkileyecek nitelikte tedbir kararı verilemeyeceğinden talebin HMK 389 maddesindeki şartlar oluşmadığından bu aşamada reddine karar verilmiştir.
Mahkemenin ara kararına karşı, davacı vekilince sunulan istinaf dilekçesinde, aradan 4 yıl geçmesine rağmen inşaatın tamamlanmadığını, aradaki güven ilişkisinin sona erdiği ve sözleşmenin devamının çekilmez hale geldiğini, zararların artmasının önüne geçilmesi için ihtiyati tedbir istenildiğini, inşaatın bulunduğu noktada bırakılması gerektiğini, bu nedenle davalıların inşaattan el çekmesi ve müvekkilinin zararlarının artmasının önüne geçilmesi gerektiğini, davanın el atmanın önlenmesi davası olmadığı gerekçesiyle tedbir talebinin reddi hukuka aykırı olduğunu, sözleşmenin feshi talebinin, esasen el atmanın önlenmesi talebini de içerdiğini, dava sonunda sözleşmenin feshinin aksi bir karar çıkmayacağını, davanın yasal zorunluluk nedeniyle açıldığını belirterek, yerel mahkemenin tedbir talebinin reddine ilişkin kararının kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasında 19/08/2014 tarihli noterden düzenleme şeklinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlenmiştir. Davacı arsa sahibi; davalılar ise yüklenicidir.
Davacı tarafça davalılara gönderilen 05/08/2017 tarihli ihtarname ile, inşaatın süresinde bitirilmediği ve geciktiği belirtilerek 3 ay içerisinde inşaatın bitirilip teslim edilmesi, aksi halde sözleşmenin feshedileceği bildirilmiş, cezai şart ve gecikme tazminatlarının ödenmesi istenilmiştir.
Davalılarca davacıya hitaben yazılan 16/10/2017 tarihli yazıda, inşaatın elde olmayan sebeplerle geciktiği, 13/10/2017 tarihinde tadilat ruhsatı alınarak inşaat işlerine hız verildiği, inşaatın 01/06/2018 tarihinde teslim edileceği bildirilmiştir.
Davacı şirketin talebi üzerine İstanbul Anadolu 21. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/2 D.iş sayılı dosyası üzerinden 08/11/2017 tarihinde yapılan tespit sonucu alınan 24/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda inşaatın seviyesinin %27 olduğu belirtilmiştir.
İhtiyati tedbirin şartları 6100 Sayılı HMK’nın 389/1. maddesinde genel olarak düzenlenmiştir. Buna göre, mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
HMK’nın 390/3 maddesine göre, tedbir talep eden, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Buradaki ispatın ölçüsü, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralı uygulanırken, iddianın doğruluğunu kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu nedenle, ihtiyati tedbire karar verilirken, talebin haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınır. Geçici hukuki koruma kapsamında olan ihtiyati tedbir kararı verirken hakim, asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar vermemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verilirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını hakimin gözetmesi gerekli ve zorunludur.
İhtiyati tedbir kararı verilmesinde hakime geniş bir takdir alanı bırakılmışsa da; hakim, her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemelidir ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre ihtiyati tedbir kararını verdiğini kararında belirtmelidir. İhtiyati tedbir şartları mevcut değilse, Yasa’nın öngördüğü ölçüde ispat edilememişse, ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. Anayasanın 141/3. Maddesine göre Mahkeme ihtiyati tedbir isteminin kabulü ile ihtiyati tedbir kararı vermesi veya istemin reddine karar vermesi hallerinde kararında hukuksal gerekçe göstermek zorundadır.
Somut olayda; davacı vekilince, davalıların inşaata müdahalesinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi istenilmiş, yerel mahkemece talebin reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında 19/08/2014 tarihli düzenleme şeklinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalanmıştır. Açılan davada sözleşmenin feshi ve tazminat talebinde bulunulmuştur. Taraflar arasındaki sözleşmenin halen ayakta olduğu, resmi şekilde düzenlenen sözleşmelerin feshi için tarafların iradesinin fesih konusunda birleşmesi veya mahkeme kararı gerekip, mevcut delil durumuna göre taraf iradeleri fesihte birleşmediği gibi yerel mahkemece bu hususta henüz olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği, delillerin henüz yaklaşık ispatı sağlar derecede toplanmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece her zaman delillerin değerlendirilip HMK’nın 389 ve devamı maddelerindeki şartlar göz önüne alınarak tedbir hususunda bir karar verilebileceğinden ihtiyati tedbir talebinin bu aşamada reddine karar verilmesi yerinde olmuştur.
Açıklanan nedenlerle, yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/02/2018 tarih ve 2018/191 esas sayılı ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-f bendi gereğince KESİN olmak üzere 10/04/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.