Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/507 E. 2020/123 K. 22.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/507
KARAR NO: 2020/123
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/10/2017
NUMARASI: 2014/1635 Esas, 2017/743 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 22/01/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava; eser sözleşmesinden kaynaklı bakiye iş bedelinin tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Davacı vekili, taraflar arasında 2012 yılından beri cari hesap şeklinde işleyen ticari ilişki sonucunda müvekkilince davalının siparişleri üzerine davalıya baskı, desen, kalıp, çoğaltma gibi işler yaptığını, bakiye 65.677,07 TL’nin ödenmemesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptıklarını, davalının borcun 27.058,08 TL’lik kısmını kabul ederek 27/11/2014 tarihinde ferileriyle birlikte icra dosyasına yatırdığını, ancak 38.618,99-TL’lik kısma itiraz edildiğini, davalı borçlunun takipten sonra 07.11.2014 tarihinde haricen müvekkili davacının banka hesabına 4.183,09 TL’lik daha ödeme yaptığını belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında uzun yıllardır süre gelen ve vari hesap şeklinde işleyen ticari bir ilişki bulunduğunu, faturalardan kaynaklanan borç bakiyesinin 65.677,07TL olmayıp, müvekkili şirketin cari hesaplarında bakiyenin 27.058,08 TL olduğunu ve bu bakiye borcun ödendiğinden davacıya herhangi bir borçlarının bulunmadığını belirterek, davanın reddine, %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; dosyadan aldırılan 14/07/2016 tarihli bilirkişi kök raporu ile 18/04/2017 tarihli ek rapor dayanak alınmak suretiyle, mevcut fatura ve e-mail yazışmalarından davacının davalıdan alacaklı olduğu tutarla ilişkilendirilebilecek bir iş yapıldığı tespit edilemediği gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; ibraz edilen faturalar ile müvekkili şirket ile davalı arasındaki yazışmaların müvekkilinin davalıdan olan alacak tutarının ispatı için kesin delil mahiyetinde olduğunu, mahkemece ticari ilişkinin tamamına tanık olan davalı çalışanı ve temsilcisi olan … ‘ün tanık olarak dinlenmesi taleplerinin usule aykırı olarak reddedildiğini ayrıca yemin delillerinin de mahkemece dikkate alınmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Taraflar arasında uzun yıllara dayalı ticari ilişki kapsamında kumaş ve tekstil ürünlerine baskı ve desen yapılması konusunda sözlü eser sözleşmesi bulunduğu ve aralarındaki ticari ilişkinin cari hesap şeklinde sürdürüldüğü anlaşılmaktadır. Dava konusu işten kaynaklı bedelin ödenmemesi nedeniyle davacı tarafından davalı hakkında 27/10/2014 tarihinde ilamsız icra takibi yapılmış, davalı 10/11/2014 tarihli dilekçesi ile borcun 27.058,08TL’lik kısmını kabul ederek bu miktarı ferileriyle birlikte 25/11/2014 tarihinde takip dosyasına yatırmıştır. Davalının itiraz dilekçesi sunduktan sonra kabul etmediği borç miktarından 4.183,08TL’yi haricen davacıya ödediği de tarafların beyanları ile sabittir. Uyuşmazlık; davacının bakiye iş bedeli alacağı bulunup bulunmadığına ilişkindir. Davacı bakiye iş bedelinin ispatı konusunda delil listesinde e-mail yazışmalarına, tanık beyanlarına, bilirkişi incelemesine, cari hesap ekstresine, ticari defter ve kayıtlarına ve en son da açıkça yemin deliline dayanmıştır. Dosya içerisindeki 14/07/2016 tarihli bilirkişi raporunda; ibraz edilen ve incelenen davacının ticari defter ve kayıtlarının delil niteliğine haiz olduğunu, bu kayıtlara göre takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 65.677,07 TL alacaklı olduğunu, davalı tarafça her hangi bir ticari defter ve kayıt ibraz edilmediğini, dava dosyasındaki fatura ve e-mail yazışmalarından davacının davalıdan alacaklı olduğu tutarla ilişkilendirilebilecek bir hizmet tespitinde bulunulamadığını, ayrıca davacının davalıya yaptığı bazı baskı işlerinde davalının müşteri talebine göre revizyonlara gittiğini, bu işlemlerin dava konusu faturalarla ilişkili olup olmadığının mevcut belgelerden belirlenemediğini belirtmiş, 18/04/2017 tarihli bilirkişi ek raporunda da, kök rapordaki değerlendirmesini tekrar etmiştir. Eser sözleşmelerinde işin yapılıp teslim edildiğini yüklenici, iş bedelinin ödendiğini ise iş sahibi ispat etmek zorundadır. Eserin teslim edilip edilmediğinin ispatında taraflar ispatın hangi delillerle yapılacağı hususunda sözleşmeye hüküm koyabilirler ve teslim konusunda bir delil sözleşmesi yapabilirler. Böyle bir delil sözleşmesi yoksa yüklenicinin meydana getirdiği eseri teslim ettiği vakıasını, teslim, hukuki işlem değil, hukuki fiil olduğundan kural olarak her tür kanıtla, bu arada tanıkla dahi ispat edebilir. Davacı taraf iddia ettiği teslimin yapıldığını kanıtlamak için yazılı delil sunamamıştır. Ancak, davacının delil listesinde tanık …’ün beyanına ve açıkça “yemin” deliline dayanılmıştır. O halde, yerel mahkemece davacının dava konusu bakiye iş bedeline hak kazanıp kazanmadığı noktasında, işin yapılıp teslim edildiği iddiasının kanıtlanmasına yönelik olarak davacı tarafça bildirilen tanık …’ün dinlenilmesi; gerekmesi halinde davacıya davalı tarafa yemin teklif edip etmeyeceği hatırlatılarak sonucuna göre işlem yapılması ve gerektiği takdirde bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Bu hususlar üzerinde durulup, anılan deliller değerlendirilmeden, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/10/2017 tarih, 2014/1635 Esas, 2017/743 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/01/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.