Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/380 E. 2020/222 K. 11.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/380
KARAR NO : 2020/222
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/10/2017
NUMARASI : 2015/471 Esas, 2017/669 Karar,
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 11/02/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili talebiyle girişilen icra takibine itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında düzenlenen sözleşme gereğince müvekkilinin edimlerini yerine getirip fatura düzenlemesine rağmen, davalının faturaları ödemediğini, ayrıca vadesi geçmiş olan faturalar için vade farkı faturası düzenlenerek gönderildiğini, davalının ödeme yapmaması üzerine Kocaeli …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptıklarını, borçlunun takibe itiraz ettiğini belirterek, icra takibine yapılan itirazın iptaline, takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı cevabında, cari hesap ekstresine göre davacının davalıdan 1.008,36 TL alacağı olduğunu, davacının yaptığı işlerin noksan ve teknik olarak yetersiz olması sebebiyle ana firma ile davalının da ilişkilerinin bozulduğunu, davacının davalıya zarar verdiğini, davacının düzenlediği iki adet toplam 17.257,50 TL bedelli faturaları kabul etmeyerek iade faturası düzenlediklerini, takibin haksız olduğunu belirterek, davanın reddine ve %20 oranında kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davalı borçlunun dava tarihinden önce ihtarla temerrüde düşürülmediği gibi, sözleşmede kararlaştırılmış kesin vade de bulunmadığından vade farkı talebinin yerinde görülmediği, ancak cari hesap içinde yer alan ve davalının ticari defterlerinde de davacıya borç olarak görülen 1.008,36 TL borç bakımından icra takibinin devamına, bu miktar için noterden gönderilen ihtarnamede verilen 7 günlük ödeme süresi sonunda temerrüt gerçekleştiğinden SMMM bilirkişi … tarafından temerrüt tarihinden takip tarihine kadar dönem için hesaplanan 114,72 işlemiş faiz bakımından da davacının davalıdan alacaklı olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile davalının Kocaeli …. İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 1.008,36 TL asıl alacak ve 114,72 TL işlemiş faiz bakımından iptaline, takibin 1.008,36 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi işletilerek devamına, 114,72 TL işlemiş faiz için takip tarihinden itibaren faiz işletilmesine yer olmadığına, asıl alacağın ve faizin fazlaya ilişkin kısmının reddine, hüküm altına alınan 1.008,36 TL likit alacak niteliğinde olduğundan bu miktar üzerinden hesaplanan % 20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, reddedilen kısım bakımından İİK 67/2 maddesindeki yasal şartlar oluşmadığından davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; taraflar arasındaki sözleşmede 15 günlük kesin vade kararlaştırılmış olduğu ve bu hususun teamül haline de geldiğini, davalı şirketin 09.05.2015 tarihli 22136 seri numaralı ilk vade farkı faturasına itirazda bulunmadığı gibi, vade farkı tutarını da ödediğini, bu suretle vade farkı uygulamasını kabul ettiğinden vade farkı talebinin haklı olduğunu belirterek davanın kısmen reddi yönünden usul ve yasaya aykırı kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Kocaeli ….İcra Müdürlüğü’nün…. Esas sayılı dosyası ile cari hesap özetine dayalı olarak 18.265,85 TL asıl alacak ve 2.286,86 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 20.552,71 TL üzerinden başlatılan icra takibine, davalı borçlunun borcunun bulunmadığı gerekçesi ile borca itiraz etmesi üzerine takip durmuş ve alacaklı tarafından süresinde itirazın iptali davası açılmıştır. Taraflar arasında düzenlenen 05.12.2012 tarihli elektrik işleri sözleşmesinin 6.2.1. maddesinde ”Sayın .., …. toplam yaptığı işin birim fiyatlarla çarpılması sonucu çıkan meblağı ve herhangi bir sebepten dolayı projede çıkan ilave işlerin bedelini aylık hakedişler halinde ödeyecektir. … yapılacak ödeme, fatura tarihi itibariyle 15 gün sonra yapılır. ” hükmü düzenlenmiştir. Yargılama sırasında delil olarak ibraz edilen taraflar arasındaki e-mail yazışmalarında, vade farkına ilişkin bir yazışma olmadığı, 25.12.2013 tarihli yazışmada davacının 18.265.85 TL alacağın varlığını belirtmesine rağmen davalı tarafça 1.008,36 TL borcun varlığının kabul edildiği anlaşılmıştır.Davacı tarafından davalıya gönderilen Kocaeli Noterliği’nin 21.01.2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile, 27.12.2013 tarihli … nolu fatura ve 24.07.2013 tarihli … nolu faturanın gerçeği yansıtmadığı, hesap kapatmaya yönelik olduğu, faturanın kabul edilmeyip iade edildiği belirtilerek, 31.12.2013 tarihi itibarıyla hesap bakiyesinin 18.265.85 TL olarak 7 gün içinde ödenmesinin ihtar edildiği anlaşılmıştır.Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, davacı tarafça ibraz edilen ticari defterler ile davalı tarafça ibraz edilen cari hesap raporları incelenerek mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda, davacı defterlerinde 5.900,00 TL ile 11.357,00 TL vade farkı faturalarının kayıtlı olduğu, iade faturalarının davacı kayıtlarında yer almadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın vade farkı faturalarından kaynaklandığı, uyuşmazlık konusu vade farkı faturaları dışında vade farkı uygulaması teamülünün olmadığı, mahkemenin vade farkını kabulü halinde hesaplanan vade farkının 16.924,00 TL olduğu belirtilmiş; alınan 16.03.2016 tarihli ek raporda, 15 günlük süreden nakit ödemenin veya çek senet şeklindeki ödemenin olduğunun tam olarak anlaşılamadığı, ancak cari hesap incelendiğinde ödemelerinin genellikle vadeli çeklerle yapıldığının görüldüğünü, vade farkı faturalarının 31/05/2015 tarihinden sonraki alacaklar için düzenlendiği bildirilmiştir. Mali müşavir bilirkişiden alınan 03.01.2016 tarihli raporda, takip tarihinde davacının muhasebe kayıtlarına göre, davalıdan 18.265,85 TL alacaklı olduğu, davalının ise muhasebe kayıtlarına göre ise davacıya 1.008,36 TL borçlu olduğu, buna göre tarafların arasında 17.257,49 TL fark olduğu, fark bedelinin yukarıda bahsedilen davacının davalı adına düzenlediği 03.07.2013 tarih 191825 nolu 11.357,50 TL ve 30.07.2013 tarih … nolu 5.900,00 TL olmak üzere toplam 17.257,50 TL “Vade Farkı” faturalarından kaynaklandığı, davacı tarafından sözleşmeye dayanılarak vade farkı kesildiği, ancak taraflar arasında vade farkına ilişkin herhangi bir yazılı sözleşmenin dosya içeriğinde olmadığı, taraflar arasında bu yönde daha öncesinde alışa gelmiş bir uygulamanın da bulunmadığı, buna göre davacının kestiği vade farkı faturasının davalı tarafça kabul görmediği, davalı tarafından kabul görmeyen “vade farkı” faturalarından dolayı alacak talep edemeyeceğinden davacının davalıdan 1.008,36 TL alacağına takip tarihinden itibaren %10,50 ve değişen oranlarda kademeli olarak avans faizi yürütülebileceğini belirtmiştir. Mahkemece ilk bilirkişiden cari hesap içinde yer alan ve davalının ticari defterlerinde de davacıya borç olarak görülen 1.008,36 TL için Noterden gönderilen ihtarnamede verilen 7 günlük ödeme süresi sonunda temerrüt gerçekleştiğinden temerrüt tarihinden takip tarihine kadar faiz hesabı konusunda ek rapor alınmış ve bilirkişi tarafından verilen 16.06.2016 tarihli ek raporda 1.008,36 TL için ihtar ödeme süresi sonu ile takip tarihi arasında 114,72 TL işlemiş faiz hesaplanmıştır.Somut olayda, davacı tarafça sözleşmeye dayanılarak cari hesap alacağı ve işlemiş faiz üzerinden yapılan icra takibine itiraz edildiğinden, itirazın iptali ve takibin devamı istemiyle dava açılmıştır. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde davacı defterlerinde kayıtlı olan 17.257,50 TL vade farkı faturalarının davalı tarafta kaydının bulunmadığı, davacının davalıdan 1.008,36 TL alacağının bulunduğu tespit edilmiş, bu alacağa 114,72 TL temerrüt faizi hesaplanmıştır. Davacı taraf vade farkı faturası düzenlemiş ise de, aralarında düzenlenen sözleşmede vade farkına ilişkin bir hüküm bulunmadığı gibi, taraflar arasında teamül haline gelmiş bir vade farkı uygulamasının da bulunmadığı anlaşılmaktadır. Teamül için bir kaç adet vade farkı faturasının davalı tarafça kabul edilmiş olması gerektiğinden, davalının yalnızca bir adet vade farkı faturasını kabul etmiş olması, bu konuda aralarında teamül olduğunun kabulü için yeterli değildir. Sözleşmenin 6. Maddesinde ödemelerin fatura tarihinde 15 gün sonra yapılacağına ilişkin düzenleme de vade farkına ilişkin bir hüküm niteliğinde olmayıp, fatura konusu alacağın muaccel olacağı tarihin belirlenmesine yöneliktir. Bu nedenle anılan hüküm vade farkı faturası düzenlenmesine esas alınamaz. Bu durumda, davalının takip sırasında tüm borca itiraz etmesine rağmen, yargılama sırasında kabul ettiği ve bilirkişiler tarafından da tespit edilen 1.008,36 TL borcunun bulunduğu anlaşılmaktadır. Tespit edilen bu miktar için Kocaeli Noterliği’nin 21.01.2014 tarihli ihtarnamesinin davalıya 04.02.2014 tarihinde tebliğ edilerek 7 günlük ödeme süresi verilmesi karşısında davalının 11.02.2014 tarihinde temerrüde düştüğü ve bu tarihten takip tarihine kadar hesaplanan işlemiş faizin 114,72 TL olduğu tespit edilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda, 1.008,36 TL asıl alacak ve 114,72 TL işlemiş faiz yönünden itirazın iptaline karar verilmesi yerinde olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine ve istinaf edenin sıfatına göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;1-Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/10/2017 tarih ve 2015/471 Esas, 2017/669 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 54,40-TL istinaf karar harcından peşin alınan 31,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 23,00-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a Maddesi gereğince miktar itibariyle KESİN olmak üzere 11/02/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.