Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/359 E. 2020/221 K. 11.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/359
KARAR NO : 2020/221
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/07/2017
NUMARASI : 2014/1626 Esas, 2017/603 Karar,
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 11/02/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur. Davacı vekili, taraflar arasında düzenlenen web siteleri ve yazılım konulu 20.03.2013 tarihli ön sözleşme gereğince davalı şirketin aylık 33 USD + KDV ödeme yapması gerektiğini, yapılan ek işler için de fatura tebliğ edildiğini, fesih ihbarı yapılan Ekim sonuna kadar bu hizmetin verilmesine rağmen bedelinin ödenmediğini, davalı şirketin 08/07/2013 tarihinde 26.758,70 TL ve 23/08/2013 tarihinde 10.000,00 TL olmak üzere 36.758,70 TL ödeme yaptığını, 01.08.2013 tarihli 27.643,03 TL bedelli faturayı teslim aldığı halde ödemediğini, diğer faturaların ise gerekçesiz olarak tebliğ alınmadığını, toplam borcun 121.293,42 TL olduğunu, gönderilen 07/10/2013 tarihli ihtara rağmen ödeme yapılmadığını, icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek, davalının icra takibine itirazının iptaline, takibin aynı koşullarda devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, sözleşme gereğince düzenlenen fatura bedellerinin ödendiğini, ön sözleşmenin devamına ilişkin taraflar arasında bir sözleşme imzalanmadığını, müvekkilinin yazılımı kullanmaya devam etmediğini, davacı şirketin hizmet sağlayıcı olup davalının kullanma talebi olmadan sisteme açık tutması sebebiyle oluştuğunu iddia ettiği hizmet bedelinin talep etmesinin hukuka uygun olmadığını, ön sözleşmenin süreli olduğu için fesih ihbarı yapılmasına gerek olmadığını, taraflar arasında imzalanan ön sözleşmenin 6 test sonucu ve … kararının olumsuz olması durumunda … yada … tarafından herhangi biri, diğerine herhangi bir tazminat ve/veya yaptırım talebinde bulunmayacağı, çalışmaların karşılıklı sonlanacağı şeklinde olup, ön sözleşmenin sona ermesinden sonra davacı şirket tarafından kesildiği iddia edilen faturaların müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini belirterek, davanın reddine ve %20 kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece 06/07/2017 tarihli gerekçeli kararında; “Taraflar arasındaki önsözleşme süresinin bitiminden sonra belirlenen sürede yeni bir sözleşme imzalanmadığı çekişmesiz ise de; tarafların bu süreçte fiyat konusunda pazarlıklarına devam ettikleri gibi davalı şirketin davacının web sitesini kullanmayı sürdürdüğü dikkate alındığında önsözleşme süresinin bitiminden sonraki süreç için de davacının hizmet bedeli talep edebileceği kanaatine varılmış olup, bilirkişi heyetinin raporu hüküm kurmaya elverişli nitelikte ve yeterli bulunmakla ve salt defter kayıtları değil, diğer deliller de değerlendirilerek, davanın kısmen kabulüne ve itirazın kısmen iptaline, takibin 100.426,59 TL asıl alacak ve 131,63 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 100.558,22 TL üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %9 faiz yürütülmesine, asıl alacağın %20’si olan 20.085,30 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı itirazında haksız olup alacak likit nitelikte olduğundan davacının icra inkar tazminat talebinin kabulüne karar verilmiştir. Davalı tarafça istinaf yoluna başvurularak; taraflar arasındaki tek ticari ve hukuki ilişki davacı ile müvekkili şirket arasında …. Ltd.Şti. İşbirliği Ön Sözleşmesi adı altında imzalanan 20.03.2013 tarihli sözleşme olduğunu ve buna dair davacı şirket tarafından sözleşmeye uygun ve kararlaştırılan şekilde kesilen faturaları ödediğini; ön sözleşmenin devamına ilişkin taraflar arasında bir hizmet sözleşmesi imzalanmadığını, 01.07.2013- 01.08.2013- 19.09.2013- 22.10.2013 tarihli faturaların müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini ve dolayısı ile ticari defter kayıtlarında da mevcut olmadığını, 30.06.2013 tarihi itibariyle son bulan ön sözleşme hükümleri ve fatura tarihleri göz önüne alındığında, bu faturalara ilişkin müvekkili şirketin borcunun bulunmadığının açıkça görüldüğünü, müvekkili şirketten, kullanmadığı ve taraflar arasında akdedilmiş olan sözleşmede açıkça belirtilen kesin süre sebebi ile kullanmasının mümkün olmadığı bir hizmetin haksız şekilde bedelinin istendiğini belirtilerek, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyanda, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 01.07.013, 01.08.2013, 19.09.2013 ve 22.10.2013 tarihli irsaliye bedeli olmak üzere toplam 104.293,40 TL asıl alacak ve 1.938,00 TL işlemiş faiz toplamı 106.232,20 TL alacak yönünden ilamsız takip başlatıldığı, borçlu tarafından borcunun bulunmadığı gerekçesi ile süresinde borca ve ferilerine itiraz edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece mali müşavir bilgisayar mühendisi ve hukuk fakültesi öğretim üyesinden oluşan bilirkişi heyetinden alınan 31/10/2016 tarihli raporda; “davacının usulüne uygun nitelikteki ticari defterlerine göre faturaların deftere işlenmiş olduğu ve 07.06.2013 Tarihli 53.758,70TL bedelli, 01.07.013 tarihli 27.330,60Tl bedelli, 01.08.2013 tarihli 27643,03TL bedelli, 19.09.2013 Tarihli 28588,16TL bedelli, 22.10.2013 tarihli 20731,63TL bedelli 5 adet fatura ki toplam 158052,12 TL’den davalı tarafça yapılan 36758,70TL’lik ödemenin mahsubu ile davacının takip tarihi itibarı ile davalıdan bakiye 121.293,42TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, davalı şirketin ticari defterlerine göre salt 07.06.2013 tarihli 53.758,70 TL bedelli fatura ve bu faturaya istinaden ödenen 36.758,70 TL’lik ödeme bilgisinin kayıtlı olduğu ve davalının defter kaydına göre davalının takip tarihi itibarı ile davacıya 17.000,00 TL borçlu olduğu; takibe konu 01.07.013 tarihli 27.330,60 TL bedelli, 01.08.2013 tarihli 27.643,03 TL bedelli, 19.09.2013 tarihli 28.588,16 TL bedelli, 22.10.2013 tarihli 20.731,63 TL bedelli faturaların davalı tarafın deftelerine kayıtlı olmadığı; davalı taraf, ön sözleşme sonrasında asıl sözleşmenin imzalanmamış olması nedeni ile 30 Haziran 2013’ten sonraki döneme ilişkin olarak alacak talep edilemeyeceğini beyan etmiş ise de; taraflar arasında inkar edilmeyen e-mail kayıtlarının tüm deliller ile birlikte değerlendirildiğinde; davalının önsözleşme süresinin bitiminden sonra da davalının Web sitesini kullanarak davacının hizmetinden faydalanmaya devam ettiği, ön sözleşme süresinin sonrasında taraflar arasında yeni sözleşmenin hizmet ücreti hususundaki görüşmelerin Eylül ayının sonuna kadar sürdürdükleri; taraflar arasında yapılan 30.07.2013 – 02.09.2013 – 11.09.2013- 19.09.2013 – 20.09.2013 tarihli e-maillerin bulunduğu ve 23.09.2013 tarihli e-mailde “emlak pazarı dergisi sistem girişini kapatabilirsiniz” ifadelerinin bulunduğu, 23.09.2013 tarihinden sonra davalının sistemden yararlandığını gösterir olgunun dosyada mevcut olmadığı, görüşmeler esnasında davalının, davacının hazırladığı sistemi kimi zaman kullandığı ve yapılan hesaplamada haziran bakiyesi 17.000,00 TL ve 01.07.013, 01.08.2013, 19.09.2013 tarihli faturalar için 83.426,59 TL olmak üzere toplam 100.426,59 TL davacının alacaklı olduğu ve takip tarihi itibayle 131,63 TL işlemiş faiz talep edebileceği mütalaa edilmiştir.Davalı taraf, mail yazışmalarını şirketin sigortalı çalışanlarının yaptığını, yetkilisinin yapmadığını belirterek itiraz etmiş ise de; 30.07.2013 tarihinde davalının e-mail adresinden davacıya, davalı tarafça 02.09.2013 tarihli e-mail ile davacıya gönderilen mailler ile tarafların ön sözleşmede belirlenen süreden sonra da bedel hususunda karşılıklı olarak görüşmeyi sürdürdükleri; davalının 11.09.2013 tarihli e-mailinde; “… Bey, … Dergisi portföy girişlerinin ….com. tr’de bulunan sistem üzerinden yapılması için, sistemin 11 Eylül- 21 Eylül tarihlerinde açık tutulmasını ve sistemin açıldığına dair temsilcilere otomatik bir mail atılmasını istiyoruz” şeklindeki ifadelerin bulunduğu, buna karşılık 19.09.2013 tarihli, davacı tarafından davalıya gönderilen e-mail metninde, “… tarafında mağduriyet yaşanmaması için, sizden aksi bir bildirim gelene kadar, mevcut durumu koruyacağız” ifadelerinin yer aldığı; 20.09.2013 tarihli, davalı tarafından davacıya gönderilmiş e-mailde; …Dergisi’ne ilan girişlerinin 21 Eylül Cumartesi denmesine rağmen ilan girişi yapılamadığının belirtildiği, aynı gün davalı tarafından davacıya gönderilmiş bir diğer e-mailde ise; ilan girişinin bilgileri dışında kapanıp kapanmadığının sorulduğu, davacı tarafından davalıya gönderilen cevapta davacı tarafça herhangi bir şeyin kapatılmadığı, davalı tarafından aksi bildirilene kadar hizmet vermeye devam edileceğinin ifade edildiği; 23.09.2013 tarihli e-mailde ise “emlak pazarı dergisi sistem girişinin kapatabilirsiniz” ifadelerinin bulunması karşısında, davalının 23.09.2013 tarihine kadar hizmetten yararlandığının kabulü gerekir. Somut olayda, mahkemece yapılan incelemede, bu süreler esas alınmak suretiyle davacının davalıdan takip tarihi itibarıyla talep edebileceği alacak konusunda karar vermeye yeterli, denetime açık bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, davacının davalıdan haziran bakiyesi 17.000,00 TL ve 01.07.013, 01.08.2013, 19.09.2013 tarihli faturalar için 83.426,59 TL olmak üzere toplam 100.426,59 TL alacaklı olduğu ve takip tarihi itibayle 131,63 TL işlemiş faiz talep edebileceği belirlenerek yazılı şekilde karar verilmesi dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri ile istinaf eden tarafın sıfatına göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;1-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/07/2017 tarih ve 2014/1626 Esas, 2017/603 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 6.869,13 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 1.718,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.151,13 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3- Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 11/02/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.