Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/351 E. 2018/355 K. 29.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/351
KARAR NO : 2018/355
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/12/2017 (istinaf incelemesine konu ara karar)
NUMARASI : 2017/730 Esas (Derdest)
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 29/03/2018
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dilekçesinde, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ticari iş ilişkisi kurulmuş olup taraflar arasında fason üretim anlaşması akdedildiğini, yüklenici tarafından fason üretim sözleşmesinin ihlal edilmiş olup sözleşmede belirtilen cezai şartın icraya konulup Gebze . İcra Müdürlüğü’nün .. Esas sayılı icra dosyasından icra takibi başlatıldığını, ancak davalı şirketin herhangi bir borcu olmadığından bahisle icra takibine itiraz ettiğini, müvekkili ile davalı arasında 22.11.2013 tarihinde fason üretim sözleşmesi imzalanmış olup işbu sözleşme ile iki tarafa da edim ve borçlar yüklendiğini, davalı tarafça müvekkilinin malları üretilecek ve bu mallar müvekkiline teslim edileceğini, hiçbir şekilde logosu, markası değiştirilerek müvekkilinin müşteri çevresine veya 3. kişilere satışı yapılamayacağını, mamafih piyasadan alınan duyumlara göre davalı tarafın bu yükümlülüğünü ihlal etmiş olup müvekkilinin müşterilerine ve 3. şahıslara satış yapıldığını, bu hususa ilişkin İstanbul Anadolu 6. Sulh Hukuk. Mahkemesi 2015/20 D. İş dosyasında delil tespiti yapılmış olup, aykırılığın tespit edildiğini, bu aykırılık sonucunda fason üretim sözleşmesinde belirtilen cezai şartın (100.000 USD) icraya konulmuş olup davalı tarafça haksız olarak itiraz edilmiş ve takibin durduğunu, yüklenici (davalı) tarafından fason üretim sözleşmesinin “3. yüklenicinin hak ve yükümlülükleri başlığı altında düzenlenmiş olan 3.2 ve 3.3 maddeleri” ihlal edilmiş olup müvekkilinin kazanç kaybı, müşteri kaybı ve ticari itibar kaybına uğradığını, müvekkilinin uğramış olduğu zararların bir nebze de giderilebilmesi için sözleşmenin 3.3maddesinde belirtilen cezai şartın (“Aksi halde anlaşma iş sahibi tarafından derhal feshedilir ve yüklenici ve/veya yüklenici ortakları tarafından iş sahibine nakden 100.000 USD ödenir.”) icraya konulduğunu ve borçlu tarafından haksız olarak icra takibine itiraz edildiğini, söz konusu fason üretim sözleşmesinde “yüklenici, işsahibinin projelerinde bahsi geçen marka veya logoların veya ürün kimlik kartları ile karşılıklı imza altına alarak yaptığı veya iş sahibine fatura ettiği ürünleri ve benzer markalarla da olsa yapmamayı üçüncü şahıslara veya işsahibinin müşterilerine veya diğer tüzel kişilere satmayacağını taahhüt edeceğini, aksi halde anlaşma iş sahibi tarafından derhal feshedilir ve yüklenici ve/veya yüklenici ortakları tarafından iş sahibine nakden 100.000 USD ödenir.” şeklinde belirtildiğini, bu madde hükmü davalı tarafından taahhüt edilmesine rağmen ihlal edilmiş olup müvekkili şirketin zarara uğratıldığını, fazlaya ilişkin her türlü dava ve talep haklarımız saklı tutulmak kaydıyla davanın kabulü ile davalı borçlunun Gebze … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasına vaki itirazın iptaline, takibin devamına, %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalı taraf cevap dilekçesinde, taraflar arasında imzalan 22.11.2013 tarihli fason üretim anlaşması ile müvekkili şirketin, davacının ürün reçetesi ile talep ettiği ürünlerin üretimini, dolumunu, ambalajlanmasını ve paketlenmesini yüklendiğini, buradaki ”ürün reçelerinden (formüller) maksat, üretimi talep edilen sıvı sabun ve yağ çözücü ürünlerindeki ”ürün içerik bilgileri ve hammadde %’de oranları” ifade ettiğini, fason sözleşmesine konu ürünlere ilişkin müvekkili şirkete teslim edilmiş davacı şirket adına tescil ve patenti yapılmış herhangi bir ”formül” bulunmadığını, üretim ve dolumu yapılan ürünlerin içerik ve oranları anonim (genel) olduğunu, herhangi bir üreticiye veya satıcıya özgülenmiş bir özelliği ve niteliği bulunmadığını, sözleşme gereğince üretimi yapılan sıvı sabun ve yağ çözücü ürünlerin içerisindeki hammadde oranlarının (ki bu da ürün kalite ve fiyatı ile ilgili bir husustur) farklı olduğunu, müvekkili şirket tarafından, davacı nam ve hesabına yapılan ürünlere ilişkin ambalaj, etiketleme, paketleme işlemleri de yine davacı tarafça müvekkili şirkete teslim edilen ve/veya yönlendirilen tedarikçilerden temin edilen malzemeler kullanılmak suretiyle üretildiğini, bu maddelerin çoğunluğu yine genel nitelikte (tüm üreticiler tarafından kullanılan) olup, davacıya özgülenmiş bir ambalaj (şişe) paketleme (koli) bulunmadığını, üretilen ürünlerde sadece marka, logo, etiket gibi üreticiye ait etiket kartları kullanıldığını, bu etiketlerde yine davacı tarafından temin edilen ve/veya yönlendirilen tedarikçilerden temin edildiğini, müvekkili şirketin hiçbir zaman sözleşme hükümlerine aykırı hareket etmediğini, müvekkili şirketin davacı işverene kolilenmiş olarak yaptığı market raf ürününü, davacı dışında ne kendi logo ve markası adı altında nede 3. tüzel kişilere ait logo ve markalarda yaptığını, müvekkili şirketin kendi marka ve logosu ile “sanayi tipi profesyonel ürünler” ürettiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkili şirketin anlaşma şartlarını ihlal ettiği var sayılsa dahi, bugüne kadar sözleşmenin feshine dair müvekkili şirkete iletilmiş herhangi bir ihbar ve ihtar bulunmadığını, sözleşmenin fesih edildiğine dair müvekkili şirkete herhangi bir ihbar ve ihtar bulunmadığından fesih şartına bağlı cezai şart talebi mesnetsiz ve hukuka uygun bir talep olmadığını belirtmiştir.
Davacı vekili 21/12/2017 tarihli ihtiyati haciz talep dilekçesinde; borcun fason üretim sözleşmesinin ihlali ile sabit olduğunu, alacağın teminatının bulunmadığını, borçluların mal kaçırma ihtimali olduğunu belirterek 100.000$ faizsiz ve masrafsız alacaklarına karşılık borçlunun menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesi talep etmiştir.
İstinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararında; dava dilekçesi ve cevap dilekçesi içeriğinden sözleşmenin ifası, feshi ve cezai şart bedeli konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunduğu, iddiaların ispata muhtaç bulunduğu ve bu nedenle alacağın varlığı yaklaşık olarak ispat edilemediği gibi İİK.’ nun 257. vd. maddelerindeki ihtiyati haciz koşullarının da oluşmadığı kanaatine varıldığından ihtiyati haciz talebinin reddine şeklinde hüküm kurulmuştur.
Davacı vekili istinaf talebine dair dilekçesinde, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için vadesi gelmiş bir borç olmakla birlikte alacağın yaklaşık olarak ispat edilmesi gerektiğini, müvekkili alacağına konu eyleme ilişkin olarak İstanbul Anadolu 6. Sulh Hukuk Mahkemesi 2015/20 sayılı D.iş dosyasından delil tespiti yapılmış olup fason üretim sözleşmesine aykırılığın gerçekleştiği hususunun sabit olduğunu, görüldüğü üzere alacağın yaklaşık olarak ispat edildiğini, yerel mahkemenin vermiş olduğu kararın kaldırılarak telafisi güç ve imkansız zararların ortaya çıkmasını önlemek amacıyla talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
İcra İflâs Hukukundaki ihtiyati haciz müessesi, medenî usul hukukundaki ihtiyati tedbir ve idare hukukundaki yürütmenin durdurulması müesseseleri gibi bir geçici hukuki koruma önlemidir. Türk hukuku açısından etkin hukukî himayenin sağlanmasının hukuk devletinin bir gereği ve dolayısıyla Anayasa’nın bir emri olduğunu kabul etmek gerekir. Her ne kadar yürütmenin durdurulmasında (1982 Anayasası m.125,V) olduğu gibi Anayasada doğrudan ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kurumlarının düzenlenmesini emreden açık bir hüküm yoksa da Anayasanın 2’nci maddesinde yer alan “hukuk devleti” ilkesinin, kanun koyucuya, bireylere etkin hukukî himaye sağlama ödevini vermiş olduğundan şüphe etmemek gerekir. İhtiyati haciz açısından soruna bakıldığında, takip borçlusu, mallarını kaçırarak haksız çıkacağını tahmin ettiği bir takibin sonuçlarından kurtulabilir. İşte buna engel olmak, elde edilen hakkın aynen gerçekleştirilmesini sağlamak hukuk düzeninin görevidir.
İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK’nun) 257’nci maddesinin 1’nci fıkrası uyarınca “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” Bu hükme göre, bir para alacağının vadesinin gelmesi hâlinde alacaklı ihtiyati haciz talebinde bulunabilecektir. İİK’nun 258’nci maddenin 1’nci fıkrası uyarınca, “…Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur….” Bu hükme göre, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat yeterli olup, kesin bir ispat aranmamakta ise de özellikle hukukî bir işlem söz konusu olduğunda, alacağın varlığının ve muaccel olduğunun yazılı bir belgeye veya belgeler zincirine dayanması tercih edilmesi gereken bir seçenektir.
Ayrıca, yukarıda açıklandığı üzere, ihtiyati haciz koşullarının oluştuğunun yaklaşık ispat ölçüsünde ispatlanması hâlinde ihtiyati haciz kararı verilebileceği İİK’nun 258’nci maddesinde düzenlenmiştir.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş, özellikle İİK’nun 257 ve 258’nci maddeleri gözetilip, ibraz edilen delillere göre alacağın varlığı ve muaccel olduğu konusunda kanaat edinilmesi hâlinde ihtiyati haciz isteminin kabul edilmesi, aksi hâlde istemin reddine karar verilmesinden ibarettir.
Yerel mahkemece yaklaşık ispata ilişkin koşullar oluştuğunda talep halinde davanın ilerleyen aşamalarında ihtiyati haciz kararı verilmesi mümkün olup bu aşamada ilk derece mahkemesinin kararı açıklanan ilke ve değerlendirmelere göre yerinde olduğundan alacaklı tarafın istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/12/2017 tarih ve 2017/730 Esas sayılı ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda KESİN olmak üzere 29/03/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.