Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/315 E. 2018/300 K. 15.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/315
KARAR NO : 2018/300
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/12/2017 (davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddine dair)
NUMARASI : 2017/364 Esas (Derdest)
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 15/03/2018
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin yurtdışı bağlantılı olarak önemli markalar ile çalışan bir iş adamı olduğunu, yurtdışında tekstil alanında faaliyet gösteren ve merkezi yurtdışında bulunan ünlü markalardan gelen siparişlerin, verilen süreler içerisinde yurtdışına ihraç edilmek üzere çeşitli tekstil ürünlerinin imal edilmesi adına anlaşmalar sağlandığını, bu anlaşmalar gereğince anlaşma konusu ürünlerin zamanında teslimini sağlamakla yükümlü olduğunu, taraflar arasında anlatıldığı gibi imalatçılık sözleşmesinin kurulduğunu, yurt dışında bulunan firmanın siparişi üzerine sipariş verilen malların imal edilmesi adına davacının davalı şirket ile anlaştığı, taraflar arasında 2016 yılının Temmuz ayında yapılan anlaşma gereğince davacı tarafından temin edilecek kumaşlar ile davalı yanın kıyafet dikimi yapacağı ve elde edilecek ürünlerin davacıya 07.08.2016 tarihinde teslim edileceği konusunda anlaştıklarını, ürünlerin yapımında kullanılacak olan kumaşlar müvekkili tarafından 29.06.2016 tarihinde davalı şirkete teslim edildiğini, ancak müvekkilin tüm uyarılarına rağmen davalı şirketin anlaşma gereği belirlenen tarihte imal ettiği ürünleri teslim etmediğini, yapılan anlaşmanın bu şekilde sürüncemede bırakılmasına yol açan davalı yüzünden, müvekkilinin yurt dışında anlaşmalı olarak çalıştığı marka iş sahibi ile arasının bozulduğunu ve hatta müvekkilinin maddi kayba uğradığını, davalının ürünleri hatalı olarak imal etmesi ve zamanında teslim etmemesi üzerine müvekkilinin siparişi veren müşterisine 26.832,00 Euro reklamasyon ücreti ödediğini belirterek itirazın iptali ve inkar tazminatı talebinde bulunmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, taraflar arasında fason üretim ile ilgili bir anlaşma yapılmış olduğu hususunu kabul ettiklerini, siparişin teslim tarihi olarak kesin bir tarih kararlaştırılmadığ davacının siparişte sürekli karar değiştirmesi, ürüne uygun olmayacak taleplerde bulunması, müvekkilinin siparişle ilgili sorduğu sorulara geç cevap vermesi sebebiyle siparişlerin, bu tarihe yetişmeyeceği anlaşılınca bu sefer de 07.08.2016 ya yetiştirilmeye çalışıldığı, müvekkilinin siparişi hazırlama anına kadar davacı tarafın ilk başta olmayan farklı istekleri yüzünden üründe defalarca tadilatlar gerçekleştirildiğini, ancak ürünlerin 07.08.2016 tarihinde hazırlandığını, bu nedenle davacının iddiasının aksine ürünlerin geç teslim edildiğinin doğru olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiş, ayrıca bakiye fason üretim bedelinin tahsilini karşı davasında talep etmiştir.
Yargılama aşamasında davacı vekili 22.12.2017 tarihli dilekçesiyle davalı tarafın mal kaçırma riski olduğundan mal varlığı hakkında tedbir konulmasını talep etmiştir.
Bu talep üzerine ilk derece mahkemesi istinaf incelemesine konu 22.12.2017 tarihli gerekçeli ara kararında; uyuşmazlık konusunun her iki yan için bir miktar para alacağı olduğunu ihtiyati tedbir şartlarının oluşmadığı belirterek davacı yanın ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermiştir.
Bu karara karşı davacı vekili süresinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İhtiyati tedbirin şartları 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 389/1. maddesinde genel olarak düzenlenmiştir. Bu yasa hükmüne göre, mevcut durumda meydana gelebilecek değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. İhtiyati tedbirde asıl olan, ihtiyati tedbire esas bir hakkın varlığı ve bir ihtiyati tedbir sebebinin bulunmasıdır. HMK’nın 390/3. maddesine göre, tedbir talep eden taraf, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır. Burada sözü edilen ispatın ölçüsü ise, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yaklaşık ispat kuralının uygulanmasında hakim, iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğruluğunu kabul etmekle birlikte, aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir. Bu nedenle, ihtiyati tedbire karar verilirken, haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan kural olarak teminat alınır.
Geçici hukuki koruma kararlarından olan ihtiyati tedbir kararı verirken hakim, asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar vermemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verilirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını hakimin gözetmesi gerekli ve zorunludur.
Kanun koyucu, ihtiyati tedbir hakkında karar verecek olan hakime geniş bir takdir alanı bırakmışsa da; hakim, her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemeli ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre ihtiyati tedbir kararını verdiğini kararında belirtmelidir. İhtiyati tedbir şartları mevcut değilse, Kanun’un öngördüğü ölçüde ispat edilememişse veya yaklaşık da olsa ispatı yargılamayı gerektiriyorsa ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. HMK’nın 389. maddesindeki şartların mevcut olması ve talep halinde ise hakim, ihtiyati tedbire davanın her aşamasında karar verebilir.
Öncelikle; taraflar arasındaki uyuşmazlık para alacağına ilişkin olduğundan uyuşmazlık konusu olmayan mal varlığına tedbir konulamaz. Dosya kapsamına göre takip konusu alacak yargılamayı gerektirir.
Bu itibarla ilk derece mahkemesinin kararı hukuka uygun olup, istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/12/2017 tarih ve 2017/364 esas sayılı ara kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda KESİN olmak üzere 15/03/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.