Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/300 E. 2019/1220 K. 08.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/300
KARAR NO : 2019/1220
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/05/2017
NUMARASI : 2014/1481 Esas, 2017/356 Karar
DAVANIN KONUSU: İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 08/10/2019
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili dilekçe ve beyanlarında özetle; davalı şirketin aydınlatma ve onarım işlerinin kamu ihale kanununa uygun olarak müvekkili tarafından üstenildiğini, davalının yönetimindeki değişiklik nedeniyle sözleşmenin davalı tarafından fesh edildiğini, 500.000,00 TL’nin üzerindeki hak ediş alacağının ödenmediğini, bu nedenle yasal takibe geçildiğini, davalının alacak miktarına bir itirazı olmadığı halde işçi alacaklarını bahane ederek haksız şekilde itirazda bulunduğunu, davalı nezdinde müvekkilinin teminat mektubunun bulunduğunu, iade edilmediğinden İstanbul 15 ATM 2014/301 Esas sayılı dosyasında dava açıldığını belirterek, davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına ve %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ve beyanlarında özetle; 27.12.2012 tarihli 2012/69 İKN numaralı sözleşmenin müvekkilinin 03.06.2013 tarihinde özelleştirilmesi nedeniyle 31.08.2013 tarihi itibariyle fesh edildiğini ve davalıya 17.07.2013 tarihli yazı ile bildirildiğini, sözleşmenin 36.9 maddesi gereğince fesih halinde teminat mektubu ile ilgili düzenleme yapıldığını, davacı tarafın bakiye hak ediş alacağı iddiası ile yürüttüğü takibin haksız olduğunu, sözleşme ile yükümlendiği edimlerini yerine getirmediğinden müvekkili şirkete borcu bulunduğunu, çalışanların alacaklarının ödenmediğinden müvekkilinin risk altında kaldığını, davacının sözleşme hükümlerine uymaması ve işçilerinin alacaklarını ödememesi nedeniyle hak ediş ödemesi yapılmadığını, bu durumun yasa ve sözleşme hükümlerine uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonunda 16/05/2017 tarihli karar ile; “davanın REDDİNE, Koşulları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminatı isteminin REDDİNE,” şeklinde karar verildiği görülmüştür.Davacı vekili 04/10/2017 tarihli istinaf dilekçesi ile; “İstihdam edilen işçiler davalı şirketin müvekkil şirket üzerinde çalışmalarından daha önce de …’ın başkaca bir şirket üzerinden çalıştırdığı işçiler olup açmış olduğu davalardaki tazmin istemleri ( 27.12.2012 tarihli bağıtlanan sözleşmeden önce) Kıdem İhbar ve başkaca tazmin istemleridir, hiç birinin müvekkil şirketten ücret alacağı bulunmamaktadır. Davalı şirket müvekkilin her hak-ediş ödemesine işçilerin maaşlarının ödendiğine dair belgeleri müvekkil şirketten İstemektedir ve bu doğrultuda müvekkil şirkete ait ödemelerini yapmaktadır, istihdam edilen işçilerin İş Kanunu 36. Maddesi kapsamında tarafımızda ücret alacakları bulunmamaktadır. Davacı işçilerin iş davalarına konu ettikleri müvekkil şirketten önce de davalı …’ın dava dışı … ile birlikte de istihdam ettikleri işçilerin DAVALI …A.Ş’nin d e … sıfatı ile müvekkili şirket ile birlikte sorumlu tutulduğu Kıdem İhbar gibi İşçi işveren ilişkisinden kaynaklanan tazmin alacaklarının müştereken ve museteselsilen tahsiline ilişkin davalardır. İş bu davalar hakediş alacağının ödenmesine engel teşkil etmemektedir. Müvekkil şirketin alacağı sözleşmenin usulune uygun ifasından kaynaklanan alacaktır. Şartnameye uygun davalının ihale ettiği ve müvekkil şirket ile 27.12.2012 de bağıtlanan Dağıtım Hatları Arıza Onarım ve Bakım İşleri Hizmet Alım S ö z leşm e sin in 6. ve 12, maddesinden kaynaklan ve itiraza uğramayan hak-edış alacağıdır. Sözleşmeden doğan alacaktır. Davalının kendisinin de üst işveren sıfatı ile müştereken mûteselsilen bizimle birlikte sorumlu olduğu; işçi-işveren ilişkisinden kaynaklanan tazmin alacakları davamızın ve sözleşmenin konusu değildir. Davalının İşçi işveren ilişkisinden kaynaklı sorumluluğu kanuna dayalı sorumluluktur. Davamızın konusunu oluşturmamaktadır. Ayrıca İşçilerin başından beri davalı şirketin çalışanı olduğu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan lıftı’nın İs Teftiş Kurulu Raporu ve İstanbul 1. İs Mahkemesinde karara bağlanan 2011/681 E ve 2013/16 K sayılı ilamında İsçilerin basından beri … çalışanı olduğu aralarındaki sözleşmenin muvazaaya dayandığı karara bağlanmıştır. Her ne kadar işçi alacaklarına karşı iş bu muvazaa iddiamızı ileri süremesek de davalı şirkete karşı kesinleşen iş bu muvazaanın taraflar arasında da ileri sürülebileceği” gerekçeleriyle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ederek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Davalı vekili 13/09/2017 tarihli istinaf dilekçesi ile; “Yapılan yargılama neticesinde bilirkişi incelemesi neticesinde tanzim olunan bilirkişi raporları ve Mahkemece yapılan değerlendirme sonucu kötü niyet tazminatı talebimizin “davacının kötü niyetli olduğunun kanıtlanamadığı ” gerekçesi ile reddi sureti ile hüküm tesisi kanımızca usul ve yasaya aykırı olmuştur. 2004 sayılı İcra İflas Kanunun itirazın iptali davasını düzenleyen 67. Maddesine göre davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için aranan şartların iş bu davada gerçekleşmiş olmasına rağmen; kötü niyet tazminatının reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle yapılacak istinaf incelemesi neticesinde kötü niyet tazminatı talebimiz hakkında lehe hüküm tesisine karar verilmesi gerekmektedir.” gerekçeleriyle “istinafa konu kararın kötü niyet tazminatı dışında kalan bölümleri yönünden kaldırılması kararı verilmesini gerektirmediğinden onanması ile müvekkil şirket lehine dava değerinin %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini” talep ederek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Davacı yüklenici, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 6. ve 12.maddeleri gereğince hak ediş bedelinin ödenmesini talep etmektedir. Davalı ise, davacı şirketin işçi alacaklarını ödemediğini, davacı şirket işçileri tarafından aleyhlerinde bir çok dava açıldığını, bu nedenle davacı şirkete hak ediş ödemesi yapmamalarının yasaya ve sözleşmeye uygun olduğunu iddia ederek bu iddiasını sözleşmenin 36.9.maddesi hükmüne dayandırmaktadır. Dosya kapsamında, Taraflar arasında 27/12/2012 tarihli KUMBURGAZ İŞLETME MÜDÜRLÜĞÜ AG-YG ELEKTRİK DAĞITIM ŞEBEKELERİ ve YG (OG) DAĞITIM HATLARI ARIZA ONARIM VE BAKIM İŞLERİ HİZMET ALIM SÖZLEŞMESİ imzalandığı, sözleşmenin aynı gün yürürlüğe girdiği, türü ve bedelinin 6.maddede düzenlendiği, 6.maddeye göre sözleşmenin birim fiyat sözleşme olup, idarece hazırlanmış cetveldeki iş kalemleri toplamının 8.499.668.000-TL üzerinden akdedildiği, işin süresinin işe başlama tarihinden itibaren 720 gün olduğu, sözleşmenin 16.1.18. maddesinde yüklenicinin bu iş ile ilgili çalıştırdığı tüm personelin bir önceki aya ait ücretlerinin düzenli olarak ödenmediğinin yada eksik olarak ödendiğinin tespiti halinde idarenin sözleşmeyi feshetmekte serbest olduğu ve yüklenicinin hakedişinden ceza kesilebileceğinin kararlaştırıldığı, davalı tarafın dayandığı sözleşmenin 36.9.maddesinin “sözleşme süresinin bitiminden önce herhangi bir tarihte yapılacak olan özelleştirme (mülkiyet devri, işletme hakkı devri, lisans devri, kiralama vs.) sebepleriyle sözleşmenin sona erdirilmesi (tasfiye edilmesi) halinde yüklenici, bu nedenlerle idare tarafından sözleşmenin sona erdirildiğini ileri sürerek sözleşmenin 28.maddesindeki hükümler hariç hiçbir zarar, ziyan ve tazminat talebinde bulunamaz.. …yüklenici bu durumu peşinen kabul etmiştir.” şeklinde düzenlendiği, maddede istisna tutulan 28.maddede ise mucbir sebeplerden dolayı sözleşmenin feshi düzenlendiği görülmüştür. Yine davalı taraf cevap dilekçesinde hakediş bedelini ödememe gerekçesi olarak İş Kanunu’nun 36.maddesine dayanmıştır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 36.maddesinde “genel ve katma bütçeli daireler ile mahalli idareler veya kamu iktisadi teşebbüsleri yahut özel kanuna veya özel kanunla verilmiş yetkiye dayanılarak kurulan banka ve kuruluşlar; asıl işverenler müteahhide verdikleri her türlü bina, köprü, hat ve yol inşası gibi yapım ve onarım işlerinde çalışan işçilerden müteahhit veya taşeronlarca ücretleri ödenmeyenlerin bulunup bulunmadığının kontrolü yada ücreti ödenmeyen işçinin başvurusu üzerine ücretleri ödenmeyen varsa müteahhitten veya taşeronlardan istenecek bordrolara göre bunların hak edişlerinden öderler” şeklinde düzenlenmiş olup, bu düzenleme anahtar teslimi suretiyle ihale edilen işlerde kamu kurumlarının işçilik alacaklarından sorumluluğunun sınırlarını düzenleyen bir madde olup, bu düzenlemeye göre ihale makamı işçi ücretlerinin ödenip ödenmediğini kontrol etmek durumundadır. Yapılacak olan kontrol yada işçinin başvurusu üzerine ödenmeyen ücretlerin bulunduğunun tespit edilmesi halinde belli şartlarla ihale makamının sorumluluğu söz konusu olur. Aynı maddenin 2. Fıkrasında işçilerin her hak ediş dönemi için olan ücret alacaklarının 3 aylık tutarından fazlası tutarında idarelere her hangi sorumluluk düşmeyeceği düzenlenmiştir. İhale makamı olan kamu kurumunun her hak ediş dönemine ilişkin son 3 aylık ücretten sorumluluğu yasadan doğan bir sorumluluktur. Dosya kapsamında, davalı tarafça icra dosyasında borca itiraz dilekçesi ekinde davacı şirket ile akdedilen sözleşmeler kapsamında istihdam ettiği işçiler tarafından açılan ve halen derdest olan 126 adet işçi alacaklarıyla ilgili açılan dava dosyaları listesinin yer aldığı, bu listeye göre dava dosyalarının vekalet ücreti, masraf ve faiz dahil toplamının 7.221.630,40-TL olduğu, davacı tarafın davalıya kesin hak ediş tutanağına istinaden keşide ettiği 30/06/2014 tarihli fatura tutarının ise KDV dahil 512.735,53-TL olduğu görülmüştür. İncelenen tüm bu belgeler ışığında, taraflar arasında yapılan işlerle ilgili hakediş tutarları açısından bir ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki ihtilaf, davacının hakediş bedelinin, davacı işçileri tarafından taraflar aleyhinde kıdem ve ihbar tazminatlarının tahsili nedeniyle İş Mahkemelerinde açılan davalar nedeniyle davalı tarafça ödenmemesinin haklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Davaya konu sözleşme ve ekleri kapsamında, yüklenicinin çalıştırdığı tüm personelin ücret ve ücret sayılan her türlü ödemelerinden yüklenicinin sorumlu olacağı ve yüklenici tarafından tüm personelin bir önceki aya ilişkin ücretlerinin düzenli olarak ödendiği yani çalıştırdığı işçilere yönelik mali yükümlülüğünün de bulunmaması gerektirdiğinin kararlaştırıldığı anlaşılmasına, davada talep edilen iş bedelinin ödenmeyen bakiye kısmına ilişkin olduğunun tespit edilmesine yine dosyadaki bilgi ve belgelerden dava konusu sözleşmeye ilişkin davacı işçileri tarafından iş mahkemelerinde açılan alacak davalarının bulunduğunun sabit olmasına göre yerel mahkeme tarafından dava konusu işlerle ilgili olarak işçi alacakları yönünden davacı ve davalının birlikte sorumluluklarının devam ettiği, sözleşmenin 16.1.18. maddesi kapsamında yüklenicinin çalıştırdığı tüm personelin ücretlerini ödemekle yükümlü olduğu, ödeme yapılmaması halinde sözleşmenin feshedilebileceği gibi hakedişinden kesinti yapılabileceği hükme bağlandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi isabetli olduğundan davacı vekilinin istinaf talebinin reddine, davalı vekilinin istinaf talebi yönünden yapılan değerlendirmede ise, davanın sözleşme hükümlerine göre değerlendirilmesi ile sonuçlandırıldığından davacı kötüniyetli sayılamayacağından yerel mahkemece kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmesi de isabetli görüldüğünden davalı vekilinin de istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/05/2017 tarih ve 2014/1481 Esas, 2017/356 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Davacıdan alınması gereken 44,40-TL istinaf karar harcından peşin alınan 31,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 13-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yatırılması gereken 44,40-TL nisbi istinaf karar ve ilam harcından peşin olarak yatırılan 31,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 13-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde BIRAKILMASINA,5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 08/10/2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.