Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/2325 E. 2021/80 K. 14.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2325
KARAR NO: 2021/80
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/03/2018
NUMARASI : 2015/636 Esas, 2018/150 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 14/01/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili, müvekkilinin, davalı şirketin gemilerinde yapılan işlerin bedeli ile oluşan vade farkı nedeniyle alacaklı olduğunu, hakedişlerin detaylı çözümünde belirtilen işlerin tamamının 13/10/2014 tarihli iş teslim formunda belirtildiği şekilde iş/hizmet olarak davalıya teslim edildiğini, davalı/borçludan 13/10/2014 tarih ve 59.790,60 TL bedelli … nolu. 30/04/2015 tarih ve 13.059,06 TL bedelli … nolu 30/04/2015 tarih ve 17.700,00 TL bedelli … nolu faturalardan kaynaklı alacakları olduğunu, bu faturaların dayanağının davalı yetkilisi tarafından imzalanan ekli hakkedişlerde görüldüğünü, müvekkili şirket tarafından Kartal …. Noterliğinin 21/05/2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile bakiye alacağının istendiğini, davalının Beşiktaş …. Noterliğinin 27/05/2015 tarih ve … yevmiye nolu cevabın ihtarnamesi ile ödemeyi reddettiğini, davalı/borçlu ile e-posta ortamı üzerinden yapılan yazışmada davalı mail kayıtlarında borcu kabul ederek en kısa sürede ödeyeceğine dair beyanda bulunmasına rağmen borcun ödemediğini; borcun süresinde ödemediğinden faturalardaki vade farkı kurallarına göre ve TTK 1530/7 ve diğer fıkraları gereği %8 fazlası eklenmek sureti ile vade farkı hesaplandığını ve davalı ile de mutabık kalınma sureti ile 30/04/2015 tarih ve … nolu 15.000,00 TL +2.700,00 TL KDV olmak üzere 17.700.00 TL’lik fatura kesildiğini; takip talebinde sadece takip sonrası için faiz hesaplanmış olduğunu, borçlunun, takibe dayanarak evraklara, evraklardaki imzalarına açıkça itiraz etmediğini ve müvekkiline borçlu olduğundan, İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibine itirazın iptali ile takibin devamına ve borçlunun %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesini ve HMK 329/2 maddesi gereği kötü niyetli takibe itiraz eden borçlunun ayrıca 5.000,00 TL disiplin para cezasına mahkum edilmesini, davalının takip konusu alacağın %20’den aşağı olamamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin acente olarak hareket ettiğini, husumet ehliyetinin bulunmadığını; davacının mahkemeye sunduğu delillerin hukuka aykırı olduğunu, resmiyeti ve geçerliliği bulunmadığını, davacı tarafından dosyaya sunulan BA/BS formlarının ilgili makamlardan alınması gerekli olduğu halde ilgili kurumlardan alınmayıp sadece davacı tarafın kaşesi bulunup müvekkilinin kaşesinin bulunmadığı belge olarak dava dosyasına sunulduğunu, davacı tarafın HMK 194 ve 190. maddesi gereği smutlaştırma ve ispat yükünü yerine getiremediğini belirterek, davanın reddine, %20’den aşağı olmamak üzere tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı tarafından davalıya ait olduğu iddia edilen gemilere sunulan hizmet nedeniyle düzenlenen 3 adet fatura alacağı için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkin olduğu, davacı tarafından davanın doğrudan davalı acenteye karşı açıldığı, oysa davanın asıl taşıyıcı olan taşıyan veya donatan sıfatını haiz tarafa açılması gerektiği veya o tarafa izafeten acente sıfatı ile davalıya açılması gerektiği, somut olayda doğrudan acenteye karşı dava açılmış olup, bu husustaki eksikliğin HMK 119 veya 124 maddeleri gereğince de düzeltilemeyeceği gerekçesi ile, davacının davasının pasif husumet (davalı sıfatı bulunmaması) nedeniyle reddine karar verilmiştir.İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; davalıya yapılan işlerin yapım aşamasında ve sonrasında müvekkile yönelen acente olduğuna dair irade beyanları, mailleri olmadığını; davalının acente olarak hareket ettiğini müvekkiline beyan ettiklerini yazılı delil ile ispat etmesi gerektiğini; TTK 107. maddeye göre acenteye, müvekkili tarafından acentelik konusunda yetki verilmiş ise bu hususun, acente tarafından ticaret sicilde özel olarak yayınlanmış olması gerektiğini; bu şekilde yetki verilmiş ve ilan edilmiş ise acente de müvekkili adına iş yaptığını muhataba yazılı bildirmiş ise, asıl iş sahibi adına işlem yapmış sayılacağını; TTK 108. maddeye göre, acente yetkisiz sözleşme yaparsa bu sözleşmeden kendisi sorumlu olduğunu; acenteye sözleşme yapma yetkisinin yazılı verilmesi ve muhataba bildirilmesi ve onayının alınması gerektiğini; davalıya kesilen faturalarda ‘gemi tamir’ açıklaması bulunduğunu; faturalarda davalının acente olduğuna dair bir beyan olmadığını; davalı ile iş yaparken ‘acente’ sıfatının kullanılmadığını, kesilen faturalara itiraz edilmediğini; davalının acente olarak hareket ettiğini bildirmiş olması halinde davalı ile acente sıfatı ile iş yapmayacaklarını; yurtdışı bir şirkete/donatana işi yapıp daha sonra da yurtdışından parayı tahsil etmek imkanının olmadığını; davalının Türkiye’de kurulu durumu iyi olan bir gemi şirketi olduğunu; davalı ile BA/BS form mutabakatları olduğunu; bilirkişinin, ticari defter incelemesinde davalıdan alacaklı olduğunu tespit ettiğini; davalı aleyhine başka bir alacaklı tarafından İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/228 Esas, 2017/87 Karar sayılı dosyasında davalının acente savunmasına rağmen davalının acente itirazının reddedilerek davalı aleyhine verilen kararın kesinleştiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf ve cevap dilekçesinde, müvekkili firmanın yurt dışındaki gemi donatanlarının Türkiye’deki işlemlerini acente sıfatıyla yaptığını, müvekkilinin davada pasif husumet ehliyeti bulunmadığından davanın usulden reddi kararının yerinde olduğunu, davacı tacir olduğundan müvekkilinin acente olduğunu bilmesi gerektiğini, ticaret sicil gazetesinde müvekkili şirketin amaç ve konusunun acentelik olduğunun yazılı olduğunu belirterek, davacı tarafın istinaf talebinin reddine, davacı aleyhine alacak miktarının %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Davacı tarafça davalıya yapılan işlerin bedeli için başlatılan takibe davalı itiraz etmiş; açılan itirazın iptali davasında davalının acente olduğu savunmasına mahkemece itibar edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sırasında davacı tarafça delil olarak iş teslim formu ve mail yazışmalarının ibraz edildiği; bilirkişi incelemesi sırasında davalı tarafça defterlerin ibraz edilmediği, davacıya ait ticari defterler üzerinde inceleme yapıldığı; ancak davacı tarafça delil olarak bildirilen iş teslim formu ve mail yazışmalarının taraflar arasında yapılıp yapılmadığının değerlendirilmediği gibi, davacının delil listesinde yemin deliline dayanması nedeniyle gerektiğinde yemin delilinin kullanılıp kullanılamayacağı da hatırlatılarak taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulup kurulmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu hususlar üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin, davacı vekilinin istinaf taleplerinin usul yönünden kabulü ile, usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6.bendi gereğince kaldırılarak, belirtilen şekilde araştırma yapılıp sonucuna uygun bir karar erilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Davalı vekilinin istinaf talebinin bu aşamada incelenmesine yer OLMADIĞINA, 3-İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/03/2018 tarih, 2015/636 esas, 2018/150 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,4-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 5-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine 6-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 14/01/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.