Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/2306 E. 2020/1599 K. 24.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2306
KARAR NO : 2020/1599
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/07/2018
NUMARASI : 2014/1005 Esas, 2018/915 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 24/12/2020
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili, davalı şirket ile davacı … arasında sitede bulunan bağımsız bölümlerde ısı pay ölçer cihazı, termostatik vana, tortu tutucu ve sirkülasyon pompası frekans kontrol parosu tedariki ve montajlarının yapımı konusunda 03/01/2013 tarihinde sözleşme imzalandığını, davalı şirketin işin bir bölümünü yaptığını, montajı yapılacak malzemenin de bir bölümünü site deposuna getirdiğini, davalıya toplam 85.000,00 TL ödendiğini, davalı şirketin sözleşme gereği yükümlülüklerini yerine getirmediğinden site yönetiminin 09/09/2013 tarihinde sözleşmeyi fesih etmek zorunda kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla takılan ve depoda bekletilen malların geri alınmasına, ödenen 85.000,00 TL’nin faiziyle iadesine, sözleşmede öngörülen cezai şartın hesaplattırılarak ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, site yönetiminin tüzel kişiliği olmaması nedeniyle davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesini, ayrıca yönetime sözleşmeyi fesih etme yetkisi verilip verilmediğinin de araştırılması gerektiğini, sözleşmeye göre cezai şart miktarı net olarak belirlenebilir olmasına karşın davacı tarafından herhangi bir değer belirtilmeksizin açılan davada bu talebinin reddinin gerektiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerin davalı şirket tarafından kararlaştırılan şart ve koşullarda zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirildiğini, feshin sözleşmenin 25. maddesine uygun yapılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; davacı tarafça istinaf yoluna başvurulmuştur. Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ve ödenen iş bedelinin iadesi talebiyle; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesini değiştiren 6335 sayılı Kanunu’nun yürürlük tarihi olan 01/07/2012 tarihinden sonra 18/12/2013 tarihinde açılmıştır. Sözü edilen değişiklikle asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp, görev ilişkisi haline getirilmiş; 4. maddesinde ise, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu maddede sayılan dava ve işlerin asliye ticaret mahkemelerince incelenerek karara bağlanacağı hükme bağlanmıştır. 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, eser sözleşmeleri bu tarihte tüketici kanunu kapsamına alınmıştır. Bu nedenle taraflar arasındaki işlem, dava tarihi itibariyle tüketici işlemi niteliğinde değildir. Somut olaya gelince; taraflar arasında görülen dava mutlak ticarî dava niteliğinde değildir. Davacı site yönetimi olup, tacir olmadığından davalı şirketin tacir olması ve işin davalının ticari işletmesi ile ilgili olması da sonucu değiştirmeyecektir. Dava tarihi itibariyle 6502 sayılı Kanun’un uygulanması da söz konusu değildir. O halde dava mutlak ve nispi ticarî dava niteliğinde olmayıp, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 5/2. maddesi gereğince asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki, görev ilişkisi haline getirildiğinden ve 6100 Sayılı HMK’nın 1.maddesi gereğince görev kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece davanın her aşamasında resen nazara alınması gerektiği düşünülerek asliye hukuk mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devam edilerek esas hakkında karar verilmesi doğru olmamıştır.Açıklanan nedenlerle, yerel mahkemece davanın görülmesinde asliye ticaret mahkemesi görevli olmayıp, asliye hukuk mahkemesi görevli olduğundan, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasının incelenerek yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince kararın kaldırılarak, belirtilen şekilde karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE,2-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/07/2018 tarih, 2014/1005 esas, 2018/915 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 24/12/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.