Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/2285 E. 2021/1358 K. 07.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2285
KARAR NO : 2021/1358
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/06/2018
NUMARASI: 2014/1440 Esas, 2018/742 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ : 07/07/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olup; mahkemece, davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, bu kapsamda müvekkili tarafından faturalar düzenlenerek davalı tarafa malların teslim edildiğini, davalı tarafından fatura bedellerinin ödenmemesi üzerine, borcun tahsili amacıyla müvekkili tarafından davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takibe geçildiğini, davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkilinin çelik formları üretim faaliyetinde kullandığını, üretim faaliyeti içinde içeride yer alan çekirdeklerin bir süre sonra yıprandığını, değiştirilmesi gerektiğini, davacının da bu kapsamdaki işin yapımını üstlendiğini, ancak davacı tarafından üstlenilen işin gereği gibi yerine getirilmemesinden dolayı müvekkilinin üretimde kullanılması sırasında esneme olduğundan kovanın kullanılmaz hale geldiğini, bu nedenle de davacının ücretini hak kazanmadığını, yaşanan aksaklığın davacı firmaya sözleşmenin feshi ile birlikte ihtarname ile yazılı olarak bildirildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, 06/02/2018 tarihli bilirkişi kurul raporu hükme esas alınarak; kovanın tesliminden sonra sürekli imalat yapan firmada kovanın belirtilen süre içinde hasar görmesinin beklenen bir durum olmadığı, işi veren firmanın bu işi sürekli olarak gerçekleştiği düşünüldüğünde şişmenin yenileme sırasında uygun olmayan işlemlerden kaynakladığı sonucunun ortaya çıktığı, bu durumun iş sahibi davacı firma tarafından tespitinin teslimat sırasında farkedilmesinin mümkün olmadığı, sorunun kovanın kullanımı sırasında ortaya çıkması nedeni ile yenileme işlemi sırasında yapılan imalatta gizli ayıp olarak değerlendirilmesi gerektiğinin ortaya çıktığı, davacının dava konusu ürünleri ayıplı olarak ürettiği ve bu ürünlerdeki ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu, gizli ayıpların derhal ihbar edilmesinin gerektiği, aksi takdirde verilen bu hizmetin ayıp ile beraber kabul edilmiş sayılacağı, ayıp ihbarının herhangi bir şekle tabi olmadığı, ayıp ihbarının süresi içinde yapılmadığına ilişkin bir itirazın da bulunmadığı, bu itibarla ayıp ihbarının süresi içerisinde yapılmış olduğunun kabul edilmesi gerektiği, ayıplı ifa durumunda iş sahibinin haklarını düzenleyen TBK. m. 475 hükmünde işsahibinin haklarından birisinin de sözleşmeden dönme hakkı olduğu, verilen mal ve hizmetin iş sahibi davacının “kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı” olduğu, davacının ücret ödenmesine ilişkin talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, mahkemece yapılan yargılamada HMK’ nın186. Maddesindeki sözlü yargılama usulünün yerine getirilmediğini, davalı şirket tarafından müvekkiline 2 adet kovan gönderildiği, sırasıyla önce 1.kovana, sonra ise 2.kovana yapılan işlemler için dosyadaki faturaların düzenlendiğini, davalının kendi yazılı beyanlarından ve sunduğu belgelerden anlaşılacağı üzere, kovanın davalı yanca müvekkiline tesliminden sonra hem 1 hafta bekletidiğini, hem de monte edilmesinden sonraki 1 haftalık kullanımda arıza verdiğini, dolayısıyla davalı beyanlarına göre, ayıbın kovanın kendilerine tesliminden sonraki 2 haftalık süreçte ortaya çıktığını, davalı tarafın bu savunmaları dikkate alındığında; ilk kovanın tesliminden (06/06/2014 tarihi) sonraki 13 günlük süreçte, ikinci faturadaki (19/06/2014 tarihli fatura) işleme tabi tutulduğu, kendilerine teslim edildiği ve montaj ve kullanımdan sonra ayıplı işlemin ortaya çıktığının anlaşıldığını, yani bütün işlemlerin hep aynı kovana uygulandığını ve ikinci kovana hiçbir işlem yapılmadığını iddia ettiklerini, oysa gerek davalı tanıkları ve gerekse kendi tanıklarının beyanlarından ve işin piyasadaki yapılış şeklinden 13 günlük süreçte, bir kovana müvekkili yanca kesilen ikinci faturadaki işlemlerin uygulanmasının mümkün olmadığını, en az 2 haftalık ayıbın fark edilmesi süreci dikkate alındığında; 06/06/2014 tarihli teslimden hesap edildiğinde, 20/06/2014 tarihinde ayıbın ortaya çıktığının kabulü gerektiğini, bu tarihte ortaya çıkan ayıptan sonra, müvekkilinin tekrar aynı işlemi yapması için en az 10 günlük süre gerektiğinin açık olduğunu, bu halde ikinci işlemin en iyi ihtimalle 30/06/2014 tarihinde bitebileceğinin kabulünün gerektiğini, hem ayıbın ortaya çıkma tarihinin ( 20/06/2014), hem ikinci işlemin yapılabilme tarihinin (30/06/2014), ikinci fatura olan 19/06/2014 tarihinden sonra olduğu ve davalının savunmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını, ancak; tüm bu olguların bilirkişi raporunda değerlendirilmediğini, ayrıca ayıp ihbarının da süresi içinde yapılmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir.Taraflar arasında davacı yüklenici yanca davalı tarafından teslim edilen çelik formları işleme konusunda eser sözleşme düzenlendiği konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır.İhtilaf, işin ayıplı yapılıp yapılmadığının tespiti noktasında toplanmaktadır.Kural olarak, eser sözleşmelerinde işin yapıldığını ve teslim edildiğini kanıtlamak yükleniciye, eserin ayıplı olduğunu kanıtlama külfeti ise iş sahibine aittir. Eğer eser, iş sahibinin beklediği amacı karşılamıyorsa kural olarak ayıplı yapıldığı kabul edilir. Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması zorunlu olmayıp süresinde ayıp ihbarının yapıldığı her türlü delille ve tanık beyanıyla dahi kanıtlanabilir. (Yargıtay HGK’nın 02.02.1979 gün 1977/11-393 Esas, 1979/80 Karar sayılı ve Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 16.01.2013 tarih ve 2012/5835 Esas, 2013/129 Karar sayılı ilamında bu ilke ve esaslar ayrıntıları ile açıklanmıştır.) Bu ilkeler ışığında somut olayda mahkemece 06/02/2018 tarihli bilirkişi kurul raporu dayanak alınarak hüküm tesis edilmiş ise de; davacı yanın bilirkişi raporuna karşı verdiği dilekçelerindeki itirazların değerlendirilmemesi, 06/06/2014 tarihli ilk fatura ile 19/06/2014 tarihli ikinci fatura ve bu faturalara ilişkin sevk irsaliyeleri içeriği ve değerleri değerlendirilerek , bu iki faturanın davacının iddiaları gereğince tek bir kovan için mi, yoksa davalının iddiaları doğrultusunda iki kovan için mi düzenlediği hususları aydınlatılmadan yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur.Ayrıca tahkikat, HMK’nın 147. maddesi uyarınca ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra başlamaktadır. Bu anlamda tahkikat evresinde işin esasına girilerek delillerin değerlendirilmesi sonucu bir karar verilmek üzere taraflar duruşmaya davet edilir. Bu yönüyle tahkikat evresi, yargılamanın en önemli ve uzun aşaması olarak nitelendirilmektedir. Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir (Madde 186). HMK’nın 184. ve 185. maddeleri gereğince tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığında mahkeme, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder ve bu tefhim ile tahkikat aşaması sona erer. ( bkz. Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 24.06.2021 tarih, 2020/3070 Esas, 2021/2979 Karar sayılı kararı).Yapılan bu açıklama ışığında somut olay değerlendirildiğinde, mahkemece sözlü yargılamaya geçildiği taraflara ihtar edilmeden süre istenip istenmediği davacıdan sorulmadan duruşma bitirilmiş olup, bu durum HMK’ nın 186.maddesine aykırılık oluşturmaktadır. O halde, mahkemece yapılacak iş, bilirkişi kurulundan davacı yanca düzenlenen 2 ayrı fatura ve 2 ayrı sevk irsaliyesinin tek bir kova için mi yoksa 2 kova için mi oluşturulduğunun aydınlatılması konusunda ek rapor aldırılarak, yargılamanın HMK’ nın 184. ve 186.maddelerine uygun olarak tamamlanması suretiyle, sonucuna uygun karar vermekten ibarettir.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/06/2018 tarih, 2014/1440 Esas, 2018/742 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 07/07/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.