Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/2263 E. 2018/1735 K. 26.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2263
KARAR NO : 2018/1735
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/09/2018
NUMARASI : 2018/762 Esas, 2018/983 Karar,
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 26/12/2018
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan olan bakiye iş bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiş, yerel mahkemece verilen görevsizlik kararına karşı, davalı vekilince iki tarafın da tacir olması ve işin her iki taraf için ticari iş olduğundan verilen görevsizlik kararının hatalı olduğu gerekçesiyle istinaf talebinde bulunulmuştur.
6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu maddede sayılan dava ve işlerin asliye ticaret mahkemelerince incelenerek karara bağlanacağı ifade edilmiştir.
İstinaf incelemesine konu dosyanın incelenmesinde, davacının gerçek kişi olduğu ve tacir kaydı olmadığı, ancak vergi dairesi cevabına göre davacının ikinci sınıf tüccar olup, işletme esasına göre defter tuttuğu, sözleşme kapsamında düzenlenen faturanın KDV dahil toplam 762.870,00 TL bedelli olduğu, davanın bakiye 462.870,00 TL alacak için açıldığı, davanın tarafların ticari işletmeleriyle ilgili olduğu anlaşılmaktadır.
6102 sayılı TTK hükümlerine göre; ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir (TTK 11/1). Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulu’nca çıkarılacak kararnamede gösterilir (TTK 11/2). Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten gerçek kişiye tacir denir (TTK 12/1).
5362 nolu Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 3. maddesinde Esnaf ve Sanatkâr; ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak tanımlanmıştır.
TTK’nın 24 ve devamı maddelerinde düzenlenen ticaret siciline ilişkin hükümler tacir sıfatını taşımanın tescile bağlı olmadığı üstelik bu sıfatı taşımanın sonucu ve gereği olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle esnaf boyutunu aşan ticari işletme işleten kimsenin ticaret siciline kaydını yaptırmamış olması, tacir olmadığını göstermediğinden esnaf sayılmasını gerektirmez.
21.07.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 18.06.2007 tarihli 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile esnaf ve tacir ayrımına esas sınırlar belirlenmiş olup, bu kararda, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 177. maddesinde belirtilen hadlerden, 1. ve 3. bendindeki konularda faaliyette bulunanlarda yarısını, 2. bendeki faaliyetlerde bulunanların bu tutarın tamamını aşanların tacir olacağı düzenlenmiş, 2018 yılı için yıllık brüt hasılata göre 100.000,00 TL, yıllık alış miktarına göre 260.000,00 TL ve yıllık satış miktarına göre 190.000,00 TL olmak üzere sınırlar belirlenmiş, bu miktarları aşan tüccarların 1. Sınıfa dahil oldukları belirtilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davalı ticaret şirketi olduğundan TTK 16. maddeye göre tacirdir. Dosyada davacının ticaret siciline kayıtlı tacir olduğu yönünde bir beyan veya kayıt yer almamakta ise de 2018 yılında 762.870,00 TL bedelle bir kısım eser yapımı işini üstlendiği anlaşılmaktadır. Davacının dosyaya yansıyan sadece bu işinin bile esnaf sayılma parasal sınırının çok üstünde olduğu anlaşılmaktadır. Ticaret siciline kayıtlı olmak tacir sayılmanın koşulu değildir. Davacı, koşulları bulunduğu halde kendisini ticaret siciline kayıt ettirmemiş olsa bile yukarıdaki hükümlerin sonucu olarak tacir sıfatını taşıdığı açıktır. Bu nedenle her iki taraf da tacir olup dava konusu ticari işletmeleriyle de ilgili olduğundan davaya bakmaya asliye ticaret mahkemesi görevlidir. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 13/02/2018 tarih ve 2016/5851 esas 2018/552 karar sayılı kararı)
Tüm bu açıklamalar kapsamında, yerel mahkemece davanın esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince kararın kaldırılarak davanın esası hakkında inceleme yapılarak hüküm kurulmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/09/2018 gün, 2018/762 Esas, 2018/983 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 26/12/2018