Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/2262 E. 2021/1443 K. 13.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2262
KARAR NO: 2021/1443
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/09/2018
NUMARASI: 2017/464 Esas, 2018/875 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 13/07/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müşterisi olan dava dışı firmanın bıçak kalıp siparişi üzerine müvekkilinin sipariş konusu hammedelerin rektefiye/kesim işini davalıya verdiği ve davalı şirketin verilen işi yaparak karşılığında 5.900 TL fatura tanzim ettiğini, malzemelerin istenilen boyut ve ölçülerde kesilmemesi sebep gösterilerek dava dışı firma tarafından ürünlerin iade edildiğini, davalının eylemi nedeniyle zarara uğradığını belirterek 12.346,10 TL zararının davalıdan faizi ile tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili; davacı şirketçe verilen ölçülerin uygun olmadığını davacıya bildirildiğini ancak davacının işin yinede yapılması talebi doğrultusunda kesim/rektefiye işleminin yapıldığını, ortaya çıkan sonuçtan sorumluluklarının bulunmadığından bahisle davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece; bilirkişi raporu esas alınarak davaya konu ürünlerdeki hataların açık ayıp niteliğinde olduğu, belirtilen nitelikte olmasına davalı yüklenicinin etkisinin olmadığı; TBK 474. Madde uyarınca, davacı iş sahibinin ürünleri teslim aldıktan sonra gerekli incelemeyi yapmayarak eserdeki ayıpları kabul etmiş sayılacağı; TBK’nın 476. Maddesi uyarınca; ”eserin ayıplı olması yüklenicinin açıkça yaptığı ihtara karşın iş sahibinin verdiği talimattan doğmuş bulunur veya herhangi bir sebeple iş sahibine yüklenebilecek olursa iş sahibi eserin ayıplı olmasından doğan haklarını kullanamaz.” hükmü göz önünde bulundurularak davacının iş bu davasında haklı olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; davalı tarafından ayıp ihbarı ve muayene külfeti konusunun ilk bilirkişi raporunda bahsi geçtiği için sonraki aşamalarda dile getirildiğini; savunmanın genişletilmesi yasağı gereği itirazlarının mahkemece dikkate alınmadığını; müvekkilinin gerekli olan incelemeyi yapmak için ürünleri teslim almadan doğrudan Konya’daki müşterisine sevk ettiğini; açık ayıptan ötürü işsahibinin imalatları muayene etme imkanı olmadan, doğrudan doğruya Konya’daki dava dışı müşterisine göndermesi ve ancak onun bu ayıplı malları kabulden kaçınması ve iade etmesi nedeni ile ayıptan haberi olduğunu; malzemelerde yapılan bilirkişi incelemeleri sonucunda, davalı yüklenici tarafından sipariş edilen teknik ölçülere uygun yapılmadığının tespit edilerek davacının, davalı taraftan yapılan hatalı iş nedeni ile net 12.436,10 TL alacaklı olduğunun belirlendiğini belirterek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca davalı taşeron yüklenici, sipariş konusu hammedelerin rektefiye/kesim işini borçlanmıştr. Davacı yüklenici tarafından, siparış ürünlerdeki ayıplı ifa nedeniyle oluşan zararın tahsili talep edilmiş; davalı taşeron tarafından cevap dilekçesi ile ölçülerin uygun olmadığının davacıya bildirildiği savunularak davanın reddi talep edilmiştir. Eser sözleşmesi iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin asli borcu TBK 470.maddesi çerçevesinde meydana getirilen eser karşılığında bir miktar pararın ödenmesi, yüklenicinin borcu ise eseri zamanında ve ayıpsız olarak imal ve teslim etmektir. Eser sözleşmesinde yüklenicinin ayıptan sorumluluğu TBK’nın 474 ile 478. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yüklenicinin ayıptan sorumlu olabilmesi için eserin iş sahibine teslim edilmesi, eserin ayıplı olması, eserin iş sahibi tarafından kabul edilmemiş veya kabul edilmek zorunda olunmaması, eserin iş sahibi tarafından muayene ve ihbar külfetinin yerine getirilmiş olması, eserdeki ayıbın iş sahibinin tutumundan kaynaklanmamış olması ve son olarak ayıplı teslimden doğan hakların süresi içinde kullanılması gerekmektedir. Ayıp, teslim edilen eserde sözleşme ile kararlaştırılmış olan veya dürüstlük kuralına göre olması gereken ya da kanunun öngördüğü niteliklerin bulunmaması olarak nitelendirileceğinden ayıplı bir eserin imali ve teslimi sözleşmenin gereği gibi ifa edilmediğini gösterir. Eserin teslim alınmasından sonra açıkça görülen veya usulüne göre yapılan bir muayene ile görülebilen ayıplar açık ayıp, bu şekilde tespit edilemeyen ancak zaman içerisinde eser kullanılırken ortaya çıkan ayıplar ise gizli ayıp olarak nitelendirilir. TBK’nın 474/1.maddesi gereğince açık ayıplar bakımından iş sahibi işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve uygun bir süre içerisinde tespit ettiği ayıpların yükleniciye bildirmekle yükümlüdür. İş sahibi bu külfetleri yerine getirmezse ayıp dolayısıyla kendisine tanınan haklardan yararlanamayacaktır. Mahkemece yapılan yargılama sırasında davalı vekili süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı yönünde ön inceleme aşamasına kadar itirazda bulunmamış, sonrasında 08/01/2018 tarihli bilirkişi raporuna beyan dilekçesi ile bu husustaki itirazlarını bildirmiş; davacı vekili ise savunmanın genişletilmesine muvafakatinin olmadığını beyan etmiştir. HMK’nın 141/1 maddesinde düzenlenen savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağına aykırı olarak sonradan ileri sürülen bu iddiaya karşı, davacı tarafça açıkça muvafakat gösterilmediği halde mahkemesince davanın ayıp ihbarı yapılmadığı gerekçesi ile reddi hatalı olmuştur. Bu durumda, ayıp ihbarının yapılmadığına ilişkin itiraz süresi içerisinde ileri sürülmediğinden, iş sahibi tarafından süresinde ayıp ihbarı yapılmış gibi eserde ayıp bulunup bulunmadığı ve niteliği ile miktar ve değeri konusunda araştırma yapılması gerekmektedir. Mahkemece yargılama sırasında alınan bilirkişi rapor ve ek raporunda ayıp nedeniyle oluşan zarar hesabı yapılmış ise de düzenlenen bu raporlar karar vermeye yeterli nitelikte değildir. Bu nedenle bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak dava konusu bıçaklar üzerindeki ayıpların niteliği ile bıçakların kullanılamayacak derecede ayıplı olup olmadığının belirlenmesi, kullanıma engel değil ise ayıpların değerinin tespiti, kullanıma engel ise bıçakların ayıpsız yapılsa idi serbest piyasa rayiçleri ile satış bedeli belirlenip bu bedelden bıçakların maliyeti düşülmek ve piyasada mevcut ayıplı haliyle değerlendirilmesi halinde satılabileceği bedel tespit edilerek bu miktarın da indirilmek suretiyle davacı zararının hesaplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, 2-Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/09/2018 tarih, 2017/464 Esas, 2018/875 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 13/07/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.