Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/2226 E. 2021/1164 K. 09.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2226
KARAR NO: 2021/1164
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/06/2018
NUMARASI: 2015/857 Esas, 2018/654 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 09/06/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı borçlu aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile yapılan ilamsız takibe,davalının süresinde itiraz etmekle takibin durduğunu, takibe konu alacağın davalı ile müvekkili arasında akdedilen İstanbul … Sözleşmesinden kaynaklandığını, sözleşmede yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleri olarak belirlendiğini, bu nedenle İcra Dairesinin yetkisine itirazın yersiz olduğunu, taraflar arasında 31/12/2015 tarihli borç alacak mutabakatı bulunduğunu, bu nedenle borca itirazında yersiz olduğunu beyanla takibe vaki itirazın iptaline, asıl alacak ve faiz için %20 den az olmayacak şekilde inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasının celbi ile de görüleceği üzere, ödeme emrinin 48.524,00 TL asıl alacak ve 7.824,00 TL gecikme zammı olmak üzere toplamda 56.348,00 TL alacağın dayanağı 31/12/2013 tarihli mutabakat sonucu alacak ve ticari faiz olarak gönderildiğini, alacağın dayanağın 31/12/2013 tarihli mutabakat olarak gösterildiğini, yetkili icra müdürlüğünün Batı Ankara İcra Müdürlüğü olduğunu, alacağın akdi ilişkiden kaynaklanmadığını, bu nedenle sözleşmede bildirilen yetkiye itibar edilemeyeceğini, müvekkilinin merkez adresine göre yetkili İcra Dairesinin belirleneceğini, davacının sözleşmeye konu işleri yapmış olduğunu ispat etmesi gerektiğini, işlerin tamamının davacı tarafından yapılarak teslim edilmediğini, ayrıca davacının müvekkili aleyhine 2 ayrı takip dosyası daha açtığını beyanla davanın reddi ile red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere davacı aleyhine tazminata hükmolunmasını talep etmiştir. Mahkemece, tarafların usulüne uygun olarak tutulmuş ticari defterleri, icra dosyaları ve diğer delillere göre her ne kadar davacı tarafından 10.000,00 TL’lik ödeme ile SGK ödemelerinin diğer takiplere konu sözleşmeler için yapıldığı iddia edilmiş ise de cari hesabın tek hesap olarak tutulduğu, yapılan ödemelerin hangi sözleşmeye binaen yapıldığının açık olmadığı, davacı tarafça sunulan mutabakat metnindeki imzanın davalı tarafça kabul edilmediği, takibin cari hesaba dayalı olarak başlatılmış olması sebebiyle takip tarihi itibariyle ticari defterlerin esas alınması gerektiği, buna göre davacının davalıdan 35.923,81 TL asıl alacak yönünden alacaklı olduğu, takipten önce temerrüt gerçekleşmediğinden faiz talep edilemeyeceği, alacak likit itiraz ise haksız olduğundan davalının hüküm altına alınan alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatı ödemesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın ana para 35.923,81 TL yönünden iptali ile takibin bu miktar üzerinden takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, 7.184,77 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinafında, yetki itirazını tekrar etmiş, Ankara Mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olduğunu ileri sürmüş, bilirkişi raporlarında borcun hangi sözleşmeden kaynaklandığının belirlenemediği belirtildiğinden, öncelikle talep edilen alacağın hangi sözleşmeden kaynaklandığının belirlenmesi gerektiğini ve sonrasında da sözleşme kapsamında değerlendirme yapılması gerektiğini, bilirkişi raporunda bilirkişinin olayın uzmanlık alanı dışında olduğunu itiraf ettiğini, bu raporun esas alınamayacağını, itirazın iptalinin kısmen istenmesi karşısında alacağın likit kabul edilemeyeceğini ve davacının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, itirazın iptali 34.255,00 TL için istenmesine rağmen, mahkemenin talep dışına çıkarak 35.35.923,81 TL’ye hükmettiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davalı iş sahibi, davacı ise yüklenicidir. Davacı yüklenici tarafından, davalı iş sahibi aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası üzerinden 31/12/2013 tarihli mutabakat belgesine dayalı olarak 48.524,00 TL asıl alacak ve 7.824,00 TL gecikme faizi olmak üzere toplam 56.348,00 TL üzerinden ilamsız icra takibi başlatılmış, davalı tarafça icra dairesinin yetkisine, borca ve ferilerine itiraz edilmesi üzerine takip durmuş ve davacı tarafça işbu itirazın iptali davası açılmıştır. Davalı tarafça, önelikle yetki itirazında bulunulmuş, davacının sözleşmeye konu işleri yaptığını ispat etmesi gerektiği, işlerin tamamının yapılıp teslim edilmediği, ayrıca aynı konuda 2 ayrı takip daha açıldığını belirtilerek, davanın reddi istenmiştir. Öncelikle, davaya konu icra takibinde talep edilen alacağın 25/05/2013 tarihli sözleşme kapsamında … Performans Sanatları Merkezinde yapılacak kısım işlere ilişkin olması, bu sözleşmenin bir eser sözleşmesi olduğunda şüphe bulunmaması göz önünde bulundurulduğunda, HMK’nın 10.maddesi gereğince davalı tarafın yetkiye ilişkin istinaf itirazının yerinde olmadığı, ayrıca her ne kadar dava dilekçesinde dava değeri olarak 34.255,00 TL yazılmış ise de, sonuç kısmında takibe yapılan itirazın tümden iptali talep edildiğinden, ilk derece mahkemesince de 1.celse bu doğrultuda davacı tarafa gerekli harç ikmali yaptırıldığından, itirazının iptalinin kısmen istendiğine ve verilen hükümde dava dilekçesindeki talebin aşıldığına ilişkin istinaf itirazlarının da yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Mahkemece, davalı vekili tarafından müvekkili aleyhine başlatıldığı beyan edilen İstanbul … İcra Dairesinin … ve … esas sayılı dosyaları celp edilerek incelenmiş, … esas sayılı dosyada davacının davalı aleyhine toplam 34.255,00 TL alacağın tahsili amacıyla takip başlattığı, takibin dayanağının … Performans Merkezinde yapılan iş olarak gösterildiği, 2015/14482 esas sayılı dosyada davacının toplam 21.215,00 TL alacağın tahsili amacıyla takip başlattığı, takibin dayanağı olarak Merdiven Yanı Kolon Mermer Arası Metal Bilezikleri İmalatına ait ödenmeyen hakediş olarak gösterildiği görülmüştür. Davacı tarafça takipte dayanılan mutabakatta 31/12/2013 tarihi itibariyle 48.524,37 TL alacağın olduğu hususunda davalının kaşe ve imzasının bulunduğu görülmektedir. Mahkemece önce talimat yoluyla davalı tarafın ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılmıştır. Buna dair alınan 19/07/2016 tarihli bilirkişi raporunda, davalının incelemeye konu ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulmuş olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2013 yılı öncesine dayandığını, davacı tarafından kesilen faturaların ve ödemelerin defterlerde kayıtlı olduğu, davalı tarafından yapılan ödemelerin mahsubu ile 2013 yılı sonu itibariyle davalının 48.524,37 TL borçlu olduğu, 2014 yılı içerisinde 12.600,56 TL ödeme yapıldığı, bu ödemenin indirilmesi suretiyle takip tarihi itibariyle davalının 35.923,81 TL borçlu olduğu şeklinde tespit ve görüşte bulunulmuştur. Daha sonra davacının ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılmıştır. Buna dair alınan 17/07/2017 tarihli raporda, incelemeye konu ticari defterlerin usulüne uygun olarak tutulmuş olduğu, davacının defterlerinde takip tarihi itibariyle 37.061,55 TL alacaklı olduğu, tarafların kayıtları arasındaki farklılığın 2014 yılı muavin hesap ekstresi yıl sonu bakiyelerinin farklı olmasından kaynaklandığı, bu farklılığın ise davalının 28/02/2014 tarihinde yapmış olduğu 1.074,12 TL’lik 2014-01 dönemi SGK ödemesi ve 30/04/2014 tarihinde yapmış olduğu 63,62 TL’lik 2014-04 dönemi SGK ödemelerinin davacıda kayıtlı olmamasından kaynaklandığı, taraflar arasında akdedilen 11/09/2013 tarihli sözleşmeye göre işin 25/09/2013 tarihinde bitirileceği ve 12.500,00 TL avans ödemesi yapılacağı, ancak bu işin hangi tarihte başladığına dair dosya içerisinde belge olmadığı, 25/05/2013 tarihli sözleşmede işin 15/06/2013 tarihinde bitirileceğinin belirlendiği ancak hakediş raporunun 30/11/2013 tarihinde düzenlendiği, davacının bu hakediş raporuna dayalı olarak 60.734,60 TL tutarlı faturayı keşide ettiği, davalı yanın ticari defterlerinde görülen 10.000,00 TL tutarlı ödemenin 11/09/2013 tarihli sözleşmeye binaen yapıldığı davacı tarafından iddia edilmiş ise de ödeme tarihlerinin sözleşmenin yapılmasından 6 ay sonra olduğu, bu nedenle avans ödemesi olamayacağı, yine bu sözleşmeye binaen başlatılan takipte sözleşme bedeli 28.500,00 TL olmakla 10.000,00 TL avans ödemesi indirildiğinde 18.500,00 TL alacağa ulaşılmasına rağmen takibin 18.891,00 TL üzerinden başlatılmış olduğu, SGK prim ödemelerinin hangi sözleşmeden mahsup edilmesi gerektiğinin defterlerden anlaşılamadığı, sonuç olarak tüm ödemelerin düşülmesi suretiyle davacının 35.923,81 TL asıl alacak, sözleşmede belirlenen vadeye göre hesaplanan 5.853,59 TL işlemiş faiz alacağının bulunduğu belirtilmiştir. Dosya kapsamı değerlendirildiğinde, dava dilekçesinde takibe konu alacağın 25/05/2013 tarihli sözleşmeden kaynaklandığının belirtilmiş olduğu, taraflar arasında aynı yere ilişkin başkaca işlere dair 11/09/2013 tarihli bir sözleşmenin daha mevcut olduğu, ancak alınan 17/07/2017 tarihli bilirkişi raporunda açıklandığı üzere, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinden hangi sözleşme için hangi ödemenin yapıldığının net olarak belirlenemediği, cari hesabın tek hesap olarak tutulduğu, yapılan ödemelerin hangi sözleşmeye binaen yapıldığının açık olmadığı, netice itibariyle söz konusu cari hesap ilişkisi kapsamında davalının kendi ticari defter kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle 35.923,81 TL borçlu gözüktüğü, ticari defterler sahibi aleyhine kesin delil teşkil edeceğinden bu borç kaydının davalı tarafı bağladığı ve davacının en az bu miktar itibariyle davalıdan alacaklı bulunduğu, buna rağmen davacı tarafın davaya konu sözleşme kapsamında hizmetin verildiğinin ispatlanması gerektiğine dair istinaf itirazının yerinde olmadığı, davacı tarafın defter kayıtlarında gözüken 37.061,55 TL’lik alacak kaydının ve 48.524,00 TL’lik mutabakatın davalı tarafın lehine olarak mahkemece dikkate alınmadığı, davacı tarafça bu hususlara karşı bir istinaf itirazında bulunulmadığı, buna göre davacının davalıdan 35.923,81 TL asıl alacak yönünden alacaklı olduğu, ilk derece mahkemesince de bu yönde yapılan değerlendirmenin yerinde olduğu anlaşılmıştır. Ancak, her ne kadar ilk derece mahkemesince takibe konu alacağın likit olduğu kabul edilerek davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin de kabulüne karar verilmiş ise de, takipte dayanılan mutabakat belgesinin hükme esas alınmamış olması, davacının alacak miktarının her iki tarafın defter kayıtları üzerine yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde bulunmuş olması göz önünde bulundurulduğunda, alacağın likit kabul edilemeyeceği anlaşıldığından, davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi yerinde olmamıştır. Davalı vekilinin istinafı bu yönden haklıdır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebini kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2. bendi gereğince kaldırılarak, davanın ilk derece mahkemesince hükmedildiği gibi kısmen kabulüne, davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin ise reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A)1- Davalı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/06/2018 tarih ve 2015/857 Esas, 2018/654 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3- Davanın KISMEN KABULÜ ile, a) Davalının İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın ana para 35.923,81 TL yönünden iptali ile takibin bu miktar üzerinden takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, b)Davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin reddine,
B) İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 2.453,95 TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 962,99 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.490,96 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 2-Davacı tarafından yatırılan 962,99 TL peşin harç ve 27,70 TL TL başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, 3-Davacı tarafından yapılan 213,00 TL tebligat ve posta gideri, 950,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.163,00 TL yargılama giderinden davanın kabul/red oranına göre takdiren 744,32 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye miktarın davacı üzerinde BIRAKILMASINA, 4-Davalı tarafından yapılan bir masraf bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 5.388,57 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, 6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 3.063,63 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, 7-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde yatıran tarafa İADESİNE,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN 1-Davalı tarafından yatırılan 577,58 TL istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde kendisine İADESİNE, 2-Davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 31,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 129,60 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa VERİLMESİNE, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Kesin olduğunda bu; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a bendi gereğince KESİN olmak üzere09/06/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.