Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/2202 E. 2019/27 K. 15.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2202
KARAR NO : 2019/27
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/11/2017
NUMARASI : 2017/901 Esas, 2017/1229 Karar,
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 15/01/2019
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı şirket vekili, davalı ile imzalanan sözleşmeler gereğince davalının belirlenen birim fiyatlar üzerinden iş yapmayı yüklendiğini, ancak davalının sözleşme sürecinde aldığı avans ödemelerinin birim fiyat üzerinden gerçekleştirdiği işlerin bedelinden çok daha fazla olması ve diğer sebeplerle müvekkiline 122.130,09 TL borçlandığını, müvekkilinin alacağının cari hesapları ve bütün diğer ticari kayıtları ile sabit olduğunu, müvekkilinin alacağını tahsil etmek için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …. dosyası ile icra takibi başlattığını, davalının takibe haksız ve kötüniyetli olarak süreci akamete uğratmak için itiraz ettiğini ileri sürerek, davalı tarafça İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra takibine yapılan itirazın iptaline, icra takibinin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece 06/11/2017 tarihli tensip ile, HMK’nın 119/1-e bendine göre davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerinin; (f) bendine göre de iddia edilen her bir vakıanın hangi delil ile ispat edileceği hususlarının dava dilekçesinde yer alması gerektiği, somut olayda dava dilekçesinde “…borçlunun sözleşme sürecinde aldığı avans ödemeleri birim fiyat üzerinden gerçekleştirdiği işlerin bedelinden çok daha fazla olması ve diğer sebeplerle müvekkiline 122.130,09 TL borçlandığı” iddiasına yer verildiği, dilekçede hangi iş, proje veya hakedişten ne kadar iş bedeli tahsil edilmesi gerektiği, davalının hangi işten dolayı fazla bedel tahsil veya talep ettiği hususlarında hiç bir açıklamaya yer verilmediği, dava dilekçesinin HMK’nın 119/1-(e) bendine aykırı olarak tanzim edildiğinin anlaşıldığı, özellikle (e) bendindeki bu eksikliklerin, 119/2. maddesine göre sonradan tamamlanması dahi mümkün olmayan eksiklikler olduğundan, HMK 31. maddesi bağlamında davanın açıklattırılması yoluna da gidilmediği, zira 119/2. maddedeki (e) bendinin istisna tutulduğu açık hükmü görmeksizin davacıdan açıklama istemenin, 31. maddedeki davanın aydınlatılması ödevinin ilerisine, yani 25. maddesinde düzenlenen iki tarafa hatırlatma yasağı sınırlarına geçmek olacağı, aksi düşüncenin, mevzuatın insan haklarına daha uyumlu hale getirilmesine ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmasına yönelik yasa koyucunun ihdas ettiği iradeyi akim kılacağı ve uygulayıcıların açık kanun hükümlerini uygulamaktan imtina etmesi sebebiyle AHİM nezdinde Devletimizin tazminatlara mahkum olmaya devam etmesi sonucunu doğuracağı gerekçeleriyle, HMK’nın 119/1-e bendinde sayılan unsurları içermeyen dava dilekçesi sebebiyle HMK’nın 119/2. Maddesine göre davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme kararına karşı, davacı vekilince sunulan istinaf dilekçesinde, mahkemenin HMK’nın 119. Maddesini yanlış yorumladığından davayı hatalı olarak reddettiğini, HMK’nın 119/2. Maddesinde “Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır.” hükmü göz önüne alındığında kanun koyucunun ilk derece mahkemesinin aksine, (a), (d), (e), (f) ve (g) bentlerinde eksiklik bulunması halinde dava dilekçesinin reddedileceğini düzenlemediğini, aksine HMK’nın 119/2 maddesi; a, d, e ve f bentleri dışında kalan hususların eksik olması halinde bir haftalık kesin süre verileceği, diğer bentlerdeki eksikliğin ise her zaman giderilebileceği şeklinde anlaşılması gerektiğini, Yargıtay H.G.K.’nın 2013/5-1467 E. 2014/628 K. sayılı ve 07.05.2014 tarihli kararında da bu hususlar belirtilerek, eksiklik bulunması halinde tamamlanmak üzere süre verilmesi gerektiğinin belirtildiğini, bu nedenle yerel mahkemenin dilekçeyi reddetmeyip eğer eksiklik var ise bunların tamamlanması için süre vermesi gerektiği halde bunu yapmaksızın dilekçenin reddine karar verilmesinin usul ve yasalara aykırılık teşkil ettiğini, kaldı ki dava dilekçesinin usul ve yasalara uygun olduğunu, alacak konusunun nereden kaynaklandığının açıkça belirtildiğini ve delillerin de dosyaya ibraz edildiğini, davanın itirazın iptali davası olduğunu ve alacağın kaynağının İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyası ve münderacatı olduğunu, icra takibine konu alacağın davacı ile akdedilen, yüklenici ana sözleşmeleri kapsamında davalının imalat aşamasında almış olduğu avanslara rağmen imalatı yapmaması/eksik yapması sonucunda oluşan cari hesaptan kaynaklandığını, alacağın kanıtı olarak AO2-764, AO2-712, AO2-675, AO2-671 numaralı sözleşmeler ile cari hesap dökümünün dosyaya ibraz edildiğini, bu sözleşme ve cari hesaplardan, işin niteliği, hangi proje olduğu, işin nerede yapıldığının açıkça görüldüğünü, delil listesinde sunulan ve henüz mahkemeye ibraz edilmemiş diğer (hak ediş, ödeme dekontları vs.) evrakların ibrazı ile de haklılığın fazlası ile ortaya çıkacakken ilk derece mahkemesince bunlar görmezlikten gelinerek dilekçenin reddedilmesi ile hatalı karar verildiğini, diğer taraftan, söz konusu deliller hiç sunulmamış olsa dahi HMK 140/5 bendi uyarınca delil dilekçesinde belirtilen delillerin ön inceleme duruşmasından sonraki iki hafta içinde dahi sunulabileceğinin açıkça belirtildiğini, kararın eksik inceleme ve değerlendirme sonucu verildiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
6100 sayılı HMK’nın 119.maddesinde “(1) Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Mahkemenin adı.
b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.
c) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.
d) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri.
e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.
f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.
g) Dayanılan hukuki sebepler.
ğ) Açık bir şekilde talep sonucu.
h) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası.
(2) Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması
hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır. ” hükmü düzenlenmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07/05/2014 tarih ve 2013/5-1467 esas, 2014/628 karar sayılı kararında ” … dava dilekçesinde nelerin yer alması gerektiği hususu 6100 sayılı HMK’nun 119. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmiştir. 2. fıkrasında ise birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, eksikliğin tamamlanması için bir haftalık kesin süre verileceği ve bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği düzenlenmiştir. Bu durumda, HMK. nun 119/2 maddesinin de; (a), (d), (e) ve (f) bentleri dışında kalan hususların eksik olması halinde bir haftalık kesin süre verileceği, diğer bentlerdeki eksikliğin ise her zaman giderilebileceği şeklinde anlaşılması gerekmektedir. HMK. nun 115/2 maddesinde de, dava şartındaki eksikliğin giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verilmesi öngörülmüştür.” denilmiştir.
Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20/01/2016 tarih ve 2014/23-350 esas, 2016/24 karar sayılı kararında “Metinde görüldüğü gibi davacı ve davalının ad, soyad veya unvanları, davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa yasal temsilcinin veya vekilin adı, talep sonucu ve davacı veya vekilinin imzası dava dilekçesinde bulunmuyorsa hâkimin davacıya vereceği kesin süre içinde bunları tamamlamasını istemesi ve bunların tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar vermesi gerekir.
Ancak mahkemenin adı, davanın konusu veya değeri, vakıaların özetleri ve bunların ne şekilde ispatlanacağı hususları ile dayanılan hukuki sebepler dava dilekçesinde belirtilmemiş ise davacıya kesin süre verileceğine ve bunların tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına dair bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Belirtilen unsurların dava dilekçesinde bulunmaması tek başına davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi yolunu açmaz. Böyle bir durumda hâkim yargılamaya başlar ve eksik unsurun niteliğine göre farklı çözüm yolları ya da sonuçlar doğar. Mesela vakıalara ilişkin eksiklikler tamamlanamazken, hukuki sebeplerin yazılmamış olması (hâkimin hukuku kendiliğinden uygulaması ilkesi gereği) sonuca etki etmez. Dava değeri yazılmamış bile olsa hâkimin bunu re’sen saptaması, alınacak harç miktarının tesbiti bakımından şarttır.
Vurgulamak gerekir ki yasadaki düzenleme, bu unsurlarda eksiklik halinde davacıya süre vermeksizin açılmamış sayılma yönünde karar oluşturulmasını değil, süre verilmeksizin (olağan süreci içinde) esasa girilmesini hedeflemektedir.
Somut olayda mahkemece dava dilekçesinde iddianın dayanağı olan bütün vakaların sıra numarası adı altında açık özetleri bulunmadığı, iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin gösterilmediği ve bu haliyle dava dilekçesinin yasada sayılan zorunlu unsurları taşımadığı gerekçe gösterilerek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Yukarıda da açıklandığı üzere bu iki unsur dava dilekçesinde bulunması gereken “zorunlu” unsurlardan olmayıp, “gerekli” unsurlardandır. Bir diğer deyişle bu unsurların bulunmaması ya da tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilemez. Hâkim yargılamayı yapmak ve eğer tamamlanmamışsa dilekçe kapsamı ve yargılamada varacağı sonuca göre bir karar vermekle yükümlüdür (Pekcanıtez/Atalay/Özekes: Medenî Usûl Hukuku, 14. b., Ankara 2013, s.511-512). Vakıaları ve delilleri göstermeyen bir dava dilekçesi ile ispat yükü gereğinin yerine getirilmesi güçleşecek ya da mümkün olmayacaktır.
Bu bakımdan somut olayda, dava dilekçesinde bulunmadığı mahkemece kabul edilen unsurların, yani vakıaların ve delillerin eksikliği süre dahi verilmeksizin açılmamış sayılma sebepleri olmayıp; yargılamanın uygun aşamalarında tamamlanmamaları halinde talebe ve isbata yönelik sonuçlar doğuracak maddi hukuk kapsamındaki hususlardır.” denilmiştir.
Somut olayda, davacı vekilince sunulan dava dilekçesinde taraflar arasında düzenlenen sözleşmeler gereği davalının iş yapmayı yüklendiği, ancak aldığı avansın yaptığı işten daha fazla olduğu, bu hususun cari hesaplar ve bütün diğer ticari kayıtlar ile sabit olduğu, icra takibine itiraz edildiği belirtilerek itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatının tahsili istenmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde dayandığı delilleri “icra takip dosyası, cari hesap örneği, sözleşmeler, hakediş ve kabul tutanakları, ticari kayıt ve defterler, bilirkişi incelemesi, gerektiğinde tanık, keşif, yemin ve sair her türlü yasal deliller” demek suretiyle bildirmiş ve icra takip dosyası, cari hesap örneği ve ilgili sözleşmeleri de dilekçe ekine eklemiştir.
Yukarıda belirtilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları ile HMK’nın 119. Maddesindeki hukuki düzenleme bir arada değerlendirildiğinde, maddenin (e) bendinde belirtilen “davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerinin” dava dilekçesinde bulunması zorunlu unsurlardan olmayıp, bulunması gerekli unsurlardan olduğu, dava dilekçesinde hiç bulunmaması veya eksik, müphem, anlaşılmaz olması hallerinde mahkemece davacı tarafa açıklattırılması, açıklanmaması halinde yargılamaya devamla dilekçe kapsamı ve yargılamada varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Yukarıda değinildiği gibi, davacı vekilince dava dilekçesinde iddiasının dayanağını oluşturan hususlara değinilmiş olup, mahkemece eksiklik olduğu kanaatine varılması veya açıklanması gereken hususların bulunması halinde, ilgili konularda davacı taraftan her zaman açıklama yapılması istenebilecektir. Bu durumda, mahkemece “HMK’nın 119/1-e bendine ilişkin eksik halinde davacı tarafa süre dahi verilmesi gerekmeksizin davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği” şeklindeki hatalı yorum ile dava dilekçesinde eksiklik bulunduğu gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi yerinde olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/11/2017 tarih, 2017/901 Esas, 2017/1229 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 15/01/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.