Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/2172 E. 2021/148 K. 25.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2172
KARAR NO : 2021/148
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/04/2018
NUMARASI: 2014/1672 Esas, 2018/363 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak, Cezai şart, Menfi tespit
KARAR TARİHİ : 25/01/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, taraflar arasında düzenlenen inşaat sözleşmesinden kaynaklı menfi tespit ile cezai şart alacağının tahsili ve fazla ödenen iş bedelinin iadesi talebine ilişkin olup; mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili, taraflar arasında 30.07.2008 tarihinde imzalanan sözleşme ile davalı şirketin sözleşmede belirtilen imalatları kararlaştırılan sürede yapıp teslim etmeyi, müvekkilinin de iş bedelini ödemeyi üstlendiğini, davalının işi yarım bırakarak şantiyeyi terk etmesi neticesinde, müvekkili tarafından sözleşmenin fesh edildiğini, davalının yaptığı işler bedelinin taraflar arasında ihtilafsız olarak 360.310,59 TL iken, müvekkili tarafından davalıya bu imalat karşılığı yapılan ödeme miktarının ticari defterler üzerinde yapılan inceleme neticesinde 796.977,65 TL olarak tespit edildiğini, ayrıca sözleşmenin 10. maddesi uyarınca davalının müvekkiline 52.122,00 TL gecikme cezası ödemesi gerektiğini, müvekkilinin davalıdan 366.667,06 TL alacaklı konumundayken davalının daha önceden aldığı 50.000,00 TL bedelli çeke istinaden Kadıköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden müvekkili hakkında haksız olarak takip başlattığını ileri sürerek, müvekkilinin takip dayanağı çek nedeni ile borçlu bulunmadığının tespiti ile davalı aleyhinde cezai şart alacağına hükmedilmesine ve 354.615,24 TL alacağın ihtar tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkili tarafından davacı hakkında yapılan takibin haklı bir alacağa dayandığını, sözleşmenin imzası aşamasında davacı tarafça işin metrajlarının üç kat yüksek bildirilip birim fiyatlarının düşürülmesi ile müvekkilinin yanıltıldığını, davacı tarafın iç ve dış cephe boya renklerini süresi içinde müvekkiline bildirmediğini, davacı tarafça iş bedeli olarak müvekkiline verilen 5 adet çekten 50.000,00 TL ile 70.000,00 TL bedelli 2 adet çekin ödenmediğini, davalının müvekkili tarafından işin yarım bırakıldığı yönündeki iddiasının doğru olmadığını, müvekkilinin davacıdan 248.675,00 TL daha alacaklı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece,16.09.2014 tarihli bilirkişi kurulu kök raporu ile ek raporları hükme esas alınarak; taraflar arasında aktedilen sözleşme kapsamında davacı tarafça davalıya iş bedeli olarak menfi tespit istemine konu, İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının dayanağı 50.000,00 TL’lik çek de dahil olmak üzere bazı ödemelerin yapıldığı, davalı tarafça işin sözleşmede kararlaştırılan sürede ve eksiksiz yapılmadığı, davalı tarafın davacı yanca yanıltma yoluyla metrajın üç kat artırılarak sözleşmenin yapıldığına, boya renklerine ilişkin seçimlerin zamanında bildirilmediğine ve keşide edilen çek bedellerinin ödenmemesi nedeniyle işin tamamlanmadığına yönelik iddiaların ispatlanamadığı, sözleşmede işin sözleşme tarihinden itibaren 5 ay içinde tamamlanacağının belirlendiği, buna göre 30.12.2008 tarihi itibariyle işin teslim edilmesi gerekirken bu tarih itibariyle işin tamamlanmadığı, bu itibarla davacı yanca 30.04.2009 tarihli ihtarla sözleşmenin feshinin haklı olup, sözleşmede ön görülen cezai şart bedelinin talep edilebileceği, cezai şart bedelinin bilirkişi raporu ile 45.658,25 TL olarak belirlendiği, taraflar arasında ihtilafsız hak ediş bedeli olan 360.310,59 TL’nin, davacı tarafça yapılan ve dökümü bilirkişi ek raporunda gösterilen toplam 796.977,65 TL’lik ödemeden mahsubu sonucu davacının davalıdan 366.667,06 TL alacaklı olduğunun hesaplandığı, davalı tarafça bir kısım işin yapılmış olması nedeniyle davacı tarafça davalıya sözleşme ile birlikte yapılan ödemelerin talep edilemeyeceği, çekin üzerinde yazılı vade ile verildiği, çekteki yazılı vade tarihinde çekin bedelinin ödenmediği, sözleşmenin çekteki vade tarihinden sonra feshedilmesi ve davacının hükmedilen alacağı içinde davaya konu çek bedelinin hesaplanmadığı birlikte değerlendirildiğinde davacının takibe konu edilen çek bedelini ödemekle yükümlü olduğu gerekçesiyle, davacının davaya konu Kadıköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasında çek bedeli borcu bulunmadığına ilişkin davasının ve bu davaya bağlı tazminat isteminin reddine, davacının 352.493,24 TL alacağın tahsili istemine yönelik davasının kabulü ile ; 352.493,24 TL alacağın 13.05.2009 tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının 52.122,00 TL cezai şart alacağının tahsili istemine yönelik davasının kısmen kabulü ile; 45.658,25 TL cezai şart alacağının 18.06.2009 tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin 6.463,75 TL lik cezai şart alacağı isteminin reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, dava tarihi itibarı ile müvekkilinin davalıdan alacaklı olduğu mahkeme kararı ile sabit olmuş ve mahkemeden menfi tespit talep edilmişken yazılı gerekçe ile menfi tespit taleplerinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin aynı dava içinde müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti taleplerini reddetmesinin kendi içinde çeliştiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesiyle, davanın 04.04.2018 tarihi itibari ile karara bağlandığını, ancak müvekkili şirketin 07.07.2014 tarihinde kapatıldığını, ticaret sicilinden silinmek sureti ile hukuki varlığını yitiren müvekkili şirketin işbu dosyada da taraf vasfını yitirdiğinden ve işbu husus kamu düzeni ile alakalı olduğundan davacının açmış olduğu davanın bu sebeplerle reddinin gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Dairemizin 16.10.2018 tarih, 2018/1414 Esasa, 2018/1314 Karar sayılı kararı ile, davalı vekilinin istinafa cevap dilekçesinde, davalı … Ltd. Şti’nin ticaret sicilinden silinmek suretiyle hukuki varlığını yitirdiği bildirildiğinden, bu hususun ticaret sicil müdürlüğünden sorulup ilgili ticaret sicil gazetesi ve belgelerin temini için dosyanın yerel mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiştir.Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise taşerondur.Taraflar arasında 30.07.2008 tarihli taşeron sözleşmesi aktedilmiştir. Bu sözleşme ile, davalı taşeron sıfatıyla, davacının yapımını yüklendiği Sağlık ve Eğitim Vakfı Yeni Taner Lisesi inşaatının dış cephe sıvası, şap, kaba sıva, alçı, saten boya, plastik boya, dış cephe mantolama, seramik ve fayans yapım işini üstlenmiştir. Dosyada mevcut 24.07.2018 ve 28.11.2018 tarihli ticaret sicil kayıtlarına göre, davalı….Ltd. Şti’nin sicil kaydının, karar tarihinden önce 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Geçici 7. maddesi uyarınca 07.07.2014 tarihinde re’sen terkin edildiği anlaşılmaktadır. Ticaret sicilinden terkin edilen şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinme ile sona erer. Tüzel kişiliği sona ermiş şirketin hak ehliyetinin ve bu kapsamda davada taraf ehliyetinin varlığından söz edilmesi olanağı bulunmamaktadır. HMK’nın 114/4. ve 115. maddelerinde tarafların, dava ve taraf ehliyetine sahip olmaları dava şartı olarak düzenlenmiş ve mahkemece davanın her aşamasında re’sen değerlendirilebileceği öngörülmüştür.Bu itibarla, mahkemece davacı vekiline ticaret sicilinden terkin edildiği anlaşılan yüklenici davalı şirketin ihyasına yönelik dava açmaları için süre verilerek, şirketin ihya işlemleri tamamlandıktan sonra ihya edilen şirkete dava dilekçesinin tebliği ile taraf teşkili sağlanılarak, yapılacak yargılama sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu husus üzerinde durulmaksızın ve usulünce taraf teşkili sağlanmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin istinaf talebinin usül yönünden kabulü ile, usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin usul yönünden KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/04/2018 tarih, 2014/1672 Esas, 2018/363 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 25/01/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.