Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/2170 E. 2021/1160 K. 09.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2170
KARAR NO: 2021/1160
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/06/2018
NUMARASI: 2016/1127 Esas, 2018/592 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 09/06/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı şirket ile müvekkili şirketin 2003 yılından beri ticari faaliyet yürütmükte olduğunu, müvekkili şirketin otobüs, minibüs gibi araçların stecker, reklam ve isim kaplamalarını yapmakta olduğunu, iş sahibi davalı şirket olduğunu, tüm ticari faaliyetlerin cari hesap üzerinden fatura karşılığı yapılmakta olduğunu, ancak davalı şirketin 2015 yılında cari hesap borcu olmasına rağmen ödeme yapmadığını, İstanbul Anadolu … icra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında , taraflar arasında yürütülen ticari alışveriş neticesinde tutulan carih hesapta görülen 35.054,18 TL borç bakiyesinin takip tarihi itibariyle işleyecak vans faizi ve masraflar ile birlikte ödenmesini talep ettiklerini, takip borçlusuna gönderilen örnek 7 ödeme emrinin 25.04.2018 tarihinde tebliğ edildiğini, borçlu vekili tarafından 29.04.2018 tarihinde dilekçe ile borca, faize ve ferilerine itiraz edildiğini, açılan takibe, haksız ve kötüniyetli itiraz edildiğini, borçlu hakkında yürütülen t akipte cari hesap özeti, faturalar ve ticari defterler üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesinde alaağın varlığının subut bulacağını, ayrıca davalı şirkete ait cari hesap özeti ve mmutabakat yazıları incelendiğinde davalının borçlu olduğunun görüleceğini, davacı tarafın Üsküdür Vergi Dairesinde istenecek BA-BS formları ile söz konusu borcun bildirildiği ve vergliendirildiğinin açıkça görüleceğini, davanın kabulü ile davalının icra takibine yapmış olduğu itirazın iptaline, takibini devamına, alacğın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı şirket tarafından davaya cevap verilmemiştir. Mahkemece, davalı şirketin vergi dairesinden gelen 2015 yılı BA (davacıdan mal ve/veya) izmet alışı) formundan KDV hariç 621.980,00 TL (KDV dahil 733.396,40 TL) hizmet alımı yapıldığı, BS (davacıya mal ve/veya hizmet satışı) formundan KDV hariç 250.803,00 TL (KDV dahil 295.947,54 TL) hizmet satışı yaptığı ve davacının ticari defterlerine göre 525.415,00 TL tutarında davalı ödemsinin kayıt altına alındığı ve aradaki farkın 35.055,32 TL olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile İstanbul Anadolu … icra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına davalı yanca yapılan itirazın 35.054,18 TL yönünden iptaline, takibin belirtilen miktar üzerinden takip tarihinden itibaren işleyecek değişen ve değişecek avans faizi oranları uygulanmak suretiyle devamına, davacı yan alacağının likit olması itirazın haksız olması gözetilerek takip tarihi itibariyle geçerli oran mevzuat uyarınca takdiren %20 oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinafında, müvekkiline sözlü yargılaması için tebliğ çıkarılmadığını, defter incelemesi için de tebligat yapılmadığını, tanıklarının ve defterlerinin dinlenmesi/incelenmesi gerektiğini, müvekkili tarafından davacıya verilen hammadelerin davacı defterlerine işlenmediğini, taraflar arasında devam eden bir ticari ilişki olduğunu bu nedenle takibin yasal dayanağı bulunmadığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davalı iş sahibi, davacı ise yüklenicidir. Davacı yüklenici tarafından, davalı iş sahibi ile devam eden ticari ilişki (otobüs vs. sticker reklam ve isim kaplamaları yapma) kapsamında 2015 yılına ilişkin bakiye cari hesap alacağı oln 35.054,18 TL’nin davalıdan tahsili için ilamsız icra takibi başlatılmış, süresinde yapılan itiraz üzerine yine süresinde işbu itirazın iptali davası açılmıştır. Öncelikle davalı vekilinin müvekkiline defter incelemesi ve sözlü yargılama için tebligat yapılmadığına dair istinaf itirazlar değerlendirildiğinde; Davalı şirkete ticari defter ve belgelerini sunması için çıkartılan ihtaratlı tebligat 28/06/2017 tarihinde “tüzel kişiliğin temsilcisi tebliğ anında adresinde bulunmaması sebebiyle firma yetkilisi … imzasına tebliğ edilmiştir.” açıklamasıyla tebliğ edilmiş, bunun öncesinde yine davalı şirkete çıkartılan dava dilekçesi ve ön inceleme duruşması tebligatları da aynı açıklamayla aynı kişiye tebliğ edilmiş, yine sözlü yargılamaya ilişkin tebligat da 15/12/2017 tarihinde “belirtilen adreste daimi çalışan …’e tebliğ edildi” açıklamasıyla aynı kişiye tebliğ edilmiştir. Davalı vekilince sunulan istinaf dilekçesinde, söz konusu tebligatların usulsüz olduğuna dair açık bir itiraz bulunmamaktadır. Sadece müvekkiline bu tebligatların yapılmadığı ileri sürülmüştür. Oysa ki söz konusu tebligatlar davalı şirkete istinafa konu tebligatların yapıldığını göstermektedir. HMK’nın 355.maddesi gereğince, kamu düzenine aykırılık oluşturan hususlar haricinde istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılabileceğinden, istinaf dilekçesinde söz konusu tebligatların usulsüzlüğüne dair açık bir itirazda bulunulmadığından, davalı vekilinin buna ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Sunulan istinaf dilekçesinde, ilk derece mahkemesince verilen davanın kabulü kararına karşı esas yönünden ileri sürülen istinaf itirazları ise, süreklilik arz eden ticari ilişki göz önünde bulundurulduğunda, aleyhlerine hüküm kurulmuş olduğu, kendilerinin tanıklarının dinlenmesi ve ticari defterlerinin incelenmesi sonrasında davanın reddine karar verilmesi gerektiği, davacının takibe konu faturalarda ve defterlerinde müvekkilinden aldığı hammaddeleri girmediği hususlarına ilişkin bulunmaktadır. İstinaf dilekçesinde dava dilekçesi ve ön inceleme duruşması tebligatlarına ilişkin olarak bir itirazda bulunulmamıştır. Bu tebligatlar göz önünde bulundurulduğunda davalı tarafça süresi içinde bir cevap dilekçesi sunulmamış ve delil bildirilmemiştir. HMK’nın 357/1-son cümle maddesine göre de ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların istinaf aşamasında dinlenmeleri mümkün olmadığı gibi, yeni delilleri dayanılması da mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenle, davalı vekilinin istinaf dilekçesinde belirtmiş olduğu bu savunma ve delillere bir değer verilmesi mümkün değildir. Ayrıca, davalı şirkete çıkartılan ihtaratlı ve meşruhatlı tebligata rağmen ticari defter ve belgeleri sunulmamış, davacı tarafından sunulan defter ve kayıtlar ile davalının vergi dairesinden getirtilen BA ve BS formlarındaki kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle alınan 04/08/2017 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunda, davalının davacıya 20/04/2016 takip tarihi itibariyle 35.054,18 TL borçlu bulunduğunu tespit edilmesi, buna ilişkin bilirkişi raporunun davalı şirkete 18/08/2017 tarihinde tebliğ edilmiş (istinafta bu tebligata bir itiraz yoktur) olmasına rağmen bu rapora bir itirazda bulunulmamış olması, istinaf dilekçesinde bu belgelerin ve raporun usulsüzlüğüne dair bir itiraz ileri sürülememiş olması karşısında davalı vekilinin esasa ilişkin istinaf itirazları da yerinde görülmemiştir. Hükmedilen icra inkar tazminatına ilişkin olarak bir istinaf itirazı bulunmadığından, bu hususta Dairemizce bir değerlendirme yapılmamıştır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/06/2018 tarih ve 2016/1127 Esas, 2018/592 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 2.394,55 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 599,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.795,55 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 09/06/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.