Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/2166 E. 2021/986 K. 24.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2166
KARAR NO : 2021/986
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/06/2018
NUMARASI: 2016/1002 Esas, 2018/718 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ : 24/05/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan 16/09/2014 tarihli sözleşme ile davalıya ait … Oteli içinde yer alan bar ve restoranın mimari ince işlerinin müvekkili tarafından yapımı hususunda anlaşmaya varıldığını, tarafların 09/12/2015 tarihinde mutabakat formu imzaladıklarını, bu formda, davalının müvekkili şirkete 350.613,82 TL borcu olduğu hususunun tartışmasız hale geldiğini, davalının borcunu ifa etmemesi üzerine, taraflarınca Beyoğlu … Noterliği’nin 12/02/2016 tarihli, … yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edilerek, müvekkilinin alacağının ödenmesi talebinde bulunulduğunu, davalı yanca gönderilen Beşiktaş …. Noterliği’nin 19/02/2016 tarihli, … yevmiye nolu cevabi ihtarnamesi ile, taraflarca tutulan 17/02/2016 tarihli tutanağı dayanak göstererek, mutabakat yapılıp, fatura kesilmiş olsa dahi, müvekkili şirketin sözleşmeye uymaması nedeniyle kesilecek günlük 2.000,00 TL cezanın çok daha yüksek olabilecek olması sebebi ile borçlarının bulunmadığının bildirildiğini, sözleşme yürürlüğe girdikten sonra karşı yanın adresindeki işletmecinin değiştiğini, işletmecinin değişmesi ve karşı yanın talepleri ile yapılacak işlemlerde bir takım değişiklikler talep edildiğini, bu değişikliklerin müvekkili şirketçe yerine getirildiğini, taraflar arasındaki görüşmelerin bir kısmının mail ortamında gerçekleştiğini, projedeki revizyonlar ve uygulamada ilave işlerin olduğu hususunda maillerin dosya ekinde sunulduğunu, 19/04/2014 tarihli sözleşmenin 4. maddesinde, iki tarafında mail ortamında beyanat yapabilecekleri, yaptıkları beyanatların yasal prosedürde kullanılabileceğinin belirtildiğini, sözleşmeye göre, hiçbir engelle karşılaşılmadığı takdirde, yüklenici firmanın süreyi aşma ve iş teslim etmeme durumunda, geçen her gün için 2.000,00 TL ceza ödeyeceklerinin belirlendiğini, toplantılarda alınan bir takım kararların mail ortamında taraflarca teyit edildiğini ve müvekkili şirketçe bu hususların yerine getirildiğinin gözlemlendiğini, ayrıca müvekkili şirketçe, davalı yana gönderilen maillerde, çalışma koşullarının zaman zaman elverişsiz olduğu, çalışma ortamının sağlanamadığı, kesintiye uğradığı gibi olumsuzlukları içeren mailler gönderildiğini, davalının yapılan şifahi ve ihtarname dahil tüm uyarılara rağmen borcunu ödememekte ısrar etmesi üzerine açacakları alacak davasına delil olmak üzere, sözleşmeye konu adreste bilirkişi incelemesi talep etdildiğini, sözleşme konusu işlemlerin ve mevcut yazışmaların İstanbul Anadolu 16. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/ 23 D. İş sayılı dosyanın bilirkişi raporunda incelendiğini ve iddialarının doğruluğunun saptandığını ileri sürerek müvekkilinin 350.613,82 TL alacağının ihtarname tarihi olan 12/02/2016 tarihinden itibaren ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin”…Yüklenici iş bu sözleşmenin imzalandığı gün 30.000,00 Euro bedelli 31/03/2016 tarihine kadar geçerli teminat senedini işverene verecektir. Teminat senedi\ geçici kabul tarihinden itibaren altı ay sonra kesin kabulün yapılmasını müteakiben iade edilecektir…” şeklinde düzenlendiğini, ancak sözleşmedeki bu şartın davacı tarafından yerine getirilmediğini, sözleşmede ” …Yüklenici, iç ve dış alım imalatları ve / veya malzemeleri işverenin işyerinden … tesis alanında sözleşme tarihini müteakip 1 ay içinde çalışır durumda işverene ve işletmeci olan 360 firma yetkililerine teslim edecektir. Şantiye iş programına yüklenici uymakla yükümlüdür. Aksi davranışlardan dolayı yüklenici hiçbir hak iddia edemez. Yüklenici. işverenin onay ve malzemelerin şantiyeye tesliminden sonra montajı işverenin montaj yerlerini teslim etmesinden sonra 10 gün içerisinde tamamlanacaktır…” şeklinde hüküm bulunduğunu, ancak davacı şirketin sözleşmedeki bu kesin hükme uymayarak iş sahibi konumundaki müvekkili şirketin onayını almadığını, sözleşmedeki malzemeler ile yapılan imalatlar arasında birçok farklılıklar bulunduğunu, davacı şirketin sözleşme gereği kesinlikle alması gereken iş sahibi onayını almayarak sözleşmeyi ihlal ettiğini, sözleşmenin; “…Yüklenici imalata başlamadan önce tüm sistemlere ait imalat resimlerini oluşturacak ve işveren belirlemiş olduğu kontrol birim veya birimlerinin onayını aldıktan sonra imalata başlayacaktır…” hükmü gereği, yüklenicinin imalatlarının ancak iş sahibinin onayı ile yapılabileceğinin bir kez daha belirtildiğini, ancak yüklenici konumundaki davacı şirketin, iş sahibi davalı müvekkilinden hiçbir onay almadığını, sözleşmenin bu hükmünü de ihlal ettiğini, aynı maddenin devamında “Yüklenici tarafından imalat resimleri hazırlanmış ve işveren tarafından onaylanmış olan çizim, proje, doküman vs. bilgilerine yüklenici kesinlikle uyacaktır. Bunun dışındaki yapılması zaruri olan değişiklikler işverene bildirilip onayı alınacaktır. Ayrıca yüklenici tarafından hazırlanmış proje, sistem merkezlerine ait projeler de dahil olmak üzere tüm sistemlere ait bilgi formları, dokümanlar, çalıştırma talimatları vs. gibi dokümanları sistem montajları bittikten sonra Otel işletme personeline tutanak karşılığı teslim edecektir…” şeklinde düzenleme yapıldığını, davacı şirketin bu maddede de belirtilen onayları almadığını ve tutanak karşılığı teslim etmesi gereken proje ve dokümanları teslim etmediğini, böylelikle davacı şirketin sözleşme gereği yapması zorunlu olan işlemleri yapmadığını ve yükümlülükleri yerine getirmediğini, bunların dışında kullandığı malzemelerden bazılarının sözleşmeye aykırı olarak yapıldığını ve bazılarının da ayıplı olduğunu, bu durumun … Otelinin prestij kaybetmesine yol açtığını, davalı gözüken müvekkilinin maddi ve manevi kaybının büyük olduğunu, davacı şirketin, sadece kestiği faturayı delil gösterip alacağının kesin olduğunu ve ödenmemesinin kötü niyet olduğunu iddia ettiğini, oysa burada taahhüde dayalı bir sözleşme olduğunu, davacı şirketin sadece mal satan değil, inşaatı, imalatı ve montajları yapan bir yüklenici konumunda olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, taraflar arasında imzalanan 16/09/2014 tarihli sözleşme gereğince, davacı yükleniciye, sözleşmenin imzalanması ve yer teslimi yapılmasından itibaren bar bölümü için 60 takvim günü, restoran ve ortak alanlar için 90 takvim günü süre verildiği, ancak işin 02/09/2015 tarihinde tamamlanabildiği, sözleşme konusu bar, restoran ve ortak alanların 01/10/2015 tarihinden itibaren işletmeye açıldığı, kararlaştırılan bu cezanın niteliği itibariyle 6098 Sayılı Yasanın TBK’nın 179/3. maddesinde düzenlenen ifaya ekli ceza olduğu, bu cezanın talep edilebilmesi için davalının yaptığı eserin eksik ve ayıplı olsa dahi teslim alınırken, anılan cezayı isteme hakkının saklı tutulması veya sözleşmede ihtirazi kayda gerek olmaksızın cezai şart istenebileceğinin hüküm altına alınması gerektiğini, (Yargıtay 15 Hukuk Dairesi’nin 13.06.2017 tarih 2016/1549 E – 2017/2839 K sayılı kararı) taraflar arasında düzenlenen sözleşmede ihtirazi kayda gerek olmaksızın cezai şart istenebileceğine dair bir hüküm bulunmadığı gibi taraflar arasında düzenlenen ve inkar edilmeyen 20/01/2016 tarihli mutabakat ile davalının 350.613,82 TL davacıya borçlu olduğunu kabul ettiği ve cezai şart isteme hakkını saklı tutmadığı, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10/06/2009 gün 2009/15-191 Esas, 2009/258 Karar sayılı ilamında belirtildiği gibi, davacının gecikme cezasından sorumlu tutulabilmesi için gecikmenin tamamen davacının kusurundan kaynaklanması gerektiği, oysa somut olayda gecikmenin işletmecinin ve ardından projenin değişmesi ve yeni proje ve tasarımlar yapılması nedeniyle ortaya çıkan yeni işlerden kaynaklandığının bilirkişi raporu ve tarafların birbirleriyle e-mail yazışmalarıyla belirlendiğini,davacının sözleşme kapsamında işi yapıp davalıya teslim ettiği, 02/09/2015 tarihinde işi teslim alan ve 01/10/2015 tarihinden itibaren işletmeye açılan dava konusu yerin davalı tarafından kabul edildiği ve 20/01/2016 tarihli mutabakat düzenlendiği, bu nedenle artık davalının işin ayıplı ve eksik olduğu iddialarının incelenemeyeceği, aksi kabul edilse dahi davalının bu iddialarını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile, 350.613,82 tl’nin 09/09/2016 dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesiyle,mutabakat metninin herhangi bir hukuki bağlayıcılığı bulunmadığını, metnin müvekkili şirketi temsil ve ilzama yetkili kişilerce imzalanmadığını, şirketlerin finans bölümlerinde kayıtları eşleştirmekten başka bir amacı olmayan basit bir A4 kağıda yazılan ve mutabakat metni adı verilen bir cümle yazının, milyonlarca TL yatırımda yüzbinlerce liralık ayıplı ve kusurlu işleri iddia etmekten yoksun bırakacak bir güce sahip olduğunun iddia edilemeyeceğini, davacı yüklenicinin, malzeme onayı için müvekkili şirketten onay almak zorunda olduğu halde onay almadığını, mahkemenin ayıp ihbarında ve müvekkilinin hakkını saklı tuttuğunu belirten ihtirazi kayıt koyması gerektiği ama bunu yapmadığı yönündeki gerekçesinin de yerinde olmadığını, zira davacı ile müvekkil şirket arasında imzalanan sözleşmede, yapılan işin kullanılan malzemenin işin bitimi hususlarında davacının onay alması gerektiğini, bu hususun taraflarca imzası ikrar edilmiş geçerliliğinde hiç bir şüphe doğmamış yüklenici sözleşmesi ile sabit olduğunu, hal böyleyken davacının usulüne uygun ayıp ihbarı olmadığı, hakların saklı tutulduğuna dair ihtirazi kayıt konulmadığı iddiasının dinlenemeyeceğini, davacının yapılan işleri onay almadan yaptığını, başka bir ifadeyle ve kendi kabulüyle dava dışı 360 şirketinden alarak yaptığını ve sözleşmeye aykırılıkta bulunduğunu, bu haliyle davacının yaptığı işlerdeki ayıpların da dosyaya atanan bilirkişilerin yerinde incelemesi ile tespit edildiğini,sözleşme çerçevesinde yapılan iş ve bu işte oluşan eksikliklere dair … firması tarafından hazırlanmış ve liste halinde her iki tarafa sunulmuş eksik işler raporuna davacı tarafından hiçbir zaman itirazda bulunulmadığını, davacının …San. ve Tic. AŞ isimli grup şirketinin de aynı mahkemede 2016/333 Esas sayısına kayıtlı dava ile alacak talebinde bulunduğunu, aynı otelin aynı restoran&barında her iki şirketin de farklı isimlerde işler yaparak fatura kestiğini ve hangi şirketin hangi işi yaptığının belirlenemediğini ve aynı bilirkişilerin seçilmesinden kaynaklı olarak raporlarında bu hususlarda karışıklıkta bulunduklarını, dolayısıyla mükerrer kazanç elde edilmemesi amacıyla her iki şirketin de alacaklarının ayrı ayrı hesaplanması gerektiğini, bu yönde yargılama boyunca yaşanan aksaklık ve karışıklıkların müvekkili şirkete ciddi bir maddi kayba sebebiyet vermesinin kuvvetle muhtemel olduğunu, halihazırda dosyada davacının işi geç bitirmesinin kendi kusurundan kaynaklanmayan bir sebebe dayandığı yönünde hiçbir iddiası olmadığı gibi, yargılama boyunca da işin gecikmesine sebep olacak bir hususun tespit edilmediğini,90 takvim günü belirlenen bir işin 9 ay sürmesinin basiretli bir tacir olması gereken davacının açıklayamadığını, işin 16/12/2014 tarihinde bitmesi gerekirken; işin, aylar sonra 02/09/2015 tarihinde tamamlanabildiğini, 6 aylık gecikmenin bir proje değişikliğine bağlanmasının mümkün olmadığını, bununla birlikte davacının işin zamanında bitirilemediği bunun sebebinin de proje değişikliği olduğu ya da başka bir sebepten ileri geldiğine dair hiçbir itirazı, e-maili, ihtarı bulunmadığına göre, neye göre işin gecikmesinde davacının kusursuz kaldığını anlayamadıklarını , bu hususun ne bilirkişi raporunda, ne de hüküm gerekçesinde ortaya konulamadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması için istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Taraflar arasında 16/09/2014 tarihinde akdedilen sözleşme gereğince …. bölümlerinin mimari ince işleri ve imalatlarının tasarımına uygun olarak yapılması konusunda anlaşmışlardır.Taraflar arasında düzenlenen 16/09/2014 tarihli sözleşme ile; davalıya ait Kozyatağı Hilton otelinin içinde yer alan bar ve restoran işinin mimari ince işler imalatının tasarımına uygun olarak davacı yüklenici yanca yapılması kararlaştırılmış olup, sözleşmenin 3.maddesinde; işlerin tamamının tutarı; 725.166,00 TL olarak belirlenmiş, sözleşmeye ek fiyat listelerinde fiyat açılımlarının mevcut olduğu düzenlenmiştir. Mahkemece hükme esas alınan alınan ve muhasebeci … elektrik mühendisi …, inşaat mühendisi … ve iç mimar … tarafından düzenlenen bilirkişi kurul kök ve ek raporunda; taraflar arasında düzenlenen 16/09/2014 tarihli sözleşme kapsamında, davacı tarafından yapıldığı belirtilen imalatlara ilişkin olarak gerek işletmeci, gerek proje ve gerekse imalat değişikliği nedeniyle keşif ve inceleme sırasında herhangi bir tespit yapılmasının mümkün olmadığı, 08/08/2015 tarihli sözleşme kapsamında … bölümünde kullanılmak üzere sözleşme ekinde yer alan listelerde bulunan ses, ışık, konferans, video projektör sistemlerine ait malzemelerin temin edilip, montajları yapılarak çalışır durumda işverene teslim edilmesi ile ilgili davanın İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/ 333 E. sayılı dosyasında görülmekte olduğu, bu hususa ilişkin incelemenin ilgili dosya kapsamında yapılmış olduğu, davacının, davalı şirkete toplam 1.267.613.82 TL tutarında (3) adet hakediş faturası kestiği, dosyada mübrez 20/01/2016 tarihli mutabakat mektubunda, davalı şirket kaşe ve imzasıyla, davacı şirkete 31/12/2015 tarihi itibariyle bakiye 350.613.82 TL borçlu olduğunun kabul edildiği belirtilmiştir.Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, mahkemece denetime elverişli bilirkişi kurul kök ve ek raporu dayanak alınmak suretiyle; davacının incelenen ticari defter kayıtlarına göre, davacının davalı şirkete toplam 1.267.613,82 TL tutarında 3 adet hak ediş faturası düzenlediği, davalıdan 917.000,00 TL tahsil ettiği, bakiye 350.613,82 TL alacağının bulunduğu, taraflar arasında düzenlenen mutabakat mektubunda davalının davacı şirkete 31/12/2015 tarihi itibariyle bakiye 350.613,82 TL borcu olduğunun yazılı olduğu, böylece davalı şirketin kaşe ve imzasıyla, davacı şirkete 31/12/2015 tarihi itibariyle bakiye 350.613.82 TL borcunun olduğunun kabul edildiği, itiraz konusu olan 2016/333 Esas sayılı dosyanın alacak konusu oluşturan hakediş faturaları ile, eldeki davanın alacak konusu oluşturan hakediş faturalarının birbirinden tamamen farklı olduğu, 2016/333 Esas sayılı dosyada davacının alacağının konusunun, davalı şirkete kesilen , 28/08/2015 tarihli, 39.777.88 TL bedelli ve 01/09/2015 tarihli, 252.865.32 TL bedelli olmak üzere toplam 292.643.20 TL’lik, ince işleri havi 2 adet fatura olduğu, bu faturaların eldeki davada talep konusu olmadığı, eldeki davada, davacının kestiği faturaların … Kozyatağı projesine ilişkin hakediş faturaları olduğu, yani içerik ve tutar yönünden birbirlerinden tamamen farklı faturalar olduğu, davalı defterleri ibraz edilmediğinden bilirkişi kurulunca incelenmemiş ise de, alacak miktarı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın davacının yaptığı işlerin eksik ve ayıplı aynı zamanda da onay alınmadan imal edilip edilmediği noktasında toplandığı, sözleşmenin ifası aşamasında işletmenin değiştiği, ardından projede değişiklikler yapıldığı, ilave işler çıktığı, teslim süresinin uzadığı, bununla birlikte mekanın eksiksiz, sorunsuz olarak çalışmakta olduğunun bilirkişi raporu ve ek raporuyla belirlendiği, taraflar arasında imzalanan mutabakata davalı yanca cevap dilekçesinde itiraz edilmeyip sonradan istinaf dilekçesinde itiraz edildiği hususları gözetilerek mutabakat gereğince davacının davalıdan 350.613.82 TL alacaklı olduğu kabul edilerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olmuştur.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/06/2018 tarih ve 2016/1002 Esas, 2018/718 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 23.950,43 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan toplam 5.987,61‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 17.962,82‬ TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 24/05/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.